Ağaçların çiçeğe durduğu fakat İstanbul’a baharın tam anlamıyla gelmediği, soğuğun sokaklarda ceket kapattırdığı Mart ayının son haftasında şehirde iki günlük bir caz baharı yaşandı. 25 ve 26 Mart tarihlerinde Babylon sahnesine konuk olan cazın efsane isimlerinden David Murray’di bu zamansız baharın nedeni. Kendi adına yüzden fazla albüm kaydeden, Butch Morris’den McCoy Tyner’a cazın kilometre taşı isimleriyle çalışan, Grammy’den Guggenheim Bursu’na onlarca ödülün sahibi olan Murray 1980’lerin başından beri yolunun düştüğü yedi tepeli şehre bu kez değerli müzik insanı Mehmet Uluğ anısına bestelemiş olduğu caz süitini seslendirmek üzere gelmişti. Dünya prömiyerini gerçekleştirdiği eserin Çarşamba akşamı olan ilk performansına saatler kala usta müzisyen ile Babylon kulisinde buluşuyoruz. Dünya halleri üzerine kısa bir süre sohbet ettikten sonra Murray saksafon çantasından Mehmet Uluğ anısına yazdığı eserin notalarını çıkartıyor. Onları başka türlü bir şefkat ve sevgi ile tutuyor. Belki bir babanın bebeğini kucaklaması gibi. Kırmızı şarabından bir yudum aldıktan sonra söze “Buradaki birçok konserimi Mehmet gerçekleştirmişti. Türkiye’de yaptığım her şey onların sayesinde oldu. Birlikte harika zamanlar geçirdik. Mehmet’i kaybettikten sonra onun için bir şeyler yapmak istedim” diye başlıyor.
Önümde duran küçük sehpaya Forever Brothers, Blues for Mehmet ve Positive Messages başlıklarını taşıyan üç bölümlü eserin notalarını sıralıyorum. Caz müzisyenlerinin çok sevdiği yedili akorlar bestelerin armonik temelini oluşturuyor. Swing ritmi ile moderato tempoda çalınan Positive Messages dışında ağır tempolar için yazılmış bir süit var karşımda. Ahmet ve Mehmet Uluğ kardeşlerin arasındaki dostluk ilişkisinden yola çıkarak yazdığı Forever Brothers eserinin notasını eline alıp süitin besteleniş hikayesini anlatıyor Murray: “Piyanomun üzerine Mehmet’in bir resmini koydum ve birkaç gün boyunca önünden her geçişimde ona baktım. Daha sonra müzik defterimi de oraya bıraktım. Zamanla bir şeyler belirmeye başladı. Bir hafta sonra bir şarkı ortaya çıkmıştı. Ve ardından bir şarkı daha. Neler yaptığımızı, nerelerde takıldığımızı, birlikte yaşadıklarımızı hatırladıkça yağmur gibi akıp gitti müzik.”
Cazın yanı sıra Küba ve Latin Amerika müziklerini de avucunun içi gibi bilen Murray’nin geride bıraktığı her cümlede gözleri parlıyor. Geçen yılların yaşanmışlıkları onu bugün başka türlü mutlu kılıyor sanki. Ama birazda hüzne çalan bir mutluluk bu. Peki ya ortak anılarınız sorusunu yönelttiğim vakit şöze şöyle devam ediyor: “Mehmet ile burada, İzmir’de ve New York’da çok güzel zamanlar geçirdik. 1990’ların başında Akbank Caz Festivali’nde çaldığımız bir gecenin sonunda Tarlabaşı’nın ara sokaklarında yer alan manastır diye bilinen bir kiliseye gittik, orada Okay Temizle birlikte çaldığımızı hatırlıyorum. Hepimiz için unutulmaz bir geceydi.”
Sohbetimizin birkaç saat sonrasında onu bu kez sahnede izlemek üzere yeniden kulübe vardığımda Murray, piyanoda Abel Calderon, kontrbasta Jaribu Shahid ve davulda Nasheet Waits’den oluşan ekibini tanıtıyordu. Konserin ilk bir saati sanatçının kariyerinin farklı dönemlerinden seçilen eserlerle geçilirken sahnedeki dört adam bizi cazın en güzel zamanlarına götürüyor. Bir saat boyunca rafine ve sofistike sololar, nüktedan ve sempatik müzikal diyaloglar, birbirini ören incelikli melodiler ve zengin ritmik çeşitlemeler geride kalıyor. Konserin altmış beşinci dakikasında Mehmet Uluğ için yazdığı eserin anonsunu yapıyor Murray ve ilk olarak Blues For Mehmet ile nefes veriyor notalara. Kontrbasın tek başına yaptığı girişe bir süre sonra davul, bas klarnet ve piyanonun gizemli diyaloğu ekleniyor. Boşlukta salınır gibi ilerliyor müzik. Bas klarnetin çaldığı melodi soyutlamaya varan bir resim gibi. Melodi var ile yok arasında. Kontrbasın yürüyüşlerinde ve piyanonun bastığı kırık akorlarda bluesun belli belirsiz izleri gün yüzüne çıkıyor. Bas klarnet ve piyanonun soloları paylaştığı ilk parça 10 dakika sürüyor.
Bir preludü anımsatan birinci parçanın sonrasında Forever Brothers eserine geliyor sıra. Başlangıçtaki belirsiz melodilerin ses peyzajlarını oluşturduğu parçanın tekinsiz introsundan sonra eserin ana melodisini Murray’nin tenor saksafonundan dinliyoruz. Sanatçının serbest caz dönemlerini anımsatan karmaşıklıkta çaldığı soloyu, Abel Calderon’un latin caz esintili piyano solosu izliyor. Bateristin fırtına estetiğinde çaldığı davul solonun ardından yeniden süt liman olan müzik siste kaybolan bir tekne gibi her notada biraz daha kulaklardan uzaklaşarak son buluyor. Süitin son parçası olan bebop tarzında yazılmış swing duygusu yüksek Positive Messages isimli eser başladığında seyirciler de biraz hareketleniyor. Coşku ve neşenin el ele ilerdiği parçanın birinci kısımlarında Murray’nin Mehmet ismini kesik kesik altı kez tekrarlaması ise gecenin duygusallık boyutunu biraz daha yükseltiyor. Tıpkı başlığı gibi pozitif bir içeriğe sahip olan parça sona erdiğinde Murray birkez daha Uluğ Kardeşlere ve Cem Yegül’e teşekkür ederek sahneden ayrılıyor. Konserin ardından yağmur sonrasında beliren gökkuşağının gözlerimizde bıraktığı görsel mutluluğa benzer bir duygu kulaklarınızda kalıyor.
Sami Kısaoğlu
Müzikolog
Cazkolik.com / 30 Mart 2015, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.