Yılın ilk caz fırtınası başlıyor... Bu yıl ikinci kez düzenlenecek "CRR Caz Şubatı"nda daha çok konser var

Yılın ilk caz fırtınası başlıyor... Bu yıl ikinci kez düzenlenecek "CRR Caz Şubatı"nda daha çok konser var

Türkiye, yıl içinde caz konserleriyle dolu günlerinin sayısını artırıyor. Şimdiye kadar, İstanbul ve Türkiye olarak düşünürsek eğer iki büyük festival İstanbul Caz Festivali (Temmuz ayı) ve Akbank Caz Festivali (Ekim ayı) ardından gelen Ankara Caz Festivali (bahar ayları) ve İzmir Uluslararası Caz Festivali (Mart ayı) gibi yılın caz takviminin en önde gelen caz günlerine geçen seneden itibaren bir de Cemal Reşit Rey Caz Şubatı konserleri eklendi.

 

Gelecek yıllarda Şubat ayını cazla anmamızı sağlayacağı şimdiden belli olan CRR Caz Şubatı bu yıl konser sayısını artırarak biz cazseverleri hiç bir konseri kaçırmamak ve hakettiği doluluğu sağlamak bakımından, konser organizatörlerini de bu iştahla daha çok konser ve ismin peşinde koşma sorumluluğu getirme bakımından heyecanlandıracağını umuyoruz. Şubat ayının ilk gününden başlayarak tam 18 gün neredeyse hergün izleyeceğimiz konserlerin tamamı Cemal Reşit Rey`de gerçekleşecek.

 

Cemal Reşit Rey Caz Orkestrası konseri hariç konserlerin tümü yurtdışından gelecek ünlü isimlerden oluşuyor. Avrupa ve Amerikan cazın önde gelen isimlerini birbiri ardına izleme imkanı bulacağımız yılın ilk caz fırtınası yılın sonrası için cazseverleri hızla "daha çok konser, daha fazla konser" havasına sokması işten bile değil ki umarız öyle de olur... Tüm cazseverleri bu heyecan verici konserleri zilemeye davet ediyoruz.

 


 

 

Yılın ilk caz fırtınası başlıyor

 

 

2. Caz Şubatı konserleri 1-18 Şubat arası gerçekleşecek

 

 

 

Azerbaycan bir açıdan Küba`ya benziyor. Klasik ve caz müzikte bir kaç nesle dayanan güçlü damarları var ve dünya çapında isimlere sahipler. Aynı dili paylaştığımız için bu bizim için de önemli, onlar bizi, biz onları birbirimizden kabul ediyoruz. Daha yeni, sonbahar aylarında Bakü`de biri Türkiye Büyükelçiliği`nin olmak üzere iki caz festivali gerçekleştirdiler, birçok önemli isim konser verdi. Cemal Reşit Rey Konser Salonu`nda düzenlenecek 2. Caz Şubatı Konserleri belki de bu duygularla olacak Aziza Mustafa Zadeh konseriyle başlayacak. Babadan caz piyanisti olan Aziza Türkiye dinleyicisiyle uzun yıllara dayanan sağlam ilişkiye sahip. Albümleri çok ilgi gördü, nerdeyse tüm büyük şehirlerde konserler verdi, iyi bir piyanist olmanın yanısıra güzel bir kadın ve her zaman geniş bir hayran kitlesine sahip oldu, hem sahnede hem fotoğraflarında hep sisler arkasında duruyormuş gibi yarı uzak bir görüntüyü özenle korumayı bildi. Türkiye`de sayısız konserler vermesine rağmen ne izleyiciyle, ne basınla mesafesini bozmadı... kısaca, `cool` görüntüsünden hiç taviz vermedi. Dingin ve duru fotoğrafların arkasında nasıl bir kadın olduğunu anlamamıza müsaade etmedi. İsminin de verdiği imkanla Aziza bir `azize` gibi yarı dünyevî biri göründü hep. Onu bir kez daha izleyeceğiz, bakalım, bu sefer fikirlerimiz daha da mı pekişecek yoksa bazı kanaatlerimizi biraz geriye mi çekeceğiz.

 

Müzisyenler: Aziza Mustafa Zadeh: Piyano ve vokal, Ralf Cetto: Bas, Simon Zimbardo: Davul

 

 

CRR "2. Caz Şubatı" konserlerine dair tanıtım notlarımızı klişe bilgiler üzerine değil sanatçıların bizim buralara dair hatırladığımız geçmişleriyle bugünü arasında kısa köprüler kurarak aktarmaya özen göstereceğiz, belki okurumuzun da hissiyatına tercüman oluruz, kimbilir.

