Bu yazının orijinali 3 Aralık 2020 tarihinde The Guardian gazetesinde Nadine Shah imzasıyla yayınlanmıştır.
İngiliz hükümetini devasa dijital platformlar pastasından adil bir paylaşım tavsiye etmeye çağırıyorum.
Müzisyenler isyan ediyor. Dijital platformlardan elde ettikleri mikroskobik kazançlara dikkat çekmek için dünyanın dört yanında seslerini yükseltiyorlar. Şarkı yazarları, sanatçılar, müzisyenler ve her türden yapımcı reform, şeffaflık, adalet ve hak için çağrıda bulunarak sektörü mercek altına almaya başladı. Bu, oldukça heyecan verici bir gelişme.
Müzisyenler, milletvekillerinin yayın sorgulamalarına konuştukları için misillemeden korkuyorlar.
Karantina sırasında, yeni kurulmuş müzisyenlerden oluşan bir koro, önemsiz ücret hikâyelerini #BrokenRecord ve #FixStreaming hashtag'lerini kullanarak sosyal medyada paylaşmaya başladı. 6 Ekim günü dört yüz maskeli müzisyen Londra'nın merkezinde Westminster Meydanı'nda bir protesto resitaline katıldı.
Gürültü o kadar yükseldi ki parlamentonun dikkatini çekmiş oldular: Bu sayede, dijital platformların ekonomik adaletine yönelik bir soruşturma açıldı.
Salgın, festivalleri ve gösterileri yok etti, sadece dijital platformların gelirleriyle hayatta kalmak zorunda kaldık. Ukala bir kuzeyli olarak, yine de iyi olacağımı düşündüm: "Hadi Nadine" dedim, "iyi olacaksın, Mercury ödülüne adaysın, aylık 100 binden fazla Spotify dinleyicin var. Kirayı ordan ödersin".
Aptalmışım. Durum öyle hale geldi ki, geçici olarak ailemin yanına taşınmak zorunda kaldım. Olabilecek en kötü şey değil belki ama yine de otuzlu yaşlarında bir pop yıldızı için iyi bir durum değil. Konsere bel bağlayan müzisyen arkadaşlarımın çoğu gibi ben de kendimi zor durumda buldum. (Keşke Dire Straits olsaymışım).
Dijital platformlar, sadece süper yıldızlar ve süper plâk şirketleri için işe yarıyor. Downloadlar veya fizikî albüm satın alımlarında olduğu gibi satış başına doğrudan kazanmak yerine, "kazanan her şeyi alır" sistemine göre çalışıyor. Çalışma şekli, her akış abonesinin toplam gelirinin "pazar payına" bölünmesidir. Örneğin, Bruno Mars'ın bir albüm yayınladığını ve Bruno'nun her telefonda, her çalma listesinde, her algoritmanın zorlamasıyla belirdiğini varsayalım. Potansiyel olarak tüm dünyanın akış parasının %5'ine sahip olabilir. Ya da doğrusu, plâk şirketi bu %5'i cebe indirir. Bruno bunun yaklaşık %20'sini ancak ve kayıt masraflarını geri öderse alabilir. Dijital öncesi sanatçılar dijital öncesi anlaşmalarda olabileceği için hiçbir şey kazanmayabilirler de.
Covid'den önce bile büyük şirketler yayın akışlarından günde neredeyse 20 milyon dolar kazanıyordu. Müzik dinleyicisi Apple Music ve Spotify gibi platformlara yöneldikçe aboneliklerde büyük artış görüldü. Üç büyük müzik şirketi; Sony, Warner ve Universal şimdiye kadar yapılmış müziğin yaklaşık dörtte üçüne sahip, bu sistem sayesinde her ay akış (stream) gelirinin yaklaşık dörtte üçünü cebe indiriyorlar. Bağımsız veya kendi albümünü kendi yayınlayan sanatçılar geri kalanı paylaşıyor.
Müziğin dijital demokratikleşmesine dair tüm vaatlere karşın, tam tersi gerçekleşiyor gibi görünüyor. Kendini adamış bir kitleye sahip bağımsız bir sanatçı için sistem çalışmıyor, sadık hayranlar için de işe yaramıyor. Bir dans müziği, caz veya metal dinleyicisi iseniz sevdiğiniz ve dinlediğiniz sanatçıların aboneliğinizin bir kuruşunu bile görme ihtimaliniz düşüktür.
Dijital platformlar müziğin geleceğidir ancak zengin ve kültürel açıdan çeşitli müzikal bir gelecek sunmak için ana akım olmayan müziğin kafasını suyun üzerinde tutabilmesi gerekiyor. Bu, özellikle radyo ve TV yayın platformları dönüşmeye devam ettiği için geçerlidir. BBC Sounds uygulamasındaki bir çalma listesi, sanatçılara BBC radyodaki aynı şarkının ödeyeceği şekilde ödeme yapmaz.
Düzeltmek için ne yapabiliriz?
Geçen hafta, DCMS soruşturmasının önünde kanıt sunmak için Elbow'dan Guy Garvey, Radiohead'den Ed O’Brien ve Gomez'den Tom Gray'in yanında göründüm. Korkunçtu. Müzik ve politika nadiren karşı karşıya gelir. Müzisyenlerin politikacıların önünde tanıklık etmemeleri gerekiyor. Ama şimdi hükümetten, başarısız olduğu yayın akışı pazarına müdahale etmesini ve düzeltmesini istiyoruz.
Guy, Ed, Tom ve ben hükümetin müzisyenlere müzik dinlenmesinden gelir elde etme hakları vermesini önerdik, böylece, sistemden bağımsız olarak her akıştan belli bir yüzde kazanabilirler. Aynısı TV ve radyo yayınları için de zaten geçerli, dolayısıyla, devrim niteliğinde bir fikir değil. Hükümet ayrıca büyük müzik şirketlerinin pazar hakimiyetini de mercek altına alabilir.
Milletvekilleri komitesinin ilgilendiği çok tartışılan bir çare, akış (stream) ekonomisinin ödeme şeklini değiştirmektir. Pazar payına dayalı olmaktan çok "kullanıcı odaklı" hale getirmek. Yani caz dinlerseniz, paranız caz müziği yaratan, üreten ve dağıtan insanlara gider. Adil değil mi?
Müziğin vahşi ve çeşitli olması, yaratıcı ve özgün olması ve ekonomik olarak sürdürülebilir olması gerekiyor. Akış, şu anda olduğu gibi, onu yapan işçiler için bir damladan daha azını sağlıyor. Bugün ve yarının müzisyenlerinin içebileceği bir nehre dönüşebilmesi için reform gerekiyor.
• Nadine Shah, Mercury ödülüne aday gösterilen bir şarkıcı ve söz yazarıdır. Yayınlanan son albümü "Kitchen Sink" adını taşımaktadır.
Nadine Shah
Cazkolik.com / 04 Aralık 2020, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.