Önümüzde uzun bir tatil haftası var. İnsan ilk günden nasıl da keyfini çıkarırım ben bu uzun tatilin diyor ama göz açıp kapayıncaya kadar öyle hızlı geçiyor ki, siz siz olun her saniyenin tadını çıkarın zira önümüz kış ve artık uzun süre tatil yok. Bu yüzden, biz de size tam tatillik, tembel, dinlemesi zevkli ve yeni, birçoğunu ilk kez dinleyeceğinizi sandığımız albümler seçtik. İster albüm olarak dinleyin ister parça seçin ama yolda, arabada, şezlongda, yatakta, uyuklarken, güneşlenirken, güneş gözlüklerinin ardına saklanırken, cool takılırken, çevreyi süzerken bu müziklere de kulak verin.
Yılların ustası Steve Gadd 2010 sonrasını kendi adını taşıyan grubuyla yeni besteler ve yeni müziklerle geçiriyor. İki yıl önce yayınladığı "Way Back Home" albümüyle Grammy adayı olan usta davulcu ortalama iki yılda bir hem kendi, hem ekibiyle ortak besteleri kaydediyor. Bu yıl "Steve Gadd Band" isimli yeni çalışmasında birlikte haytalık yaptıkları trompetçi Walt Fowler, klavyeci Kevin Hays, basçı Jimmy Johnson ve gitarist Michel Landau -ki o da "Rock Bottom" isimli yeni albümünü çıkardı- ile yazın sıcağına yeni besteler, yeni melodilerle serinlik katmış.
Bir önceki isim Steve Gadd hepimizin malumuydu ama şimdi önerdiğimiz güney Hindistan kökenli Londralı sanatçı Susheela Raman sesiyle, yapısal olarak cazdan elektronik dans müziğine üleştirdiği etnik fırsatları tempoyu fazla yükseltip korkutup kaçırmadan ama iyice de uyutmadan dengeli biçimde albümünde kullanmış. Albümün adından anlaşılacağı gibi albümün başrolünde Gamelan var, hani şu Bali/Endonezya kökenli vurmalı enstrüman, çeşitli ve renkli bir sound, onu anlatmaya girmeyeceğiz, çok uzun sürer ama Raman`ın bu sound için başta Gondrong Guanarto olmak üzere Endonezyalı müzisyenlerle işbirliği yaptığını belirtmek şart. Şimdi Raman`ın müziğine ilham veren bu enstrümanın ürettiği eklektik soundun Debussy`den Philipp Glass ve Steve Reich`a kadar etki ürettiğini belirtelim ve buyrun albümü beraber dinleyelim.
Fransız saksofoncu Samy Thiébault "Rebirth" adını verdiği albümün ilk single çalışması "Calypsotopa"yı yayınladı ki hemen biz de buraya alalım dedik. Karayip ritmlerini oldum olası hepimiz severiz, tatili sırası deniz kenarında güneşlenen vücutları yalayıp geçen hafif esinti eşliğinde kulakta bu müziğin güzel bir his vereceğine eminiz. Dünya çevresinde gezintiye çıkmış hissi uyandıran parçayı başa ala ala defalarca dinleyeceğinizi tahmin ediyoruz.
Tembellik ve samba ne güzel ikili... Kaygısızlığın resmî müziği. Hayatın akışı elbet öyle değilse de tatil vakti güzel olmaz mı? Bu albüm aslında eski, 42 yıllık bir albüm. 1976 yılında yine bu isimle çıkmış. O zaman veya daha sonra bizde dinlenen müzikler mi emin değiliz ama albümün yeni versiyonu bu yaz yayınlandı. İyi yapmışlar. Elektronik tuşluların, gitarın insanı uyutan ritminin güzelliği burada zaten. İlk şarkı "el Tren de Tom" adı gibi sahile paralel giden bir trenin ritmiyle güzel bir duyguyla insanı olduğu yerde salındırıp mırıldandırıyor. Albümde flütlü naif müziklerin olması şaşırtıcı gelse de yaz bizim için hâlâ işte böyle naif bir mevsim aslında. Artık pek kalmasa da eskiden sahillerde tahta sandalyeli çay bahçeleri olurdu, bira da verirlerdi, bir de, gaipten gelen güzel bir müzik olurdu, işte, bu o müzik.
Kübalı piyanist Alfredo Rodriguez Türkiye`de birkaç kez konser vermiş tanınan biri. Yakın zamanda yeni albümü "The Little Dream"i yayınlayan sanatçı tam bu listenin konseptine uygun kayıt yapmış. Kübalı müzisyenlerin son dönem okyanusun karşı yakasındaki Afrika kökenlerine yönelik ilgisi dikkat çekici. Bu albümün daha ilk parçası "Dawn" da böylesi tınılar gayet açık seçik belli. Dinlerken keşfedin lütfen diyelim ve sizi ölümsüz "Bésame Mucho" ile başbaşa bırakarak aradan çekilelim. Fazla söze hacet yok.
Çok genç ve vakitsiz ölüp gitti cazın büyük sesi Kevin Mahagony. Haberini yapmıştık. Türkiye`de de hayli sevilen büyük bir sesti. Bu listeyi çalışırken nerden bilmiyoruz ama 20 yıllık bu albümü geçti elimize. Soul, caz, R&B birbirine nerede kaynaşıyorsa Mahagony`nin sesi orada tam karşılığını buluyor. Ölümsüz sanatçının sesi sımsıcak, scatleri emsalsiz, artık böyle erkek sesi pek gelmiyor mu nedir? Dinleyince insanın yaa nerdeydin sen şimdiye kadar diyesi geliyor. Bir de çok tatlı swingli ritmi var şarkıların. Davul, bas, vokal üçgeninde keyiften dört köşe oluyorsunuz.
Portoriko`lu piyanist José Negroni`nin üçlüsü Negroni Trio davulcu oğlu José Nomar Negroni ve basçı Josh Allen ile latin Grammy adaylığından tutun türlü başarılara imza atan bir üçlü. Geçen sene "New Era" isimli albümüyle hacminden büyük ilgiye mazhar olmuştu. Büyüklerin büyüğü Celia Cruz ile yaptığı işleri de biliyoruz. Üçlüye, albümde Portoriko`lu şarkıcı Pedro Capo, Dominikli rapçi Lapiz Conciente ve Brezilyalı şarkıcı Rose Max ile harika bir topluluk oldular. Bu müzik niye bizim bu semâlara gelmez diye çok hayıflanacağımız bir topluluk olmuş, hiç değilse albümde kayıtlı müziğiyle avunalım.
Cazkolik.com / 20 Ağustos 2018, Pazartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.