Bir Selim Selçuk anısı

Bir Selim Selçuk anısı

 

Altmışların ana akım fikirlerine âşık bir caz kalbi görüyordum onda

 

 

Selim Selçuk ile geçmişten gelen bir arkadaşlığım yok, onunla ilk ve son olarak bir defa bir araya geldik ki o da 2018 yılında yayınladığı albümü "Miles Kuçles" hakkında TRT Radyo-3'deki programım CAZ ALMANAK'ta konuşmak içindi.

 

Tabii ki ben Selim Selçuk'u caz dünyasında çok daha aktif olduğu Naima yıllarından beri tanıyorum, oraya epey gitmişliğim de vardı ve çok defa canlı dinlemiştim.

 

Ama sadece o kadar. Yani, denk geldiğimde dinleyicisi olmuştum.

 

Kapağında lavanta tarlası fotoğrafı olan "Miles Kuçles" albümü yayınlandığında caz adına ondan taze bir ses duymak sadece benim değil çoğu cazseverin hoşuna gitmişti, çünkü ne yalan, ortalıkta görünen, konserler veren, stüdyolarda, kayıtlarda yer alan biri değildi pek.

 

Program kayıt günü için önceden sözleştik. TRT İstanbul Radyosu Harbiye'deki radyo binasından deprem güçlendirmesi nedeniyle henüz taşınmamıştı. Radyoda buluşup ayaküstü hoş beş ettikten sonra söz dönüp dolaşıp babasının adının damga vurduğu İstanbul Radyosu'ndan, tarihi koridorlardan, duvarlardaki fotoğraflarından, hayatından, anılardan, radyoya küçükken gelip gittiğinden açıldı. Bu sohbet program kaydına girmeden önce yaptığımız şeydi.

 

Vakit geçirmeden stüdyoya girmemiz gerekiyordu. Çaylar içildi, ses denemeleri alındı.

 

Ama ilk dakikadan itibaren dikkatimi çeken bir şey vardı ki Selim Selçuk'u tanımadığım için normal haline yormuştum.

 

Selim Selçuk o gün gergindi, radyo kaydına girmeden babası Münir Nurettin Selçuk'un şarkılarının telif hakları üzerine konuşmak istediğini söylemişti, doğrusu konuya hakim değildim, programın içeriğine de pek uymuyordu ama bir soru sorarım dediğimi hatırlıyorum.

 

Şimdi düşününce anlıyorum ki o gün Selim Selçuk yeni albümü hakkında konuşmayı çok da önemsemiyordu, asıl istediği Münir Nurettin Selçuk'un bestelerinin telif hakları ve aslolarak da babasının isminin ve sanatının renkli ve yaratıcı yöntemlerle gençlerin hayatında daha fazla yer etmesini istemesiydi.

 

Burada okuyucuyu konuyu bilmeyen okuyucuyu aydınlatmam lazım;

 

 

Bence Selim Selçuk babası Münir Nurettin Selçuk'un genç nesillerin hayatında daha fazla ve daha modern şekillerde yer almasını istemekte haklıydı

 

 

Hatırlayanlar olabilir, o yıllarda, hatta daha eski, Timur Selçuk babası Münir Nurettin'in çok sevilen şarkılarını genç şarkıcıların seslendirmelerini pek istemiyor, zorluklar çıkarıyor, abartılı telifler istiyor diye konuşuluyordu. Yapılan yeni yorumların demolarını beğenmediği kulaktan kulağa konuşuluyordu. Hatta, yanlış hatırlamıyorsam bir TV programında Timur Selçuk'a bu sorulmuş o da kabul etmişti, çoğu müzisyenin babasının eserlerinin hakkını veremeyeceğini düşünüyordu. Olabilir, öyle düşünebilir ama o gün anladığım Selim Selçuk tam tersini düşünüyor, gençlerin, hatta hip hop'çuların sample'lar yapmasını, gençlerin bu 'eski' müziklerden ilham almasını istiyor hatta telif de istenmesin, gençlere ücretsiz verilsin diyordu. Abisi Timur Selçuk'un tam zıddı düşüncede idi.

 

Program esnasında Selim Selçuk'un bu düşüncesi bana yakın gelse de detaylara hakim olmadığım için kalben ona hak vermekle birlikte 'bu istediğiniz pek olacak iş değil gibi görünüyor' demiştim.

 

Kızgınlığı daha da artmıştı.

 

Abisi Timur Selçuk ve sanırım bir de ablaları vardı, ikisiyle de görüşüp görüşmediğini sordum, görüşmüyorlarmış. Ama eser hakları abla ve Timur Selçuk'da idi.

 

Dava açmıştı [ya da açacaktı], şarkıların haklarını abisi ve ablasından alıp ücretsiz kullanıma sunmak istiyordu, bu şarkılar unutulmasın diyordu.

