Bir müzisyen olarak on küsur yılı önce canlı dinlediğimde bende derin bir saygı uyandıran bu piyanisti tekrar izleyecek olmanın içimde tuhaf bir merak ve beklentisi var. Benim dinleyici, onun ise yorumculuk yolculuğunda tekrar aynı yerde buluşacak mıyız?
Zor da olsa bayram kalabalığını yararak ulaştık salona. Bu sefer İstanbul’un sıkı caz takipçilerinin bir kısmını bayram tatiline kaptırmış olmalıyız. Çok küçük bir ‘merhaba’nın ardından hemen işe koyuluyorlar. Konser başlar başlamaz beynimde iki isim yanıp sönmeye başlıyor: Mozart ve Gershwin. Henüz bariz göndermeler yok ancak Mozart’ın o naif ancak teknikte güç, Gershwin’in alabildiğine Amerikan ve gösterişli üslûbunun kokusunu Fransızlara özgü bir anlayışla 'snobe' ediyor. Yoğun ve yorucu bir günün ardından pek aklımda yok iken elim ister istemez kâğıt kaleme gidiyor.
Ses düzeninde, özellikle ilk dakikalarda piyano zayıf kalmıştı. Bu durum, bilhassa tiz seslerde farklı dinamik ve nüanslarla zenginleştirdiği çalımını yakalamamızı zorlaştırdı. Sahne içindeki ve dışındaki duyumun farklı olması dinleyicinin haklı olarak değerlendirmeye almadığı ciddi bir derdidir müzisyenin. Bu sorun beraberinde pek çok güçlüğe sebebiyet verir. Müzisyen, anlık olarak dışarıda seyirciye ulaşan duyumun bilgisinden mahrum şekilde, tuşesi, nüansı gibi yorumunu oluşturan ana etmenleri kendi duyumuna göre ayarlar. Ortaya çıkan sonuç sahnenin subjektif duyumuna göre planlanmıştır ancak müzisyen dışarıdaki duyumu algılayabilse muhakkak buna göre daha hafif, daha sert, daha kalabalık veya daha sade yeni tercihler yapacaktır. Bu klasmandaki müzisyenler için bu detaylar hayati önem arz etse de günümüzde halen iyi bir tonmeister’a güvenmekten öte bir çare geliştirilemedi.
Uygulamaya bir an olsun ara vermediği ağır piyanistik tekniklerden mükemmeliyetçiliği anlaşılan Terrasson'ın müzisyen seçimleri de kendisini sıkı sıkıya takip edebilen eşlikçi karakterlerden yana olmuş. Fransız müzisyenler ne kadar caza yakın dursalar da Avrupa müziğine ve geleneğe derin bağlarını belirgin şekilde sürdürüyorlar. Bir müzisyenin hem yaşamsal, hem de mesleki olgunluğunun zirvesinde olduğu ellili yaşlarının sonunu süren Terrason’ın tekniğinde de, iyice planlanmış kompozisyonel yapısında da klasik literatürden pek çok ögeyi işlediğini görüyoruz. Tam da bu notları alırken, aynı parça içinde hem Mozart Requiem’den Lacrymosa bölümüne, hem de Summertime’a göndermeler geliyor. Hiperaktivitesi ile müziği bir an olsun kontrolsüz ve boş bırakmayan bir yapısı var Terrason’ın, aktif katılımcısı olmadığı çok kısa eslerde bile jestleri ile müziğin içinde kalıyor. ‘Öyle basa, davula bir solo bırakayım da arkada bi su içip geleyim’ tipi müzisyenlerden değil.
Terrason’ın müziğini bir kelime ile tanımlamak gerekse sanırım doğru sözcük ‘muzip’ olurdu. Gelenekten tamamen kopmayan ancak kendi kurallarını yazdığı stili ile piyanonun iyi bir ‘oyun arkadaşı’ olduğu izlenimini yaratıyor ve bu yönü ile dinleyicinin merakını sürekli canlı tutan keyifli bir oyun sergiliyor. Yıllar sonra ve bir sonraki gelişine dek yine salondan aynı saygı, tebessüm ve memnuniyetle ayrılıyorum.
Empat Ahkâm
Fotoğraflar için sevgili Merih Akoğul'a teşekkürler.
Cazkolik.com / 14 Nisan 2024, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.