Tam olarak hangi yıl olduğunu hatırlamasamda 2007 yılının kış günlerinden biriydi. İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi Kütüphanesi`nde Down Beat dergisini karıştırırken görmüştüm ilk olarak Esperanza Spalding ismini. Down Beat o sayısında "Gelecek Nesilin Cazcıları" başlıklı bir yazı dizisi hazırlamıştı. Geçtiğimiz kış İstanbul`da bir konser veren Aaron Parks`ında isminin geçtiği bu yazıda Down Beat’in Esperanza Spalding`e özel bir yer ayırdığını anımsıyorum. O dönemde henüz 23 yaşında olan Spalding kendi grubu ve farklı müzisyenlerle (başta Berklee Collage of Music`den hocası Joe Lovano) olmak üzere yılda yaklaşık 120 civarında konser veren bir isimdi. Bahsettiğim dönemde Myspace sayfası üzerinden yayınlamış olduğu bir Jonny Green bestesi olan 1930 tarihli Body and Soul onbinlerce kez izlenmişti. Bu yazıyı yazmadan önce Spalding`in söz konusu yorumunu dinlemek için YouTube`u açtığımda bu kez kendisi tarafından yorumlanmış olan 8-9 farklı yorumun olduğunu gördüm. Anlaşılan geride kalan yıllar Spalding`in bu yorumunu daha bir popüler kılmış. O tarihten bu yana Esperanza Spalding ismi kuskusuz gelecek için umut vadeden sanatçı olmaktan çıkıp bizzat caz tarihinin geleceği için birşeyler yapan bir sanatçı haline geldi.
Genç müzisyenin kariyer çizgisi üzerinde yer alan belli başlı duraklarda mola vermek onu ve müziğini anlamamızda yardımcı olacaktır. İlk aşkı keman ile 5 yaşında tanışan Spalding 15 yaşına geldiği zaman hayatının aşkı olan kontrbasa gönlünü kaptırır. Bir anda uzunluğu 60 cm. olan bir enstrümandan 1 metre 80 cm`lik bir başka enstrümana geçen Spalding için işin çesitli teknik ve fizyolojik boyutlarından kaynaklanan zorluklar olsa da sanatçı tüm bunların üstesinden gelir. Genç müzisyen kemanda kazandığı tecrübeleri kontrbasda olumlu bir şekilde yansıtmayı başarır. Aynı dönemde Portland Devlet Üniversitesi`nin müzik bölümüne 1 yıldan biraz daha fazla bir süre devam eden Spalding 17 yaşında Berklee Müzik Okulu`na ( Berklee School of Music ) kaydolur. Bu kurumdaki 4 yıllık müzik eğitimini 3 yılda tamamlayıp üstune üstlük 20 yaşında mezun olduğu kurumun eğitim kadrosunda yer alan Spalding böylelikle yirmili yaşlarının başında Berklee`nin tarihinde özel bir yer edinir.
Berklee`deki hocalık kariyeri ve konser koşuşturmacasının iyiden iyiye artmaya başladığı 2005 yılındada sanatçı ilk albümü Junyo`yu kaydeder. Spalding bu albümle birlikte ilerleyen yıllarda alemet-i farikalarından biri haline gelecek olan vokal tarzınında ipuçlarını verir. Esperanza Spalding tıpkı erkek meslektaşları Richard Bono ve Avishai Cohen gibi hem virtüöz derecesinde bas çalıp hem de güzel şarkı söyleyen müzisyenler sınıfına dahildir. Şüphesiz gerek kontrbasa karşı olan özgün yaklaşımıyla gerekse vokal tarzındaki özgür ve kimi parçalarda açığa çıkan dışavurumcu seçimleriyle sadece bas çalmaktan ve düz bir şekilde şarkı söylemekten çok daha fazlasını veren bir sanatçıdır Spalding. Kendisine uluslararası arenada şöhreti getiren ikinci albumü Esperanza`da güçlü vokaliyle birkez daha eleştirmenlerin ve dinleyicilerin beğenisini kazanan Spalding özellikle bu albümden 2 yıl sonra kaydettiği Chamber Music Soceity (2010) ile vokal tekniğini üst noktalara taşır. Piyano, kontrbas, davuldan oluşan standart caz üçlusü formatına albümün omurgasını oluşturan yaylı dörtlüsünün eklendiği albüm oluşturuduğu özgün ve başarılı sound ile dikkat çeker. Spalding’in özellikle David Bowie ve Nina Simone’un sessinden tanıdığımız Wild is the Wind şarkısını çığlık çığlığa oldukça dışavurumcu bir yaklaşımda yorumlaması gerek albümün gerekse bu şarkının kendi performans tarihi içindeki en unutulmaz yorumlarından birini oluşturur.
