Dubai’de caz havaları, şehirde ve teknolojide “bazı yoksunluklar” ve Kenny Garrett’la bir söyleşi

Dubai’de caz havaları, şehirde ve teknolojide “bazı yoksunluklar” ve Kenny Garrett’la bir söyleşi

 

Dubai Jazz Festival şehrin en önemli caz etkinliği

 

 

Eşimin işi dolayısıyla -öyle “yaklaşık 7 yıl” falan değil- tam olarak “7 yıl, 3 ay, 10 gündür” (geliş uçağımız 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yaşandığı gecenin ertesi sabahına olduğu ve bu girişim nedeniyle bir gün sonraya, 17 Temmuz’a ertelendiği için tam tarihi unutmam mümkün değil) bulunduğum Dubai’nin, pek “kültür şehri” ve dolayısıyla “caz şehri” olduğu söylenemez doğrusu.

 

Körfez bölgesinde, Basra Körfezi kıyısında, çölle çevrili bir alanda, dünyanın en uzunu dâhil, gökyüzüne doğru uzanan kulelerle dolu bu yapay şehirde (petrol ve doğal gaz zenginliğine ulaşıp bir “iş, finans, teknoloji ve alışveriş merkezi”ne dönüşmeden önce, sakinlerinin Basra Körfezi’nden inci çıkararak geçindiği bir balıkçı kasabasıymış bu arada), dünyanın çok farklı milletlerinden beyaz yakalı çalışanları ve Asya’nın farklı ülkelerinden mavi yakalı çalışanları bir araya getiren “ışıltılı bir iş hayatı” görünümü hâkim olsa da ve özellikle beyaz yakalı kesimin belli kültürel etkinliklere yönelik bir talebi “hissedilse” de, nedense kültürel açıdan hayli sönük bir yaşam var.

 

 

Çöl ikliminden kaynaklı sıcaklar yüzünden şehrin tek "sosyalleşme" alanı "mall"lar!

 

 

Bazı büyük açılış ve kutlamalar, Formula 1 (Abu Dabi), ATP Tenis Turnuvası, golf turnuvaları gibi sportif etkinlikler vb. öncesinde ya da Coca Cola Arena (Dubai), Etihad Arena (Abu Dabi), tenis turnuvasının yapıldığı “Irish Village” gibi spor ve konser alanlarının rutin programı kapsamında ya da Hard Rock Cafe, The Fridge gibi bazı mekânların sezonluk programları kapsamında, arada sırada (daha çok İngilizlerin sevdiği) rock grupları gelse de, cazcılar pek uğramıyor buraya. Daha çok spor alanındaki sponsorluklarıyla bilinen Emirates’in sponsorluğunda Dubai Uluslararası Caz Festivali (arada birkaç yıllığına sönümlense de) bu yıl yine denendi, ama sahneye caz sanatçılarından çok Lionel Richie, Lauryn Hill gibi popçular çıkmaya devam etti. Eskiden de Mariah Carey, James Blunt vb. hep öyleydi, sadece adı caz olan bir festival yani. [Ve bu yılki programından haberdar olduktan sonra haliyle akla gelen bir soru: Yoksa İstanbul Caz Festivali de mi aynı yolda?]

 

Şehrin, alt-tropikal çöl ikliminden kaynaklı yaşam akışı ve alışkanlıkları da, ilgili sanatçıların turne programlarına pek uymuyor açıkçası; zira burada yaşam sadece Ekim sonundan Mayıs ortasına dek açık alanlara, sokaklara yansıyabiliyor, onun dışında Mayıs-Ekim arası aşırı sıcaklar ve nem nedeniyle kapalı, klimalı alanlarda geçmek zorunda, tek “sosyalleşme”alanı “mall”lar! Dolayısıyla yaz ayları için Avrupa’ya turneye çıkan sanatçılar, davet de almış olsalar bu bölgeyi es geçmek zorunda kalıyorlar büyük ihtimal.

 

Buna rağmen, küçük caz kulüpleri, canlı caz müziği performanslarına açık Pizza Express gibi restoranları ve caza da yer veren The Fridge diye orta halli bir konser salonu ve mekânı mevcut. Nadiren yurtdışından sanatçıları getirebiliyorlar, küçük çaplı tematik festivaller organize edebiliyorlar, çok büyük oranda ise Dubai’de ikâmet edip müzikle uğraşan kişilere, “expat”lara, genç yeteneklere vb. açıyorlar sahnelerini. [The Fridge’te, Dubai’deki Hindistanlı, Filipinli, Lübnanlı, Mısırlı vb. nüfus yoğunluğu gözetilerek, bu ülkelerin ünlü pop/rock sanatçıları ve gruplarına da yer veriliyor sık sık.]

