Fransızların 3 Oscar ödüllü, Fransız film müzikleri denince akla gelen ilk isimlerden, iki yüzün üzerinde film müziğine imza atan besteci, aranjör, orkestra şefi ve piyanist Michel Legrand`ın adı hep Miles Davis`le anılır. Sanatçının Miles`la yaptığı kayıtların olsun, onunla dostluğu olsun tüm bunların arka planına dair çıkan haberler caz basınında hep ilgi görmüştür. Bu konuda gelen son haber Down Beat dergisinden John Ephland`ın 85 yaşındaki sanatçıyla söyleşisi oldu ve söyleşinin merkezinde yine Miles vardı.
Ephland`a "yaptığım ilk caz albümüm Miles`laydı, son albümü de benimleydi" diyen sanatçı 1958 yılında yayınladığı "Legrand Jazz" ve yine Miles`la çekilen "Dingo" isimli filmin soundtrackinde de birlikte olduklarını söylüyordu. Zaten Miles bu filmin soundtrackinin kaydedilmesinden kısa süre sonra hayatını kaybetmişti.
Legrand, geçen mayıs Irving S. Gilmore International Keyboard Festival`i kapsamında Michigan Üniversitesi`nden fahri doktora ünvanı almıştı. Sanatçının uzun ve övgülerle dolu hayatının önemli bir ânıydı, Ephland sanatçıyla bir söyleşi yapma imkanı buldu ve ilk soru "Legrand Jazz"ın menşei neydi sorusu oldu?
Legrand: Amerikalılar tüm orkestrasyonla birlikte bir albüm kaydetmemi istedi, maalesef para ve telif hakkı yoktu, sadece 200 dolar vereceklerini söyleyip ilgilenir misin dediler. "Güzel" dedim "umrumda değil". Benim için iyi bir deneme olurdu, bu yüzden albümü yapmaya karar verdim ve yaptım ("I Love Paris", 1954) ve albüm tam 8 milyon sattı. Bir ya da iki yıl sonra büyük bir parti verdiler, Columbia yetkilileri bana dönüp "size bir hediye vermek istiyoruz, bize yapmak istediğin albümü söyle, bedeli neyse biz ödeyeceğiz" dediler, ben de "Miles Davis ve John Coltrane`le bir albüm yapmak istiyorum, albümdeki tüm caz müzisyenlerini de ben seçicem" dedim, "tamam, hadi yapalım" dediler. Böylece, 1958 yılında Ben Webster, Herbie Mann, Jimmy Cleveland, Ernie Royal, Phil Woods ve hank Jones dahil olmak üzere New york`da buluştuk.
John Ephland: Peki sonra ne oldu?
Michel Legrand: Miles kayıt öncesi benimle konuşmak istedi, bana "benim için çalar mısın" dedi. Tüm orkestrasyonu piyanoda çalmıştım zaten deyince "İyi, tamam tamam" diye üstelemedi. O sıra New York`taki tüm müzisyenler bana "Miles`a dikkat et, o tuhaftır, stüdyoya gelir, kapıyı açar ve kapıda 15 dakika durup orkestrayı dinler, eğer hoşuna giderse içeri girer, oturur, trompetini alır, beğenmezse kapıyı kapatır ve ondan bir daha haber alamazsın". Herkes bana böyle söyleyince kendi kendime "aman allahım" dedim, henüz 26 yaşındaydım (Cazkolik notu: Miles da 32!)
İlk oturum aynen böyle oldu, stüdyoda Coltrane, basçı Paul Chambers ve piyanist Bill Evans vardı, Miles stüdyoya girdi, orda öylece durdu, dinledi ve sonra içeri girip kapıyı kapattı, sandalyesine yerleşti ve çalmaya başladı. Daha sonra yanıma geldi ve (Legrand muhabir Ephland`a Miles`ın kısık sesini taklit ederek) "Michel, çaldığım şekli beğendin mi" diye sordu. "Miles, sana nasıl çaldığını söyleyemem, ilk albümümde olduğun için çok mutluyum, sen bir dahisin ve bir şey varsa zaten bilirsin" dedim.
John Ephland: "Dingo"yu nasıl yaptınız?
Miles gece veya gündüz istediği saat beni arardı, birgün yine telefon çaldı, Miles telefondaydı; "Michel, kahrolası kıçını Los Angeles`a getirmelisin" dedi. Ben de ona "Miles, endişelenme, mutlaka gelirim" dedim. "Michel, bir film müziği var ve bunu seninle yapmak istiyorum" diye sözünü tamamladı.
Oraya vardığım ilk gün birşey yapmadık. İkinci gün de habire sohbet ettik, yüzmeye gittik, habire içki içtik, cumartesiydi ve çarşambaya kadar kaydetmemiz gerekiyordu. Miles`a "hazırlanmamız lazım, çalışmaya başlamalıyız" dedim, bana bakıp "iş! Yok, çalışmak istemiyorum, …tımının filmi kimbilir ne hakkında" dedi. "İyi, tamam, istemiyorsan yapmayız, müzik hakkında konuşmak, iyi bir tatil benim için daha iyi" dedim ama stüdyodan biriyle telefonda konuştu, yakında çekime gideceklermiş ve filmi yapmalarına yardımcı olması için müziğe ihtiyaçları olduğunu söyledi.
Miles`a; "bunu yapacağımızı söylemiştik, bu seninle veya Grammy`lerinle ilgili değil" dedim, bana dönüp "Siktir! Kim takar" dedi. Miles`ın çalışması aynen böyleydi, dünyanın en tembel adamıydı, stüdyoya herkesten sonra gelir, trompetini alır ve kayıtların üstüne kaydederdi. Ben de yine aynı şekilde yapmasını düşünüp ona şöyle dedim "Miles, bir fikrim var, ben şimdi otele dönüp çarşambaya kadar komple tüm orkestrasyonu yazıcam, ne varsa hepsini ve sonra kaydederim sen de perşembe gelip trompetini çalarsın". Bu fikrime çok sevindi ve "Michel, sen bir dahisin oğlum..." O adamı çok severdim. Cömert, güçlü ve açık biriydi.
John Ephland: Peki, 1958 yılı ve "Legrand Jazz" hakkında biraz daha konuşabilir miyiz?
New York`da albümü kaydettiğimizde Miles "Newport Caz Festivali`nde çalıcam, sen de benimle gel" dedi. "Harika" dedim, yanımda 16 milimetre kameram vardı. Festivalde yemek yerken George Wein (Newport Caz Festivalinin kurucusu ve yöneticisi) geldi, bize bakıp "Hey Miles, yarınki Duke Ellington`a saygı konseri unutma" dedi, Miles da "boşversene, Duke`den nefret ederim, asla onun müziğini çalmam" dedi. Wein de "çalmalısın, sözleşmen var" diye üsteledi. Ertesi gün konserde Miles trompeti elinde piyanonun yanında öylece dikildi, trompetini hiç üflemedi, sahnedeydi ama bir kere bile üflemedi, öylece durdu. Miles`ın hayatımda büyük yeri vardı, benim için çok önemli biriydi.
Cazkolik.com / 05 Aralık 2017, Salı
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.