Spalding`in müzik teknesinin yelkenlerini hem caz hem de klasik müzik rüzgarlarıyla doldurarak yepyeni müzikal yolculuklara çıktığı bu albüm sanatçının müzikal anlamdaki eklektik kimliği içinde iyi bir örnek oluşturur. Kuşkusuz bu yenilikçi tavır bir müzisyen için yetenek ve çalışkanlık kadar önemli olan açık fikirliliğin de bir uzantısıdır aynı zamanda. Spalding`in kendi adına kaydettiği albümleri bir yana bırakıp aynı sahneyi yada stüdyoyu paylaştığı isimlerle olan çalışmalarına bakacak olursakta bu açık fikirlilikten izler görmek olasıdır. Sadece Berklee`de öğrenci olduğu dönemde bile müzik yapma fırsatı bulduğu isimlerin çesitliliği şaşırtıcı derecededir. Joe Lovano, Stanley Clarke, Michel Camilo, Donald Harrison gibi isimler sahnede aynı havayı tenafüs ettiği isimler arasındadır. Canlı performanslardaki zengin müzisyen çeşitliliği Spalding’in konuk olduğu albümler içinde geçerlidir. Sanatçı Mike Stern (All Over the Place, 2012), Joe Lovano (Folk Arts, 2009 & Us Five 2011), Jack Dejohnette (Sound Travels, 2012), Nicholas Payton (Bitches, 2012) gibi usta isimlerin yanısıra Amerikan cazının yeni kuşak müzisyenlerinin birçoğunun albümünde boy gösterir.
Okyanusun öte yakasında icra edilen (Kuzey Amerika) caz müziğin orta ve genç kuşaklarıyla gerçekleştirdiği müzikal ortaklıklarla sanatsal ufkunu her yeni günde biraz daha geliştiren Spanding’in ünü dünya çapında gittikçe artar. 2011 yılı Grammy Ödülleri’nde aldığı “En İyi Yeni Sanatçı” ödülünün yanısıra Beyaz Sarayda Obama’nın davetilisi olarak sahne alması ve Nobel Ödül Töreni’ninde bir performans sergilemesi onu iyiden iyiye uluslararası bir “celebrity” mertebesine yükseltir. Böylesine yoğun bir sanatsal trafikte geride bıraktığı her 2 yılın sonuna 1 yeni albüm sığdırmayı başaran Spalding’in 2012 yılına tarihlenen albümünün ismi ise Radio Music Society olur. Caz, pop, soul gibi Amerika çıkışlı müzikal türler üzerine kurulan albüm ana akım radyolarda rahalıkla çalınabilecek özellikte parçaları içermesinin yanısıra her zamanki gibi Spalding’e özgü müzikal renkleri de ses paleti içinde barındırır. Caz müziğinin pek kısıyından köşesinden geçmeyen dinleyici grubu içinde kolay dinlenebilir bir albüm olan Radio Music Society bir Stevie Wonder bestesi olan I can’t Help it ve bir Wayne Shorter bestesi olan Endangered Spacies’in özgün yorumlarıyla da dikkat çeker. On iki kişilik bir kadrosunun Spalding’e eşlik ettiği albümde yaşları 12 ile 18 arası değişen müzisyenlerden kurulu bir big band’de yer alır.
Bitirirken Spalding’in canlı performanslarına dair küçük bir not: Üç yıl kadar önce 19. Akbank Caz Festivali kapsamında Joe Lovano’nun çift bateristli Us Five projesinde izlemiştim ilk defa Spalding’i. 2010 yılında ise Londra Caz Festivali kapsamında Queen Elizabeth Hall’da Chamber Music Society projesinde kesişmişti yollarımız. Sanatçının izleme fırsatı bulduğum her iki performansı da bambaşka güzellikler içeriyordu. Hiç şüphesiz sözünü ettiğim güzellikler genç bir müzisyenin artistik başarısı ile ilgili değildi sadece. Onun sahne aurasının, sergilemiş olduğu jestlerin ve sözler olmaksızın seyirciyle kurmuş olduğu iletişiminde bu güzelliklerin yaratılmasında büyük rolü vardı. Esperanza Spalding 16 Temmuz Pazartesi günü saat 19. İstanbul Caz Festivali kapsamında saat 21.00’de Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi olacak. Dostlarınızla uzun yıllar birbirinize anlatabileceğiniz unutulmaz bir konser için isminin dilimizdeki karşılığı umut olan bu genç hanım efendinin konserini kaçırmayın.
Sami Kısaoğlu
Müzikolog
Cazkolik.com / 16 Temmuz 2012, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.