Sevin Okyay 13-14 Mayısta İstanbul Jazz Center`ın "Early Summer Jazz Fest" adı altında düzenlediği caz günlerinde sahne alacak olan basın büyük starı Victor Wooten`ı yazdı.

Sevin Okyay 13-14 Mayısta İstanbul Jazz Center`ın "Early Summer Jazz Fest" adı altında düzenlediği caz günlerinde sahne alacak olan basın büyük starı Victor Wooten`ı yazdı.

Dinlediğiniz müzik Victor Wooten`ın içinde bulunduğumuz yıl yayınlanan son albümü "A Show of Hands"den seçtiğimiz "U Can`t Hold No Groove" isimli çalışmasıdır. (Bu albüm ilk olarak 1996 yılında yayınlanmış, aradan geçen 15 yılın ardından digital olarak yeniden ele alınan albüme bonus tracklerde eklenerek adeta yeni bir albüm haline getirilmiştir.)


Wooten biraz daha eşsiz.

İki yıl önce, onu nihayet burada ‘live’ dinleme şansına erişmiştik. Başta kampları ve dersleri olmak üzere çeşitli mazeretlerle Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nin davetlerini geri çeviriyordu. Sonunda ortak bir albümün turnesine çıkmayı kabul etmiş. O sayede de Tom Waits imkânsızlığına bürünmeden, aşağı yukarı Nick Cave kadar bir zorluk yarattıktan sonra geldi. Şimdi de, bu yıl çok iyi cazcılar getirmiş olan Aytek Şermet’in İstanbul Jazz Center’ında onu yeniden dinleme şansına sahip olacağız, ne mutlu bize!

SMV konseri, hatırlarsınız: Stanley Clarke, Marcus Miller, Victor Wooten. Açıkhava Tiyatrosu ağzına kadar dolmuştu, böylece hiç de küçümsenmeyecek sayıda bassever olduğunu gördük. SMV konseri, Açıkhava’nın tarihindeki en iyi konserlerden biriydi. Stanley Clarke da, Marcus Miller da yabancımız değil, onları daha önce de İstanbul’da izleme şansına kavuşmuştuk. İkisini de, özellikle ruhsuz Legends konserinin ruhu, yüzakı, enerjisi sınır tanımayan Miller’i çok severim. Onu, müzikteki yeri açısından biraz Quincy Jones’a benzetiyorum. Ama kendisi, üstadı Miles’ın yolundan gitmeyi tercih ediyor. Bu Temmuz’da da, Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nin “Tribute to Miles” konserinde Herbie Hancock ve Wayne Shorter’le birlikte sahne alacak. Zaten projenin müzik direktörü de o. Miller’a karşı aşk derecesinde bir hayranlığım var. Maymuna çevirdiği bas gitarın yanısıra bas klarnet ve tenor saks da çalıyor.

Stanley Clarke ise bas gibi kontrbasta da usta. Zaten uzun boyuyla kontrbasın denk düştüğü cazcılardan. Bu enstrümanın onu bir keman hafifliği ve rahatlığıyla taşıyan Charlie Mingus’a (Mingus Fingus) fevkalade yakıştığını düşünürüm hep. Clarke’a da yakışıyor. Kendisi, bas gitar ile kontrbas arasında bir tercihte bulunamıyor ama, kontrbas müziğe başladığı enstrüman olduğu için gönlüne biraz daha yakınmış. Yanlış hatırlamıyorsam, onu ilk kez gene Açıkhava’da George Duke ile bir konser verdiğinde izlemiştik. Kalender ve mütevazı sanatçılar olarak (Clarke gerçekten de öyledir), sahneyi orkestra önündeki taşlara (hayli gazetecinin böbrek sorunları yaşamasına neden olan, buna karşılık pek sevdiğimz Ork.Taş. davetiyeleri buraya çıkardı) bağlayan köprüden geçip gelsinler diye seyircileri davet etmişlerdi. ismi lazım değil, oradaki bir görevli arkadaşımız, köprüden geçmeye çalışanları bellerinden tutup gerisin geri çekmiş, sanatçıları da hayretler içinde bırakmıştı.

Sonuç olarak, ikisini de heyecanla bekliyorduk. Ama gerçek heyecanımızın hedefi, Festival’in bir daha önce türlü İstanbul’a getiremediği Wooten’dı. Onun geleceği belli olunca kendi hesabıma benim elim ayağım kesildi. Bir süredir ihmal ettiğim Wooten dolaşmalarına başladım. Gigler, parçalar, dersler... Victor Wouten, düpedüz bir efsanedir. Ben şahsen (Miller ve Clarke’a saygım baki olsa da) o akşamki kalabalığı büyük ölçüde basseverler ve Wooten hayranlarına borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Herhalde, söylenen her şeyi gerçekten yapıp yapmadığını da merak ediyorlardı. Çünkü Wooten, hem hayran olunan, hem nefret edilen bir müzisyen. Nefret edenler de genellikle onun çaldığı enstrümana gönül vermiş olanların bazıları. Gerçi hayranların en tutkunları da onlar, bir sevgi-nefret ilişkisi. Yaptığı şeyleri yapamayınca, doğal olarak “O da yapamıyordur,” diye düşünüyorlar ama heyhat! İnternet, bildiğiniz gibi, sadece yazıdan ibaret bir yer değil. Victor Wouten’ın neyi yapıp neyi yapamadığını da YouTube’daki, Daily Motion’daki, daha kim bilir nerelerdeki videolarda izleyebiliyorsunuz.

İzliyor ve aynı enstrümanı çalan biriyseniz eğer, büyük ihtimalle ondan, pek çok kişinin benimsediği şekilde söz etmeye başlıyorsunuz: Victor f...ng Wooten. Hatta fiziki özellikleriyle de alay ediyor, şişko, cüce, tavşan dişli, vs. diyorlar. Olsun varsın! Victor Wouten, kısa boyu, tombul bedeni, arkadan açılmaya başlamış saçları ve sincap dişleriyle mucizeler yaratıyor. Herhangi bir fiziki özelliğine dikkat edebileceğinizi sanmıyorum. Bir virtüoz, bir hoca, işine gönülden bağlı bir müzisyen o. Çalıyor ve gidiyor, doğal bir tevazu gösteriyor. Şımarık da değil, şöhret meraklısı da. İJC’da nispeten yakın plandan göreceğimiz için, kim bilir diyoruz, belki konuşabiliriz de. Açıkçası, hayranlığımız sınır tanımıyor, onu ikinci kez sahnede gözlerimizle görüp dinleyeceğimiz için son derece mutluyuz. Bu arada, Wooten Woods Retreat’teki eğitim kampında Türkiye’den de bir basçı ya da basçılar olduğu rivayeti de ne doğrulandı, ne yalanlandı.

Tekrar konsere dönecek olursak, herkes ayağa kalkıp alkışladı, tempo tuttu, dans etti. Müzisyenler de kalabalık ve coşkulu seyirciden memnun kaldı. Doğrusu böyle konserlere sık sık rastlanmıyor. Bir de, sonuçta anlamıştık ki, karşımızda üç eşsiz basçı var ama Wooten biraz daha eşsiz. Victor Wooten 13 ve 14 Mayıs’ta İJC’da. Davulda ona, JD. ‘The Groove Regulator” Blair refakat edecek. Çok uyuşan ikili, bize `2 Minds - 1 Groove` projelerini sunacaklar. Daha iyisi can sağlığı!

Sevin Okyay
09 Mayıs 2011, Pazartesi
Cazkolik.com

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sevin Okyay

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.