Dünyanın en iyi cazcılarıyla bir hafta boyunca lüks bir gemide

Dünyanın en iyi cazcılarıyla bir hafta boyunca lüks bir gemide

Türkiye`de caz fotoğrafçılığı denince akla gelen ilk isimlerden usta sanatçı Yusuf Biton aynı zamanda tutkulu bir caz dinleyicisi. Ülkemizde gerçekleşen tüm festivalleri ve konserleri izlediği gibi, dünyada da şehir şehir, festival festival cazın peşinde koşar. Mutlaka dikkatinizi çekmiştir, son yıllarda, caz dünyasında yeni ve renkli bir etkinlik türü oluştu; Denizde Caz. Şöyle düşünün, bir hafta boyunca lüks bir gemide yolculuk ediyorsunuz ama gemide dünyanın en önemli cazcıları var ve sabahtan akşama her yer konserle dolu. Rüya gibi değil mi? Böyle bir fikir hangi cazseverin aklını başından almaz ki. İşte, bu fikir Amerika ve Avrupa`da son dönem oldukça popüler hale geldi. Cazkolik olarak bu turlardan birine katılan sevgili Yusuf Biton`dan izlenimlerini kaleme almasını rica ettik ve bu konuda hem önemli bir çalışma, hem gitmek isteyecek cazseverler için başvuru kaynağı ortaya çıktı. Maalesef gemide profesyonel fotoğraf çekim izni olmadığı için Yusuf Biton görüp yaşadıklarını sadece cep telefonuyla kaydetmek zorunda kaldı.


Cazkolik.com



Havuzbaşında caz

Blue Note at Sea; Denizde caz


2017 Eylül ayında New York`ta idim. Fırsatı kaçırmayıp, meşhur caz kulübü Blue Note`ta birkaç konsere gittim. Konser programlarının bulunduğu kitapçıkta 2018 Ocak sonunda yapılacak Blue Note At Sea gemi gezisinin reklamı vardı. Miami`den kalkan gemide bir hafta boyunca Dee Dee Bridgewater, Marcus Miller, David Sanborn, Chick Korea, Charles Lloyd ve daha birçok tanınmış cazcı ile beraber oluyorsunuz ve her birinin birkaç konserini izleyebiliyorsunuz. İnternet sitelerine girip baktım, bana o sırada pahalı geldi. İçinde havuzu, lokantaları, konser salonları olan bir gemide, Karayiplerde bir haftalık yolculuk, yemekler ve tüm konserler dahil bir fiyat. Böyle bir geziye katılıp, bu tip bir Karayip gezi fiyatının oldukça üzerinde ücret ödeyenlerin hepsinin cazsever olması gerekiyor. Birkaç ay sonra bana email ile daha uygun fiyatlı bir teklif geldi. Bu sefer niyetlendim ve kaydoldum, iyi ki de olmuşum, çok değişik bir deneyim yaşadım.


Nasıl varılıyor?


Önce nasıl gidildiğini anlatayım. Uçakla İstanbul’dan Miami’ye uçuyorsunuz. Oradan Uber ile (Amerika’da Uber yasak değil, yani orada taksiye mahkûm değilsiniz, önceden de kaç dolar ödeyeceğinizi biliyorsunuz, kazıklanmak yok) Fort Lauderdale’deki otelinize gidiyorsunuz. Organizatörlerin tavsiye ettiği otelde kalırsanız otel size anlaşma gereği daha uygun bir fiyat veriyor, sabaha da valizleriniz doğrudan gemiye yükleniyor, kamaranızın kapısına kadar gidiyor. Gemiye cumartesi öğlen giriyorsunuz, ertesi cumartesi sabahı erkenden çıkıyorsunuz.



Geminin ana konser salonu


Gemiye giriş


Gemiye giriş yaptıktan sonra tavsiyem, gemiyi keşfe çıkmanız, zira odanız henüz hazır olmayabilir, gemi de oldukça büyük. Kaydınızı yapıp, bir şeyler atıştırabilirsiniz. Gemideki özel lokantalar hariç, yemeklerin hepsi ödemiş olduğunuz fiyata dahil ve neredeyse 24 saat boyunca bir yerler mutlaka açık.


