Dinlediğiniz şarkının adı Mal Por Mal`dir.
Pop, rock ve hatta caz öğeleri ile Portekiz geleneği fado müziklerini buluşturan dörtlü Deolinda, son zamanlarda Portekiz’den çıkan en popüler gruplardan biri haline geldi bile. İlk albümleri ‘Cançao ao lado’ ile 2008 yılında kendi ülkelerinde yakaladıkları inanılmaz başarıdan sonra, ayrıca dünya müziği arenasında alternatif bir Portekizli grup olarak uluslararası bir popülerlik kazanan grup, yükselişini sürdürüyor. Temelde fadodan ilham aldıkları halde, fado müziklerinin bildik derinlikli ve kederli tavrı yerine, ironi ve mizah kullanarak yarattıkları kendilerine özgü tarzları, Deolinda’yı belki de fadonun gelmiş geçmiş en mutlu yüzü haline getiriyor. Deolinda, Türkiye’deki ilk konserlerini İstanbul’da, 15 Kasım’da, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştiriyor olacak.
Cenk Erdem
http://twitter.com/#!/thecenkerdem
Deolinda, 2006 yılında kurulan bir aile topluluğu. Pedro Da Silva Martins ve Luis Jose Martins kuzenleri Ana Bacalhau’ya birlikte şarkı söylemeyi teklif edince fadoyu farklı türlerle buluşturan bir aile grubu olarak yola çıkmışlar. Basçı Jose Pedro Leitao’nun gruba katılmasıyla Deolinda tamamlanmış ve Portekiz’in en sevilen gruplarından biri haline gelmişler. Grubun ismi Deolinda aynı zamanda kurgusal bir karaktere gönderme yapıyor ve bu ekibi daha da ilginç hale getiriyor. Deolinda’nın tüm şarkılarını Pedro da Silva Martins yazarken, bir şarkıcı olarak Ana Bacalhau Pedro’nun şarkılarına mükemmel yakışıyor. Ana Bacalhau’ya grubun kariyeri, şarkıları, nelerden ilham aldıkları üzerine tüm detayları sorma şansı elde ettim.
Ana, ayrıca ekip olarak ilk kez geldikleri ve arkadaşlarından bol bol duydukları İstanbul hakkındaki heyecanlarını da paylaşıyor.
Cenk Erdem: İlk albümünüz Cançao ao lado kendi ülkeniz Portekiz’de neredeyse iki yıl boyunca listelerin zirvesindeydi; bu durumda size Fado havasında bir pop grubu diyebilir miyiz?
Ana Bacalhau Pedro: Bize müziğimizin tarifi sorulduğunda, Portekiz’den popüler müzikler diyoruz. Böylesi çok daha geniş bir tarif oluyor ve Fado, geleneksel müzikler ve pop müziği de işin içine dahil ediyor, ama ayrıca müziğimizde pop, rock, caz ve klasik müzik etkileri var.
Cenk Erdem: Deolinda adıyla kurgusal bir karaktere de gönderme yapıyorsunuz; Peki Deolinda nasıl bir karakter?
Ana Bacalhau Pedro: Deolinda, 30’lu yaşlarının sonlarında, artık 40 yaşına yaklaşmış bir kadın. Bekar ve yalnız yaşıyor, iki kedisi, bir de Japon balığı var. Lizbon’un kenar mahallelerinde yaşıyor ve penceresinden komşularının hayatlarını gözlüyor. Sokaklardaki hayatları ve hikayeleri gözlemleyip, sonrasında şarkılarında tüm bu hikayelerini anlatıyor.
Cenk Erdem: Şarkı sözlerinize baktığımızda, hepsinde türlü türlü hikayeler var; sizlere bu hikayelerin ilhamını veren neler?
Ana Bacalhau Pedro: Şarkılarımızı yazan Pedro, ve çevresinde olup bitenler Pedro’ya ilham veriyor. İster bir gülümsemenin kuvveti olsun, ister sürekli bir şeyleri değiştirmekten bahseden ve değiştirmek gerektiğinde de harekete geçmek yerine, evinde oturan insanlar olsun, ister ona karşılık vermeyen bir çocuğa aşk duyan genç bir kız olsun, hemen her şey ona ilham veriyor.
Cenk Erdem: Fado’nun müzik öğelerini kullandığınız halde, daha esprili ve alaycı sözler kullanıyorsunuz; peki fadoda sizi en çok neler çekiyor?
Ana Bacalhau Pedro: Fado’nun özelliği yorumcusunun kattıkları. Şarkıyı söyleyenin sözlere ve şarkıya kattığı duygu önemli. Ayrıca, Portekiz gitarı ve Portekizcenin kullanılışı önemli. Fado dilimizi yücelterek kullanıyor.
Cenk Erdem: Grubun şarkıcısı olarak; siz hangi grup ve şarkıcıları dinleyerek büyüdünüz?
