GoGo Penguin: Müziğimizde caz var ama çok daha fazlası da var

GoGo Penguin: Müziğimizde caz var ama çok daha fazlası da var

İngiliz caz sahnesinin önde gelen grubu GoGo Penguin İstanbullu müzikseverin yakından tanıdığı ve sevdiği toplulukların başında geliyor. İkibinlerde isimleri Avrupa çapında duyulmaya başladığı anda Londra haricinde ilk ülke dışı konserini İstanbul'da veren grubun müziğinde İstanbul'un ayrı yeri var. Grubun müziğini yakından tanıyan arkadaşımız Zekeriya Şen, GoGo Penguin'in 15 Aralık Perşembe akşamı Zorlu PSM'de vereceği konser öncesi grupla oldukça kapsamlı bir söyleşi yaptı. Soruların kapsamı ve detaycılığı kadar grubun verdiği yanıtların tatmin ediciliği bir araya gelince grubun öncesi, bugünü ve yarınını anlayabileceğimiz bir içerik oluştu.

 

Cazkolik.com / 29 Kasım 2022, Salı

 


 

 

Her müzik türünde ilginç müzikler yapan gruplar ve sanatçılar var, ama onları aramak zorundasınız

 

 

Zekeriya Şen: Gogo Penguin, 'jazz' etiketi çatısı altında bir araya gelen ama müziğinde farklı türlerden katmanlar oluşturan bir grup. Şahsen müziğinizi böyle görüyorum. Müzik asla kaybolmaz, aksine, farklı bir evrene kılavuzluk eder. Bu belirtileri ilk olarak "v2.0" albümünüzde yakaladım sonra diğer albümler geldi. Sizce bu yorum müziğinize dair adil bir değerlendirme olur mu?

 

GoGo Penguin: Sanırım olur, evet. Müziğimize farklı stilleri katmak her zaman ilgimizi çekmiştir. Biz bu grubu hiçbir zaman gerçek bir caz triosu olarak görmedik, çünkü, insanların caz triolarından beklediği belli bir gelenek ve parametreler var. Müziğimizde elbette caz unsurları var ama başka pek çok etki de mevcut. Bence, yıllar içinde bu farklı etkilerin çoğunu içeren kendimize ait bir dünya yarattık. Bu, biraz da ilgi alanlarımızın bizi götürdüğü yere gitmekten korkmamak ve kendimize karşı dürüst olmakla ilgiliydi.

 

Zekeriya Şen: Şu an müziğinizin güncel cazın ötesinde olduğunu düşünüyorum, caz kulvarında virajın ötesine geçtiniz ama bence bu kavisi kendi imkanlarınızla yarattınız! Kabul eder misiniz?

 

GoGo Penguin: Bir viraj aldığımızı duymak güzel ama cazın içindeki yerimizi pek düşünmedik doğrusu. Bizi ilgilendiren şeyleri takip etmekten, bizi hareketlendiren veya ilham veren müzikler yapmaktan hep mutlu olduk. Sanırım, diğer insanlar müziğimizi sevdiği ve çoğu zaman bizim gibi hissettiği için şanslıyız.

 

 

 

"İlham vardır, ama sizi çalışırken bulması gerekir"

 

 

Zekeriya Şen: Müziğiniz benim için kontrol edilemez bir özgürlük. Ezgilerin doğru ve aynı zamanda beklenmedik sekanslarda olması insanı mest ediyor. Yaratıcılık süreci nasıl gidiyor, müziğinize böyle bir yansıma olması için hangi müzikten, edebiyattan ya da filmden besleniyorsunuz?

 

GoGo Penguin: Bize ilham veren birçok farklı şeyle ilgileniyoruz. Açıkçası, pek çok farklı müziği birlikte paylaşıyor ve dinliyoruz ama aynı zamanda kitaplardan, filmlerden, sanattan ve fotoğraftan da bahsediyoruz. Bir grupta birlikte çok zaman geçirdiğinizde, kontrol ettiğiniz şeylerle birbirinizi etkileme eğilimindesiniz. Bazen bir alıntıdan veya tarif etmesi oldukça soyut olan bir kavramdan bahsedebiliriz ama bunu kendi müzik dünyamızla ilişkilendiririz. Daha yakın zamanda yaratıcı sürecimiz daha işbirlikçi hale geldi, bu nedenle, yeni bir müzik yaratırken birbirini beslemek için bu fikirlere ve ortak etkilere ihtiyacınız oluyor. Son yıllarda neredeyse mantra haline gelen bir Picasso sözü var; "İlham vardır ama sizi çalışırken bulması gerekir".