Konser düzeni nasıl?


İlk günün programına geçmeden önce, gemideki konser düzenini biraz anlatayım. Celebrity Theater adındaki ana konser salonunda, ki büyük, ciddi bir konser salonu bu, sanatçılar saat 6:30 - 8:00 arası ve 9:00 - 10:30 arası olmak üzere iki kere arka arkaya sahneye çıkıyorlar. Siz internetten geziye kaydınızı yaparken size ilk sete mi ikincisine mi girmek isteyeceğiniz soruluyor ve gemiye girdikten sonra, gemideki kayıt sırasında size tercihinize göre mavi veya kırmızı renkli bir bant veriliyor, artık o banda göre ana konser salonuna girebiliyorsunuz. Rezerve edilmiş bazı koltuklar göreceksiniz, renginize göre o koltuklar hariç, istediğiniz yere oturabiliyorsunuz. Gezinin müdavimleri, bir sonraki senenin rezervasyonunu yaparken koltuklarını da seçebiliyorlar. Diğer konser alanları ise serbest, istediğiniz zaman girebilir, boş bulduğunuz yere oturursunuz.



Karaya ayak basan soluğu plajda alıyor


ve etkinlikler başlıyor


İlk gün, cumartesi 27 ocak 2018, saat 16:00’da, havuz başında açılış yapıldı. Bu açılışta Alonzo Bodden adında Amerika’dan meşhur bir komedyen vardı. Ancak, Amerika’da yaşamıyorsanız, ne kadar iyi İngilizce bilirseniz bilin, o kültürün içinde olmadığınızdan, güncel konuları takip etmiyorsanız standup’ları anlamanız neredeyse imkânsız. Ben de bu yüzden sonraki gösterilerine katılmamaya karar verdim. Saat 17:00’de barın yanındaki orta alanda biraz Caleb McCampbell’in piyanosuyla Boris Kozlov’un kontrbasını dinleyip, oradan lounge’da José James dinlemeye geçtim. Vokalde James’e piyanoda Sullivan Fortner, gitarda Brad Allen Williams, basta Ben Williams ve davulda Nate Smith eşlik ediyordu. İKSV Salon’daki konserinden bu yana José James hem tipini değiştirmiş hem sanki daha olgun bir vokale erişmiş. İstanbul’daki grubunu hatırlamıyorum ama bu grupla oldukça iyi bir uyumu vardı. Akşamüstü saat 16:30’daki açılış konserinde yer bulmak için erkenden gidip, konser salonunun önünde kuyruğa girdim. Marcus Miller’in sunumuyla sahneye Dee Dee Bridgewater geldi. Dee Dee’yi İstanbul’da defalarca izlemiştik, her seferinde farklı bir tarzı vardı bence. Bu yaşında dahi yeni bir şeyler deneyen biri. Konserden sonra yemek arası verdim ama konserin tekrarı için koşturarak kuyruğa girenler vardı. Yemekten sonra saat 23’deki konser için ana salona geri döndüm. Bu sefer salon erken gelen oturur düzenindeydi. Basta Marcus Miller, piyanoda Chick Korea ve saksafonda David Sanborn! Keyfi düşünsenize. Konser bittiğinde gece yarısını çoktan geçmişti, mutlu mesut gidip uyudum.



Lounge buluşmaları


Sabahtan akşama, akşamdan geceye caz


Ertesi gün pazar, doğal olarak pazar sabahlarının Amerikan klasiği gospel konseriyle başladık. Gospel, kiliselerde söylenen şarkılar ama aynı zamanda bir caz tarzı da. Trombon’da muhteşem Wycliffe Gordon, saksafonda Marcus Strickland, piyanoda Geoffrey Keezer, gitarda Brad Allen Williams, bateride Kendrick Scott, basta Tom Kennedy, trompette Russell Gunn ve vokalde Niki Haris. Kadroya bakar mısınız? Tam Pazar sabahına yakışır konser oldu.