 

 

 

Yeni açılan Dubai Opera'sı genellikle popüler prodüksüyonlara yer veriyor

 

 

Bütün bunların yanında bir de Dubai Opera açıldı ve kendi programını açıklamaya başladı yaklaşık beş sene kadar önce (daha inşaat halindeydi biz geldiğimizde). Pandemide verilen zorunlu ara bir yana, onun öncesinde programlarını duyurmaya başladığında, daha çok popüler müzikallere, dünyadan büyük senfoni orkestralarına, büyük prodüksiyon gerektiren tiyatro oyunlarına, bale topluluklarına, (güncel listelerde yer alanlara değil de) daha eski kuşaktan pop ve rock şarkıcılarına, Arap ve Ortadoğu müziğinin ünlü isimlerine vb. yer verdiği bir çeşitlilik sundu.

 

Bu seneki programında ise yine aynı minvalde duyurularının yanında, ana akım çağdaş caz müziğinin önde gelen isimlerinden, Türkiye’de de defalarca konserler vermiş alto saksafoncu Kenny Garrett’ın da olduğunu fark ettim. “Oh be, gidilecek bir konser çıktı sonunda!” dedim. Sonra, “Hazır geliyorken, söyleşi de yapayım bari, taaaa 1989’da Miles Davis’in o unutulmaz İstanbul konserinde dinlediğimden beri takipçisiyim sonuçta” diye bir düşünce yanıp söndü hemen zihnimde. Ve hızla yola koyuldum. Dubai Opera “pazarlama iletişimi” ekibine ulaştım, durumu anlattım, kendimi ve Cazkolik’i tanıttım... yazışmalar, Garrett’ın menecerlik ekibine sorup soruşturmalar falan derken, o iş oldu!

 

Lakin bu defa da sanatçımız Garrett, beklemediğim bir şekilde kaprisli ve/veya Dubai’deki programı açısından yoğun çıktı. Burada yüz yüze görüşme ve röportaj yapmak istemedi. “Olur öyle vakalar” dedim ve “O zaman, Dubai’ye gelmeden, ABD’deyken Zoom’dan bir görüşme yapalım” diye ekledim; o noktada da görüntülü görüşme yapmak istemediği ve benim belli bir gün, belli bir saatte telefonla arayabileceğim söylendi. “Öyle bana çok yazar” dedim, “bütçesiz, gönüllü bir iş bu, ayrıca not almam zor olur, Zoom’un ne güzel kayıt özelliği var yahu” diye ekledim, sonra fikir değişti, sonra tekrar değişti vb. vb. Neyse uzatmayayım, iş yokuşa sürüldükçe, ben inat ettim, 28 Ekim 2023 Cumartesi akşamı vereceği konser öncesi 23 Ekim Pazartesi akşamı buranın saatiyle akşam 5, New York’un saatiyle sabah 9’a bir Zoom randevusu kesebildim.

 

 

Dubai Opera binası

 

Fakat, fakirliğin gözü kör olsun, Kenny Garrett, telefonuna “dial in” bir görüşme bekliyormuş, bu özellik sadece Zoom’un paralı aboneleri tarafından kullanılabiliyormuş, ben sadece toplantı oluşturup bağlantı gönderebiliyorum ve bilgisayardan 40 dakikalık bir toplantı ayarlayabiliyorum, Zoom aboneliğim kapsamında bir telefon, daha uzun görüşme olanağı vb. yok, dolayısıyla “dial in” falan da yok... derken, “teknik ve maddi nedenler”le o saatteki görüşme yattı. Sadece Garrett’ın aracısı/meneceri Nate Horne’la Zoom’da 5 dakika görüşebildim, o da artık bunalmış ve biraz da söyleşinin yapılamamasından mahcup vaziyette, “Tamam, siz edemiyorsunuz, biz Amerika’da öbür türlüsüne alışığız ama Kenny’nin size telefon etmesi için uğraşayım, o da olmazsa soruları yazılı yanıtlasın, artık ne yapalım” dedi ve telefondan da arayan olmayınca, ortaya ertesi gün aşağıdaki yazılı yanıtların iletildiği söyleşi çıktı.

