Caz ve Bossanova`nın karışımındaki tahrik edici kokteyl aynı zamanda Matt Bianco`nun müziğinin de sırrı
Jazz ve bossanova muhtemelen müziğin en seksi karışımı. Ve bu işi yapan o kadar çok müzisyen veya grup var ki, birbirlerinden nerde ayrılıyorlar, nerde kavuşuyorlar kestirmesi kolay değil. Ama iş Matt Bianco gibi bir gruba gelince işte orada durum farklılaşıyor. Matt Bianco`dan söz edince eminiz bir çok kişi gibi siz de bir kişiden söz ediyoruz sandınız ama değil, Matt Bianco 1982 yılında üç İngiliz pop müzisyeninin kurduğu grubun adı. İlk kurulduğu yıl basta Kito Poncioni, vokallerde Mark Reilly ve klavyelerde Danny White`ın yer aldığı grup şimdilerde yayınladığı Best Of albümüyle otuz yılı aşan kariyerini tek bir CD`de özetlemeye çalışıyor. Grubun evveliyatı yarın akşam Salon`da sahne almaya gelene kadar ta seksenlerin başına, belki de daha öncelere dayanıyor. Ta o zamanlar adı Blue Rondo A La Turk olan bir İngiliz pop grubunun içinde yer alan müzisyenler Matt Bianco olarak ilk albümlerini Polonyalı caz şarkıcısı Basia (ki o da çok ünlüdür, bilmiyoruz demeyin sakın) ile birlikte yayınladı. O albümden çıkan melodisi hala hatırlarda olan Half A Minute 1984 yılının Avrupa`da en çok tutulan şarkısı oldu. Matt Bianco belirgin bir bakış açısına göre `easy listening` denen tarzda müzik yapsa da bu müziğin o kadar da `easy` üretilmediğini, basit ve çekici, seksi melodilerin arkasında nasıl sağlam, sıkı ve zor bir tasarım süreci olduğunu kimi zaman film ve reklam kampanya müzikleri gibi işlere de imza atan grup olarak hiç kuşkusuz en iyi kendileri bilir.
Basia ile ilk albümün ardından grup kendi içinde ilk ayrışmasını yaşayarak Basia ile Danny White yollarını ayırarak ikili olarak ayrı kariyer yapmaya koyulurlar. Grup bu ayrılığın ardından yoluna bir başka keyboardcu Mark Fisher`ı bularak devam eder ve takip eden albümleri, kendi adlarını taşıyan Matt Bianco`yu yayınlarlar. Seksenlerin en ünlü şarkıcılarından Gloria Estefan`ın kocası ve müzik yapımcısı Emilio Estefan sayesinde Amerikan ve Japon dünya pazarına açılarak küresel bir müzik markası olma yönünde sağlam adımlar atmaya başlayan Matt Bianco seksenlerin sonu ve doksanlarda gerçekten çok önemli hitlere imza atar. Aradan geçen yirmi yılın ardından ilk ekipten ayrılan White ve Basia`nın yeniden dönmesiyle 2004 yılında Matt`s Mood isimli albümlerini yayınlayan grup büyük bir turneye çıkar. Tüm dünyayı gezen ekip aradan geçen yedi yılın ardından ilk stüdyo albümleri HifiBossanova`yı yayınlar. Yazının ilk başında sözünü ettiğimiz caz ve bossanovanın karışımının seksiliğine yaptığımız vurguda bu albümün müziği üzerineydi, zaten ilk parçasını dinlediğiniz albüm başta Avrupa olmak üzere bir çok ödül aldı. Grup içinde bulunduğumuz yıl yeni bir albüm yayınlamayı planlıyor. Geçen yıl İstanbul Caz Festivali`nde verdikleri konserleri halen akıllarda olan grup Salon`a vokalde Mark Reilly, tuşlu çalgılarda Mark Fisher, bas gitarda Orefo Orakwue, gitarda Leon Stenning, davulda Anthony Mason, saksofon ve flütte Andrew Ross ve vokalde Elizabeth Antwi`den oluşan bir kadroyla geliyorlar.
Seksenli yıllara özgü pop cazın tüm bildik melodilerini ikibinlere modernize ederek taşımakta oldukça mahir olan grup temelinde ince ve ayrıksı bir çizgide kendi yapısal farklılığını korumayı ve sürdürmeyi başarıyor. Muhtemelen onları bunca yıl kalıcı ve başarılı yapan da bu ayrıksı yanları olsa gerek. Salon konserinde bakın bakalım bu özellikleri siz de keşfedecek ve farkedebilecek misiniz.
Cazkolik.com / 23 Mart 2012, Cuma
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.