 

 

 

Yeni olasılıklar yaratan modüler sentezleyicilerle çalışıyoruz

 

 

Zekeriya Şen: Müzikleri birlikte mi yazıyorsunuz yoksa fikirler geliyor ayrı sonra oradan mı yürüyorsunuz?

 

GoGo Penguin: İkisi de. Bazı fikirler daha provaya giderken çok iyi şekillenmiş oluyor, bazılarıysa bir bas hattı, bir melodi veya bir döngü gibi çok kısa fikirler şeklinde oluyor. Sonra beraber üzerinde çalışıyoruz. Bazı fikirlerin bitmiş parçaya dönüşmesi uzun zaman alıyor ve hemen ardından hızlı ve içgüdüsel olarak bir araya geldiği durumlar da oluyor. Yeni bir albüm kaydettik ve süreç geçmişte olduğundan çok farklıydı. Ben ve Chris bir sonraki kayıt için sentezleyicilerle daha fazla ilgilenmeye başladık ama özellikle Chris ses açısından yeni olasılıklar yaratan modüler sentezleyicilerle çalışıyor. Bunun, genelde yaratıcı süreci özgürleştirirken aynı zamanda eğlenceli olduğunu gördük.

 

Zekeriya Şen: Peki, pandemi sürecinde neler oldu? Gogo Penguin neler yaptı?

 

GoGo Penguin: Başlangıçta evdeydik, bir bakıma zorunlu ara vermek güzel bile geldi, hatta, bunca yıldır ne kadar sıkı çalıştığımızı fark ettik ve bence grup olarak önceliklerimizi yeniden değerlendirmek için bize zaman tanıdı. Ancak, son albümümüz "GoGo Penguin"i 2020'de yayınlamak ve ardından turneye çıkmadan evde kalmak zor gelmeye başladı. Covid yüzünden verdiğimiz ara çok uzadı, bazı zor kişisel sıkıntılar da oldu ama nihayet 2021'in sonlarına doğru son EP'miz "Between Two Waves"in müziklerini yazmak için yeniden bir araya gelmek güzeldi ve doğrusu bize gelecek için yenilenmiş bir iyimserlik duygusu aşıladı.

 

 

 

"Between Two Waves" albümü bir sonraki seviyenin ilk adımı mı?

 

 

Zekeriya Şen: "In Between Two Waves" albümünde daha ince bir yolculukta salındığınızı hissediyorum. Bunun nedeni Gogo Penguin'in anlaşmak için yeni bir sınır arayışı mı yoksa buna bir sonraki seviye, belki de, olgunluğa giden adımlar diyebilir miyiz?

 

GoGo Penguin: "In Between Two Waves" bizim için kesinlikle yeni bir bölümün başlangıcı oldu. Her ne olursa olsun, bu durumu bir sonraki seviyeye atılan ilk adımlar olarak düşünmeyi seviyoruz. Bahsettiğim gibi, sentezleyicilerle daha fazla ilgilenmeye başlıyoruz, ancak, aynı zamanda birlikte çalışmanın ve diğer bazı etkileri müziğe dahil etmenin yeni bir yoluyla da ilgileniyoruz. En önemlisi, biraz eğlenmek istedik ve bence bu kayıtta gerçek bir sıcaklık var. Albümün adı bile EP'nin grup için eski ile yeni arasında bir yerde olduğu fikrini ima ediyor. Belki de bir olgunluğu vardır. Bunu neredeyse 10 yıldır yapıyoruz, bu yüzden, belki de kim olduğumuz ve ne söylemek istediğimiz konusunda artık daha rahatız.