 

Jan Garbarek de böyle isimlerden. Bu haberi yazan kişi olarak taa ilk konseri için, seksenli yılların başlarında [daha önce gelmiş miydi acaba?] o gece konser vereceği yere gitmek için kaldığı Taksim The Marmara`dan (o zaman Etap Oteli idi) çıkarken çevresine saran basın kalabalığı arasına dalıp [şimdi caz yıldızlarını otelleri kapısında karşılayan basın ordusu var mıdır?] çocuk yaşta bir genç olarak aralarına dalıp bir de elini sıkmışlığımız var! O en az 30 yıldır bu şehre nerdeyse her yıl geliyor, biz de onu en az o kadar süredir hep heyecanla dinliyoruz. Tabii, bir de Trilok Gurtu var… Bazı enstrümanları bazı insanlardan dinlemediğiniz zaman tam olarak anlayamamış, hissedememiş/mişsiniz meğer olursunuz ya, Trilok Gurtu da öyle biri. Başka üstatlara ayıp olmasın ama gerçekten başka bir usta… Geçen sene yine buralara yolu düşmüştü, workshop yaptı, o da bu şehre sık gelenlerden.

 

Müzisyenler: Jan Garbarek: Saksafon, Rainer Brüninghaus: Piyano, Yuri Daniel: Bas Gitar, Trilok Gurtu: Perküsyon

 

 

Sevgili arkadaşımız Cenk Erdem`in `yeni bin yılın ilk süperstarı` dediğimiz Esperanza Spalding hakkında şu an sitede yayında olan bir yazısı var, harika bir derleme olmuş, mutlaka siz de okuyun… Bu olağanüstü sempatik kız 30 yaşına ulaşmadan cazda kimsenin başaramadığı şeyleri başardı. Dünya caz camiası olarak sanki onu elimizden RB, soul, pop dünyasına kaptıracakmışız gibi bir endişemiz var ama Esperanza`ya güveniyoruz, sağlam bir caz mayasına sahip olduğuna inanıyor ve başka başka işlerin içinde sık sık görsek de Wayne Shorter`la, Joe Lovano`larla aynı sahnelerde onu yine izleyeceğimize inanıyoruz.

 

 

Ne yalan, bu genç RB sanatçısıyla yollarımız fazla kesişmedi ama geçen yaz Bodrum`da Gilles Peterson gibi isimlerle bir yaz beach music party`sinde olduğunu biliyoruz. Nerdeyse doğduğundan beri vokal yapan, çocuk korolarında yetişen bir isim Kelis. Daha 20 yaşındayken yayınladığı ilk albümüyle büyük satış başarısını yakalamayı bildi. Geçen yıl yayınladığı `Food` albümüyle aslında sanatçının bir başka yanını daha öğrendik; `Food` adı gibi onun yemek ve aşçılık tutkusunun bir yansıması. Sıkı durun, 2008 yılında ünlü şef okulu Le Cordon Bleu`den mezun olmuş birinden sözediyoruz, üstelik yetmemiş Cooking Channel`da Saucy Sweet isimli bir de yemek programına imza atmış. Haliyle, bu durumda albümü beğenen yazarların sanatçının en `lezzetli` albümü tarzı notların, esprilerin önünü açmış olmalı. Change isimli şarkısında `doğruyu söylemek gerekirse yaşadığım bir boşluk var ve bunu doldurabilecek adamı arıyorum` dedikten sonra sonuç ne oldu acaba? Ya çok daha lezzetli yemekler ve albümler yapmaya başladı ya da sevgilisiyle mutlu vakit geçiriyor, bizim tercihimiz umarız ikisine de aynı anda sahip olmuştur.

 

 

Jethro Tull`s Ian Anderson plays the Best of Jethro Tull isimli projesiyle izleyeceğimiz Ian ile Türkiye dinleyicisi olarak tıpkı Jan Garbarek gibi hayli eskiye uzanan dostluğumuz var. Dönemi yaşayan herkes hatırlar, ilk Açıkhava konseri tıklım tıklım dolmuş, muazzam bir ilgi görmüştü… Bir caz müzisyeni değil elbette ama rock müziğe flütü sokması, esprili ve neşeli kişiliği, Shakespearyen dönemin köy köy dolaşan bağımsız ozanları gibi bir ayağını diğer ayağının dizine yandan dayayarak 4 rakamı gibi verdiği klasik pozla, ortaçağ masalları anlatan troubadour`lar gibi bir adam. Hicvi kendi yöntemiyle yapan, yumruk sallamak yerine bıyık altından taşı gediğine oturtan, mizah ile aslında daha keskin konuşan biri… En en gençlik yıllarında gitar çalmakla meşgulken çevresine bakıp Eric Clapton, Jimmy Page gibi adamları görünce kendine fazla şans tanımayıp bir gün müzik dükkanının önünden geçerken flütü farketmesiyle hayatı da değişen adam… Kabul etmek lazım ki çözüm konusunda hızlı düşünüp, hızlı karar almış.

