Hayattayken dünya caz tarihine adını yazdırıp da Türkiye`de bu kadar iyi tanınan, sık sık gidip gelen ve çok sevilen, sadece caz çevresinde değil, iyi müzik dinleyen herkesin sevdiği az sayıda isim olmuştur. Elbette Dianne Reeves`den söz ediyoruz. Seksenlerden bu yana cazda bulunduğu yeri ve diva ünvanını bileğinin hakkıyla kazanan Reeves`den.
Caz devi trompetçi Clark Terry`nin desteğiyle söylemeye başlamışsa da yetmişlerin sonu ve seksenlerde başta pop olmak üzere, soul, RB hatta world müzikte sık sık şansını denedi (hâlâ söylüyor) ama kimliğini caz da buldu. Bu kimliğin tescillenmesini ise 1987`de Blue Note firmasıyla yaptığı plak anlaşmasına borçluyuz. Bir anlamda, müzik dünyasındaki yerini bu anlaşma sayesinde buldu.
Sinema perdesine yakışacak kadar güzel bir kadın olarak gençlik günlerinden itibaren kimliğini hep kişiliğinin sınırlarıyla kontrol altında tutan Reeves kuşağının diğer büyükleri mesela bir Dee Dee Bridgewater kadar delimsirek olmadığı gibi, Cassandra Wilson kadar mesafeli de değildi. Bunu anlamak için şarkılarını dinlemeden albüm kapaklarına bakmak dahi yeterli. İlk albümünden bu yana alımlı zarafetinden ödün vermeyen sanatçı olgunluk dönemine görünümünde büyük değişikliklerle, kişilik dalgalanmalarıyla gelmedi ama zarif gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmadı.
Renkler ve derinlikler arası vokal geçişleri Reeves`i rakipsız kılan yeteneklerinden biri
İlk albümünden bu yana `operatic contralto` renklerle bezeli sesini sınırsız `scat` yeteneğinin emrine vermekten kaçınmayan Reeves caz ya da başka türde şarkı söylese de bu özelliğinden ödün vermedi. Bunu anlamak için 1981 yılına, Palo Alto kayıtlarına kulak vermek yeterli. Henüz yirmilerin ortasındaki güçlü genç kadın müziği ve türleri kendi sınırlarının perspektifi içinde algılamayı seviyordu. Her ne kadar, mesela o albümden "Better Days"deki coşkunluğu kontrolsüz güç güç değildir sözünü haklı çıkarırcasına detone olmalara doymasa da 1987`de yayınladığı kendi adını taşıyan albümden itibaren bugün geldiği nokta `American Songbook` ve caz standartları dünyasının hayli ötesinde, Brazil müziğinden Afro-Karayip`lere uzanan büyük bir repertuvara dönüştü. Terri Lynee Carrington`la birlikte çalıştığı son albümü "Beautiful Life"da çemberi daha da genişletti ve Bob Marley`nin "Waiting in Vain", Marvin Gaye`in "I Want You", Fleetwood Mac`in "Dreams" gibi şarkılarıyla kariyerinin beşinci Gramy ödülünü kucaklamayı başardı.
Seksenlerde klavyeci Billy Childs`la yaptığı albümlerin altından çok sular akmıştı. Doksanlardan itibaren hem sesinin verdiği özgüven, hem Herbie Hancok, Stanley Clarke, Freddie Hubbard gibi caz devleriyle yaptığı çalışmalar Reeves`in bundan böyle pop ya da başka bir türde söylese dahi tarzını cazın penceresinden bakarak şekillendirdiği açıklığa kavuşmuştu.
İlginçtir, Reeves`in en `jazzy` yorumları belki de bir Hollywood filmine soundtrack olmaya kısmetti. 2005 yılında başrolünde George Clooney`nin oynadığı "Good Night and Good Luck" müzikleriyle cazseverlerin en derin duygularını esir alan sanatçı bir Grammy ödülü de bu müziklerle almıştı. Filmdeki müzikler her ne kadar kalın sigara dumanı örtüsü altındaki gece klüpleri dönem atmosferini başarıyla veriyorsa da seslendirdiği caz standartlarını pürüzsüz sert kadife tonlarla süslemeyi mükemmel başarmıştı. Bu müziklerin ardından iki gitarsit; Romero Lubambo ve Russell Malone ile Türkiye`de de izlediğimiz projesiyle her zaman yatkın ve söylemeyi sevdiği Brazil latin müzikler dinleyicinin kalbini çalmayı başarmıştı.
Dianne Reeves kırk yıl boyunca eşlik ettiği albümlerle kimselere nasip olmayan bir büyük ve ayrı kariyer inşa etti
Dianne Reeves`in kariyerinin dopdolu caz kısmını anlamak için kendi albümlerine bakmak yetmez, konuk olduğu albümlere bakmak en doğrusu. Ta 1975`de flütçü Hubert Laws`ın saksofoncu kardeşi Ronnie Laws ile başlayan yan kariyerde gerçekten çok büyük isimlerle çalıştı. Bu liste o kadar uzundur ki, söylemeye başladığı ilk yıllardan itibaren caz dünyasının genelinin fotoğrafını resmeder adeta. Bu dönemin ilk örnekleri arasında Lenny White`ın 1978 tarihli "Streamline" albümünde back-vokal yaptığı caz-rock fusion işler de var, 1981 tarihli yine fusion rüzgarından nasibini almış Stanley Turrentine gibi bir hardbop ustasının bugün hepimize komik gelecek ve resmen smooth jazz çaldığı "Tender Togetherness" de var.
Bu örnekler o kadar çok ve o kadar güzel ki, tüm bu işlerin arasında kendi albümlerine, turnelerine nasıl zaman ayırmış diye insan sormadan edemiyor. 18 nisan akşamı caz tarihinin adını büyükler ligine uzun zaman önce yazdırmış divası Dianne Reeves`i sahnede dinlerken onun geçmişinde 40 yılı aşan emsalsiz bir caz tarihi yattığını da unutmayın.
Cazkolik.com / 08 Nisan 2017, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.