Geçen hafta İzmir Fuar Açık Hava`da Fatih Erkoç ve Kerem Görsev Trio harika bir konser verdiler. Cazkolik İzmir grubu olarak fuarın yeşillikler içindeki güzel yaz günü açık hava sahnesinde İzmirlilerin çok sevdiği bu harika müzisyenleri karşılamak, konseri izlemek ve bir de söyleşi yapmayı kendimize görev edinerek hem aradan geçen zamanı telafi ederek İzmir`i yeniden hatırlatmak, hem de Kerem Görsev`in kişisel gündeminden sıcak gelişmeleri sizlere ulaştırmak istedik. Sağolsun kendisi de bizi kırmadı ve birazdan okuyacağınız bu güzel konuşmayı yaptık.
Ama önce biraz konserden bahsedelim. Açıkhava sahnesi her zamanki gibi doluydu. Güzel havaların ve iyi müziğin kıymetini bilen İzmirliler Fatih Erkoç ve Kerem Görsev Trio`yu yoğun ilgileriyle yalnız bırakmadılar. Sahnede caz standartlarını Erkoç`un farkıyla dinledik. İzmir’in romantik ve aşk kokan havasına cazın yavaş ve romantik şarkıları bir başka yakışıyor. Havanın güzelliğinin dışında ayrıca muhteşem bir enerji vardı, müzisyenlerin yetenekli parmakları Erkoç`un usta yorumlarıyla birleşince enerji sahneden yayılarak seyirciyi sarıp sarmaladı. Hareketli parçalarda ise alkışlar, tempolarla yer gök inledi. Kerem Görsev`in konser esnasında sahneden izleyiciyle iletişim kurması ünlüdür, bu kez de öyle oldu ve küçük yarışmalar yaparak bilenlere CD`lerini imzalayarak hediye etti. Bu renkli ve etkileyici konserin sonunda Fatih Erkoç ve Kerem Görsev rolleri değişerek Erkoç piyanoya, Görsev`de Odman’ın davuluna yerleşince ortaya çıkan karşılıklı doğaçlamalar gerçekten görülmeye değerdi. İzmirli müzikseverler konserde iyi vakit geçirip, güzel cazın tadına vardılar.
Erel Türkçü: Fatih Erkoç`la uzun süredir konserler veriyorsunuz, en son da 2009`da birlikte albümünüz yayınlanmıştı, yolda yine birlikte yeni bir albüm var mı?
Kerem Görsev: Fatih kendi kulvarında koşuyor biliyorsunuz geçenlerde Türk musikisi albümü çıkardı, ondan hemen önce pop albümü yayınlamıştı, oldukça yoğun yani. Ben de The Lady from İstanbul albümünden sonra bir-iki albüm yayınladım şimdi ise sırada hayalim olan bir albüm var ve Mart ayında inşallah yurtdışında kayda gideceğim...
Erel Türkçü: Evet, haberlerinizi sık sık okuyoruz, o halde hemen soralım bu yeni albümden bize bahseder misiniz?
Kerem Görsev: Evet, yeni albüm geliyor, birkaç çalışmam mevcut, notalar eserler hepsi hazır 2013 Mart`ında kayda gireceğiz, aslında Mayıs olacaktı ama bekleyemedik, kayıtlar tamamlandıktan hemen sonra da albüm çıkacak zaten. Albümü efsanevi aranjör Alan Broadbent ile beraber çalışıyoruz, bestelerimi büyük orkestra için o düzenledi, aynı zamanda Therapy albümünde çalıştığım Ernie Watts da Türkiye’ye gelecek birlikte üçümüz proje kapsamında konserler vereceğiz. Önce (2 Martta) Cemal Reşit Rey`de sonra (7 Martta) Bursa ve son olarak (9 Martta) İzmir`de olacağız. Ardından İstanbul’a dönüp çalışmalarımızın üstünden son olarak tekrar geçip yurtdışına kayda gideceğiz.
Bill Evans benim bu dünyadaki guru`mdur, evimde tam 89 albümü var. 1980 yılında ölen efsanevi piyanisti çok seviyorum ve onun için bir parça yazdım, o parçanın kaydını da alacağız. Benim gibi Alan Broadbent de Bill Evans`ı çok sever, New York’a gittiğimde ona bestemi söyledim, düzenler misin dedim işte böyle bir süreç oldu. Bir Diana Krall’a yazdı, bir tane Paul McCartney`e yazdı onun ki çıktı zaten, Diana Krall`un ki ise bitti en son benim ki kaldı işte...
Erel Türkçü: Bütün süreci özetlediniz, çok teşekkürler... İzmir ile ilgili bir şey sormak istiyorum, İzmir`in caz mekanları sayıca az ve yetersiz, peki sizce dinleyicisi nasıl, potansiyel yüksek fakat değerlendiremiyor mu yoksa mekanlar kadar talep eden dinleyici sayısı da az mı?