 

Eh, ben soruları uzun uzun hazırlamıştım, Zoom’da görüşebilsek araya katabileceğim epey bir şey vardı (Cazkolik yayın yönetmeni Feridun Ertaşkan’ın iki kapsamlı sorusu ile birlikte, ülke cazının genç ve sağlam seslerinden vibrafoncu ve piyanist Can Tutuğ da son dakikada, Garret’ın eskiden birlikte çaldığı büyük piyanist Kenny Kirkland ile ilgili bir soru iletmişti) ama sadece iki hafta kadar önce ilettiğim “çerçeve sorular”a kısa kısa yanıtlar alabilmiş oldum. İdare edeceksiniz artık, önümüzdeki maçlara, konserlere ve (mümkünse yüz yüze ya da Zoom’da görüşmekten pek çekinmeyen, “dial in” diye tutturmayan) sanatçılara bakacağız :-)

 

Sözü uzattım, şimdi bütün Cazkolik okurlarını on adet uzun sorum ve Garrett’ın kısa yanıtlarıyla baş başa bırakabilirim artık (önce Türkçe, sonra İngilizce):

 


 

 

Kenny Garrett: "Ortadoğu müziği beni uzun yıllar etkiledi"

 

 

 

Ali Haluk İmeryüz (A.H.İ): Eski dönemle başlayalım. Sizi yıllar önce, 1980’lerin sonunda, efsanevi Miles Davis grubunda dinleme ve görme şansım olmuştu. İstanbul’da Açık Hava Sahnesi’ndeydi ve benim gibi bir üniversite öğrencisi için muhteşem bir tecrübeydi. Miles, sizin gibi, John Scofield gibi, Marilyn Mazur gibi “genç yetenekler”le çalıyordu. Miles Davis’in liderliği konusunda ne söylemek istersiniz?

 

Kenny Garrett (K.G.): Miles harika bir grup lideriydi. Fark etmeksizin yönlendirmelerde bulunabilirdi size. Bazen vücut diliyle bir hamle yapmanızı önerirdi.

 

A.H.İ.: Efsane Miles ile karşılaştırıldığında siz kendi grup liderliğinizi nasıl görüyorsunuz?

 

K.G.: Bazı yönlerden benzeşiyor benim liderliğim de. Bazen hiçbir konuşma/sohbet olmaz, sırf spiritüel enerjiyle, bir hamle ya da yönelim için öneri getirilir.

 

A.H.İ.: Sonrasında sizi İstanbul’da kendi grup ve projelerinizle iki ayrı konserde tekrar dinledim. Albümlerinizden Songbook benim için özeldir. Her iki konserde de, bu albümden özellikle “Sing a Song of Song”u yorumlarken nasıl yükseklerde uçtuğunuzu hatırlıyorum. Kanaatimce muhteşem bir beste ve bir “caz standardı” olmayı hak ediyor. Bize biraz esin kaynaklarınızdan, beste yapma sürecinizden, “füzyon” ve “avangart” anlayışınızdan vb. bahsedebilir misiniz?

 

 

Kendi sesimin arayışındayım

 

 

K.G.: İlhamımı çok sayıda yerden alıyorum. İşittiğim bir ses ya da dinlediğim bazı şeyler olabilir.

 

A.H.İ.: Kanaatimce sizin alto saksofon çalışınızda ayırt edici bir ton ya da sesiniz (sound) var. Şunu kastediyorum, eğer bana bir “gözü kapalı test” (“körlemesine sınav” ya da “körebe testi”) yapılsa, büyük ihtimal sizin sesinizi tanıyabilirim. Benzer şekilde, altoda, diyelim Paul Desmond ve Lee Konitz gibi ustaların sesini de ayırt edebilirim. Sorum şu; bu noktaya, yani ayırt edici bir sese nasıl ulaştınız?

 

K.G.: Bunun tohumunu ben gençken babam attı. Dairy Queen adlı dondurma dükkânındaydık ve radyo dinliyorduk, babam çalanın kim olduğunu sordu, bilemedim ve o da bana herkesin bir sesi (sound) olduğunu söyledi, işte o zamandan beri ben de kendi sesimin arayışındayım.

 

A.H.İ.: Mevcut projeniz Sounds from the Ancestors ile devam edelim. Söz konusu “atalar” (“ancestors”) kimler; Afrika mirası mı, Afro-Amerikan müziği mi; Ortadoğu ve Asya müziği mi; Bach’ın Barok döneminden Ravel’in izlenimciliğine klasik müzik mi vb. vb.?

 

K.G.: Sounds From The Ancestors çocukken dinlediğim müziklerin ifadesi. Yani, ebeveynlerimin evde çaldığı müzikler, Marvin Gaye, Aretha Franklin, B.B. King vb. vb.