Beş çayında caz


Sanatçılarla soru-cevap buluşmaları


Gemide konser dışı etkinliklerden biri de sanatçılarla yapılan soru-cevap seansları. Gideceklere tavsiyem, mümkün olduğunca takip etsinler, çok zevkli oluyor. Saat 12:30’da José James ile söyleşinin sonunda, kendisine IKSV Salon konserinde çektiğim fotoğrafını verdim, bir kopyasına da imzalattım. Aslında, tipini o kadar değiştirmişti ki, fotoğrafını gösterip, bu sensin, değil mi diye sordum.



Jose James ile


Öğleden sonra saat 14:30’da ise iki trompetçi, Ambrose Akinmusire ve Russell Gunn ile soru-cevap vardı, azıcık karşılıklı trompet de çaldılar. Konser sonrası Ambrose Akinmusire’yi yakalayıp, ona da İstanbul’da çektiğim fotoğrafını verip, kopyasını imzalattım.



Ambrose Akinmusire, Russell Gunn (solda), Yusuf Biton ve Ambrose Akinmusire ile (sağda)


Saat 15:00’de ana salonda Kendrick Scott (d), Marcus Strickland (s), Lionel Loueke (g), Ben Williams (b) ve Aaron Parks (ky) konseri vardı. Fırsattan istifade Ben Williams ve Lionel Loueke’yi yakalayıp, onlara da İstanbul’da çektiğim fotoğraflarını hediye ederek kopyalarına imzalarını aldım.



Ben Williams



Lionell Loueke


16:30’da ise bu sefer Dee Dee Bridgewater ile soru-cevap buluşması vardı. Buluşma bitince yine İstanbul fotoğraflarıyla Dee Dee’nin yanına gittim. İmzalatırken çok sıcak davrandı, Fransızca bildiğimi nasıl anladıysa, benimle Fransızca konuştu. İngilizcemde Fransızca eğitimimin verdiği bir aksan var anlaşılan, oradan olmalı.



Dee Dee Bridgewater


Saat 17:00’de bir tarafta José James (v, g) Sullivan Fortner (p) Brad Allen Williams (g) Ben Williams (b) Nate Smith (d) konseri, diğer tarafta Aaron Parks (p) ve Ambrose Akinmusire (t) vardı, ikisine de biraz takılıp, saat 18:30’da ana salondaki asıl konserde iyi bir yer kapabilmek için koşturdum. Piyanoda Chick Corea, basta Carlitos Del Puerto ve davulda Marcus Gilmore vardı. Carlitos’u birkaç ay önce New York Blue Note’ta yine Chick Korea ile izlemiştim, iyi bir birliktelik olmuş. Aşağıda görüyorsunuz, maalesef cep telefonuyla çekilen fotoğraf da bu kadar oluyor.



Chick Corea (solda), Carlitos Del Puerto (ortada), Marcus Gilmore (sağda)

Konser sonrası yemeğe gittim ama bir süre sonra salondan herkesi çıkardılar, içeriyi konser için baştan düzenlediler ve sonra yemek salonuna geri döndük. Bu geceden başlayarak her gece böyle yaptılar ve her gece saat 22:45’te David Sanborn’s Night Music konseri vardı. David Sanborn konserlerinin özelliği şu: diğer yerlerdeki konserleri bitirenler çıkıp, buraya geliyor ve onlar da gruba katılıyor. Sahnede fazladan, beklemediğiniz müzisyenler oluyor.



David Sanborn`s Night Music


Pazartesi sabahı uyandığımda gemimiz Labadee’ye yanaşmıştı bile. Adaya inip, bir sonraki konsere kadar zaman geçirdim.



Saat 15:00’deki “Genç Aslanlar" Alex Han, Russell Gunn, Aaron Parks, Ben Williams ve Alex Bailey konserine şöyle bir göz atıp, Chick Korea söyleşisine gittim. Söyleşi sonrası da artık alıştığım fotoğraf verme ve imzalatma işlemi vardı.



