Deniz Türkoğlu`nun Fazıl Say, Luz Casal ve Candan Erçetin konserlerinden izlenimler...

Deniz Türkoğlu`nun Fazıl Say, Luz Casal ve Candan Erçetin konserlerinden izlenimler...

Dinlediğiniz müzik Luz Casal`ın "Talons Aigulles" albümünden "Piensa En Mi"dir.


Trompette Tutkulu Dünya Turu

Bu hafta çok farklı tarzda konserleri dinleme fırsatı yakaladım. Öyle ki önce piyanoda Tokyo’yu, sonrasında kilisede tutkuyu yaşadım ve sonunda da en “Candan” dünya turuna çıktım. Sırasıyla izlediğim konserleri sizlerle paylaşacağım ve bunu yapmaya hemen başlıyorum.

Klasik müziğin dahi çocuğu Fazıl Say. CRR’deki Trompet Konçertosu dinlenmeye ve izlenmeye değerdi. İzlenmeye değerdi diye ekstradan belirtiyorum çünkü Fazıl’ın ve İstanbul Senfoni Orkestrası Şefi Rengim Gökmen’in yüz ifadeleri başlı başına bir performanstı.

Trompet Konçertosu`nun ilk kısmında 14 yaşında Macaristan Ulusal Trompet Yarışması`nı birincilikle kazanan ve sonrasındaki yıllarda birçok yarışmayı da skoruna ekleyen ve nihayetinde yüksek başarıları ile birlikte Prix Davidoff ödülüne layık görülen Gabor Boldoczki trompetini adeta konuşturarak bize eşlik etti. Birinci kısım 4 bölümden oluşuyordu. İlk bölüm olan Allegro da gözlerinizi kapasanız sanki antik Anadolu’da keşfe çıkacakmışsınız izlenimi yakalıyorsunuz. Kimi zaman bana eski Arap giz ve keşmekeşlerinin olduğu bir çarşıda sokaklar arası kaybolma hissi, kimi zamanda antik yunanda bir küçücük köyde zalim tiranın adamlarına karşı gün boyunca yapılan hazırlıkları anımsattı. İkinci bölümde “5’e karşı 6” Adagio da ise tema bir öyküye dayanıyordu. Tokyo’da her zaman kaldığı otelin camından izlediği gökdelenlerin en üstlerindeki ışıkların yanıp sönmelerinden esinlenerek yazmış bu eserini. İki tempolu bu eserde 5 ve 6’lık ritimlerle müziğin sayısal yönünü (ritimleri sayabiliyorsunuz çünkü) görmüş olduk. Üçüncü bölümde ise Fazıl en sevdiği türkülerden biri olan “Odam Kireçtir” üzerine çeşitlemeler yer aldı. Ön planda yer alan trompetin tınısı adeta klarnetle yarışarak, içimizi burkmayı başardı. Birinci kısmın son bölümü olan Şostakoviç’in piyano konçertosu no.1 için sahneye kuyruklu piyano geldi ve ardından huzurlarımıza Fazıl Say teşrif etti. Kendi içinde 4 bölümden oluşan bu konçertonun en etkileyicisi ikinci bölüm olan Lento kısmıydı. Öylesine zarif ama bir yandan da içinde hüznü barındıran bir valsti. Keza Fazıl Say’ın yüz ifadesini bile ara ara hüzün kapladı, melodi yüzünden. Çünkü notaların o an bizlere verdiği his; kaybolmuşluklar, gidenler ve geride kalmanın verdiği dayanılmazlıklardan başka bir şey değildi.

İkinci kısım ise Beethoven’ın 5. Senfonisi`nden oluşuyordu, hani şu meşhur “Da da da dammm, da da da dammmm” şeklinde girişi olan. Klasik müzik dünyasının en ünlü eserlerinden biri olarak kabul edilen 5.Senfoni’nin başında duyulan dört nota yani “Kader Motifi” birçok müziğe de ilhamda vermiştir. Dikkat ederseniz kendi aramızda bile bazen büyük bir olay öncesi bu melodiyi söyleriz. 4 bölümden oluşan bu senfonide 1.ve 4. bölümler seyirciyi adeta kavrıyordu hele ki finalde notaların, ezgilerin ihtişamlı ve gösterişli kapanışı hepimizi ayakta alkışlattı.

