Toplumsal yaşam kötülük ve aldatmaya dayalı
Leyla Diana: Sevgili Sevket Akıncı, öncelikle yeni albümün hayırlı olsun, iki gündür olan biteni dinleyip hissetmeye çalışıyorum ama öncelikle albümün icine girmeden adı ve tasarımıyla başlayalım. ”Ekoton” adı bir şeyler çağırıştırıyor ama ne ola bu „Ekoton“?
Şevket Akıncı: Bu ismi dostum Orçun Baştürk buldu. Ekoton kesişen ekosistemler demek. Albümde birçok “ekosistem”, birçok iklim, hatta birçok zaman içiçe. Olduklarım ve olasılıklarımın kesiştiği bir ara bölgede hayal ettim şarkıları.
Albümün kapak tasarımı ise sevgili Dünya Atay`a ait. Kendine has, özgün, tanınabilir bir stile sahip ender sanatçılardan. Daha önce de Alien Lounge albümüne kapak tasarlamıştı, ayrıca, yıllardır AID`in afişlerini yapar. Çok da sevdiğim bir arkadaşımdır. Lafını sakınmayan ama ince ruhlu bir arkadaşım!
Uzun süre hayalim Neil Young veya Leonard Cohen gibi olmaktı
Leyla Diana: Peki proje nasıl oluştu? Bugüne kadar çok çalışman oldu ancak bir şarkı albümü yapmayalı tam 24 yıl olmuş. Şiir yazdığını, edebiyatta da güçlü yönün olduğunu biliyoruz. Tüm bunlar 24 yıl birikip infilak etkisi mi yarattı?
Şevket Akıncı: Tekrar şarkı yazmama ön ayak olan şey sevgili dostlarım Başak Yavuz, Ceyda Özbaşarel ve Gülce Duru’nun düzenlediği Bi’ Şarkım Var etkinliğiydi. En çok Başak beni motive etti, Açık Radyo’daki programına beni davet etti, benim bile unuttuğum şarkıları çaldırdı. Sonra Bi’ Şarkım Var’a davet etti. Epey bir panikledim önce. Çünkü ortada şarkı markı yoktu. Derken, tarih yaklaşırken dökülüverdi iki tane şarkı. Ve epey birikmiş içimde herhalde ki sonra hızımı alamadım. Bi’ Şarkım Var etkinliklerini takip ettim. Konser yaklaştıkça yeni şarkı yazıyordum. Albümün şarkılarının büyük çoğunluğu böyle oluştu. İlk şarkıda Edgar Allan Poe’nun Eldorado adlı bir şiirine müzik yaptım, son şarkı olan Mercury Closing In’i oğlumla beraber yazdık. Diğer sözlerin hepsi bana ait ve bazıları eski şiirlerimin bir harmanı. 24 yıldır şarkı formunda bir şey yazmamıştım, oysa, müzikte ilk yaptığım şey şarkı yazarlığıdır. Müziğe, 12 yaşında şarkı yazarak başladım. Daha gitar dersi almadan. Uzun süre hayalim Neil Young veya Leonard Cohen gibi bir sanatçı olmaktı ve aslında bu hayal hep sürdü. Başka şeyler yapsam da. Aslında şarkı yazmaya devam edebilirdim ama yapmadım işte. Korktum büyük ihtimalle. Çünkü şarkı yazmak yolda yürümek kadar kolay bir iş ama iyi şarkı yazmak dünyanın en zor işlerinden biri. Şarkı yazmak yerine başka şeyler yaptım. Hep aynı cevabı veririm: müzikal kararlarıma eşlik eden nedenlerin çünküsü yok, seçim önce geliyor, nedenini ise sonra buluyorum. O yüzden başka müzik türlerinde ve başka müzik formlarında ifade ettim kendimi. Nedense sesime güvenmiyordum. Epey uzun bir süre çok sigara içtim, 20’li 30’lu yaşlarımda da çok alkol içtim. Şimdi sigarayı bıraktım ve alkolü epey azalttım. Bütün bunların sese negatif etkisi olduğu şüphesiz. O yüzden güvenim yoktu ama hep bir şeyler gıdıklıyordu beni bir süredir. Şirin Soysal, Ruşen Alkar, Öykü Aras ve Uygar Yüzereroğlu (MAAN) gibi şarkı yazarlarının albümlerinin prodüktörlüğünü yapmak da tekrar şarkı yazma arzusunu depreştirdi.