Chick Corea ile


Bu arada, gemi tekrar yola çıktı. Gemi kumarhanesinde black jack yarışmasına veya viski tadımına gidenler de vardı ama günün asıl olayı 18:30’daki Marcus Miller konseri idi. Gruptakiler Alex Han (s), Alex Bailey (d), Russell Gunn (t), Calep McCampell (k), Lalah Hathaway (v). Alex Han ile Russell Gunn arasında inanılmaz bir uyum var, her beraber çaldıklarında hissediliyor.


Sonra önce biraz saat 22:00’deki Harold Lopez-Nussa Trio featuring Julio Cesar Gonzalez & Ruy Lopez-Nussa konserine, biraz da Sullivan Fortner & Boris Kozlov konserine takılıp ardından yemek salonundaki David Sanborn’s Night Music’e gittim. Bu sefer ekip oldukça kuvvetliydi; saksafonda David Sanborn’a piyanoda Chick Korea, basta Carlitos Del Puerto, trombonda Wycliffe Gordon ve davulda Billy Kilson eşlik etti.



Konser sonrası David Sanborn’u yakalayıp, bu sefer de ona İstanbul konserinde çektiğim fotoğrafı verip, kopyasına da imzasını aldım.



David Sanborn ile


30 ocak salı sabahı basçılarla soru-cevap bölümü vardı. Kübalı Carlitos Del Puerto ile Rus Boris Kozlov’un aralarındaki muhabbet ilginçti, ikisi de dışa kapalı ülkelerinde, ellerinde neredeyse hiç plak olmadan cazı nasıl öğrendiklerini anlattılar. Öğle saatleri Jamaika’da Ocho Rios’a vardık, gemiden çıkıp, şehri gezdik.


Akşam ana salonda Charles Lloyd & The Marvels vardı. Bir de ne göreyim, Bill Frisell sahnede. Bilseydim, onun fotoğrafını da basıp, getirirdim. Meğerse The Marvels dedikleri grup şöyleymiş: Bill Frisell (g), Greg Leisz (pedal steel guitar), Reuben Rogers (b), Eric Harland (d).



Saat 21:45’te Dr. Lonnie Smith’in konseri vardı. Diğer yanda havuz başında, açık havada önce Blue Note All Stars (Wycliffe Gordon (t) Eric Marienthal (s) Geoffrey Keezer (k) Boris Kozlov(b) Kendrick Scott (d)) konseri, sonra da “Marcus’un Partisi” vardı. Basta Marcus Miller, trombonda Wycliff Gordon, saksafonda Alex Han, trompette Russell Gunn, vokalde Lalah Hathaway. Daha önce sözünü ettiğim Alex Han – Russell Gunn uyumu bu fotoğraftaki Marcus Miller’in yüz ifadesinden de anlaşılabilir.



Bugün de fotoğraflarını hediye edip imzalarını aldığım sanatçılar şunlar oldu;



Wycliffe Gordon



Carlitos Del Puerto



Billy Kilson


ve Marcus Miller



31 ocak çarşamba gününe Dr. Lonnie Smith konseriyle başladık. Saat 13:30’da yine Dr. Lonnie Smith ile soru-cevap vardı. Saat 14:00’de havuz başında Marcus Strickland (s), Aaron Parks (p), Tom Kennedy (b), Billy Kilson (d) konseri, saat 12:30’da ise “Wycliffe Gordon’a göre trombon” söyleşisi, 15:30’da da Lionel Loueke ile gitar söyleşisi takip etti. Görüldüğü gibi, bunlar hep üst üste geliyor. Hepsinden bir şeyler yakalamak için epey koşturmak gerekiyor. Saat 14:30’da Dee Dee Bridgwater’un bir konseri daha vardı ama bu seferki daha küçük, daha samimi bir salondaydı. 15:30’da ise José James konseri daha vardı. 18:30 ana salondaki konserde ise piyanoda Robert Glasper, davulda Damion Reid ve basta Vicente Archer vardı. Arka arkaya, bombardıman gibi konserler geliyor. Daha bitmedi: 19:45’te Wycliffe Gordon, Eric Marienthal, Geoffrey Keezer, Boris Kozlov ve Kendrick Scott konseri, 21:30’da Lionel Loueke’den bir solo gitar konseri, 22:00’de Caleb McCampbell, Boris Kozlov ve Alex Bailey konseri vardı. Ama benim için günün en hoş konseri, 10:45’te, yemek salonundaki David Sanborn konseri idi. Sürpriz olarak Dr. Lonnie Smith gelip, klavyelere oturdu, ayrıca çalanlar: Robert Glasper (p), Ben Williams (b), Billy Kilson (d), Russell Gunn (t), Wycliffe Gordon (trombone), Eric Marienthal (s). Ne gündü ama!



