Doğumlarının 100. yılında Billie Holiday ile Frank Sinatra`nın hayatlarına dair bir mukayeseli anlatım
• Billie Holiday, hamileyken evden kovulan ondokuz yaşındaki Sarah Julie Fagan`ın kızı olarak 7 Nisan 1915 tarihinde dünyaya geldi. Tanımadığı babası Clarence Holiday banjo ve gitar çalan bir müzisyendi. Annesiyle ne evlendi ne de aynı evi paylaştı, Billie Holiday`in doğumundan sonra anne ve kızını terk etti.
• Frank Sinatra 12 Aralık 1915 tarihinde New Jersey`de İtalya`nın Palermo şehrinden göç eden üzüm yetiştiricisi Natalina "Dolly" Garaventa ve Antonino Martino "Marty" Sinatra`nın tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Frank Sinatra doğumda sol yanağından boynuna kadar kulak zarını etkileyen bir sağlık sorunuyla dünyaya geldi. Çocukluğunda geçirdiği operasyon neticesi boynunda oluşan yara iziyle yaşamak zorunda kaldı.
• Billie Holiday çok zor ve travmatik bir çocukluk geçirdi. Annesi demiryolları için taşımacılık servisinde çalışıyordu ve çoğunlukla evde yoktu, hayatının ilk on yılını annesinin sık sık yanına bıraktığı Martha Miller olmak üzere hep başkalarının yanında geçirmek zorunda kaldı.
• Frank Sinatra`nın annesi ise baskın bir karakterdi. Barbara Sinatra çocukluğunda güzel bir yüze sahip olduğu için "Dolly" lakabını almıştı. Enerjik ve yönlendirici kişiliğiyle Sinatra`nın çocukluğundan itibaren özgüven kazanmasında büyük etkisi oldu. Yaşadığı yerin Demokrat Parti çevrelerinde aktif bir kadın ve ebe olarak çalışan Barbara her doğumda 50 $ kazanıyordu. Okuma yazması olmayan babasını ilişkileri sayesinde itfaiyede işe soktu. 1930`lu yıllardaki büyük ekonomik sıkıntı sırasında annesi sayesinde mahallenin oldukça sıska ve ufak-tefek ama en iyi giyimli çocuğuydu. Çevrede sahne gösterilerine katılır, şarkılar söylerdi.
• Billie Holiday`in annesi Sadie Harris Philip Gough ile evlendi ve bu evlilik iki yıl sürdü. Artık kızını nerdeyse hiç görmüyordu. Billie ise okuldan sık sık kaçtığı için 5 Ocak 1925 yılında ilk kez çocuk mahkemesine çıktı ve çeşit ıslahevi olan The House of the Good Shepherd`a gönderildi, burada vaftiz oldu. Dokuz ay sonra annesi East Side Grill isimli bir restoran açtığı için kızını yanına aldı ve uzun saatler çalıştırdı. Onbir yaşına geldiğinde artık çoktan okulu terketmişti.
• Frank Sinatra ergen yaşlarında müziğe ilgi duymaya başladı, özellikle big band caz orkestralarına yakın ilgisi vardı ve idolü Bing Crosby idi. 15 yaşına geldiğinde dayısı Domenico ona bir ukulele (dört telli küçük bir çeşit gitar) aldı ve aile toplantılarında çalmaya başladı. Annesini memnun etmek için kısa bir süre okula gitti ama mezun olmadan ayrıldı. Annesi onu Jersey Observer gazetesinde kurye olarak işe soktu. Sosyal çevresi genişliyordu. Yerel radyo istasyonlarında ücretsiz olarak bir takım metinler seslendirdi. Sesini ilk fark eden vokal koçu John Quinlan oldu, ondan ders başına bir dolara diksiyon dersleri aldı.
• Billie Holiday`in annesi 24 Kasım 1926 tarihinde eve döndüğünde komşusu Wilbur Rich`in kızına tecavüz girişiminde bulunduğunu farketti. Adamın tutuklanmasını sağladı ama kızı da devletin koruyuculuğunda kalması amacıyla yine aynı ıslahevine gönderildi. Oniki hafta sonra serbest bırakılan Billie Holiday 1927 yılında bir genelevde ayakişlerine bakmaya başladı. Holiday, Louis Armstrong, Bessie Smith gibi isimlerin seslerini ilk burada duydu. 1928 yılında annesi şansını Harlem`de denemeye karar verdi ve kızını yine Martha Miller`a bıraktı.