 

 

Farklı sanatçıların remiksler yaparak müziğimize yaratıcı yaklaşımları büyüleyici geliyor

 

 

Zekeriya Şen: Gogo Penguin'i ilk dinlediğimde kendi kendime dedim ki, 'bu adamlar biraz Portico Quartet'e benziyor ama bakış açıları farklı'. Ve sonra siz "GGP/RMX" ve tabii ki harika "Don't Go" işbirliklerini ürettiniz. Bu albümün nasıl ortaya çıktığını, neyi amaçladığınızı ve misyonunuzun ne olduğunu anlatır mısınız?

 

GoGo Penguin: Parçalarımızın remiksleriyle her zaman ilgilendik. Bu, elektronik müzik ve dans kültüründen çıkan bir şey ve diğer sanatçıların bizim materyalimize nasıl farklı ve yaratıcı bir şekilde yaklaşabildiklerini görmek bize büyüleyici geliyor. "Man Made Object" albümümüzde bonus parçalar olarak birkaç remiks yapmıştık ancak hep tam bir remiks albümü sipariş etmek istemiştik. Karantina başlayınca sevip saydığımız bazı sanatçılara son albümümüz "GoGo Penguin"in remikslerini yapıp yapamayacaklarını sormak için uygun bir zaman olduğunu düşündük. Neyse ki çoğu evet dedi ve Blue Note firması da projenin arkasında olmaktan mutlu oldu. Bu albümle inanılmaz gurur duyuyoruz ve Portico Quartet'in 'Don't Go' remiksinden de gerçekten memnunuz. Son birkaç yılda onlarla birkaç kez aynı sahneyi paylaştık, en son Ekim ayında Paris'te Olympia Hall'de beraberdik. Harika bir canlı grup ve "GGP/RMX"te yer almaları bizi çok mutlu etti.

 

 

 

Müziğimizde caz var ama çok daha fazlası var

 

 

Zekeriya Şen: İnsanlar yıllardır cazın öldüğünü söylüyor, bu bana çok saçma geliyor ama, öldü mü? Ne dersin?

 

GoGo Penguin: Sorun şu ki, caz, Jelly Roll Morton'dan Spyro Gyra ve The Comet is Coming'e kadar her şeyi kapsayan çok geniş bir terim. Neredeyse her yönden çok farklı ama yine de caz şemsiyesi altında kalan gruplar. Bu yüzden, özellikle yararlı bir terim değil. Müziğimizde biraz caz etkileri, biraz doğaçlama var ama bunun yanında çok daha fazlası var. Enstrümantal ve doğaçlama unsuru olan herhangi bir müziğin doğal olarak caz diye kategorize edildiğini düşünüyorum. Caz sahnesinin dışında olmak istediğimizden değil ama bazı insanlar için kafa karıştırıcı olduğunu düşünüyorum. Şimdi İngiltere caz sahnesinde, özellikle de Londra'dan çıkan müzikte bir spot ışığı parlıyor gibi görünüyor. Cazın ölü olmasına gelince, bence her müzik türünde her zaman o sahnede ilginç müzikler yapan gruplar ve sanatçılar vardır, ama onu aramak zorundasınız.

 

 

Müziğin geleceği nerede?

 

 

Zekeriya Şen: Müziğin geleceğini nerede görüyorsunuz?

 

GoGo Penguin: Tahmin etmek çok zor. Çok iyi genç müzisyenler var ama ne istediklerini bilmeleri onlar için önemli. Bence, genç bir müzisyen olarak karşılaştığınız en büyük zorluk, ne olmak, ne tür müzik yapmak ve ne söylemek istediğinizi bulmak olmalı. Diğer insanlar gibi çalmayı öğrenmek için çok zaman harcıyorsunuz ki bu bir yere kadar gerekli ama bir noktada kim olduğunuzu ve müzikte üstlenebileceğiniz rolü bulmanız gerekiyor. Bizim için en önemli şey ise aynı fikirde olan müzisyenleri bulmak ve hep birlikte inandığımız ve parçası olmaktan heyecan duyduğumuz bir ses sentezi yaratmaktı. Sadece bir kişi olarak değil, grup olarak. Bence genç müzisyenler korku, endişe ve sanatsal kısıtlamalar olmadan kendileri olabilecekleri bir yol bulabilirlerse, o zaman geleceğin emin ellerde olduğunu düşünürüm.

