Uzunca bir zaman önce çizgi dışı doğaçlama yeteneği ile gönülleri çelen, 19 yaşında Thelonious Monk Uluslararası Caz Yarışması`nda birinci olan, Montreux Caz Festivali piyano yarışmasını kazanan, 2006 yılından günümüze kendi adına kaydettiği 7 albüm ile her defasında olumlu eleştiriler almayı başaran bir isim Tigran Hamasyan. Ermenistan’ın Gümrü şehrinde başlayan hayat hikâyesinde 3 yaşında evlerindeki piyanoda yerel melodileri çıkaran, ardından, önce klasik müziğe sonrasında caza ilgi duyan müzisyen geride kalan son 10 yılda Lars Danielsson’dan Dhafer Youssef’a farklı müzik tarzlarından birçok müzisyenle ortaklıklar gerçekleştirdi. Bu yıl 22. İstanbul Caz Festivali kapsamında 30 Haziran akşamı Erivan Devlet Oda Müziği Korosu`yla 5 ile 19. yüzyıllar arasında bestelenen dini içerikli Ermeni müziklerini Aya İrini sahnesine taşıyacak olan Hamasyan ertesi gün ise post rock, caz, elektronika, dub, çağdaş müzik ve Ermeni folklorundan izler taşıyan son albümü Mocroot’tan parçalar seslendirmek üzere üçlüsüyle Cemal Reşit Rey Konser Salonu sahnesine konuk olacak.
Perküsyonist Trilok Gurtu`nun "Piyanoyu bir raga gibi çalıyor, bir sonraki Keith Jarrett” olarak tanımladığı Hamasyan müziğinde son derece geniş bir sesler sözlüğünden yararlanıyor. Kendine özgü eklektik bir dil oluşturan sanatçının yapıtları geleneksel ile modern arasında köprü kuran yenilikçi bir bakış açısına sahip. Alman ressamlar Gerhard Richter, Sigmar Polke ve Anselm Kiefer’ın resimlerinde uyguladıkları post-modernist estetiğin ya da Avusturyalı mimar Hans Hollein’ın farklı mimari stillerin izlerini taşıyan post-modern yapılarının müzikal bir yansıması olarak da değerlendirebileceğiz Hamasyan’ın sanatı çeşitli müzikal stillerin arasında gezinmesinin ötesinde kültürler, olaylar, kimlikler, anılar arasında sürekli olarak bağlantılar kuran bir özelliğe sahip. Albümlerinde genellikle sevdiği şiirlerden bestelediği şarkıları kendi sesinden dinlediğimiz sanatçı müziğini elektro-akustik Ermeni rock müziği olarak tanımlıyor. Hayranları arasında Herbie Hancock’dan Chick Corea’ya birçok Amerikalı piyanistin yer aldığı Hamasyan’ın sanatı Anadolu coğrafyasından Amerika’ya uzanan onlarca farklı ses peyzajını sahip.
Kelimenin tam anlamıyla bir köklere dönüş yolculuğu olan 12 parçanın yer aldığı Mocroot albümü de genç piyanistin multi-stilistik müzikal perspektifini anlamak için iyi bir olanak sağlıyor. Duygusal ve ruhani anlamda oldukça derin bir içeriğe sahip olan albüm gerek Ermeni şair Petros Durian’in bir eserinden esinlenerek bestelenmiş olan majör tondaki solo piyano eseri “To Love” ile gerekse Hamasyan’ın bireysel anılar sözlüğünde derin izleri olan Kars coğrafyasına dair yazmış olduğu “Kars 1” ve "Kars 2” (Yüzyılların Yaraları) isimli çalışmalarda sunmuş olduğu incelikli ses tablolarıyla gelecek kuşaklar için benzersiz bir müzikal miras oluşturuyor. Bir anlamda Ermeni kültür tarihi gibi de okunabilecek olan albümde yer alan “Kars 1” isimli parçanın hikayesine dair küçük bir parantez açmak sanatçının besteleme sürecinin ne denli çok yönlü olduğuna ışık tutacaktır. Aslında “Yaman Yar” isimli bir Ermeni türküsünden gelen parça Karsta yaşanan trajik bir aşk hikayesinden esinlenerek yazılmış. Hem anne hem de baba tarafının kökleri bu şehirde olan sanatçı parçayı başlangıçta sahnede tek başına doğaçlama çalarken geliştirmiş ve ardından trio için uyarlamış. Elektronikadan esin alan, dupstep ve metal müzik türlerinin renklerinin karıştığı parça küçükken en büyük hayali bir trash metal grubunda gitarist olmak olan sanatçının bu hayalinin ritimsel anlamda çeşitli etkilerini de barındırıyor.
Hayranları arasında Herbie Hancock’dan Chick Corea’ya birçok Amerikalı piyanistin yer aldığı Hamasyan’ın sanatı Anadolu coğrafyasından Amerika’ya uzanan onlarca farklı ses peyzajını sahip. Hikaye itibariyle doğulu içerdiği müzikal tarzlar bağlamında ise daha çok batılı bir sentezin takipçisi olan müzisyen sanatının en büyük çıkış noktalarından biri olan Ermeni müziğini belki de hayranı olduğu Ermeni besteci Komitas’tan bu yana uluslararası arena da en çok duyuran isimlerden biri. Hamasyan’ın İstanbul’daki iki konseri gerek birbirine uzak gibi görünen müzikal tarzları sofistike bir şekilde bir araya getiren bir sanatçıyla tanışmak adına gerekse doğaçlama konusunda farklı patikalardan ilerleyen bir müzisyeni dinlemek adına kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor.
Sami Kısaoğlu
Müzikolog
Cazkolik.com / 26 Haziran 2015, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.