• Sinatra çok genç yaşta profesyonel olarak şarkı söylemeye başlamış, müziği kulaktan dolma öğrenmişti. 1935 yılında annesi onun Three Flashes isimli yerel bir gruba katılmasına izin verdi. Grup arkadaşı Fred Tamburro`nun tabiriyle `tanrılar adeta Frank`i sarıp sarmalamıştı`. Grup Hoboken Four ismiyle tanınmaya başladı. Major Bowes Amateur Hour Show seçmelerine katıldılar, ünleri artıyordu, Sinatra grubun solistiydi, kızların ilgisini çekiyordu ve Amerika genelinde radyoda show yapmak için altı aylık sözleşme imzalamayı başardılar.
• 1929 yılında Billie Holiday annesinin yanına Harlem`e gitti. Annesi, Florence Williams adında bir kadının yanında beş dolara fahişelik yapmaya başlamıştı. Aynı yıl polisin bir eve yaptığı baskında anne kız yakalandı ve anne hapishaneye, Billie ise ıslahevine gitti. Bir müddet sonra anne ve kız arka arkaya tahliye oldular. Billie ondört yaşına gelmişti, annesi ise otuzüç.
• Billie Holiday Harlem`de gece klüplerinde şarkılar söylemeye başlamıştı. Genç şarkıcı ve tenor saksofon çalan Kenneth Nolan ile ikili oldular. Ünü artmaya başlamıştı. Dönemin ünlü isimleriyle birlikte aynı sahnelere çıkmaya başlamıştı. Babası ile bu dönem karşılaştı, Fletcher Henderson orkestrasında çalıyordu.
Biri acı ve hüzün, diğeri mutluluk ve gururla şarkı söyledi
Her iki insan için hikayenin bundan sonrası en başında olduğu gibi hep ayrı yönde ilerledi. Sinatra yalpalasa da hep yukarı doğru dik bir çizgi izledi, yükseldi ve büyüdü. Billie Holiday ise 1930`lardan itibaren artan üne ve görece bir lükse sahip oldu ama esas sorun başkaydı. Başta ağır alkol ve uyuşturucu sorunları, hayatını mahveden kötü erkek tercihleri ve kazandıklarını yönlendirmek konusundaki acizliği gibi sayısız sorun Teddy Wilson ile yaptığı ünlü kayıtlar, Count Basie ve Artie Shaw ile çalışmaları, yaptığı başarılı plak ve sahne anlaşmaları gibi tüm olumlu ve ününe ün katan yılları adeta kısa süreli bir maceraya çevirmişti.
Holiday`in toplamda yirmi yılı bile bulmayan ve hızla düşüşe geçen hayatı süresince Sinatra sadece ülke çapında değil, küresel çapta bir ses ve sinema oyuncusu olmanın hızına yetişmeye çalışıyordu. Las Vegas da ondan soruluyordu Hollywood da, plak şirketleri de ondan soruluyordu askerliğe elverişli olmadığı raporu ile ikinci dünya savaşına katılmamasının tüm olumsuzluklarını Papa ile tanışacak kadar cephedeki askerleri eğlendiren şovlarda ondan soruluyordu. Sinatra tüm olumsuzlukları yenmeyi ve artıya çevirmeyi başarırken Billie Holiday ününü, parasını, başarısını bırakın sağlığını bile elinde tutamıyordu. Sinatra herkesten faydalanmayı başarırken, Billie Holiday herkesin kendisinden faydalanmasının önüne bir türlü geçemiyordu.
1959 yılında ağır karaciğer sirozu nedeniyle içkiyi bırakmıştı belki ama iyice de zayıflamıştı. Ünlü eleştimen Leonard Feather ve bir kaç kişi daha hastaneye yetiştirmeye çalıştılarsa da ölümüne engel olamadılar. Aynı dönem Holiday`in kısa ömrü bir mum gibi sönüp giderken Sinatra ise daha uzun yıllar sürecek bir kariyerin en güzel basamaklarını koşarak aşmakla meşguldü. Sekseninci doğumgününde Empire State binası bile onun için masmavi ışıklarla süslenmiş parlıyordu. Hani günümüzün popüler tabiriyle; Hayat Sinatra için güzeldi…
İki kişinin aynı yıl ama bambaşka bir kader çizgisiyle başlayan hayat yolculukları yine aynı çizginin sonunu takip etti. Sinatra (tıpkı arkadaşının dediği gibi) tanrıların sarıp sarmaladığı biriydi, Billie Holiday ise tanrının anlaşılmaz bir şekilde cezalandırdığı. Her ikisi de müziğe çok şey kattı, birer ikon oldu, Sinatra son nefesine kadar bu şansı yaşamayı başarırken, Holiday bu duygunun tadına hiç varamadı.
Cazkolik.com / 26 Kasım 2015, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.