Müzisyenler: Ian Anderson: Vokal, flüt, mandolin, harmonika, buzuki, akustik gitar, Florian Opahle: Elektrik gitar, John O’Hara: Piyano, organ, klavye, akordiyon, David Goodier: Bas Gitar, Scott Hammond: Davul, perküsyon, Ryan O’Donnell: Vokal

 

 

2. Caz Şubatı`nın fanatik ve tutucu cazseverleri [nacizane bendeniz gibi] en sevindirecek isimlerin başında gelenlerden Terri Lyne Carrington da bu diyarlara daha önce uğramıştı ama hep başka isimlerin projelerinde perküsyon ve davul çalan biri olarak bir perküsyonistin makus talihi gibi geliyordu oysa bu sefer hem kendi ekibinin lideri hem son projesiyle CRR`de olacak. Deneyimli cazseverler projenin daha ismini gördükleri anda Duke Ellington`ın albümünü hatırlamıştır. Cazın 3 ölümsüz ismi; Duke Ellington, Charles Mingus ve Max Roach`ın 1963 tarihli albümünde yaşlanmaya evrilen Duke`ün yanında ona saygılarında kusur etmeyen ve çok daha genç bir Mingus ve Roach büyük ustayı cazın yeni haline adapte etmeye çalışır gibiydiler. Duke`ün kariyerinin de en ilginç albümlerinden biri olmuştu… İşte, Terri Lynn Carrington piyanist Gerald Clayton, caz şarkıcısı Lizz Wright ve basçı Zach Brown ile bu albüme yeniden hayat vermişler. Albümde ise bu isimlerin yanısıra Christian McBride, Clark Terry, Herbie Hancock gibi büyükler de var. Terri Lyne Carrington bu kısa tanıtımların içine sığması zor, onu hem Money Jungle projesiyle hem hayat çizgisiyle bir yazıda konser öncesi ele almaya hazırlanıyoruz.

 

Müzisyenler: Terri Lyne Carrington: Davul ve perküsyonlar, Lizz Wright: Vokal, Gerald Clayton: Piyano, Zach Brown: Bas

 

 

Caz vokalin bu büyük sesiyle ilgili 20. Akbank Caz Fest sırası binlerce kez okunan detaylı bir yazı kaleme almıştık (yazıyı buradan okuyabilirsiniz). O konser bir Eylül gecesiydi bu kez bir Şubat gecesi dinleyeceğiz onu. Onu, yani `Yüzyılın En Büyük 50 Kadın Sesi`nden biri olan Schuur`u. O gün 57 yaşındaydı, bugün 62 yaşında… zaman hızlı akıyor ama Schuur`un sesi değişmiyor. "Deedles" albümüyle yakaladığı yanına erişilmez başarı hala konuşuluyor. Seattle banliyölerinde dünyaya gelen yoksul ve görme engelli küçücük çocuğun bugün 60 yaşını aşan bir vokal devi olması nasıl izah edilebilir? İnsanların hayatlarında yaşanan kırılma anları vardır, hepimizin başına gelmiş olabilir, işte bu kırılma anlarını takip eden ayları, yılları iyi değerdirmeli… Schuur allah vergisi sesiyle bunu başarmş biri. Ona yolun başında ilk eli veren Stan Getz, onu listelerin 1 numarasına taşıyan eli veren B.B. King gibi elleri hiç unutmadı.