 

 

Dünyanın her yerinde dinleyiciler hep hevesli

 

 

Zekeriya Şen: Avrupalı caz dinleyicisini Amerika'ya kıyasla nasıl buluyorsunuz?

 

GoGo Penguin: Dünyanın dört bir yanında seyahat edip farklı kitleleri deneyimleyecek kadar şanslıyız. Belki ABD'deki konserlerde biraz daha sesli oluyor ama bazen de bir şeyleri duyurmak için yüksek sesle haykırmaya hazırlar, ki bunu hiç umursamıyoruz, ancak, adil olmak gerekirse, bununla bazen İngiltere ve Fransa'da da karşılaşıyoruz. Hem Avrupa'da hem Amerika'da çalmayı seviyoruz. Seyirciler genellikle dünyanın neresinde çalarsak çalalım ne çaldığımız konusunda çok hevesliler. Bu, çok müteşekkir olduğumuz bir şey ve hiçbirini hafife almıyoruz.

 

 

GoGo Penguin isminden pişmanlar mı?

 

 

Zekeriya Şen: Gogo Penguin ismini çok seviyorum ve hayır, merak etmeyin bu ismin nereden geldiğini sormayacağım. Bilmek istediğim şey, bunca yıldan sonra bu isimden memnun musunuz veya bir şekilde pişmanlık duyuyor musunuz? Ve sadece sizi kızdırmak için, isim olarak ikinci seçeneğiniz ne olurdu?

 

GoGo Penguin: (Gülerek) pişmanlık yok. İsmimizi seviyoruz. Uzun zaman önce hızlı alınmış bir karardı ama şimdi kim olduğumuzu temsil ediyor. Doğru hissettiriyor. Bazı insanlar isim hakkında sanki çocukçaymış ve harika değilmiş gibi konuşuyor ama bence bunun önemi yok. Garip bir istisna dışında çoğu grup adı pek de iyi değildir, ancak, grup gelişir ve zamanla isim farklı bir anlam kazanır. Bizim için The Chris Illingworth Trio ya da her neyse, bizi bir grup olarak temsil eden bir şeye sahip olmak önemliydi. Grup bir kolektif ve sadece bir kişiden ibaret değil. Bir grupta olmanın güzelliği bu. Herkes kendinden daha büyük bir şey yapmak için bir araya gelir. Alternatif bir isme gelince... emin değilim... GoGo Pangolin olabilir mi?

 

 

Yolculuğun yeni aşamalarında yeni şirketler

 

 

Zekeriya Şen: Gondwana, Blue Note ve şimdi de XXIM Records, bu yolculuk nasıl geçti?

 

GoGo Penguin: Şu ana kadar harika geçti. Gondwana Records en başta bize platform sağladı. Kim olduğumuzu henüz kimsenin bilmediği bir zamanda müziğimize inandıklarını gösterdiler ve karşılığında "v2.0" albümü Mercury adaylığının ardından şirketin konumlanmasına gerçekten yardımcı oldu. Bize bu sıçrama tahtasını verdiği için Gondwana'ya her zaman minnettar olacağız. Blue Note ise bir rüyanın gerçekleşmesiydi. O zamanlar, bulunduğumuz yer için mükemmel hissettirdi ve plâk şirketi sayesinde dünya çapında dinleyicilerin dikkatini çektik. Blue Note ile 3 albüm, 3 EP ve bir remix'den sonra ilgi alanlarımızın değişmeye başladığını hissettik. XXIM Records ile konuştuktan sonra, onların vizyonlarının bizimle örtüştüğünü hissettik ve yeni albümü gelecek yıl XXIM Records'tan çıkaracağımız için heyecanlıyız.

 

Zekeriya Şen: "Erased By Sunlight" yeni dönemden mi?

 

GoGo Penguin: Evet, öyle düşünüyorum. Bu parça, bir sonraki albüm için kaydettiğimiz parçalardan biri. Albüme koymayı düşündük ama tek başına da harika bir parça olduğunu düşünerek 45’lik olarak yayınlamaya karar verdik. Yeni albümdeki diğer bazı parçalarla karşılaştırıldığında hâlâ bazı eski materyallerin tarzına dayanıyor, ancak bunun hâlâ bir adım olduğunu düşünüyoruz.

 

 

 

"World Music" hakkında ne düşünüyorlar?

