Fahir Atakoğlu`nun konserini izleyen Cenk Akyol konser ile ilgili izlenimlerini Cazkolik okurlarıyla paylaşıyor.

Fahir Atakoğlu`nun konserini izleyen Cenk Akyol konser ile ilgili izlenimlerini Cazkolik okurlarıyla paylaşıyor.

Cenk Akyol: "Fahir Atakoğlu’nun müziğinde fusion’ın caz yanından çok klasik anlayışlı aranjmanlar ön plana çıkıyor."

İstanbul Caz Festivali’nin Arkeoloji Müzesi’ndeki ikinci konserinde Fahir Atakoğlu yanında dünya caz sahnesinin iki büyük müzisyeni ile geldi. Biri neredeyse on senedir beraber çalıştığı latin jazz davulunda son senelerde belki de ilk akla gelen isim olan Küba kökenli davulcu Horacio “El Negro” Hernandez diğeri Kanadalı usta bas gitarist Alain Caron. Konseri oldukça cazip kılan bu harika davul & bas ikilisinin uyumunu gerçekten çok merak ederek yine Arkeoloji müzesinin yolunu tuttuk.

* * *

Açık söylemek gerekirse, Fahir Atakoğlu’nun müziğini Can Dündar’dan fazla bildiğim söylenemez. Seneler önce Stüdyo FT’de tonmaister çıraklığı yaptığım sıralarda birkaç reklam jingle’ını dinlemiş, televizyonda da Sarı Zeybek’i ve Demir Kırat’ı da seyretmiştim sadece. Çıkardığı son albüm olan Faces & Places’i konsere gelmeden birkaç gün önce dinleme fırsatı buldum. Öncelikle çok iyi bir yapım. Randy Brecker gibi bir yaşayan tarih, Wayne Krantz gibi kendine münhasır bir gitarist, John Patitucci gibi yanına bir şey yazmaya gerek kalmayan bir basçı, Bob Mintzer gibi elektrik cazın çok meşgul saksofoncusunu içeren zengin bir kadroya sahip bir caz formasyonlu ama yine de new age çıkışlı olduğunu her an belli eden bir “besteci & aranjör” albümü. Bu kısacık, hap gibi albüm eleştirisinden sonra gelelim konsere...

* * *

Fahir Atakoğlu ile beraber Alain Caron el yapımı özel altı telli perdesiz bası (Ontario’lu lutier George Fulanetto’nun Caron adına çıkardığı AC modeli) ve favori adamlarından Horacio “el negro” Hernandez temel bir davul setiyle (tek bir tom, bas davul, kick, trampet, hi-hat, ride ve orta boy bir crash) müzenin ana kapısına kurulan sahnede tam zamanında yerlerini aldılar. Konserin açılış parçası 2005’de yayınlanan If albümünden Beyoğlu isimli besteydi. Fahir Atakoğlu çalınan her parçanın başında veya sonunda parçalar ile ilgili kısa bilgiler verip, parçaların ona anımsattıklarını izleyici ile paylaştı. Çok doğal ve samimi kısa bilgiler seyirci ile temasta çok başarılıydı. İlk parça konser açılışı için uygun, gayet melodik, akılda kalıcı, sürprizi olmayan bir besteydi. 2. parça, 2007 tarihli "Istanbul in Blue"dan Synkop ilk parçanın tersine bas yürüşü ve değişen davul vurguları ile uzun emprovizasyonlara çanak tutan groove’u yüksek bir beste. Zaten konser boyunca Fahir Atakoğlu’nun özellikle başta Alain Caron olmak üzere grup elemanlarını varyasyonlara sevk eden, gerektiğinde sadece akor basarak, onları konsere ortak eden, sahneyi paylaşan bir tavrı çok belirgindi. Uzun zamandır beraber çaldığı Horacio, gerek enstrümanı dolayısıyla, gerekse parçaları çok çok iyi tanıdığı için Alain Caron’un çok iyi bir klavuzu oldu. Alain Caron daha önce bir çok kez Anthony Jackson’ın çaldığı partisyonların yanında kendini çok gösterebildi diyemeyeceğim. Bir çok parçada bas gitar solosunun gireceği yerler çok bariz belliydi. (Pop müzik şarkı formatları gibi; Intro, A, solo, B ve outro) ve bu sololar bu otomatikleşmişliği ortadan kaldıracak duygu yoğunluğuna sahip değildi ne yazık ki. Bunun bir diğer nedeni de Fahir Atakoğlu bestelerinin caz anlayışı ile değil, daha çok tema mantığı ile bestelenmesi, daha da ötesi aranje edilmesi olduğunu düşünüyorum. Çaldıkları müziği tarif etmeye çalışırsam; fusion’ın caz tarafından çok, klasik anlayışta aranje edilmiş bir örneği...

* * *

İlk 3-4 parçada metronom neredeyse hiç değişmedi diyebilirim. Alain Caron’da dikkat çekici olan şey ise eşsiz bir keskinlikte ve gerçek değerinde vurgularla hatasız çalan bir icracı olması. (Anthony Jackson için de rahatlıkla aynı yorumu yapabilirim)

Konser boyunca çok şevkli ve istekli çalan Atakoğlu ile bir görev adamı bilinci ile çalan davulcu “el negro” arasında kalan Alain Caron, konserdeki kimyayı tutturabilmek için neredeyse bir kilit taşı olmak zorunda kaldı. Şöyle ki, bestelerini icra eden ve daha çok ana melodiyi kotaran piyanist ve ritmlere gerçekten usta işi süslemeler de katan davulcunun arasında emprovizasyon yükünü omuzlaması gereken bir isimdi. Üzülerek söyleyeceğim ama konserin en önemli eksikliği bir caz konserinin olmazsa olmazı emprovizasyondu o gece. Daha önceki satırlarda da belirttiğim gibi aranjeler belki buna uygun değildi ve dahası sanırım Atakoğlu ve Hernandez, Kanadalı ile yeteri kadar hasbıhal etmeye fırsat bulamadılar konser öncesinde. Tıklım tıklım konserin bis bölümünün ikramiyesi ise el negro’nun davul solosu oldu.

* * *

Konser sırasında Fahir Atakoğlu’nun bazı melodilerinde yıllar önce (1998) Osman İşmen Project adı ile çıkan ve çok sevdiğim Jazz Eastern albümünü anımsadım. Türk tarzı veya doğu tarzı  bir anlayışla çalınan piyanonun ayrı bir tadı olduğunu bilen bilir. (bknz : bazı klasik sanat müziği eserlerinin piyano yorumları) Melodilerdeki buralılık gerçekten çok içten ve bu tüm parçaların isimlerine sinmiş... Black Sea, Ağır Roman, Galata, Aheste... Batılı kulakların hemen ayırd edeceği baharatlı melodiler...

* * *

Sanırım Tuluyhan Uğurlu veya Can Atilla’da bir caz projesine kalkışsalar ortaya bu tarz bir iş çıkar. Caz müzisyenleri ile icra edilen bir new age konseri ......

Cenk Akyol

Cazkolik.com / 14 Temmuz 2010, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cenk Akyol

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.