Gece boyunca Fazıl Say, Gabor Bolodzcki ve şef Rengim Gökmen birçok kez üst üste alkışlandılar. Ama şunu belirtmeliyim ki şefin el ve kol hareketleri, vücudunu kullanışı ve yan profilden yüzünün ifadesini anlıkta olsa yakalamalarımız sonucu açık olan şu ki; ’80 deki San Remo Uluslararası şeflik yarışmasını kazanması, geçen yıllarla beraber artan başarıları, ’99 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Yüksek Kültür ve Sanat Nişanı tamamen hak edilerek kazanılmış. Eğer ki daha evvelden hiç klasik müzik dinlemediyseniz veya uyuya kalırsam diye korkularınız varsa işte size kaçırılmayacak bir fırsat, kesinlikle çok iyi bir başlangıç yapmış olursunuz Trompet Konçertosu dinleyerek.

Ertesi gün İspanyolların divalarından Luz Casal’ı dinlemek için Aya İrini yollarına düştüm. Mistik atmosferi ile dinleyicileri bambaşka atmosfere çeken Aya İrini’de geçen sene Yasmin Levy ile aşk dolduktan sonra bu seferde kış kıyamette Luz ile içimi ısıttım. Sahnede tüm zerafeti ile soğuğa rağmen incecik beyaz kıyafeti ile karşımızda kaldı. 30 yıllık kariyer hayatına önceleri pop-rock söyleyerek başladıktan sonra son yıllarda tarzını dünya müziğine çevirmiş biri Luz Casal. Performansı için sadece şunu söyleyebiliriz, şarkı söylemiyor, okuyor. Duyguları yaşayarak veriyor, sanki her birimize tek tek dokunuyor, duygusunu aktarıyor. Bundan sebeptir ki zaten Almodovar ona Yüksek Topuklar filminde Piensa En Mi şarkısını söyletmiş. Ve böylece kariyerinde ki uluslar arası ilk büyük çıkışını yakalamış.

Konser boyunca bizlerle iletişimi koparmadı ve şarkılarına eşlik etmemizi istedi. Tabii ki sıra meşhur aşk şarkısı Historia De un Amor’a gelince tarihi bir mekânda aşk tarihine şahitlik etmiş olduk. Sonrasında boynuna doladığı kabare solistlerini andıran mavili beyazlı otrişi içinde şarkısını söylerken Luz değil artık Liza Minelli olmuştu. Sona sakladığı pop rock şarkıları ise cazibesinden bir gram bile eksiltmiyordu. Ve böylece Fransa ve İspanya’da 1 numara olan yeni albümü “La Pasion”dan seçtiği şarkılarla tutku dolu bir gece geçirdik Aya İrini’de.

Ve bu konserinde ertesi günü üçüncü konser olarak artık dünya turuna çıkmaya karar verdim ve Candan Erçetin’le dünya müzikleri konserine gittim. Konserde Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Arnavutça, Yunanca ve Türkçe şarkılar seslendirdi. Açılışı şansonlarla yapan Erçetin, Piaf’tan seslendirdiği şarkılarla bir Türk’ten çok gerçek bir Fransız’ı andırıyordu. Sonrasında bizi okyanus ötesine götürerek İngilizce söylediği caz şarkıları ise geçer not alamadı ne yazık ki. Sesi tiz kaldı ve aksan olarak bir fransızın, ingilizce şarkı söylemesine benziyordu. Neyse ki sonrasında İtalyanca ve İspanyolca şarkılarla durum toparlandı.

Son bölümde Balkanlar ve Türkiye sınırlarında dolandığı türkülerle ise hepimizi coşturmayı başardı. Yalın ayak hem dans edip hem de söylediği şarkılarla adeta kızıl bir çingeneye büründü sahnede. Orkestranın tanıtım kısmı ise çok yaratıcıydı. Herkes kendi istediği bir şarkının belli bir kısmını çalıyordu ve aralarında atışıyorlardı. Bu arada hem piyanist ve hem de orkestra şefliğini yürüten üstadın sesi ise muazzamdı. Bir ara Tom Jones’tan söylese diye içimden tam geçirirken finalde Unchained My Heart, Sex Bomb potporisi ile kendimi ayakta buldum İş Sanat’ta. Kapanışta Atatürk’ün sevdiği türkülerden biri olan “Vardar Ovası” ise hepimizden büyük bir alkış aldı.

Deniz Türkoğlu
02 Mart 2011, Salı
mdturkoglu@gmail.com

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Deniz Türkoğlu

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.