Seslerle çevrili bir yaşam; Mari Kvien Brunvoll

Seslerle çevrili bir yaşam; Mari Kvien Brunvoll

Bu söyleşinin konuğu olan kişi Norveç`in batı kıyısındaki fiyortlar şehri Bergen’den bir ses. Norveç`in caz şehirlerinden Molde`de doğan, eğitim ve başka nedenlerle bir süre Bergen ve Oslo`da yaşayan, sesiyle sıklıkla Björk`e benzetilen Mari Kvien Brunvoll`un hikayesini anlatmak istiyorum. Onunla ilk kez birkaç yıl önce Youtube`da karşılaşmıştım. Bu karşılaşmanın ardından Brunvoll, son birkaç yılda peşi sıra aldığı ödüllerle Youtube dışında da onlarca farklı ortamda karşıma çıkmayı devam etti. Bu genç kuzeyli hanım ile yollarımız son olarak 21. Akbank Caz Festivali`nin programı açıklandığı vakit keşişti. (Mari Kvien Brunvoll @ Akbank Sanat - 20 Ekim Perşembe Saat: 19.00 / Bilet satın almak için lütfen bu satıra tıklayın)

 

Norsk Jazzforum tarafından 2011 yılı için destek olunması gereken Norveçli genç caz müzisyenleri arasında seçilen Brunvoll`un biyografisi de en az müziği kadar eklektik ve renkli. Bergen`deki Grieg Müzik Akademisi`ndeki şan çalışmalarının yanısıra, dünyanın farklı köşelerini gezerek farklı kültürleri keşfeden müzisyen bu yıllarda zither, kalimba gibi Avrupa kıtasının dışındaki coğrafyalara adreslenen enstrümanları da öğrenmiş. Müziğinde Norveç`in yerel şarkılarından caza, elektronikadan farklı kültürlerden topladığı etnik tınılara kadar onlarca farklı renk barındıran Brunvoll, kendi sesini üstüste kaydederek yaptığı canlı performanslarıyla ünlendi. Tek başına gerçekleştirdiği konserlere ek olarak duo ve trio olarak da çeşitli projeler gerçekleştiren Brunvoll, buzdan üretmiş olduğu enstrümanlar ile tanınan Norveçli perküsyonist Terje Isungset ile de aynı sahneyi paylaşmıştı.

 

Sahnedeki performanslarında, sesini tıpkı bir oyun hamuru ile oynarmışcasına onlarca farklı kalıba yerleştirmeyi başaran Brunvoll, kullanmış olduğu özel mikrofonlar aracılığı ile sesinden birçok farklı renk üretmeyi başarıyor. Şarkı sözlerinde ve bestelerinde sıklıkla kendi kaleminin sesini dinleyen genç müzisyen, uçsuz bucaksız bir sesler coğrafyasında yapmış olduğu keşiflerle paradokslarla örülü bir performansa davet ediyor dinleyenlerini.

 

Sami Kısaoğlu

 


 

Mari Kvien Brunvoll: "Yirmili, otuzlu yıllarda yapılan blues müziğinden gürültü müziğine, Hint müziğinden Hip Hop`a kadar onlarca farklı müzik türünden etkileniyorum"

Sami Kısaoğlu: Geçtiğimiz haftalarda (28.08-04.09) Oslo`da olduğum sırada şehrin en meşhur caz dükanı olan Bare Jazz`a uğrama fırsatım oldu. Kasadaki orta yaşlı bey ile olan sohbetimiz sırasında, babanın çok tanınmış Norveçli bir gitarist olduğunu öğrendim. Müziğe ilk başladığında, babandan etkilendin mi? Hikaye nasıl başladı?

 

Mari Kvien Brunvoll: (Sanırım o bey beni Marte Eberson ile karıştırıyor, kendisi ünlü gitarist Jon Eberson`un kızı.) Benim hikayem ise annemin müzik öğretmeni, caz vokalisti ve piyanist olması sonucunda biraz annemden etkilenerek başladı. Müzik dolu bir evde büyüdüm ve hemen hemen tüm ailem müzik yapıyor. Her zaman şarkı söylemeyi çok sevdim. Önce bir müzik kolejine ardından üniversite ve konservatuara gittim. Gitarı ve piyonayı çok iyi çalamam. Öye yandan elimle, müzik enstrümanı olmaksızın müzik yapabilmeyi seviyorum.