Kerem Görsev: Yok yok, çok yeterli bence, biz İzmir’e ne zaman gelsek konserler hep güzel geçti. Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi`ne geldik kışın birkaç kez, başka yerlere de geldik, her zaman bizi mutlu eden dinleyiciye çaldık ve çalarken çok de keyif aldık. İzmir bu işlere özveriyle yaklaşıyor, müziği sahnede dinliyor ve takip eden özel bir dinleyiciye sahip.
Erel Türkçü: Peki daha fazla caz müzik mekanı olsa caza ilgi daha da artar mı sizce?
Kerem Görsev: Hepsi batar, az olsun öz olsun…
Erel Türkçü: Dinleyicinin caza ulaşmasında konser alanları yetersiz kalabiliyor, en azından ben öyle düşünüyorum....
Kerem Görsev: Ben mekanlarda çalmadığım için kendimi bu konuda ayrı tutuyorum, sadece konser açık hava merkezleri ve kültür sanat merkezlerinde icra yapıyorum. Yemek yenilen, içki içilen, servis yapılan yerlerde çalmam ve senelerdir de bu kuralı uygularım...
Erel Türkçü: Çok iyi anlıyorum... Genel anlamda caza ulaşılması olarak fikrinizi merak etmiştim esasen...
Kerem Görsev: Valla daha çok mekan olunca bakalım İzmir’de o kadar müzisyen var mı bu icrayı yapacak, bu konu da önemli. Sonra `jazz club` ve ya `jazz bar` adı altında cazla alakası olmayan şeyler çalınıyor, hiç caz dinlemeyen insanlar merak edip gittiklerinde caz bu mu diyebiliyor açıkçası. O yüzden caz kelimesi tehlikeli, dikkatli söylenmeli ve yazılmalı. Biz mesela hepimiz müzisyeniz. Herkes çıkıyor ben caz söylüyorum, ben caz çalıyorum diyor oysa kendimizi kategorize etmememiz lazım zaten ortaya çıkan ürünler bizi kendi kendimize kategorize ediyor, en güzeli müzisyenim demek ve bu `title`ı kullanmak, böylesi daha iyi…
Caz çalınan mekanlara gelince, bol olsun tabii ama onlarında yürümesi için nitelikli müzisyenler gerekli, sadece o da yetmez, özverili işletmeciler olmalı, bu işe inanarak girişmek lazım, şimdi şöyle ki caz mekanı işletmecisinin evinde bir tane caz plağı yoksa bu iş ticari oluyor ve bu işe öyle herkesin girmemesi lazım…
Erel Türkçü: Bu açıklamalarınız çok önemli... Kerem Görsev olarak uzun yıllardır cazda çok önemli bir kimliğiniz ve yorumunuz var bununla beraber sizi takip eden önemli bir dinleyiciniz var, mevcut caz kitlesi dışında diğer müzik severlere ulaşmak için farklı projeleriniz var mı? Örneğin pop yahut rock sanatçılarıyla farklı tür çalışmalar düşünüyor musunuz?
Kerem Görsev: Ben daha çok kendi müziklerimi çalmak istiyorum ama bunun yanında cazı tanıtmak için şöyle bir şey yapıyorum Joy FM`de Pazar sabahları 11.00`de programım var, Çarşamba 21.00`de tekrarları yayınlanıyor, cazın bilinmesi için radyo programı yapmayı tercih ediyorum. Televizyonlardan da teklif geliyor, menajerlerim görüşmelerde, kış sezonuna benden caz programı istiyorlar ama benim sahnedeki duruşum neyse radyoda TV’de de aynı olacaktır. Akustik duruşumu koruyorum. Başkalarıyla proje yaparak gündeme gelmek istemiyorum. Kendi müziğimle kendi inandığım müzisyenlerle çalmak istiyorum. Şununla bununla yap olmaz, prodüktörlere de benim kalben inanmam lazım çünkü sahnede yalan söyleyemezsiniz, popülerlik olsun diye bazı konsorsiyumlar görüyorum olmuyor, olmazlar zaten. Özetle ben inanmadığım sahnede tek bir notaya tek bir tuşa basmam oraya çıkmam.
Mesela popülerlik adına şunu yapıyoruz dünyanın alanında önemli isimleri Alan Broadbent ve Ernie Watts ile Meeting Point yapıyoruz, 2 Martta yapacağımız projeler bu yönde fakat projelerin hepsi akustik olmak zorunda ben `tahta` (*) seven adamım konsept bu `tahta`… (gülüşmeler)
Erel Türkçü: Peki, cazın alt türlerine, elektronik çalışmalara nasıl bakıyorsunuz?
