Geçtiğimiz günlerde ardı ardına İstanbul`da sahne alan Mariza ve Buika`yı Deniz Türkoğlu`nun izlenimlerinden okuyun...

Geçtiğimiz günlerde ardı ardına İstanbul`da sahne alan Mariza ve Buika`yı Deniz Türkoğlu`nun izlenimlerinden okuyun...

Dinlemekte olduğunuz şarkılar Buika’nın "Duets" isimli çalışmasındandır. İlk şarkı Mariza’nın Buika ile birlikte söylediği "Pequenas Verdades", ikinci şarkı ise Buika’nın Eleftheria Arvanitaki ile yaptığı "Mirame" isimli düettir. Bu kayıtları Cazkolik okurları için sağlayan Cenk Erdem’e teşekkür ediyoruz.


Aşk’a ve Akdeniz’e...

Akdeniz’in tuzlu esintileri karıştı İstanbul havasına. Öyle ki en derinine kadar melankoliyi, en kırmızısına kadar aşkı yaşadık. Birbirinden güzel sesli iki kadın vokal sayesinde kulaklarımızdaki kışın uğultusunun yerini fado ve flamenko şarkıları aldı. İşte, karşınızda Portekiz’in buğulu sesi Mariza ve İspanya’dan yükselen aşkın feryadı Buika.

Fado. Gidipte dönmeyen denizcilere yakılan ağıt. Geride kalmak. Denizi her gördüğünde melankolinin gel-git’lerine teslim olmak. İşte tüm bu duygular eşliğinde ağırladı bizi tavernasında Mariza. Geçen sene Terra adlı albümünün -ki bu albümüyle 2 Latin Grammy kazandı! - konser turnesinde tanıştım bu sesle. Ve favorim olan Minh’alma şarkısı tüm sene boyunca benimle birlikteydi her fırsatta. Hatta, bence bu şarkıya  “Alma, beni alma… Değişir kalbin…” şeklinde Türkçe söz yazılarak bilumum güzel sesli, 90’lardan bir şarkıcıya okutulmalı mesela Jale süper olur. Dinleyince hak vereceksiniz siz de.

Bu seneki konserinde Mariza bizleri daha önceki konserinde bahsettiği o meşhur Portekiz fado tavernasında ağırladı. İş Sanat salonunda sahneye masalar konulmuştu ve kırmızı örtülülerle kaplanmıştı üzerleri. Davetli olarak masalardan birinde yerimi aldıktan sonra, farklı bir heyecan sarmıştı beni. Onunla birlikte orada yer almak, performansın bir parçası olmak tamamen bambaşka bir duyguydu. Şarkılar ilerledikçe Mariza masamıza geliyor, gözlerimizin içine içine, içimize işleyerek şarkılar söylüyor, sonrasında diğer masalara geçiyordu, ardından seyircilere dönüyordu. Sahnede olan bizler tamamen seyircilerden kopmuştuk artık ve tavernanın o büyülü atmosferinde, Mariza’nın buğulu sesiyle adeta Portekiz’e doğru yelken açmıştık. Böylece yeni çıkardığı “Fado Tradicional” albümünün dünya turnesine İstanbul’dan başlanmış oldu.

Son albümünden birçok şarkısını seslendirerek, geleneksel fado şarkılarını dinleme fırsatı yakaladık. Fado Tradicional’de en sona sakladığı düeti Promete Jura gerçekten çok etkileyici. Cavaleiro Monge‘yi söylerken sesi öyle yükseldi öyle yükseldi ki sonunda nefesini verip kapanışı yaparken tüylerim diken diken oldu. Lara Fabian’ın Adagio’sundan sonra ilk kez böyle bir nefes verme duydum, gerçekten olağanüstüydü. Ayrıca bizlere Rosa Branca’nın nakaratını öğretmeye çalışması ise gecenin eğlendirici kısmı olmuştu.

* * *

Gelelim İspanya’nın aşkın ateşli sesine yani nam-ı diğer Buika’ya. Türkiye’de birçok hayranı olan, adına fan kulüpleri açılan Buika, sesiyle gene herkesi kendine hayran bıraktı. Bilet talepleri aşırı olunca CRR’de merdivenlere oturanları hatta sahnede sandalyelerde yer alan kişileri görmek pekte şaşırtıcı olmadı kendi açımdan –ki bu durum Mariza konserindeki gibi mizansen amaçlı değil, tamamen salonun dolu olmasından kaynaklıydı.- Buika, flamenko ile beraber jazz doğaçlamaları yaparak aşkın girdabına sürükledi hepimizi adeta. Pedro Almodovar onun için “Şarkıları bizi kendi aşk hikâyelerimizle yüz yüze bırakıyor... Ve öyle bir yere bırakıyor ki, en çok hayal kırıklıklarımız göze çarpıyor.” diyor.

Meksikalı efsane şarkıcı Chavela Vargas’ın şarkılarını seslendirerek “En İyi Tropikal Albüm” Grammy ödülünü kazandığı yeni albümü “El Ultimo Trago”yu bir kez de bizler için seslendirdi o gece. Şarkılarını söylerken aralarda hepimize hayata dair altı çizilesi cümleler hediye etmekten de geri kalmadı hiç. Son senelerin favori İstiklal Caddesi şarkısı olan “bu dünyada senden başkası olmayacak” anlamına gelen “No Habra Nadie En El Mundo”yu söylerken de aşka doğru uçmak için bir kanatlarımız eksikti.

Son 3 konserine katıldığım Buika ile biraz da olsa kaynaşmışlığım var ne yalan söyleyeyim. Kuliste bana ismimden ötürü “La Mar De Amores" (Aşk Denizi) diye sesleniyor. Öylesine aşk dolu bir kadın ki. Bende onunla bir proje gerçekleştirmeye karar verdim ve her konserinde fotoğraf çektiriyorum ama bir öncekini t-shirte bastırıp giyerek. Böylece sonsuz Buika, sonsuz aşk projemiz gerçekleşiyor. Kendisi ise bu durumdan çok mutlu, benimle fotoğraf çektirmenin onda bir bağımlılık halini aldığını belirtiyor. Bu arada Sinan Nergis’e ve çalışanlarına da teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Zira tüm bu sesleri tanımamızı sağlayan Pasion Turca şirketinin kültür hayatımıza katkıları yadsınamaz.

Ve bu kadar aşk, bu kadar melankoli derken acıkmış bir halde kendimi Asmalımescit tarafında yeni açılan bir İspanyol restoranında buldum, Torro Tapas Lounge’ta. Ödüllü Sangria’sını yudumlarken soframıza gelen tapaslar hem göze hem de damağımıza hitap ediyorlardı, hele ki pesto karides kesinlikle bir numaram olmayı başardı, somon sarma ile beraber. Orijinal haliyle servis edilen paella ise şimdiye kadar İstanbul’da yediklerim arasında en iyisiydi. Kapanışı vanilla sky isimli içecekle yaparken, kadehler tüm bu hafta boyunca yaşanmışlıklardan sonra “Aşk’a ve Akdeniz’e” kalktı.

Deniz Türkoğlu

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Deniz Türkoğlu

  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.