 

Sami Kısaoğlu:  Bir caz şehri olan Molde`de doğdun ve bir başka caz şehri olan Oslo`da bir süre yaşadın. Şimdiyse Bergen`desin. Bu üç farklı şehirde yaşamanın müzisyen olarak gelişimine nasıl etkisi oldu?

 

Mari Kvien Brunvoll: Küçük bir şehir olan Molde`de her yaz büyük bir caz festivali yapılır: Molde Caz Festivali. Küçük yaşlardan itibaren hem bir müzisyen olarak, hem de bir seyirci olarak bir parçası olduğum o festivalden çok şey öğrendim. Molde’de yaşadığım dönemde ayrıca okuldan bazı çocuklarla birlikte caz çalmaya başladım. Bu şehirde tüm bu yaşadıklarım bana kesinlikle çok ilham verdi. Molde’deki yıllarımın ardından 19 yaşında müzik teknolojisi okumak üzere Oslo`ya taşındım ve bir yıl orada kaldım. Daha önce küçük bir kasabada yaşamış olan biri olarak, Oslo`daki müzikal çeşitlilikten çok etkinlendiğimi hatırlıyorum. Bu şehirdeki eğitimimin sonrasında ertesi yıl Bergen`e taşındığımda, Grieg Müzik Akademisi`nde jazz bölümüne devam ettim. Doğa ve şehir hayatının garip bir karışımına sahip olan Bergen’de her dakika farklı bir etkinlik bulabilirsiniz. Kültür ve sanat hayatının son derece zengin olduğu bu şehirdeki doğaçlama müzik sahnesinin son derece bereketli olduğunu söyleyebilirim. Kuşkusuz bunda Grieg Müzik Akademisi`nde yeni kurulmuş olan caz bölümünün de payı büyük.

 

Sami Kısaoğlu: Müziğin akustik ve elektronik enstrümanlar ile birbiri ardına kaydetmiş olduğun, kendi sesinin alışılmamış bir uyumunu barındırıyor. Sahnede sıklıkla kendi sesinden adeta bir koro oluşturuyorsun. Tüm bu enstrümanları nasıl?kullanmaya başladın ve müziğin nasıl bu şekilde bir evrim geçirdi?

 

Mari Kvien Bruvoll: İçimde her zaman onlarca farklı müzik olduğunu hissettim. Uzun yıllardır gitar ve piyano eşliğinde şarkı söylüyorum fakat; kendi sesimle ilk ses denemelerine başladığım zaman bu şekilde şarkı söylemenin, bir şekilde benim müzikal tarzım olmaya başladığını hissettim. Birkaç yıl önce tiyatro ve dans?toplulukları için elektronikleri ve kendi sesimi kullanarak müzikler bestelemiştim. Bu topluluklar için yapmış olduğum müzikler, solo performanslarım için de bana cesaret vermiş ve böylelikle sahnede tek başıma gerçekleştirdiğim konserlerime başlamıştım.

 

Sami Kısaoğlu: Norveç’in yerel müzikleri senin soundunun önemli bir bölümünü oluşturuyor? Bu noktada müziğine ilham veren diğer unsurlardan bahsedebilir misin?

 

Mari Kvien Brunvoll: Farklı sanat disiplinleri ile birlikte çalışmayı seviyorum. Film, tiyatro ve dans gibi. Bu birliktelikler bana ilham kaynağı olur. Geçen ay, sürrealist René Clair`in bir sessiz filmine canlı müzik yaptım. Ekrandaki hareketli görüntüler ile beste ve doğaçlama, benim farklı bir şekilde müzik oluşturmamı sağladı. Bu durum müzikal anlamda tabiki bazı şeyleri düşünüşünüzü ve algılayışınızı da değiştiriyor. Seyahatlerimden de çoğu zaman ilham almışımdır. Grieg Konservatuarı`nda okuduğumda dönemde iki yıllık uzun bir ara vermiş ve birkaç aylığına Hindistan ve Almanya`ya gitmiştim. Farklı kültürler ve dillerin tanışması sonucunda benim için sık sık beklenmedik bir süreç başlar. Bazen de yukarıda saydıklarımdan çok farklı alanlardan ilham alabiliyorsunuz. Mesala bebekler ile çalıştığım müzik projesinden örnek vereyim. Bebeklerle olan bu çalışma, sesleri birbirleri üzerine ekleyerek kullanmak konusunda bana ilham vermiştir.