Cansun Küçüktürk müzikal ruh ikizim
Leyla Diana: Sanatçı dostlarınla nasıl bir araya geldin?
Şevket Akıncı: Hemen hepsi arkadaşım, bazıları eski öğrencim ve sonradan arkadaşım oldular. Bizi bir araya getiren şey dostluk ve karşılıklı yardımlaşma arzusu. Doğaçlama ortamında çaldığım insanlar olsun, prodüktörü olduğum albümlerin yapım sürecinde birlikte çalıştığım insanlar olsun, bu kişilerin hepsi müzikal açıdan farklı yönlerimi besleyen kişiler. Dolayısıyla, her biri bir parçammış gibi hissederim. Albümde yer alan herkesin sevgisi var. Hem bana hem birbirlerine karşı hem de müziğe karşı. Çok şanslıyım bu insanları tanıdığım için! Uzun süredir birlikte çalıştığımız Cansun Küçüktürk’ü müzikal ruh ikizim olarak görüyorum. O olmasaydı bu albüm olmazdı, albümün teşekkür kısmında da belirttim, albümün her saniyesine sadece özverisini, emeğini değil, sevgisini kattı.
Müzik mantıksız bir şey
Leyla Diana: Parçalar hakkında bilgi vermeni istesem... Bir derdin olduğu belli ve fakat oluşum süreci?
Şevket Akıncı: Bazen soruyorlar neden şu müziği yaptın, ya da neden bunu şöyle çaldın diye. Müzik mantıksız bir şey, ve onu mantık ya da akıl yoluyla açıklamaya kalktığımda üretilen müziği, bir neden sonuç ilişkisine sıkıştırmış olurum ve bu durumda dinleyen kişi yaşayacaklarını yaşayamadan duyduklarını bu mantıksal çerçeveye hapsetmiş olur ve işin tüm güzelliği yok olur. Başkalarından çok çok farklı dertlerimin olduğunu sanmıyorum. Sözlerden bahsediyorum şimdi. Özel olan derdim değil. Derdim bir çok kişinin derdi. Hepimiz birbirimize benzeriz çünkü ama bu derdi özgün bir şekilde anlatabildiğimizde etkili oluruz. Ama özgün olmak için de şunu yapmamız gerekir: herkes birbirine benzer, ama benzemeyen küçücük bir şey vardır, ve o küçücük şeyi keşfettiğimizde ve onu kullanmaya cesaret ettiğimizde özgün bir tarz yaratabiliriz. Anlatılan şey ortak bir konu olsa da bu konuyu özgün bir şekilde anlatmanın yegâne yolu başkasına benzemeyen yönünü kullanmaktır. Diye düşünüyorum.
Kendinden daha uzun yaşayan bir şeyler yaratmak
Leyla Diana: Seni ne motive ediyor? Müziğini başka bir yerde tutuyorum ve sıradan değil. Snin için müziğini yaparken, neyin ön plana çıkması önemli?
Şevket Akıncı: Sanırım Pat Metheny söylemişti bu sözü: Fanı olacağın bir müzik yapmalısın. İşin içine para, şöhret, övgü almak gibi başka motivasyonlar girdiğinde o müzik olmaktan çıkıp bir formüle dönüşebilir. Güvenli bir alana dönüştüğü noktada bir formüle dönüşüyor müzik. Ondan kaçındım hep sanırım. Şimdi söyleyeceklerim bir çok kişiye romantik gelebilir ama benim için de doğrusu bu: içindeki „keşfeden“ çocuğu canlı tutmak ve kendinden daha uzun yaşayan bir şeyler yaratmak. Bu iki şey hep büyük motivasyon olageldi. Ama artık şu var, ızdırap içinde yaratmış ve yaşamış büyük sanatçıların çağı da bitti, yüce anıtların da. Daha acı bir durum var sanırım, başdöndürücü değişim hızı ve bilgi fazlalığı yüzünden yaptığımız her şey su üzerine yazılmış yazılar gibi. Bir albüm yapıyorsun ve çok geçmeden hazmedilmeden tüketiliyor, caz albümleri ve klasik eserler de pop müzikle aynı muameleyi görüyor, hızla unutuluyor. İmajlar içeriklerden daha kalıcı çoğu zaman. Bu durumda üçüncü bir motivasyon devreye giriyor sanırım, o da yere yuvarlandıkça taşı tekrar tekrar yukarı taşıyan Sisifos’un motivasyonu.
