Miroslav Vitous: Günümüz piyasa müzikleri tek boyutlu, adeta beyin yıkıyor

Miroslav Vitous: Günümüz piyasa müzikleri tek boyutlu, adeta beyin yıkıyor

Miroslav Vitous herhalde en çok, Miles Davis vesilesiyle tanışıp, Joe Zawinul ve Wayne Shorter ile birlikte 1971 yılında kurdukları ve caz fusion alanında çığır açan Weather Report grubu ile tanınır. Miles’ın Bitches Brew döneminden etkilenen Weather Report’un ilk dört albümü, toplu doğaçlamaları ile yeni müzikal alanlar keşfeder. Zawinul ve Shorter daha sonra grubu, Vitous’un deyimiyle “daha ticari” bir müzik yönüne doğru götürmeye başlayınca Çek asıllı sanatçı Miroslav Vitous, grupla yollarını ayırır.

 

2016 yılında çıkardığı “Music of Weather Report” albümünde efsane grubun şarkılarını yeniden yorumlayan sanatçı, 4 Mayıs akşamı Zorlu Performans Merkezi’nde bu albümünden parçalar çalacağı bir konserle hayranlarının karşısına çıkacak. Sanatçının grubunda, son iki albümünde birlikte çalıştığı caz dahisi olarak kabul edilen Aydın Esen de yer alıyor.

 

Cazkolik olarak konser öncesi Miroslav Vitous ile bir telefon görüşmesi yapma imkanı bulduk.

 

Nazlı Toprak

 


 

Bas`ın köleliğini kaldırdım

 

Nazlı Toprak: Müziği “müzisyenler arasındaki konuşma” olarak tanımlıyorsunuz. Siz caz müziğinde neyi değiştirdiniz?

 

Miroslav Vitous: Cazda ritim bölümleri olan bas ve davul birlikte ritmi sağlar. Caz gruplarının solocuları üflemelerden oluşur. Klasik anlamda caz kurulumu budur, değil mi? Yani, basın rolü “kölelik” gibidir, piyano armoniyi sağlarken, üflemeli çalgı sololar yapar. Benim müzikte yapıyor olduğum ve her zaman yaptığım, enstrümanların geleneksel rollerini bir kenara bırakarak karşılıklı etkileşim halinde çalmalarını sağlamak. Bascının ritm tutan enstrüman olmasından öte, doğrudan diyaloga katılmasını sağlamak. Bunu Weather Report’tan önce 1969’daki Infinite Search albümümde de bas çalma yöntemim ile yapmıştım. Toplu doğaçlamayı ön planda tutarak yola çıktık. Bu sayede ortaya çıkan karşılıklı etkileşim hali, solo ile eşlik arasındaki farkı ortadan kaldırdı. Bas’ın köleliğini kaldırdım.

 

Nazlı Toprak: Caz müziği dışında başka yoğun ilgi alanlarınız var mı?

 

Miroslav Vitous: Pek yok. Hayatımı hep müziğe adadım, uyuşturucu, alkol gibi negatif kısımlarına hiç girmeden benim yaşam biçimim hep müzikle içiçe oldu. Hayatımın sonuna dek de böyle olacak.

 

Nazlı Toprak: Art Farmer, Stan Getz, Clark Terry ile çalmak, müzik kariyerinizi nasıl etkiledi?

 

Miroslav Citous: Her birinin tek tek bana etkisini sayamam ama genel olarak müzik yapmayı, çalmayı, kendi yolumu zenginleştirmeyi öğrendim onlardan. Onlarla çalarken o zamanlarda basa biçilen “köle” rolünde bir aşamaya kadar olmamaya çalıştım.

 

Nazlı Toprak: Müzisyen olmaya nasıl karar verdiniz?

 

Miroslav Vitous: Babam müzisyendi. Benim de yeteneğim olduğunu farketti. Altı yaşındayken evde kâğıttan keman yapıp annemden de tel istediğimi görünce bana önce sembolik bir keman yaptık. Sonra da beni gerçek kemana başlattı. Ben kendim istedim esas olarak.

 

Nazlı Toprak: Yani hep içinizde müzik varmış.

 

Miroslav Vitous: Evet kesinlikle.

 

Nazlı Toprak: Sonra nasıl basa geçiş oldu?

 

Miroslav Vitous: Keman öğretmenim ölünce büyük üzüntü yaşadım. Onun üzerine okulda piyano derslerine başladım. Bu arada amcamın evinde bir bas vardı ve onlara gittiğimizde ben hep o bas ile vakit geçirirdim.

