Oğuz Büyükberber ve ekibini İstanbul'da dinlemek için hiçbir fırsatı kaçırmamalı

Oğuz Büyükberber ve ekibini İstanbul'da dinlemek için hiçbir fırsatı kaçırmamalı

2022’de izlediğim ilk konser Amsterdam’da yaşayan klarnetçi Oğuz Büyükberber’in kontrbasçı Meinrad Kneer ve davulcu Yorgos Dimitriadis’le Borusan Müzik Evi’ndeki konseri oldu. Borusan Müzik Evi özgür doğaçlama projelerine yer veren en güzide mekânlardan biri ve bu konser de son derece zihin açıcı bir müzik deneyimiydi.

 

Toplumsal hayattaki olumsuz olayların, siyasal ve ekonomik belirsizliklerin sosyal hayatımıza olumsuz etkilerini yaşamamak ve bunu yaşamlarımızdan bağımsız düşünmek mümkün değil. Ama İstanbul Kültür yaşamı seyircilerinin destekleriyle moral seviyesini belirli bir hizada tutmayı her zaman başarıyor.

 

İzlediğimiz performans, kimi zaman sürekli tekrarlarla oluşturulan modüllerle kurgulanan bölümlerden, kimi zaman da benzer doğaçlama tarzlarıyla uyum ve uyumsuzluk ekseni üzerinde salınan, teknik yeterliliği yüksek icralardan meydana gelmişti. Yazılı olmayan ama müzisyenlerin kendi düşünce yapılarına uygun, senelerce kafa yorarak geliştirdikleri tutarlı bireysel müzikal yaklaşımlarının bir araya gelişlerindeki mozaik müziğin ana formuydu.

 

Oğuz Büyükberber’in hemen her çalışmasını takip ve takdir etmişimdir. Kendisini dinlerken hissettiğim; ürettiği müziği belirli bir coğrafi kalıba yerleştirmeden tutarlılığını ve “imza nefesini” koruyor olmasıdır. Bir Avrupalı mı, ya da Türk müziğinden mi temel alır anlayamazsınız. Müziği de kendi gibi evrenseldir, dünya vatandaşıdır.

 

 

Fotoğraflar: Özge Balkan

 

14 Ocak gecesi izlediğim performans bu düşüncemin bir kere daha tezahürü niteliğindeydi. Basçı Kneer arşesini de kullandığı kontrbasında genellikle yüksek tempolu ve sert bir icra tekniğini tercih etmişti. Davulcu Dimitriadis’in farklı kalınlık ve muhteviyatta materyallerle (kimi zaman çalı süpürgeleri, fırça bagetler, tokmak bagetler vs) hızlı ya da yavaş diye tabir edebileceğimiz ama tempo tutamayacağımız davul ritim denemeleri her zaman karşılaşmadığımız türdendi.

 

Geçmişten günümüze yapılan müzikte davulun fiziksel sınırlarının zorlandığını zaman zaman görüyoruz. Eklemeler, çıkarmalar, farklı objelerden sesler çıkartmalar ama Dimitriadis’in benim ilk defa karşılaştığım bir ses denemesi vardı. Konserin belirli bölümlerinde bir eliyle bagetini çalarken diğer elinde tuttuğu portatif mikrofonunu davullarına ve zillerine yaklaştırıp uzaklaştırması, duyumsanan zaman-mekân algısında farklılıklar yaratıyordu. Çünkü biliriz ki, mikrofon enstrümana belirli bir mesafede yerleştirilir ve doğru kararda yerleştirilen bu mikrofon boşluk dolayısıyla mekân algısı verir. Dimitriadis, mikrofonunu davula uzaklaştırıp yakınlaştırdığında ses şiddetleri değişiklik göstererek, deyim yerindeyse 4. boyutta bir ses kapısı açıyor.

 

Aslında, icranın geneline baktığımızda Oğuz Büyükberber’in bütün çalışmalarında olduğu gibi dinleyiciye bir algı ve kulak egzersizi yaşattığını söyleyebiliriz. Özgür doğaçlamada her bir müzisyen kendine göre tutarlı bir doğaçlama dili geliştirmiştir ama iş kolektif icraya geldiğinde aynı anda yükselen, alçalan tansiyon ve hatta doğaçlama stilindeki birebir uyum tüm akşam boyu dikkatimi çekti. Adeta yazılı bir doğaçlama sırası olduğunu hissettim ve müzisyenlerin birbirlerine neredeyse seri bağlanmış “görünmeyen” ses kablolarıyla bağlandıklarını düşündüm.

 

Konser sırasında aklıma takılan zamanlamadaki dikkat çekici bu uyumun nasıl meydana geldiğini kulis sohbetimizde Büyükberber’e sordum. Sağolsun, detaylı bir cevap verdi. Bazen dışardan gözleyerek “telepatik uyum” dediğimiz şey aslında müzisyenlerin birlikte çok vakit geçirmesinden, ortak müzikal birliktelikleri olmasından ve farklı sesleri, stilleri olsa dahi aynı eğilimlere göre birbirlerine karşılık vermelerinden kaynaklanıyor. Birbirlerini iyi dinliyor ve  öz seslerini koruyarak birbirlerine göre şekilleniyorlar. Bu, sezgisellikten ziyade ustalık ve yeteneğin harmanı tamamen serebral bir eylem. Bu fikir sürecine bu önemli üç müzisyenin enstrüman yeterliliklerini sonuna kadar zorladıkları korkusuz icracılıkları da eklendiğinde kulakların pasını silen değil aksine kulakları ve zihinleri açan bir müzikal deneyim meydana geliyor.

 

Burak Sülünbaz

 

Cazkolik.com / 16 Ocak 2022, Pazar

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.