Yaşadığımız dünya ızdırap verici
Leyla Diana: İçinde yaşadığımız dünya ızdırap verici. Yansımaları içinde nasıl hissediyorsun ve müziğine yansıtma biçiminden bahseder misin?
Şevket Akıncı: Yaşadığımız dünya ızdırap verici çünkü biz insanlar ızdırap vericiyiz. İnsanların büyük bölümünün çektiği acı, doğanın merhametsizliğinin ya da doğaüstü yasaların kaçınılmaz sonucu değil, insan iradesine bağlı toplumsal gerçeklikten doğdu, ve insanın çabasıyla ortadan kalkacağına inanıyorum. İnsanlar „sistem“in kölesi olduğundan bahseder, sanki onu kendileri yaratmamış gibi. Bu sistemin devam etmesini isteyenler, bu sistemden üstünüm deme cesaretini gösteren herkesi en kısa sürede sistem dedikleri yaşamın dışına itmeye çalışır, bazen şiddet yoluyla bazen değersizleştirerek. Bence, kolektif duygu ve kamuoyunun gücü bugün bile çok ciddi bir güç. Peki toplumsal güç varsa nasıl olmuş da bu güç bugüne kadar insanları daha ahlaklı, daha insan bir hale getirememiştir? Çünkü bu güç halen kendisini insanileştirememiştir. Çünkü toplumsal yaşam, özellikle bugün bizim coğrafyada, insana saygıya değil kutsala tapınmaya, özgürlüğe değil otoriteye, eşitliğe değil ayrıcalıklara, kardeşliğe değil sömürüye, adalet ve gerçeğe değil, kötülük ve aldatmaya dayalı olmasıdır. Bunun çözümü her bir kimsenin insanî görevleriyle uyumlu hale getirmektir. Ve bu amaca ulaşmanın tek bir yolu var: eşitsizliği yaratan tüm kurumları yok etmek, ekonomik ve toplumsal eşitliği yaratmak. Bu kadar kalabalık bir dünyada devrim olamayabilir artık, ama evrime inanıyorum. Herkez kendi işini dürüst bir şekilde yaparak yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışarak yaşamalı, ve yarının çocuğunu düşünerek yaşamalı hayatını, günü kurtararak değil. Ben işte bahsettiğim evrime hizmet ederek yaşamaya çalışıyorum hayatımı ve sanatla ilgili kararlarımı da bu anlayışa göre alıyorum. Dünyanın acıları tabii ki şarkılarıma yansıyor, ama bununla birlikte umudu da yansıtmak isterim, bu acılara bulduğun çareyi de yansıtmak isterim- yani her bir kimsenin insanî görevleriyle uyumlu hale getirmek-, ve bunu sadece yaptığın müzikle değil müzik yapma biçiminle de yapmalısın.
Albümden değil kendimden beklentim var
Leyla Diana: Albümden ekip olarak ne bekliyorsunuz?
Şevket Akıncı: Öncelikle bir ekip olmayı beklerim, çünkü bir ekip değiliz tam. Bir sabit ekip varsa o da Cansun ve benim. Ama ufak bir ekip kurmak isterim ve bu ekiple turneye çıkmak isterim. Bu da organizasyon demek, finansman demek, tanıtım demek. Bu işlerden anlayan biri olmayı çok isterdim… Albümden bir beklediğim yok kendimden bir beklentim var ?
Leyla Diana: Sevgili Şevket Akıncı’ya içten cevapları için teşekkür ediyorum. Albümün yolu açık olsun. Emeği geçen herkese sevgi ve selamlarımı yolluyorum.
Leyla Diana Gücük
Cazkolik.com / 16 Şubat 2020, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.