1 şubat perşembe günü Nassau’ya vardık. Gemiden çıktık, yüzmeye gittik. Gemiye döndüğümde 18:30’da ana salonda Lalah Hatheway konserine gittim.



Oradan çıkıp, Jonathan Kreisberg (g), Boris Kozlov (b), Johnathan Blake (d) konserine gittim. Gece yemek salonundaki David Sanborn konserinin konsepti “soul” idi. Ben Williams (b), Billy Kilson (d), Wycliffe Gordon (t), Geoffrey Keezer (k), Eric Marienthal (s), Jonathan Kreisberg (g), Marcus Miller (b), Alex Han (s), Niki Haris (v), Lalah Hathaway (v), Dee Dee Bridgewater (v), Maceo Parker (v) gibi beklenmedik bir dolu müzisyen de çıktı sahneye. Marcus Miller arkada, hiç rol kapmadan sakin sakin çalıyordu. Tabii bunlar daha önce hiç beraber çalmadıkları için, Marcus Miller’in tanımıyla, sahnede curcunamsı bir doğaçlama oluştu ama o kadar samimi ve keyifliydi ki, anlatamam.



2 şubat cuma, konserlerin son günü. Sabah Bahama Adaları`ndan Cococay’e demirledik. Çıkıp gezildi, denize girildi. Akşamüstü saat 17:00’de günün ilk konseri: Lalah Hatheway. Bu sıra demir alıp, Fort Lauderdale’e dönmek üzere yola çıkıyoruz. 18:30 ana salonda ise bir önceki gece David Sanborn’a konuk olan Maceo Parker konseri var. Benim tarzım değil, oradan çıkıp, lounge’daki José James`e takıldım, oradan da Martini Bar’a, Billy Kilson’ın Happy Hour’una takıldım. Benden söylemesi, Martini Bar, çeşitli martinileri denemek için iyi bir yer, normal şartlarda fiyatlar oldukça yüksek ama happy hour avantajını kullanabilirsiniz.



Martinilerin verdiği hızla önce Dr. Lonnie Smith`in Jonathan Kriesberg ve Jonathen Blake ile konserine, sonra da Ambrose Akinmusire`in Sullivan Fortner, Ben Williams ve Kendrick Scott ile konserine gittim. Böylece, caz konserlerini keyifli şekilde tamamlamış oldum, ertesi sabah da erkenden gemiden ayrıldık.


Bir sonraki Blue Note at Sea gezisi 26 ocak 2019`da. Gitmeyi düşününler tüm bilgiye bluenoteatsea.com adresinden ulaşabilir. 2019 programında Marcus Miller, David Sanborn, José James, Wycliffe Gordon, Ben Williams, Niki Haris, Billy Kilson, Geoffrey Kezeer, Robert Glasper gibi geçen seneki isimlerin yanında Wynton Marsalis, Cecil McLorint Salvant, Kurt Elling, Kandace Spring ve Terence Blanchart gibi önemli başka isimler de olacak. Ağustos ayı boyunca %10 indirim vardı. Siz en iyisi siteye bir göz atın, belki bir çılgınlık yapıp gideceğiniz tutar.


Yusuf Biton


Cazkolik.com / 24 Ağustos 2018, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Yusuf Biton

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.