Müzik eğitiminin müzik yapmak için çok gerekli olduğunu ifade eden besteci ve perdesiz gitar sanatçısı Cenk Erdoğan, “Neden Amerika’yı tekrardan keşfedelim ki? Belli kurallar var. Bunları okumayı öğrenmek keşfetmekten daha kolay” diyor.
Müzisyen Cenk Erdoğan, karantina günlerindeki bestelerinden oluşan yeni albümü ‘Arıyorum Hâlâ’ ile dinleyici karşısında. Erdoğan’ın albümünde solo gitardan oluşan 8 beste ve bir Neşet Ertaş düzenlemesi bulunuyor. Sanatçının kendi stüdyosunda kaydedilip mixlenen albümün, mastering’i Doruk Okuyucu, kapak tasarımı ise Anıl Sam tarafından yapıldı.
Sanatçı albümün çıkış sürecini şöyle anlatıyor: “Uzun bir Amerika turnesinin ardından Türkiye’ye dönüp evde olmak iyi geldi. Kenarda bekleyen müziklerimi bitirdim, notalar yazım, okudum, izledim. Sanılanın aksine avantaja çevirdim bu süreci. Ve sonunda da mükâfatımı alıyorum diyebilirim.”
Erdoğan ile yeni albümünü ve müzik serüvenini konuştuk. Gelin bu yolculuğa birlikte çıkalım.
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan: ‘Arıyorum Hâlâ’da neyin arayışındasınız?
Cenk Erdoğan: Ben aslında hep güzel müziğin peşindeyim. Hep iyi melodinin ardından bakıyorum müziğe. Kişisel egolardan arınmış ve öze dönmüş bir müzikal anlayışım var. Bu albümde de daha iyi bir dünya ve hayatı arıyorum diyebilirim. Zaten müzik ile hayatı birbirinden ayırmamız mümkün değil. İyi müzik iyi bir hayat gibi.
Işıl Çalışkan: Albüm karantina döneminde ortaya çıkmış. O süreci bir sanatçı gözünden nasıl anlatırsınız?
Cenk Erdoğan: Bu süreç bana bir besteci olarak kötü ve daraltıcı gelmedi dürüst olmak gerekirse. Çok çalıştığım bir dönem oldu. Uzun bir Amerika turnesinin ardından Türkiye’ye dönüp evde olmak iyi geldi. Kenarda bekleyen müziklerimi bitirdim, notalar yazım, okudum, izledim. Sanılanın aksine avantaja çevirdim bu süreci. Ve sonunda da mükâfatımı alıyorum diyebilirim.
Dünya bize ne mesajı veriyor?
Işıl Çalışkan: Virüs dünyaya ne mesaj vermek istiyor sizce?
Cenk Erdoğan: Aslında dünya uzun süredir bir şeyler söylüyor da biz anlamakta geciktik bence. Artan kanser vakaları, psikolojik hastalıklar ki başında panik atak… Bize çok söyledi dünya ama biz beceremedik anlamayı. Ve son kozunu böyle kullandı. Maalesef ki acı bir bilanço oldu. Artık insanoğlu durup varlığını sorgulamalı ve verdiği zararın farkında olmalı ki bize ders veren dünya üç ay içerisinde tüm parkları çiçekler içinde bırakıp “Bakın siz olmadan neler yapıyorum” dedi. Bunu ciddi ciddi düşünmek gerek.
Müzik sektörü tökezlemeye devam ediyor
Işıl Çalışkan: Sürecin en çok etkilediği de müzisyenler oldu. Çoğu kazancın elde edildiği canlı müzik sektörü durdu. Henüz düzelmemişken ikinci dalga uyarıları geliyor. Bu süreci nasıl görüyorsunuz?
Cenk Erdoğan: Bu kısım çok fena. Nerdeyse tüm sektörler ritmine dönmeye başladı ama müzik sektörü hâlâ sürekli gelen iptaller ile tökezlemeye devam ediyor. Tabii ki kimse sağlığını hiçe sayıp sadece para kazanmak için hareket etmez ama artık bir yerden başlamak gerek. Burada sosyal devlet konuları da ağırlık kazanıyor. Sanatçıların durumlarını desteklemek çok önemli. Bizde yok böyle destekler ama olsa fena olmazdı şu süreçte.
Işıl Çalışkan: Albüme dönecek olursak. Enstrümantal müziğin Türkiye’deki karşılığını nasıl gözlemliyorsunuz?
Cenk Erdoğan: Bence enstrümantal müziğin dünyada da kitlesi az sadece Türkiye’de değil. Çünkü söz gibi mırıldanamıyoruz onu. Çünkü bunu yapmak azıcık emek ve ilgi istiyor. Ama bu konuda şunu net olarak söyleyebilirim ki ben ve dinleyicim geçen yıllarda güzel bir bağ oluşturmuşuz. Bunu yaptığım konserlerde gözlemliyorum ve çok keyif alıyorum. Bir kez daha teşekkür etmek isterim 2020 korona günlerinde verdikleri destek için.
Gitarla derdimi anlatmaya alıştım
Işıl Çalışkan: Uçsuz bucaksız anlamlar çıkarılabilecek sözsüz müziğin sizdeki karşılığını nasıl anlatırsınız?
