Tord Gustavsen`le ilk randevumuz on yıl önce Changing Places ile olmuştu, yarın akşam yeniden buluşacağız

Tord Gustavsen`le ilk randevumuz on yıl önce Changing Places ile olmuştu, yarın akşam yeniden buluşacağız

Yaklaşık on yıl önceye dönün... Çoğumuzun ismini yeni duyduğu bir piyanistin müziği kaplamıştı ortalığı; Tord Gustavsen`in Changing Places. Hatta, gelin şöyle değişik bir anıyla gelin renklendirelim anlatımı, Changing Places albümü çıkalı iki yıl kadar olmuş, bir ressam arkadaşımın atölyesinde oturmuş yeni resimlerine bakıyoruz, resimlerinde yeni tonlar, farklı ifadelerin arayışı var. Ara ara da benim caza olan merakımı bildiği için kendisinin sevdiği müzikleri buldukça dinliyoruz. Bir ara, üzerinde isim yazmayan kopya bir CD geçti eline, bir öğrencisi vermiş, eline geçtiğinden beri albümü sayısız kez dinlediğini ama kim olduğunu bilmediğini sordu, tam da o sıra benim de sık dinlediğim bir albümdü, Changing Places dedim, Norveçli piyanist Tord Gustavsen`in albümü. Albümü yeniden keşfetmiş olduğuna ne kadar mutlu oldu.

 

Changing Places yayınlandığında Tord Gustavsen 33 yaşındaydı. Aslında ilk albümünü yayınlayan bir piyanist için geç bir yaş, oysa solo kariyerine başlamadan önce de Gustavsen Norveç caz ortamının önemli isimlerinden biriydi ama çoğunlukla Silje Nergaard, Kristin Asbjornsen, Solveig Slettahjell gibi tanınmış isimlerin piyanistliğini yapıyordu. 2003 yılından itibaren belki de geç kalınmış solo kariyer merdivenlerini artık an be an bütün caz dünyası gibi biz dinleyiciler de takip eder olmuştuk. Elbette şunu söylemek lazım, ECM ilk albümünü yayınladığı zaman dinleyen herkes bu müziklere bayılmıştı ama o tabii ki bir Keith Jarret, Chick Corea değildi ama başta eleştirmenler pek çok kişi isimlerini saydığımız bu iki ismin yanına yakın zamanda koyacak yeni birini bulduklarına inanıyorlardı, Gustavsen bu inancı hiç bir zaman boşa çıkarmadı.

 

Changing Places tipik bir ECM albümü olmuştu... Müziğin estetik formatı, iki nota arasındaki sessizliklerin kendi anlamlarını sürekli hatırlattığı, oda müziği ruhunu çağrıştıran, kendi içinde yankılı seslerle müzisyen ve dinleyici arasında geri dönüşlü, Bill Evans mirasına sofistike cümlelerle sahip çıkılan bir albüm... Aslında Gustavsen müziğinin tamamı içinde benzer tanımlamalar yapılabilir. İlk albümünün getirdiği büyük başarıyı tüm dünyada dolaşarak, turne ve konserlerle kutlayan Gustavsen`e albümde dava arkadaşları basçı Harald Johansen ve davulcu Jarle Vespestad eşlik etmişlerdi, bu kış yayınladığı yeni albümünde de bu iki eski dostu var. Kuzey Amerika konserinin cazın anavatanında getirdiği başarının ardından iki yıl sonra yeni albümü Ground`u yayınlayan Gustavsen eleştirmenlerin ve sevenlerinin güvenini boşa çıkarmayacağını ispatlamış oldu. Ardından gelen 2007 çalışması Being There`i takiben bir sonraki kaydı Restored Returned`da solo kariyeri açısından önemli bir kırılma yaşadı, hep kullandığı trio formatı bu kez beşliye dönmüş ve albümlerinde ilk kez insan sesine yer vermeyi tercih etmişti usta piyanist. Aynı yıl yine Kuzey Amerika`da çıktığı turne özellikle Ottawa Jazz Festivali`nde müzikleri büyük ilgi gördü.

 

Albümlerinin arasına standart boşluklar koyarak ilerleyen Gustavsen bu kış yeni albümü The Well`i yayınladı. Hatta albümü daha çıkmadan güncel haberlerde çıkış haberini yapmıştık. Muhtemelen, 15 Mayıs akşamı Cemal Reşit Rey sahnesinde yeni müziklerini dinleyeceğimiz Gustavsen en yeni albümünde bir öncekine göre büyük boyutlu değişiklikler yapmamış, bu anlamda istisnai bir durum yok ama şunu söylemeli albüm trio değil quartet formatlı. Standart üçlüye saksofoncu Tore Grunborg katılmış. Her Gustavsen albümünde olduğu gibi Avrupa empresyonizmi, Kuzey Afrika esintili İspanyol tadları ve Norveç gelenekselliğiyle caz teknesinde harmanlanan müzikleri hep orijinal ve alamet-i farikası Tord Gustavsen olan müzikler ama elbette saksofon sesinin yarattığı farka dikkat çekmek lazım. Piyano saksofon ikilisinin müziğindeki dışavurumcu ifadeler daha kuvvetli, daha `bold` olarak altı çizilmiş.

 

Salı (15 Mayıs) akşamı Cemal Reşit Rey sahnesinde 2003 yılında verilmiş ilk randevunun yaklaşık on yıl sonrasında Gustavsen`le caz dinleyicileri olarak aradan geçen zamanın değerlendirmesini birlikte yapacağız. Bu on yıl onun için geçtiyse bizim için de geçti, o yıllarda genç olanlar orta yaşlara adım atmaya başladılar, orta yaşlılar bir on yıl daha yaşlandı ama birlikte soluk alıp verdiğimiz bu evrende her zaman Gustavsen gibi samimi müzik yapan insanlara özel yakınlık duyduk. Bu yakınlığın en yeni cümlelerini dinlemek için de yeniden Salı akşamına verilmiş randevumuza gideceğiz, tıpkı on yıl önceki gibi.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 14 Mayıs 2012, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.