Sevgili Cazkolik okurları, biliyorsunuz bu hafta sonu yani yarın, 8 Ocak 2009 Pazar gecesi 51. Grammy’ler yeni sahiplerini CBS tarafından tüm dünyaya canlı olarak yayınlanacak bir törenle bulacak. Grammy’ler sadece caz için değil müziğin tümü için çok önemli, yılın en büyük, en prestijli ödülleri ve gösterisi, bu sebeple istedik ki size geçtiğimiz hafta Salı günü Los Angeles, Nokia Club’da yapılan "Grammy Cazı Selamlıyor" isimli etkinliği de geceye katılan Los Angeles Times’tan Chris Barton’un kaleminden size aktaralım. Zira Grammy gibi böylesi önemli gecelerin hemen öncesinde bu çeşit ara organizasyonlar yapılarak belki de Grammy’nin tören organizasyonunda yer alması mümkün olmayan ama yapılması da gerekli olan geceler, duygusal olarak müzisyenleri hem tören gecesine hazırlıyor hem de pek çok önemli konuyu da anma ya da gündeme getirme gibi bir görevi de üstlenmiş oluyor.
İşte, geçtiğimiz Salı günü Nokia Club’da düzenlenen gecenin hemen ardından Çarşamba günü Los Angeles Times’ta yayınlanan Chris Barton’un yazısı.
Grammy Caz Müziğini Selamlıyor
Bu yıl ki “Grammy Cazı Selamlıyor”da konuşulan konu daha çok cazın geleceğiydi. Salı günü Los Angeles’ta ki Club Nokia’da Herbie Hancock, Natalie Cole gibi isimlere ayrıca Grammy’nin (Recording Academy) başkanı Neil Portnow’da katıldı, beraberinde cazın gelecek kuşaklarını oluşturacak olan halen okuyan ya da yeni mezun müzisyenlerin oluşturduğu Grammy Jazz Ensemble’da geceye katılan dinleyicilere cazın geleceğinin emin ellerde olduğunu ispatlayan dinamik, taptaze bir program sundular.
Tabii geçmişin parlak dönemlerinden kendilerine düşen müzikal payı almış olan, o yılların parıldayan izlerini üzerinde taşıyan Joe Lovano, Cassandra Wilson gibi isimlerde vardı.
Gecede ayrıca BlueNote Records’un 70. kuruluş yılı sebebiyle canlı performanslarla şirketin geçmişin tarihi zirvelerini oluşturan albümlerinden de bölümler aktarıldı. Bu kısımlar biraz hazırlıksız, biraz doğaçlama, bir çeşit ’BlueNote anları’ diyebileceğimiz küçük pasajlardı.
UCLA Royce Hall’de Ocak ayında yapılan “Blue Note 7 Tribute Concert” ise gece boyunca kaliteli müziğin çalındığı, Charlie Haden, Garnett Brown, Billy Vera gibi isimlerden anekdotların arka arkaya sıralandığı, geçmişe ve özellikle post bop dönemine saygı dolu göndermelerin yapıldığı bir gece olmuştu.
Dönelim Salı gecesine, sahnede, Blue Note’un albüm kapaklarının cazın görselliğine farklı bir açıdan bakmamızı sağlayan, yapılan müziğin algılanmasında anahtar görevi üstlenen görselliğin efsanevi yaratıcısı Reid Miles’ın tasarımlarından oluşan bir kolajda gösterildi. Geçmiyteki bu günler ayrıca Blue Note’un zafer dolu günleriydi, Bobby Hutcherson, Larry Young, Sam Rivers gibi isimler bu bölüme katıldılar. Bu müzisyenlerin kendi büyük isimleri altında bu görsellerin görülmesi anlatılması zor bir duyguya dönüştü.
Gecenin belirlenmiş bir anlatıcısı, konuşmacısı yoktu, bu işi bir anlamda Natalie Cole üstlenmiş oldu, birazda kendiliğinden... 1960’lı Blue Note yıllarının müzikteki zirve dönemini “o günlerin bir benzeri muhtemelen bir daha hiç yaşanmayacak” diyerek anlattı. Belki de doğru olan ama bir yandan da insana acı gelen bir şeydi söylediği. Fakat gerçeği görmek gerekirse o dönem kadar başka hangi dönem ya da müzik türü Grammy’nin radarına bu kadar sık giren, bu kadar bereketli ürünlerle müziği güzelliştiren ürünler verebilir?
Blue Note’un günümüze gelen modern döneminin müzisyeni, kadife kaplı tonuyla büyük tenor saksafoncu Joe Lovano ile yine günümüzün etkileyici trompetçilerinden Terence Blanchard’ın, arkalarındaki genç ve dinamik müzisyenlerden oluşan gurubunda etkisiyle güzel performansları oldu. İnsan tabii izlediklerini beğendikçe düşünüyor, keşke böyle bir gecenin içinde daha fazla güzel şey yer alabilseydi diye. Mesela benim aklıma gelen gözüpek piyanist Aaron Sparks’ı görmeyi arzu ederdim doğrusu burada.
Geçen Grammy’de böylesi bir sürprizi Norah Jones’un birazcık yapmış olduğunu hatırlatalım.
Elbette gecenin sürpriz olmayan kısmı ise, gecenin parlak ismi, geçen yılın Grammy ödüllü büyük müzisyeni Herbie Hancock’tı.
Kendisinin genç dönemlerinden estirdiği 1965 klasiği bir “Maiden Voyage” fırtınasından sonra klavyenin büyük üstadı her niyeyse biraz sıkılgan, biraz sönük bir biçimde bir sonraki parçasını anons etti “bir diğer eski şey”... "Ama biz yaşadıkça ve nefes aldıkça “Dolphin Dance”ın içinde hep “yeni bir şeyler” bulmaya devam edeceğiz" diyerek de ekledi yüzünde zayıf bir gülümsemeyle.
Geceye katılan hepimizin yüzünden, gelecek yıllarda da böylesi dönemlerin yeniden yaşanacağına dair bir ümit havaya yayılan bir ışığa dönüşüyordu.
Chris Barton, Los Angeles Times
Cazkolik.com / 07 Şubat 2009, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.