Feridun Ertaşkan: Hayatında Cecil Taylor, Sun Ra gibi önemli isimler var. Bu müzisyenlerin sana ve müziğine ne etkisi oldu? Bilmediğimiz böyle başka isimler de var mı?
Idris Ackamoor: Cecil Taylor benim ilk öğretmenim, mentorum ve arkadaşımdı. Bana, Etiyopya’da “Lalibela” adı verilen tarihi yer dahil olmak üzere Afrika müziği, kültürü ve tarihi hakkında çok şey öğretti. İlk albümüm The Pyramids’in adı bu kutsal yerden gelir. Cecil bana ayrıca rekabetçi olmamak, işbirliği yapmak ve güzellikle yoğunlaşmak hakkında bilgi verirdi. Sun Ra ise ilham kaynağımdı. Konserlerine gitmeyi, kompozisyon anlayışına dahil olmayı ve grubunu yönetmeyi çok severdim. Aynı şekilde, Sun Ra Afrika ritüellerini, tiyatroyu ve kostümleri kullanmayı sürdürdü. Alto saksofoncu Charles Tyler etkilendiğim ilk müzisyenlerdendi. Beni adeta kanatlarının altına alarak kendi sesimi bulmam ve özellikle bulduğum sesi takip edebilmem için en iyilerden biri olma konusunda teşvik etti. Ama beni en çok etkileyenlerin başında esas olarak hocam dediğim Clifford King gelir. King, 1930’larda büyümüş bir müzisyendi ve o zamanın büyük orkestralarında çalmıştı. Saksofonla ilgili olarak elbette her zaman sevdiğim John Coltrane, Eric Dolphy, Albert Ayler gibi omuzlarına yaslandığım pek çok kişi var.
Feridun Ertaşkan: 1950`lerde küçük bir çocukken nasıl bir müzik ortamı vardı? Caz senin için en başından beri önemli oldu mu? Cazı nasıl keşfettin? Kimleri dinlerdin?
Idris Ackamoor: Büyüme dönemim çoğunlukla 1960’lardır, elliler değil, ellilerden sadece 8 ya da 9’lu yaşlarımı hatırlıyorum. Şikago’da yetişen ve 1950’lerden başlayarak 1960’ların ilk yarısına kadar devam eden erken yaşlarımda genellikle müzikle ilgiliydim. O yıllarda Chicago, Temptations, Miracles, Martha and Vandellas, The Impressions gibi topluluklar vardı, gençler bu müziklerle dans etmeyi severdi. O yıllar hep parti yapar, dans ederdik, o müzikleri çok sevmiştim, lise yıllarında caz olayına hiç girmedim.
Feridun Ertaşkan: Önceki sorudan sonra enstrümanını nasıl seçtiğin konusu önem kazanıyor. Saksofondan önce başka bir enstrüman çaldın mı? Seni etkileyen saksofoncular kimlerdi?
Idris Ackamoor: 7 yaşından itibaren müzik dersleri almaya başlamıştım, annem ve babam için bu dersler çok önemliydi, müzik ana faaliyetimizdi. Annem ilkokulda çocuklar için piyano çalardı ve evimizin salonunda piyano vardı. Ders aldığımı hatırladığım ilk enstrüman kemandı. Kısa süre trompete sardım, sonra klarnete geçtim, sonra, epey süre piyanoyla meşgul oldum ama yine aynı dönem okul grubunda klarnet çalıyordum, sonra tenor saksofon çalmaya başladım, liseden sonra alto saksofona geçtim. Önceki soruda dediğim gibi, saksofona dair en önemli etkilenimim 1920’li yıllarda, Şikago’nun cazın başkenti kabul edildiği dönemde Jelly Roll Morton ve Freddie Keppard gibilerle çalan usta klarnetçi ve akıl hocam Clifford King’di. Ayrıca, Albert Ayler’ın ayrılmaz altocusu Charles Tyler da bana ilham verenler arasındaydı ve beni gerçekten etkilemiştir.
Feridun Ertaşkan: Genç bir öğrenciyken basketbolu sevdiğini biliyorum. Basketbolda kariyerin olma ihtimali var mydı? Profesyonel olabilir miydin?
Idris Ackamoor: Evet, basketbolu çok severdim, lisede hep basket oynardım, bir yıl da Iowa’daki Coe College takımında oynadım. Yaz aylarında mahalle parklarında hep basket oynardık ama basketbolun meslek olmayacağını erken anladım fakat yine de, disiplin ve atletizm müzik kariyerimi olumlu etkiledi, bugünkü hayatım için önemli bir temel oldu.
Feridun Ertaşkan: 1970’lerin başından itibaren Avrupa ve Afrika`da seyahat ettin, çok sayıda müzisyen tanıdın, sence, Afrika müzikte her şeyin başı mı?