 

Sanırım bu mümkün olmadı. Timur beyin vefatından sonra ne oldu bilmiyorum.

 

Şimdi Selim Selçuk da vefat etti. Anevrizma ile ilgili bir sorun dedi Leyla Diana. Babası ile ilgili hayallerinin ne kadarını gerçekleştirdi bilemiyorum. Vefat haberinin ardından o gün söylediklerini düşününce bence haklıydı. Günümüzün gençlerini bırakın Münir Nurettin gibi neredeyse yüz yıl öncesinin sanatçılarını çok daha genç isimleri bile pek tanımıyor artık. Selim Selçuk'un tek düşüncesi o şarkıların bir nevi eski caz şarkılarının sample'ları gibi yeniden kullanıma sokulması, ilham kaynağı olmasıydı. Adına festival düzenlenmesi gibi daha büyük düşünceleri de vardı. Bunların hepsini bana anlattığı gibi Leyla'nın programında da anlatmıştı. Linki aşağıda bulabilirsiniz.

 

 

Selim Selçuk = Miles Kuçles

 

 

Vefat haberinden sonra o günü hatırlayıp albümü yeniden dinlemeye başladım.

 

Keşke o gün albüm hakkında daha fazla konuşsaymışız, albümü dinleyince içimden 'bu albüm daha fazla sohbeti hak ediyor' diye düşünmüştüm.

 

Basçı Matthew Hall uzun süre Türkiye'de yaşadı, geçen yirmi yılda yayınlanan caz albümlerine katkısı çoktur, -katkılarına dair haberlerin dışında doğru düzgün bir makale bulamazsınız ki bu da bizlerin ayıbı-, bu albümde de o çalmıştı. "God Bless the Funk"daki bası her türlü takdirin üstündedir. On dakika uzunlukta, bence Selim Selçuk'un caz armonisine dönük fikirlerinin çoğunu dinleyebileceğimiz bir parça bu.

 

 

Aslında albüm öyle.

 

 

Hoş bir balad "Umut" ile başlıyor albüm. Umut etmekten muradını bilemediğim için bir şey diyemem ama balad olsun, tempolu parçalar veya sololar olsun bu albümü dinlerken altmışların ana akım fikirlerine aşık bir caz kalbi görüyordum onda.

 

Haliyle, keşke daha üretken olsaydı diye de düşünüyorum. Mesela Sinan Sakızlı'nın "10 Usta 10 Albüm" serisinde o da yer alsaydı.

 

Selim Selçuk "Miles Kuçles"de tipik bir caz davulcusu albümü yerine gerçek bir quartet albümü yapmıştı. Ali Perret'in piyano dili parçaların her satırından sızıyor mesela. Meriç Demirkol iyi bir solist olmanın tadını doyasıya çıkarıyor ve alkışı hak ediyor. Saksofonuyla yaptığı nefes zorlamaları eski görkemli ustaları andırıyor ve dinlerken gerçekten insanın hoşuna gidiyor.

 

Albümün son parçası "Lale Mesafe"de Ali Perret ile birbirlerini kollayan karşılıklı çalımları oldukça hoş.

 

Bu arada, "Miles Kuçles" albüm adının Miles Davis'den ilham bir palindrom olduğunu farketmiş olmalısınız. Cazcılar bir dönem parça isimlerinde palindrom yöntemini çok kullanmıştı, misal Miles Davis'in "Live-Evil" albümü gibi. Hatta cazcılar ritmik kalıplarda da bu yöntemi sık sık uyguladılar, palindromu yaratıcı bir tetikleyici gibi kullandılar.

 

Selim Selçuk'un palindromu yeniden hatırlatması ve kendi adını, -şansa bakın ki tersten okuyunca Miles oluyor- bu şekilde kullanması albüme sonsuza kadar sürecek şık bir hava kattı.

 

 

"Miles Kuçles" albümünün sürprizi çift albüm olması, yani VOL.2

 

 

Selim Selçuk'un Türk caz tarihine miras bıraktığı "Miles Kuçles" albümlerinde VOL.2'nin özelliği ilk volümde olmayan "Asian Princess" ve "My Blue Heaven" gibi iki farklı parçaya sahip olmasıdır. "Asian Princess" izlenimci bir görselliğe sahiptir. Aralarda ise ilk albümdeki parçaların 'alternate take'leri yer alıyor.

 

Sevgili Leyla'nın Selim Selçuk ile Radyo Cazkolik'te yaptığı harika bir sohbet var, bu sohbeti mutlaka dinleminizi isterim. Bu programı kaydetmenin üzerinden epey zaman geçmesine rağmen albüme ve kendisine dair konuşmaları hâlâ önemeli bilgiler içeriyor.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 13 Ağustos 2025, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.