 

 

2. Caz Şubatı`nın belki diğer isimlere nazaran en az tanınan ama belki de en seveceğiniz müziklere sahip olacak topluluğu Múm İzlanda`dan… Çoğunlukla bağımsız (ve hadi itiraf edelim iç karartıcı) filmleriyle tanıdığımız İzlanda Björk ve Sigur Ros sonrası en önemli müzikal ihracatını Múm ile yapıyor. Üstelik müzikleri filmleri gibi değil, çok daha aydınlık, melodik ve samimi. Müziklerinin yaydığı mutluluk karlı, soğuk bir kış gecesi odun sobasının odaya yaydığı ısının verdiği mutluluk gibi. 1997 yılında kurulan topluluğun isminin özel hiç bir anlamı yokmuş, o yüzden biz aynen bildiğimiz mum olarak anlamayı tercih ettik. Sanki o ışığın içtenliği müziklerinde de varmış gibi. İnşallah, bu kadar iyimser lafın ardından yüzümüzü kara çıkarmazlar, işin o tarafı da var, neticede elektronik ve deneysel yanları da olan bir müzik bu, biz, her ihtamale karşı her kapıyı kapayan sıkı ve kuru yorumlar yapmaa çalışıyoruz ama bizim anlattığımızdan daha heyecan verici olacağı şüphesiz. Unutmadan, son albümlerinin bir şarkısında gruba pop starı Kylie Minogue da eşlik etmiş.

 

Müzisyenler: Gunnar Örn Tynes, Örvar ?óreyjarson Smárason, Hildur Gudnadottir, Gyda Valtysdottir: Çello, Vokal, Samuli Kosminen: Davul, perküsyon.

 

 

"Herkese caz dinletecek çağdaş bir müzik yapmayı" arzu eden birine sonsuz kredi. Geçen yılki albümü yılın en iyi albümlerinden seçilmişti. Jamaikalı bir ailenin kızı olarak Londra`ya yakın bir semtte dünyaya gelen McFarlane bir Reggae çocuğu. Çocukluk dönemlerinde hayatı Reggae ile akıp gitse de bir yandan televizyonda Michael Jackson, Luther Vandross gibi isimleri de gıpta ie izliyormuş. Zaten ilk şarkı söyleme deneyimini de okulun müsameresinde edinmiş, hem de bir caz standardıyla. Bu tecrübe genç sesi önce feat. vokalist olarak girip çıktığı ilk gruplara taşımış. Sonra genişleyen çevreyle Orphy Robinson, Denys Baptiste, Soweto Kinch gibi gruplar, isimler. Nicola Conte`nin orkestrasıyla Amsterdam`da Nina Simone Tribute konseri, ardından daha da genişleyen çevreler, büyük Hugh Masakela ve Gregory Porter ile aynı sahneler. Daha geçenlerde Londra Caz Festival`de onu Dianne Reeves ile izledi Londralılar, artık albümlerinden de dinliyoruz ve her birine ödüller kazanıyor. Zara McFarlane`in kendi dinleyicisiyle çıktığı kendi yolculuğu sürüyor.

 

 

Türkiye`nin az sayıda caz orkestrasından olan CRR Caz Orkestrası Nail Yavuzoğlu şefliginde oldukça güçlü ve bir kadroya sahip. Geçen sene ilki düzenlenen 1. Caz Şubatı`nda solust olarak sahnede Elif Çağlar`ı izlemiştik, bu kez yeni albümünü yayınlayan Şenay Lambaoğlu`nu izleyeceğiz. Bu şekilde oluşacak ve Şubat Cazı konserlrinde her yıl bir başka kadın vokalistle hem Şubat cazının tek yerli projesi şekillenmiş olacak hem farklı sesleri dinleme imkanı bulacağız.

 

 

Tüm bu Şubat Cazı konserlerinin içinde en sürpriz isim hangisi diye sorsanız pek çok kişi haklı olarak size Maria Schneider diyecektir. Şu anda dünyanın en saygn caz isimleri arasında önde gelen isimlerden Maria Schneider yirmi yıldan dünyayı en az iki kez dolaşmıştır ama buraya daha önce geldi mi emin değiliz. Şimdi, müziğini uzaktan merak etmekten vazgeçip bizzat sahnede izlyeceğiz. Bu bir. Schneider, bir kadın olarak big band dünyasında bambaşka bir isim olarak yükselmeyi başardı. Bu iki. Hep Los Angeles Philharmonic Assocation, The Metroole Orchestra, the Danish Radio Orchestra gibi ayısız büyük orkstrayla çalıştı, şeflik yaptı. Bu üç. En İyi Çağdaş Klasik Kompozisyon, En İli Klasik Vokal Performans, En İyi Albüm Kaydı, En iyi caz Topluluğu ve bir kaç tane daha Grammy ödülü kazandı. Bu da dört. Hadi şimdi bu konsere gitmeyin :)

 

Cazkolik.com / 16 Ocak 2015, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.