Ana Bacalhau Pedro: Birkaç isim vermek gerekirse, bir şarkıcı olarak Amália Rodrigues, Elis Regina, Maria João e Mário Laginha, Maria Callas, Odetta, Nina Simone, Harry Belafonte, Otis Redding ve Janis Joplin’den etkilendiğimi söyleyebilirim.
Cenk Erdem: İster Amerika’da, ister İngiltere’de olsun, fado hakkında bir makale yazıldığında çağdaş fadonun en önemli temsilcisi olarak Mariza gösteriliyor, Mariza’dan tıpkı efsanevi Amalia Rodrigues gibi bahsediliyor; peki Mariza’nın sizin müziğiniz üzerinde de etkileri oldu mu?
Ana Bacalhau Pedro: Mariza’nın dünya müziğindeki varlığı uluslararası bir kariyer düşleyen Portekizli müzisyenlere birçok kapı açtı. Bu şekilde, kariyeri bizi de daha fazlasını yapmak ve müziğimize inanmak adına cesaretlendirdi. Müzik açısından konuşmak gerekirse, sanırım biz oldukça farklıyız. Elbette ortak noktalarımız da var. Fado sevgimiz ortak noktalarımızdan biri. Ancak bizim Fado’yu işleyişimiz çok farklı.
Cenk Erdem: Peki ‘Dois Selos e um Carimbo’ isimli ikinci stüdyo albümünüze bakıldığında müziğinizde neler değişti?
Ana Bacalhau Pedro: Farklı şeyler denedik, şarkılarımıza farklı şekilde yaklaştık. Ülke içinde ve dünyada birçok konserler verdiğimiz çok yoğun bir dönemden sonra albüm için çalışmalara başladık, dolayısıyla gördüklerimiz, deneyimlerimiz kesinlikle bizleri hem insan olarak hem müzisyen olarak oldukça geliştirdi. Sanırım tüm deneyimlerimizin yansıdığı bir albüm oldu.
Cenk Erdem: Deolinda, gitarist kuzenleriniz Pedro da Silva ve Louis Jose sizi şarkı söylemeye davet edince kurulmuş oldu ve şimdi de basçınız Jose Pedro artık sizin eşiniz; bu durumda Deolinda bir aile topluluğu diyebilir miyiz?
Ana Bacalhau Pedro: Zaten böyle bir duyguyla başladık, dördümüz beraber müzikler yapmak istedik ve yıllar boyunca öyle de kaldık ve dolayısıyla hatta bir aile meselesi olarak bile görebilirsiniz.
Cenk Erdem: Peki bir aile topluluğu olmanız, yaratıcı sürecinizi kolaylaştırıyor mu, yoksa zorluyor mu?
Ana Bacalhau Pedro: Birbirimizi zaten çok iyi tanıyor olduğumuzu ve birbirimizin neler düşünüyor olduğunu ve nasıl çalıştığını da bildiğimizi göz önüne alacak olursanız, evet kolaylaştırıyor.
Cenk Erdem: Şarkınız ‘Parva que sou’, ile Portekiz’de gençlerin neredeyse sistemin birer kölesi olabilmek için üniversitelerde iyi dereceler almak zorunda oldukları modern hayatı eleştiriyorsunuz; peki genç insanlara daha iyi bir hayat için sizin nasıl bir öneriz var?
Ana Bacalhau Pedro: Öncelikle kendi iyiliklerini düşünsünler. Hayatınıza en iyi uyacak çözümü ancak siz kendiniz bulabilirsiniz. Çözümü başkalarından bekliyor olmak bizi ilk etapta şu an Avrupa’da içinde olduğumuz sorunlara sürükleyen esas neden.
Cenk Erdem: 15 Kasım’da Cemal Reşit Rey’de, İstanbul’da ilk kez sahne alıyor olacaksınız; İstanbul hakkında neler biliyorsunuz?
Ana Bacalhau Pedro: İstanbul’a giden bütün arkadaşlarımız; İstanbul’u görmeniz lazım diyor. Seyahat edip görenlerden hep mimarisinin güzelliğini, insanların sıcaklığını, kültürünüzü ve insanların müzik sevgisini duyuyoruz. Şehrin tarihi baştan aşağı harika sanırım bunu hissetmenin en iyi yolu sokaklarını dolaşmak. Dolayısıyla İstanbul’a gidiyoruz diye çok heyecanlıyız ve umarım İstanbul’u tanıyabilmek için biraz şehri gezmeye de fırsatımız olur.
Cenk Erdem: Son olarak yeni albümünüz ne zaman çıkıyor?
Ana Bacalhau Pedro: Yeni albümümüzü Aralık ayında kaydetmeye başlıyoruz ve 2013 yılının ilk aylarında çıkarmayı planlıyoruz.
Cenk Erdem Cazkolik.com / 12 Kasım 2012, Pazartesi
http://twitter.com/#!/thecenkerdem
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.