 

Nazlı Toprak: Kaç kişinin amcasının evinde bas vardır ki, siz şanslıymışsınız da.

 

Miroslav Vitous: Evet, amcam en sonunda bana “al bu bası evine götür” dedi ve böylece 13 yaşındayken bas ile olan birlikteliğim başladı. Piyano da halen çalarım.

 

 

Nazlı Toprak: Küçükken başarılı bir yüzücü olduğunuzu okumuştum. Yüzmek, disiplin olarak yaşamınızı, müzik hayatınızı nasıl etkiledi?

 

Miroslav Vitous: Antremanlarım çok sıkıydı. Milli takımdaydım. Hep en iyisi olmak zorundaydım. Günde 4 saat antremanım vardı. Sabahları 1 saat, öğlen 30-45 dakika, akşamları da 2-3 saat. Güçlü ve başarılı olmak için çok büyük irade ve istek taşırdım. Bu disiplini tüm hayatımda uyguladım. Amerika’ya ilk geldiğimde beni güçlü tutan da bu disiplin alışkanlığım oldu. Düzenli ve programlı çalışmalarım hep bu çok güçlü araç sayesindedir. Amerika’ya ilk geldiğimde çok gençtim, ertesi gün ne olacağını bilmiyordum, bu disiplinim olmasa, kendime olan inancım güçlü olmasa nasıl üstesinden gelirdim bilemiyorum.

 

Günümüz piyasa müzikleri tek boyutlu, adeta "beyin yıkıyor"

 

Nazlı Toprak: Avrupa’ya dönmeye nasıl karar verdiniz?

 

Miroslav Vitous: Zaten Avrupa’ya sürekli çalmak veya ziyaret için geliyordum, bu kısım değişmedi. Halen Avrupa’nın her tarafında çalıyorum. Fakat Amerika’da çok uzun süre yaşayınca buradaki köklerimi kaybetmeye başladığımı hissettim. Köklerime ihtiyaç duydum. Amerika’ya hiçbir zaman kendimi tam olarak bağlı hissetmedim. O nedenle geri döndüm.

 

Nazlı Toprak: Miles ile olan kısa döneminizi nasıl hatırlıyorsunuz?

 

Miroslav Vitous: Çok kısa bir dönem en müthiş ekiple beraber oldum. Miles bir konser için beni çağırdı 1967`de. Wayne Shorter, Tony Williams ve Herbie Hancock ile birlikte çaldım. Yaşadığım en müthiş müzik deneyimiydi. Ben de en iyi dönemlerimdeydim. Müzik piyasasında müzisyen değişimleri yüksek olur. Miles 25-30- 40 yıl boyunca meşalesiydi caz ateşinin. Modern caza her zaman yenilikler getirdi. O da cazda diyaloga önem verirdi ama benim anlattığım gibi değil, Weather Report’ta yaptığımız gibi doğrudan diyaloglu çalmazdı. O, daha çok cazın melodisi, yani müziğin kendi yapısı içinde diyalog kurardı. Bu diyalog alanında daha çok şey yapabilirdi isteseydi. Müthiş bir sanatçı idi ve sanırım bir müzisyenle doğrudan diyalog halinde çalmak istemedi ve pop dönemine geçti. Ama Miles muazzam bir caz ikonudur. En müthişlerden değil, kesinlikle cazın en müthiş ikonudur. Wayne ile de böyle tanışmış oldum.

 

Nazlı Toprak: Şimdiki döneminizde Miles ile çalmak nasıl olurdu?

 

Miroslav Vitous: Mümkün olmazdı, çünkü o pop müziğe yönelmişti, ben uzun yıllardır, yaklaşık 20 yıldır elektronik bas çalmıyorum. Bir bas ile doğrudan iletişim kurarak çalarmıydı, bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

 

Weather Report müziğinin ticari olmadan ne kadar estetik ve özgür olabileceğini duyulmasını amaçlıyorum

 

Nazlı Toprak: Peki, Weather Report’a gelecek olursak. O zamanlarınızı nasıl hatırlıyorsunuz?

 

Miroslav Vitous: İlk dönemlerimiz çok yaratıcı, çok iyiydi. Yepyeni bir müzik yaratmıştık. Caza yepyeni bir boyut getirdik. Bas’ın doğrudan iletişimde olması, toplu doğaçlamalar, soru cevap kısımları, o zamanlar için çok yaratıcı idi. Çok güzeldi. Fakat daha fazla ticari başarılar elde etmek için ritim kısmını dışarda tutmak istediler. Ben bu yolda ilerlemek istemedim.