 

A.H.İ.: Bir başka büyük müzisyenin ve maalesef çok erken bir kaybın adını, Roy Hargrove’u anacak olursak, Sounds from the Ancestors’da ona adanmış bir besteniz de var. Tek ve biricik Roy hakkında ne söylemek istersiniz?

 

 

K.G.: Roy, eski ruha sahip genç bir adamdı. Olabileceğinin en iyisini olmak istedi ve kendini müziğe adayarak her şeyini ona verdi.

 

A.H.İ.: Mevcut grup ve turneyle devam edelim. Bize grubun üyelerinden, konserlerde aranızdaki etkileşimden, yine canlı performanslardaki kompozisyon ve emprovizasyon dengesinden bahsedebilir misiniz? Sonra da turne: Ne zaman başladı, bir dahaki durak neresi?

 

K.G.: Grupta, Rudy Bird perküsyonlarda. Rudy ve ben, Mercer Ellington yönetimindeki Duke Ellington Orkestrası’nda ve Miles Davis’le birlikte çaldık. Rudy, Lauryn Hill’le de birlikte çalıştı. Piyano ve synth’de Keith Brown var. Çok yetenekli bir müzisyen. Davulda Ronald Bruner var. Çok gençken başladı benimle çalışmaya. Müziğin “ünlüler geçidi” diyebileceğimiz kesimiyle çaldı. Sadece birkaç isim saymak gerekirse; Prince, Lauryn Hill, Stanley Clarke ve Thundercat bunlar arasında. Basta Jeremiah Edwards var. Çok yetenekli genç biri. Melvin Santa ise Kübalı vokalist, onu Chucho Valdés önerdi.

 

A.H.İ.: Şimdi Dubai’desiniz ve yarın sizi muhteşem bir mekânda, Dubai Opera’da dinleyeceğiz. Oryantal ve Arap müziği ile kültürüne yaklaşımınızdan söz edebilir misiniz? Örneğin kendinizi “oryantalist” olarak görüyor musunuz? Doğal ve spiritüel bir olgu ve esin kaynağı olarak “çöl” hakkında ne düşünüyorsunuz? (Örneğin Abdullah Ibrahim’in bestelerinde derin bir etkisi var ya da Juan Tizol ve Duke Ellington’ın standartları “Caravan”da). Yarın burada, Dubai Opera’da olacak müzik ve caz severler için özel bir mesajını var mı?

 

K.G.: Ortadoğu müziği uzun yıllar boyunca beni etkiledi. Bestelediğim “Persian Steps”, “Sing a Song of Song”, “Lullaby of Isfahan”, “Eastern Love Village” vb. bu etkiyledir.

 

A.H.İ.: Önceki albüm ve projeniz “dans” ile ilgiliydi; rap’ten bossa’ya, vals’den kalipso’ya. Şimdi yeni konsept “atalar”. Bir dahaki adım ya da konsept ne olacak? Her bir albüm için özel konsept’lere odaklanmayı mı tercih ediyorsunuz, yoksa sadece bir tesadüf mü bu?

 

 

Yeni projemden heyecan duyuyorum

 

 

K.G.: Gelecek yıl ortaya çıkacak yeni bir projem var ve bundan büyük heyecan duyuyorum.

 

A.H.İ.: Son sorum plak şirketleriyle ilgili. Son dönem yeni albümleriniz Mac Avenue’den çıkıyor. Daha önce Warner Bros.’la çalışıyordunuz. Mac Avenue’nün daha bağımsız bir marka olduğu düşünüldüğünde, bunun müziğiniz üzerinde herhangi bir etkisi var mı? Yani, kendinizi yeni projelerinizde, eskilerine kıyasla daha serbest ya da bağımsız hissediyor musunuz?

 

K.G.: Bir sanatçı olarak bir şeyler yaratırken sanatsal özgürlüğe sahip olmak her zaman önemlidir ve küçük markalar sanatçılarına bir şans tanıyabiliyorlar.

 


 

 

 

Kenny Garrett: "I have been influenced by Middle Eastern music for a long time"

 

 

Ali Haluk İmeryüz (A.H.İ.):  Let’s start with the old times. I had a chance of seeing and listening to you years ago in the legendary Miles Davis Band at the end of 80’s. It was in Istanbul Open Air Theatre and a fantastic experience for me as a college student. Miles with “young lions” like you and Marilyn Mazur, John Scofield etc. What do you want to say about the leadership of Miles Davis?