Cenk Erdoğan: Bendeki karşılığını bana siz anlatabilirsiniz. Zaten inanın bana eğer bir müziğin nasıl doğduğunu anlasak bence onu yapamayız. Büyüsü bozulur. Şu kocaman dünyada diller üzeri bir iletişim sağlayan tek şey müzik bence. Peru’daki insan da Mardin’deki insan da aynı müziği dinleyip birbirine yakın hisleri kavrayabilir. Ben eğer yazarak kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünseydim yazar olurdum ya da şair. Ama benim en iyi ifade biçimim müzik. Gitarla derdimi anlatmaya alışmışım. Anlaması da dinleyicime kalmış.
Işıl Çalışkan: Perdesiz gitarın karakterini ve onunla aranızdaki ilişkiyi nasıl anlatırsınız?
Cenk Erdoğan: Perdesiz gitar bence tüm gitarların üzerinde özgürlüğe sahip bir enstrüman. Çalması kolay değil. Kendini adamak gerekiyor. Üzerine düşünmek ve korkmadan denemeler yapmak. Şu andaki sohbetimizin geldiği noktadan gayet memnunum. Umarım daha da ileri giderim bu saz üzerinde.
Neşet Ertaş benim için ışıktır
Işıl Çalışkan: Bir Neşet Ertaş parçası var albümde. Bu albümdeki ve sizdeki nedir Neşet Ertaş’ın?
Cenk Erdoğan: Neşet Ertaş benim için bir ışıktır. Dertlidir, derman arar. Zaten derdi olan adam iyidir. Müzikal olarak da beni teknik ve ruhâni olarak çok beslemiştir. Ne zaman onun müziğini çalsam o kadar kendim yazmışım gibi hissediyorum ki bunu da dinleyicime geçirdiğimi düşünüyorum.
Işıl Çalışkan: Cenk Erdoğan’ı müziğe bağlayan haller, derdi, kaygısı ya da mutluluğu nelerdir?
Cenk Erdoğan: Beni hayata bağlayan haller var aslında müzikten önce sanırım. Değerli zaman geçirmek, sağlıklı olmak başta olmak koşulu ile müzik benim için artık bir nefes alma biçimi. Bugüne kadar hayatımda kaç konser çaldım sayısını söylemem zor. Bir gün bile kahrederek sahneye çıktığımı hatırlamıyorum. Hep şükrettim müziğin bana açtığı kapılara, tanıştırdığı insanlara. Son ana kadar hep sahnede olmak üzerine kurulu hayallerim var.
Bilgi Caz'ı özel kılan eğitimiydi
Işıl Çalışkan: Bilgi Üniversitesi’nden mezun oldunuz. Bir dönem Bilgi Üniversitesi caz eğitimi ile meşhurdu, çoğu sizin de yakın dostunuz. Bilgi’de cazı özel kılan neydi sizce?
Cenk Erdoğan: Bilgi Caz'ı özel kılan şey bir dönemi ciddi bir şekilde eline alıp zor bir eğitimden geçirmesiydi. O dönemki öğrenciler ki bugünün en önemli caz müzisyenleri, birlikte büyüdük aynı anda öğrendik ve birbirimizi tanıdık. Şu anda herkes ortalama 18 senelik arkadaş, bu da müzik yaparken büyük bir avantaj sağlıyor. Bir diğer yandan hocalarımız gerçekten çok değerliydi bizim için. Bin kere teşekkür ederim öğrettikleri ve güvendikleri için.
Işıl Çalışkan: Film ve tiyatro müziği tecrübeniz de var. 2009 Yeşilçam ödüllerinde en iyi film müziği ödülünü Çağan Irmak’ın "Issız Adam" filmine bestelediğiniz müzikle kazandınız. Film ve tiyatro müziği ayrımında en temel noktalar ne oluyor?
Cenk Erdoğan: Evet uzun yıllardır film müziği besteliyorum hatta yayınlanmış soundtrack albümlerim de var. Film müziği ile tiyatro müziği çok başka alanlar. Filmde müzik çok önemli hatta senaryo, yönetmen, müzik üçlüsü bir bütündür. Ama tiyatro öyle değil bence. Tiyatro sahnesinde oyuncu sizi bir mimik ile dramaya sokar ve etkiler. Müzik olmasa da bu gerçekleşir. Tabii ki müzik etkisini arttırır oyunun ancak yalnız bir oyunda etkili olur. Ancak beyaz perdede prodüksiyon vardır. Işık, kurgu, tekrar tekrar alınan çekimler vb. Müzik burada prodüksüyonun olmazsa olmazıdır.
Esas soru şu: Teori size müzik yaptırır mı?
Işıl Çalışkan: Müzik eğitimi, müzik yapmak için ne kadar önemli sizce?
Cenk Erdoğan: Bu zor bir soru; bence çok önemli. Neden Amerika’yı tekrardan keşfedelim ki? Belli kurallar var. Bunları okumayı öğrenmek keşfetmekten daha kolay. Ancak esas soru şu: Bu teori size müzik yaptırır mı? Burası tartışmalı bence. Çok önemli ustalar tanıdım, zerre kadar eğitimleri yok ancak yetenek ve tecrübeleri ile inanılmaz müzikler üretiyorlar. Ben yine de vakit kaybetmemek için eğitim almalarını öneririm. Ancak sahneye çıkınca o eğitimleri kenara bırakıp gerçekten kendini çalmak gerekiyor.
Işıl Çalışkan: Önümüzdeki projeleriniz neler?
Cenk Erdoğan: "Arıyorum Hâlâ"nın konserlerini yapmak ve bir sonraki senfonik projemin son yazımlarını tamamlamak istiyorum. Yapacak çok iş var.
Işıl Çalışkan
Cazkolik.com / 03 Eylül 2020, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.