 

Nazlı Toprak: Siz, Bas’ın cazdaki geleneksel rolünü değiştirdiniz.

 

Miroslav Vitous: Evet doğru.

 

Nazlı Toprak: Sizin ayrılmanızdan sonraki Weather Report dönemlerini nasıl değerlendirirsiniz?

 

Miroslav Vitous: Söylediğim gibi, ticari yönü tercih ettiler. Zawinul ve Shorter doğrudan iletişim ve soru cevap kısımlarına devam ettiler, ama bası, ritmi dahil etmeden. Zawinul daha fazla tanınmak, daha başarılı olmak, daha fazla para kazanmak istedi.

 

Nazlı Toprak: 2009`da, Weather Report’un ilk dönem çalışmalarının özgür ruhunu çağrıştıran yeni bir müzik albümünü “Remembering

 

Weather Report”`u yayınladınız. 2016 yılında da “Music of Weather Report” albümünde şarkılarınıza yeniden hayat veriyorsunuz. Ne anlatmak istediniz bu albümünüzde?

 

Miroslav Vitous: Weather Report müziğinin ticari olmadan nerelere gelebileceğinin duyulmasını amaçladım. Ticari olmadan, nasıl daha fazla estetik ve çok daha fazla özgür çalınabileceğini gösterdim. Amacım doğrudan iletişim ruhunu uyandırmak, enstrümanlar arasında doğrudan konuşma kavramını yeniden canlandırmak, geleneksel ritim bölümlerine biçilen “köle” rollerini atlamak ve dolayısıyla müziği tamamen özgürleştirmek istiyorum. Bu materyal ile, müzik ile neler yapılabileceğini göstemek istedim. Ve sanırım bunda da başarılı oldum.

 

Nazlı Toprak: Albümdeki parçaları neye göre seçtiniz?

 

Miroslav Vitous: İstediklerimi seçtim, denedik ve çok güzel oldu. Başardık.

 

Nazlı Toprak: Evet, biz de İstanbul’da canlı olarak dinlemeyi bekliyoruz. Albümde neden 2 davulcu olmasını tercih ettiniz?

Miroslav Vitous: Çok boyutlu bir ortam olmasını istedim. Müzikte daha fazla boyut olsun istedim. Tek davulcu bazen tek boyutlu çalıyor gibi gelir, ikinci davulcu başka bir tempoda çalar. Bu, müziğin özgürleşmesidir çünkü artık bir davulcunun zaman tutmasına ve herkesin tek bir boyuta bağlı kalmasına gerek kalmaz. Bu da çoklu boyutta güzel bir açılım yaratır. Aralarında serbest bir alan verir size. Bu yöntem, inanılmaz derecede çalıştı bizde. Bence müziğin geleceği de bu. Günümüz piyasa müzikleri tek boyutlu geliyor bana, “beyin yıkama” adeta. Ben müziğin hep çok boyutlu olmasını istedim.

 

Nazlı Toprak: Türkiye’ye ilk kez sanırım 1993’te Jan Garbarek’in projesi ile gelmiştiniz?

 

Miroslav Vitous: Evet, onunla 2 albümünde çalıştık, Atmos ve Star. Dolayısıyla turnelere katıldım.

 

Aydın Esen bence müthiş yeteneğiyle daha fazla tanınmayı hakediyor

 

Nazlı Toprak: Son 2 albümünüzde çalıştığınız Aydın Esen ile ilgili neler söylersiniz?

 

Miroslav Vitous: Son derece yetenekli bir sanatçı Aydın. Ne isterseniz sizinle her stilde çalabilir. Bence bu müthiş yeteneği ile daha fazla tanınmayı hakediyor.

 

Nazlı Toprak: Önümüzdeki hafta Zorlu Performans Merkezi’nde Türk müzikseverlerin karşısına çıkacaksınız. Onlara buradan ne söylemek istersiniz?

 

Miroslav Vitous: İyi müziği seven herkese buradan merhaba diyorum.

 

Nazlı Toprak: Teşekkür ederiz bizimle görüştüğünüz için, haftaya umarım konserinizde de görüşmek dileğiyle.

 

Nazlı Toprak

 

Cazkolik.com / 01 Mayıs 2018, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Nazlı Toprak

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.