Kerem Görsev: Dinliyorum, hoşuma giden soundlar oluyor fakat iş çalmaya gelince durum değişir, dediğim gibi ben `tahta` müzik insanıyım, `tahta` müziğini severim (gülüşmeler) `tahta` çalgı çalan müzisyenleri severim, büyük orkestraları severim. Bakın işin şu kısmı var; fazla dağılırsanız “Dağılırsınız”. Her kulvarda müziğin dallarına ya da cazın türlerine dalarsanız samimiyetinizi yitirir ve dağılırsınız. Onu da çalayım, bunu da çalayım derseniz işin büyüsü kaçar samimiyeti inandırıcılığı kaybolur. Yaptığınız müziğin hatta her türlü işin arkasında inançla, şevkle ve zevkle çalışarak durursanız ve sizinle birlikte aynı bakış açısına sahip olan müzisyenlerle çalışırsanız sahnede güzel bir koku yayarsınız, bu koku tam kalbinizden gelir... Sahnede önce sizi, sonra seyirciyi sarar... Öbür türlü hiçbir müzik hiç bir iş beni açmaz...
Beni tebessüm ettiren müzikleri mutlaka dinlerim. Müzik benim için, dinleyici ile kavga etmemeli. Benimle kavga eden bir müziği ben neden dinleyeyim ki... Dinlerken hayal kurabileceğim müzik olmalı eğer müzik böyleyse dinlerim, değilse ben zaten yokum o müzikte. Akustik caz varsa ben çalarım yoksa elektroniğe karşı değilim ama sahnede kullanmıyorum, benim tarzım değil.
Erel Türkçü: Birlikte çalışmanın güzellikleri olduğu kadar, zorlukları da muhakkak vardır, hiç provalar sırasında müzikal anlaşmazlıklar yaşıyor musunuz?
Kerem Görsev: Bizde anlaşmazlık çıkmaz çünkü üçümüzde yengeç burcuyuz; Kağan, ben, Ferit duygusal ve uyumlu adamlarız.
Erel Türkçü: Oooo, ekipte bu günlerde doğum günü kutlamaları epey fazla sanırım.
Kerem Görsev: Evet öyle, benim geçti, 28 Haziran’dı. Kağan 19, Ferit 7 Temmuz. Hiç birimiz kavgacı burca sahip değiliz, birbirimize ve fikirlerimiz saygılıyız. Ferit’ten 21 yaş Kağan’dan ise 19 yaş büyüğüm ama onlara abilik yapıp baskı uygulamıyorum. Bizim grubumuzda demokrasi var. İnsan haklarına saygılı biriyim. Fikir özgürlüğü olmak zorunda bizde aksi halde paylaşım olmaz, paylaşım olmazsa müzikal anlamda paylaşım da olamaz, fikirlerimizin müziğimize geri dönüşümü olmaz. Biz de özgür düşünce ve paylaşım önceliklidir. Herkes fikriniz söylemekte serbesttir, hakaret edilmediği sürece birbirimize tüm fikirlerimizi iyi kötü paylaşabiliriz. Biz de herkes eşit paya sahip örneğin %33 Kağan, %33 Ferit , %34 ben.
(Biz şaşırırken en içten kahkahasını eşit paylaşmaya basıyor ve sonra ekliyor.)
Kerem Görsev: Bizde koalisyon yoktur onlar % 66 olamazlar birleşip beni susturamazlar ama ben %34 ile zaman zaman susturabiliyorum onları o kadar abiliğim var.
(Gülüşmelerimiz karşılıklı sürerken bu sefer dayanamayıp soruyorum...)
Erel Türkçü: Peki Kerem Bey, vokal piyanist ilişkisi çok önemlidir, yıldızı tutmak zorundadır, tek bir bakıştan anlaşmak zorundadır, ufak da olsa arada müzikal anlaşmazlıklar çıkıyor mu?
Kerem Görsev: Fatih benim çok eski arkadaşımdır. Son derece uyumlu bir insandır o da, bizde hiç sıkıntı olmaz, Fatih’e de sorun. Bir kere insana değer verir, saygı gösterirseniz düşmanınızla bile kavga etmezsiniz. Müzikte böyle, birbirinize saygılı olmak zorundasınızdır. Herkesin sahnede özgür alanları vardır, yani soloları o noktada ifade eder kendini. Kerem Görsev Trio diye bir megalomanlık yok Fatih`in de, Ferit`in de ve Kağan`ın da çalgılarını kullanma ve kendilerini ifade etme hakkı vardır. Bunlar olduktan sonra bizlerin arasında neden sorun olsun ki.
Harika bir konser, güzel ve yoğun bir söyleşi, nefis bir İzmir gecesinin ardından konuştuklarımızı düşünerek mutlulukla oradan ayrılıyoruz.
Buradan sevgili Kerem Görsev`e teşekkür ederek bir İzmir röportajını daha bitirelim.
(*) Tahta kelimesinden kasıt akustik enstrümanlar
Röportaj: Erel Türkçü ve Ceren Erdur
Fotoğraflar: Yasemin Seymenoğlu
Cazkolik.com / 11 Temmuz 2012, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.