8 Aralık 1930 yılında, Broadway ışıklarının altında kara mizahıyla daima akılları karıştıran Cole Porter müzikallerinden biri vardı. Müzikalin ismi "The New Yorkers" idi. Tüm oyunların, hikâyelerin, yazarların, şairlerin göz bebeği 'aşk' ile dalga geçen bu isim doğrusu pek sevilmemişti. Sadece 168 kez sahnelenen oyun bir yıl sonra gösterimden kaldırılmıştı. İnsanların aşkın büyüsüyle hayatlarını feda ettikleri bu olguyu sorgulamalarına neden olan bu müzikalin en çarpıcı şarkılarından "Love for Sale" onları düşünmeye, sorgulamaya ve bilindik aşk hikâyelerini sanki yıkmaya doğru atılmış bir adımdı.
Müziğin, tarihteki uzun bir dönemi saray ve kilise baskısı altında geçirdiğini biliyoruz. İnsanların yaşamları boyunca din, ölüm, doğum, savaş, motivasyon, korku, cesaret, itaat gibi duyguları müzikle ifade ettiği gerçeğini de yadsıyamayız. Öyleyse müzik iletişime bir araç olduğu kadar birilerinin amacına hizmet eden bir araç da olabilir. İnsan topluluklarını yönetme konusunda ve bireysel kontrol sağlama anlamında da varlığını gösteren… Özellikle bakıldığında, tarihte monarşilerin, din, güç, para, egemenlik, sınıfsal üstünlük üzerinden sağladığı kontrolü müzikle pekiştirdiği gerçeği; Avrupa Batı müziğinde Romantik döneme kadar sıklıkla bahsedilebilir bir konu olarak karşımıza çıkabilir. Müzikle bu konuda benzeşen diğer bir konu ise 'aşk'tır. Öyleyse, görünenden çok, gören kişilerin farkındalık düzeyinin önemli olduğu ve tarihe damgasını vurmuş bir diğer muharebe de aşk sahasıdır.
İnsanlar aşk için, dağları aşmış, fetihler yapmış, kanlar dökmüş, efsaneler yazmıştır. Bu öykülerin her biri hemen hemen tüm dünya edebiyatı örneklerinde karşımıza çıkar. Kiminde gözü dönmüş bir kadının ihtirası yüzünden batan imparatorluklar, kiminde bir kadın uğruna kaybedilen hayatlar, kimi biçare kaybedilmiş akıllar olarak bizlere sunulmuştur. Öykünün esası aşkı arayan ve bulurken başına gelen kahramanlarken, aşkı araç olarak gören, amacına ulaşırken tüketen ve sonrasında terk eden kesim hep ana kahramanlara hizmet eder konumda kalmış, arka plana atılmıştır. Oysa munzur, kurnaz, oldukça yetenekli ve aşkın karanlık yönlerini de hayatında uzun zaman barındırmış bir isim olan Cole Porter ise bu defa aşkın bize dayatılan yücelik yönünü müzikle sorgulamaya yönelik bir şarkı yazmıştır. Hayatında da yazdığı gibi, aşkı pek çok kez karanlık yaşayan yönden deneyimleyebilmiş, eleştirmiş ve somutlaştırmıştır. Ondaki mizahi ve sanatsal dürüstlük, cazın isyankar, aykırı, özgür, baş kaldıran yanına çok yakışmıştır üstelik. Bir insanın yalnızca para, güç, din ile kontrol edilemeyeceğini, onun atalarından miras kalmış hikâyelere inandırılıp, duyguları harekete geçirilerek hükmedilebileceği gerçekliğini pazara çıkarmıştır.
İstendiğinde vazgeçilip, istendiğinde vaatlerle süslenip; bedelinin insan hayatı olabileceği görmezlikten gelinecek, hikayeden bir aşk hafifliğindedir şarkı... Hafif sebeplerle ağırlaştırılmış tek taraflı acılar... Sorumluluğu alınmayan kırıkları can yakan hayaller ve hayatlar... İştah kabartıcı, eski ve yeni diye ayrılan, bedeli para ve somut olan şeylerle ödenebilmiş aşk…Ya da çoğu zaman bunların hiçbirinin sorgulanmadığı küçük anlar... Eğer duygular suistimal edilmiyorsa neden olmasın? Dürüstlük söz konusu olduğunda ucuzluk söz konusu değildir. Belli ki dürüstlükten bahsetmediği bir aşk Porter’ın ki...
Oysa duygunun doğasında aşktan aşırıya kaçan hallerinden çok, uğruna yapılmış şeylerin varlığına bakılarak okuduğumuz öykünmelerin yozlaşması, aşkı satılık yapan olmuştur belki de... Görmezden geldiğimiz, tüketimden üretime giden yolda harcamamız gereken mesaiden kaçmak kendi içimize giden yolda... Maddi kaynaklardan maneviyata sürüklenen yolda yüzleşmemiz gereken eksikliklerimize cevap bulamamak çoğu zaman... Kendimizle olan bütünleşme imtihanını başka biriyle sağlarken adaletli olmamamız hoyrat bir dille... Aşkı somutluktan soyutluğa ulaştırıp içimizde derin bir tatminkarlık yaratamamasını sağlayan ve manipülasyon unsuru yapan... Porter, tüm bu yönleri korkmadan tek bir şarkı içine düşürmüş ve düşündürmüştür.
İşte bahsedilen bütün bu yönleriyle Broadway müzikallerinin en ünlü bestecilerinden Cole Porter’ın bu derin, karanlık, düşündürücü, ironik şarkısı; tüm dönemlere damgasını vurmuş, Büyük Amerikan Şarkı Kitabı’nın en popüler ve en çok yorumlanan şarkılarından biri olmuştur. İlk olarak beyaz şarkıcı Kathryn Crawford tarafından müzikalde yorumlansa da daha sonra siyahi şarkıcı Elisabeth Welch ile hayat bulmuştur. Yalnızca anlattığı dönemi değil, tüm dönemleri etkilemeye devam etmiştir. Porter’ın şarkıya yaklaşımında kullandığı dil, her geçen gün kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi başka sanatçılar ve eserlere de ilham olmaktadır. Love For Sale’in Billie Holiday, Ella Fitzgerald, Tony Bennett, Shirley Bassey, Astrud Gilberto, Mel Torme yorumları da büyük ses getirmiştir. Günümüzde hala çağdaş caz şarkıcıları tarafından sayısız yorumu vardır.
Aşkın bambaşka bir haliyle konu edildiği bu özel caz şarkısı, Amerikan caz standartlarının en sevilen örneklerinden ‘’Love For Sale’’ bize biraz da nasihat eder türdendir. Kulağımıza küpe olacak o güzel melodileri, sözleri ve neşesiyle...
Değerinin, ederiyle ölçülemeyeceği hesapsız sevgilere... Bugünden yarına, yarından sonsuza... Eski, yeni demeden hep çokluğa…Korkutucu olsa da dürüstlüğe, kendinden kaçarken doluya tutulmamaya... Görmeye, görülmeye dürüstlükle dokunmaya...
Sevgi günü kutlu olsun.
Şenay Ocak'ın yazılarında yer verdiği albümlerden oluşan Spotiy listesini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Şenay Ocak
Cazkolik.com / 14 Şubat 2023, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.