Yine de severek varolmak
Hayat birini sevdiğinde nasıl da güzelleşiyor ve aslında birine değer vermek, hesapsız kitapsız sevmek ne güzel. Ne var ki, tuhaf denge şâhâne sürprizini er ya da geç yapıyor. Sen, kendinle meşgulken ve derin derin sevmeyi hiç bilmezken, biri seni çok seviyor. Belki o dönem onu kırıyorsun, incitiyorsun ve senin umurunda bile olmuyor, işte o dönem o biri sana fena tutuluyor. Tuhaf denge ne hain ki, sen ehlileşince ve sevmeye, karşındakinin güzelliğini görmeye başlayınca ve hatta hayatını sevdiğinin kucağına bıraktığında, karşı taraf sende artık o eski kıymeti görmüyor… ”Elbette, başkalarının hödüklükleri yüzünden kendi inceliklerimizden vazgeçmemeli” ama hesap kitap yapmadan sevmeye devam edeceksek, canımızı yakmayı da göze almalı. Canın yanarken, sevgilin senden gittiğinde ve üstelik senin perişan haline yüreğinde yaprak bile kımıldamazken, evrenin sırları ilginç yapbozlarıyla karşına çıkıyor. Kalbin acırken, ölecekmişsin gibi gelirken, daha ayrılalı 3 gün olmuş ve canı yanmış bir başkasının yüzünün gözünün ve muhabbetinin güzelliği, hayatı ciddiye almayan enerjisi o kadar iyi gelebiliyor ki, yeniden varoluyorsun. Öyle hemen aşık olunmaz elbet, ama hemen tutulabilir insan ve yeniden birini sevme ihtimali bile o kadar güzel ki. Birini koklayarak uyanmak, bir gün geçince bile özlemek o kadar değerli ki... Biliyorsun beklemediğin anlarda kalbini avutabileceğini ama bu sadece sana bağlı değil ki...
Hep böyle zamanlarda evrenin sır dolu buluşturmaları bana göre anlamlı tesadüfler, Dublin’den gelen ve 3 yıllık sevgilisinin kırıp döküp bıraktığı biriyle, tüm bu hayal kırıklıklarının tamamını İstanbul’da yaşamış biri olarak buluşmak ve birbirimize omuz vermek gibi. Sevgililerimizin adı bile aynıyken ve her ikisi de başkalarında çiçek açarken, Bebek’te hayatı kutladığım Cihangir tayfasından arkadaşım gibi… Ya da üç gün önce sevgilisinden ayrılmış, ama yine de cıvıl cıvıl bir Balkan güzelinin muhabbetiyle, gözüyle doyarken, yeniden sevgiyle varolmak gibi… Hatta uzaklardan Karadenizden gelen, daha önce sevgilimden bile kıskandığım biriyle yeniden karşılaşıp, onun da biten ilişkisinin cam kırıklarını beraber toplamak ve iki iyi arkadaş olmak gibi… Onun ki de gurbet hikayesi misâl. Gözden ırak olduğunda aslında tam da sevilmeye daha çok ihtiyacı varken, sebepsiz, nedensiz ve tek kelimesiz terk eden sevgilisinin hainliği… Oysa gurbete gitse, ne olur, eğer gönlüne gerçekten girdiyse... Hiç konuşmadan, ne olduğunu anlamaya ve paylaşmaya bile fırsat vermeden bitirmiş ilişkisini sevgili, sırf uzaklara gidince. Halbuki, Hz. Mevlana’ya, “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur”, demişler bir keresinde, ve o da cevap vermiş: ”Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur”
Esas mesele birinin gönlüne girmek, herkes toprağa giriyor nasıl olsa, herkes gönüle girebiliyor mu acaba? ve ne büyük hediye birinin seni özlemesi… Biri Yunan melezi aşk ihtimali ve hayat öpücüğü, biri Karadeni’lerden dert dostu, biri Dublin’den hüzne ortak, biri İstanbul’lu, hepsi aşkı yeni bitenler kulübü, peki tesadüf mü?...
Bana, sanki artık yaşayamayacakmışım gibi gelirken, birinin gözünden, sözünden hayat dolmak yeniden “varolmak”, Tanrı’nın hediyesi değil de başka ne?... Bu noktada kendini ona kaptırıp, yine canını yakma ihtimali var üstelik ama aşka değer… Hayatın ne kadar hesabı varsa, umursamadan hesapsız kitapsız sevmeye değer… Beni sevenler üzülmeyeyim diye temkinliler ve uyarıyorlar: “Daha yeni ayrılmış, üstüne gitmeden, sık boğaz etmeden yavaş yavaş sevmek gerekirmiş, daha bir günü birlikte geçirmişiz… Herkesin böyle kuru matematikleri var. Oysa o bir gün yalın saatler değildi ki, umut ve sevgi doluydu. Hem yangın olup, alev alev sevmek varken, duygun sel olmuş akmak isterken, duygularını ifade etmeye çekinerek, damla damla nasıl sever insan? Sevgim fazla gelip korkup giderse benden, benim yarattığım “hayali mutluluk” kendi ellerimde söner acımasız, biliyorum ve göze alıyorum. İşte o vakit, benim olmasını hayal ettiğim güzelliğe sahip olamazsam, bana yeniden sevebileceğimi gösterdiği için hayata teşekkür ediyorum. Canımı çiğneyen sevgilinin umurunun kenar köşesiyken, can havliyle birinin gözlerinden, muhabbetinden yeniden doğmak, yeniden aşka varolmak amma velakin onun da bir kartal gibi seni yükseklere çıkarıp, aniden sarp kayalıklara bırakması belki henüz hazır olmadığı için anlıyorum ama izin versin istiyorum sevgiyle varolmaya. Tüm bunlardan geriye kalan sevmek, hem de dram hiç bitmeden, yüzlerce aynı hikaye ve öğrenmeyen kalp, tıpkı Yalan Rüzgarı’ndan Nikki gibi kalbin hali, kırık dökük ama tutkulu, (buradan “big big kisses” for Melody Thomas Scott) ya da Adele gibi ateşi yağmurda yakarak ve göze alarak sevmeye sevdalı.
Cenk Erdem
Cazkolik.com / 09 Eylül 2011, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.