Idris Ackamoor: Afrika müziği bütün müziğin kökü ve temelidir! “Hepimiz Afrikalıyız”. Birçok tarihçi ve antropolog Afrika’nın insanlığın beşiği olduğunda ve en eski insan kalıntılarının bulunduğu konusunda hem fikir. Afrika müziğini başlangıç olduğunu düşünmek bence mantıklı. İnsanların ilk konuşmaları, ilk ifadeleri, ilk kuş sesleri, ilk ilahiler, ilk ritüeller... hepsi Afrika kıtasında başladı.
Feridun Ertaşkan: Ritmin müziğinde ve cazda temel rolü var, okuyucularımıza Afrika ritmlerinin önemini nasıl anlatabilirsin?
Idris Ackamoor: Ritim doğuştan gelen insani bir durumdur! Kalbimiz atmasa biz olmazdık. Kalp atışı nabzımızı, vücudumuzu ve ruhumuzu düzenler. Benim müziğimde olduğu kadar dünyanın pek çok müziğinde ritmin temel bir rolü var. Doğanın tüm yönlerinde, kuş şarkısından, aslan kükremesine, maymun çığırışlarına, insan ağlamasına kadar hep bir ritim var. Afrika ritimleri, dünya müziğinin çoğunda hayati öneme sahip ve benim de müziğim ve bestelerimde büyük öneme sahip.
Feridun Ertaşkan: Birçok müzisyen kendi müziğini tarif etmeyi sevmez, hatta, buna caz müzisyenlerini de katabiliriz. Müziğine "free jazz" diyenlere katılıyor musun?
Idris Ackamoor: Hayır, bu tanımlara gerçekten katılmıyorum. Gerçekte Idris Ackamoor and the Pyramids’lerin müziği tanım olarak özgür cazdan çok “World Music/Jazz”a daha yakındır ancak genel anlamda müziğimi bir pazarlama aracı olarak gerekmedikçe sınıflandırmayı istemiyorum. Birçok eleştirmen ve yazar ‘kozmik müziği’ benim müziğimle ilişkilendirdi ancak ne yaptığımı tanımlanın gereği olarak buna itiraz etmese de çok da ciddiye almıyorum. Sadece iki tür müzik olduğunu söyleyen Duke Ellington’la aynı fikirdeyim; İyi ve kötü.
Feridun Ertaşkan: Birçok makalede Pharoah Sanders ile sizin aranızda bağ kurduklarını okudum, bu düşünceye katılır mısın? Pharoah da seni etkileyen isimler arasında oldu mu?
Idris Ackamoor: Pharoah Sanders benim en sevdiğim müzisyenlerdendir. Onun müzikle “manevi” bağlantısını her zaman sevmişimdir. “Karma” (The Creator Has a Master Plan) ve “Tauhid” albümlerini dinleyerek büyüdüm. Bu ikisi tüm zamanların en sevdiğim albümlerindendi. Bununla birlikte, saksafoncu olarak kendi sesimi ve kimliğimi arıyorum ve benim kuralım “kimsenin sesine benzememek”tir. Bütün büyük saksofonculardan öğrendiğim şey buydu. “Kendi sesin, başkasının ki değil!”
Feridun Ertaşkan: müziğinde sahne sanatlarına da yer veriyorsun. Rhodessa Jones ile yaptığınız işleri biliyoruz, bu birliktelik nasıl gelişti?
Idris Ackamoor: 1979 yılında kar amacı gütmeyen performans sanatları organizasyonu Cultural Odyssey’i kurdum. 30 yıldan fazla bir süredir Cultural Odyssey orijinal prodüksiyonları sahneledi ve yerel San Francisco topluluğu için müzik ve tiyatroda tanıtım programları sundu. Rhodessa, Cultural Odyssey `e 1983 yılında katıldı ve o zamandan beri şirketi hep beraber yönettik ve müzik, hareket, tiyatro ve politik/sosyal yorumları birleştiren bir düet olarak “PERFORMANCE MUSIC” başlıklı disiplinlerarası bir performans geliştirdik. Tiyatro turları, caz kulüpleri, topluluk merkezleri ve dans yoğunluğu turları ve performansları için Avrupa genelinde performans tarzımızı geliştirdik. Bu 40 yıllık işbirliğinde, tüm dünyada performans sergiledik ve 2005`ten 2012`ye kadar Güney Afrikalı kadın cezaevlerinde, Trinidad`da ve küresel olarak birçok yerde ikamet ettik!
Feridun Ertaşkan: Yıllarca seyahat ettin ama daha önce Türkiye`ye geldin mi? Bu toprakların, Ortadoğu`nun müziğini tanıyor musun? Bizler de ritme tutkun insanlarız. Ve Türk müzisyenleri tanıyor musun?
Idris Ackamoor: Orta Doğu müziğine her zaman hayran kaldım. Bana göre bu müziğin ritimler, ilham ve duygu olarakAfrika müziğiyle akrabalığı var. Maalesef pek fazla Türk müzisyen tanımıyorum.
Feridun Ertaşkan: İstanbul da seni heyecanla bekleyen müzikseverler için ne söylemek istersin?
Idris Ackamoor: Sihre hazır olun!
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 18 Eylül 2019, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.