 

Sami Kısaoğlu: Bildiğim kadarıyla sürekli turnedesin ve henüz kendi adına bir albüm kaydetmedin. Biraz gelecekteki planlarından bahseder misin?

 

Mari Kvien Brunvoll: Müzik alanında farklı projelere ve performanslara devam edeceğim. Bu sonbahar Stein Urheim ile birlikte Jazzland Records`dan bir albüm yayınlayacağız. Umut ediyorum ki yılbaşından sonra bir zamanda kendi solo albümümü çıkarıyor olacağım.

 

Sami Kısaoğlu: Sesinizi ilk duyduğumda, ben de birçokları gibi hem ses rengi hem de şarkı söyleyiş tarzınız bakımından Björk’e benzetmiştim sizi az da olsa. Siz kendi şarkı söyleme stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

 

Mari Kvien Brunvoll: Bu benim için zor bir soru. İçimden geldiği gibi şarkı söylemeye çalışıyorum. Sanırım müzikal anlamda dışarıdan aldığım onlarca farklı etki söz konusu. 1920`li-1930`lu yıllarında yapılan blues müziğinden, gürültü müziğine, Hint müziğinden, hip pop müziğe kadar onlarca farklı müzik türünden etkileniyorum.

 

Sami Kısaoğlu: Gözlerinizi açtığınızdan bu yana sürekli olarak müziğin içindesiniz. Geride kalan bunca zamanda müzikle ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?

 

Mari Kvien Brunvoll: 13 yaşındayken, 1997 yılında Herbie Hancock Molde Caz Festivali’ne geldiğinde sahneye çok yakın bir yerlerde oturduğumu hatırlıyorum. Neden bilmiyorum ama o konserde zamanın farklı bir şekil aldığını hatırlıyorum. Gerçekten unutulmaz bir konserdi benim için. Bir de Madvillain isimli Amerikalı hip hop grubunun 2004 yılında çıkardıkları "Madvillainy" albümü benim için çok özeldir. Bu albümü ilk kez dinlediğimde gerçekten aklımı başımdan almıştı.

 

Sami Kısaoğlu:  Birazda Norveç’de birlikte çalışma fırsatı bulduğunuz ve beğendiğiniz müzisyenlerden

 

Mari Kvien Brunvoll: Per Jørgensen, Terje Isungset, Sidsel Endresen, Maja Ratkje isimleri beğendiğimi belirtmeliyim. Bergen`de Øyvind Skabø, Øyvind Hegg Lunde, Åsmund Weltzien ve Stein Urheim gibi oldukça ilginç, genç müzisyenlerle çalıştığım için kendimi şanslı görüyorum.

 

Sami Kısaoğlu: Son olarak tamamen serbest çağrışıma dayalı birkaç kelime söylemek istiyorum. Deniz, doğa, ses ve sessizlik, jazz. Bu kelimelerin senin kişisel tarihinde yer alan anlamlarını göz önünde bulunduracak olursan neler söylemek istersin?

 

Mari Kvien Brunvoll: Denizden yüz metre ötede büyüdüm. Sesini seviyorum. Doğa her geçen gün biraz daha bağlandığım bir alan. Dağda uzun yürüyüşler yapmayı yada denizin üzerinde vakit geçirmeyi seviyorum. Ses ve sessizlik vücut ve zihin üzerindeki etkisine inandığım iki zıt kavram. Hep sesin sessizliği daha güzel yapabileceğine ve sessizliğin sesi daha anlamlı kılabileceğine inanmışımdır. Caz ise benim için hem çok fazla şey hem de çok az şey. Sanırım bir stilden öte bir tutum jazz benim için. An içinde yeni bir yöne doğru gitmek ve yeni bir şeyler yaratma isteği aynı zamanda.

 

Sami Kısaoğlu
Müzikolog

 

Cazkolik.com / 03 Ekim 2011, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sami Kısaoğlu

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.