 

Kenny Garrett (K.G.): Miles was a great band leader. He could give you directions with out knowing. Sometimes his body language would suggest movement.

 

A.H.İ.: How do you see yourself as a band leader compared to the legend?

 

K.G.: My leadership is similar in some ways. Sometimes there aren’t any conversations only spiritual energy that suggests a movement.

 

A.H.İ.: Then, I have listened to you again in Istanbul with your own band(s) and projects in two different gigs. Your album “Songbook” is really a special one for me. In both events, I remember how you fly high especially when rendering “Sing a Song of Song”. To be honest, it’s a fantastic compositon and it deserves to be a “jazz standard”. Can you tell us a little bit about your inspirations, your composing process, your understanding of “fusion”, “avant-garde” etc.?

 

K.G.: My inspiration comes from so many places. It could be from a sound I heard or something I listened to.

 

A.H.İ.: In my opinion you have a distinctive tone or sound in alto playing. I mean, if I am tested in a blindfold test, most probably I could recognize your sound. Similary, I could also recognize masters like Paul Desmond and Lee Konitz on alto. My question is how did you achieve to get that point or to have a distinctive sound?

 

K.G.: My father planted the seed when I was a young. We were at a Dairy Queen ice cream parlor, and we were listening to the radio and father asked me who was playing, and I didn’t know, and he said to me everybody has a sound and ever since then I had been searching for my own sound.

 

A.H.İ.: Let’s continue with the current project, Sounds from the Ancestors. Who are those ancestors; African heritage, Afro-American music, Latin music, Mideastern and Asian music, classic music from the Baroque era of Bach to impressionims of Ravel etc. etc.?

 

K.G.: Sounds From The Ancestors is speaking to the music I heard as a kid. It is the music that my parents played around the house, like Marvin Gaye, Aretha Franklin, B.B King etc...

 

A.H.İ.: To name another great musician and unfortunately a very early loss, Roy Hargrove, you also have a composition dedicated to him in Sounds from the Ancestors. What do you want to say about the one and only Roy?

 

K.G.: Roy was a young man with an old spirit. He wanted to be the best he could be, and he was committed to the music and he gave his all.

 

A.H.İ.: Let’s continue with the current band and the tour. Can you tell us about members of the band; interaction of the group in gigs; balance of the “compositions” and “impovisations” on live performances? And about the tour: When did it begin, where’s the next station?

 

K.G.: Rudy Bird playing the percussion. Rudy and I played together in the Duke Ellington Orchestra directed by Mercer Ellington and we played together with Miles Davis. Rudy has also performed with Lauren Hill. Keith Brown is playing the piano and synthesizer. He is a very talented musician. Ronald Bruner is playing the drums. He started working with me when he was very young. He has played with the who’s who’s of music. Prince, Lauren Hill, Stanley Clarke, Thundercat just to name a few people. Jeremiah Edwards is playing bass. He is very talented young man. Melvin Santa is the vocalist from Cuba and recommended by Chucho Valdés.

 

A.H.İ.: Now, you’re in Dubai and we are going to listen to you in Dubai Opera, a fantastic venue, tomorrow. What’s your approach to Arabian and oriental music and culture? For example do you see yourself as an “orientalist”? What do you think about “the desert” as a natural and spritiual fact and inspiration? (For example, it has a deep impact on Abdullah Ibrahim’s compositions or on the standard “Caravan” of Juan Tizol and Duke Ellington). Do you have any special message for the music and jazz lovers that will be here in Dubai Opera tomorrow?

 

K.G.: I have been influenced by Middle Eastern music for a long time. Songs I have written like Persian Steps, Sing a Song of Song, Lullaby of Isfahan, Eastern Love Village, etc...

 

A.H.İ.: Your previous album and project was about “dances” from rap and bossa to waltz and calypso. Now the new concept is “ancestors”. What’s the next step and/or concept? Do you prefer to focus on special concepts for the each album or is it just a coincidence?

 

K.G.: I have a project coming out next year which I’m excited about.

 

A.H.İ.: My last question is about recording companies. Your recent albums are issued by Mac Avenue. Previously, you were working with Warner Bros. Considering that Mac Avenue is a more independent label, does it have any effect on your music? I mean do you feel more free or independent on your new projects compared to the old ones?

 

K.G.: As an artist it’s always important to have artistic freedom to create and with small labels they can take a chance with their artists.

 

Ali Haluk İmeryüz

 

Cazkolik.com / 27 Ekim 2023, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Ali Haluk İmeryüz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.