 

 

Zekeriya Şen: Genel olarak 'World Music' ile ilgili duygularınız nelerdir? Gelecekte herhangi bir işbirliği görebilir miyiz?

 

GoGo Penguin: Bence bu kadar çok inanılmaz müzik ve kültür tarzını 'World Music' gibi geniş bir terime sığdırmak haksızlık ama ne yazık ki çoğu zaman bu şekilde görülüyor. Zaten, birçok farklı tarzdan etkileniyoruz. Muhtemelen müzik okurken 'öğrendiğim en iyi şey' diyebileceğim Hindustani klasik müziği okudum. Son albümde de Afrika sazından etkilenen 'Kora' adlı bir parçamız var. Her zaman birçok müzik türünden ilham alıyoruz ama tabii ki hala bilmediğimiz çok fazla şey ve çok fazla müzik tarzı var. İşbirliği konusuna gelince, gelecekte bir çok şeye her zaman açığız ama şu ana kadar sadece üçümüz yapabilecek çok şey olduğunu hissettik ama tabi gelecekte neler olacağını kim bilebilir.

 

 

Ülke dışı ilk konserimizi İstanbul'da verdik

 

 

Zekeriya Şen: İstanbul'daki ilk konserinizde ordaydım, sanırım v2.0'ın yayınlanmasından hemen sonraydı ve sizi İstanbul'da görünce şok oldum çünkü o zamanlar bir patlama yaşıyordunuz ve bu seviyedeki gruplar genellikle İstanbul tarzıdır. Neden bu kadar erken buradaydınız? Ve şunu da ekleyebilirim, sık gelmeye devam ettiniz, İstanbul hakkında bir fikriniz var mı?

 

GoGo Penguin: İngiltere dışında ilk canlı çaldığımız yer İstanbul oldu. İstanbul'da ilk çaldığımızda v2.0 daha çıkmamıştı. O albümü kaydettikten sonra kayıt stüdyosundan doğruca havaalanına gittik ve İstanbul'a uçtuk. Sanırım şimdiye kadar İstanbul'da beş kez çaldık. İstanbul, İngiltere dışında canlı çaldığımız ilk yer olduğu için kalbimizde her zaman özel bir yere sahip olacak. O zamanlar İstanbul'da yaşayan Manchester’lı bir arkadaşım vardı, konserlerden sonra dışarı çıkıp şehri gezerek güzel günler geçirdik. Yemek-içmek için harika yerler var ve İstanbul'da hep iyi vakit geçirdik.

 

Zekeriya Şen: Diskografinize dönüp bakınca, özellikle GGP için en karmaşık parça hangisi?

 

GoGo Penguin: Bence her parça, her enstrüman için farklı zorluklar sunuyor. “A Humdrum Star” zamanlarında karmaşık, iç içe geçmiş parçalar yazmakla daha fazla ilgilendiğimizi düşünüyorum. Özellikle bas ve piyano bölümleri arasında. "Window" ve "Reactor" gibi parçalarda, tek bir genel ses oluşturmak için bas ve piyanonun nasıl birlikte girip çıkabileceğiyle daha çok ilgilenmeye başladık. "Man Made Object"ten "Smarra", bas hattının bir parçası olarak çok sayıda hayalet nota içeren amansız sürüş düzeni nedeniyle basta büyük zorluk çıkardı. O zamanlar bu oldukça sıra dışı bir şeydi. Bununla birlikte, genel olarak bunun muhtemelen bir CD atlama ve aksaklığın etkisini kopyaladığımız "One Percent"in sonu olduğunu düşünüyorum. Bu, çalışmamız için biraz zaman aldı.

 

 

Yaylı tamburu beğeniyorum

 

 

Zekeriya Şen: Türk müziğinden hoşlanıyor musunuz?

 

GoGo Penguin: Keşke Türk müziğini daha fazla bildiğimi söyleyebilseydim. Bu araştırmam gereken bir şey. Özellikle yaylı tambur gibi duyduğum bazı geleneksel Türk enstrümanlarını gerçekten beğeniyorum ama Türk müziği hakkında daha çok şey bilmem gerekiyor. Her tavsiye çok makbule geçer.

 

Zekeriya Şen: Size İstanbul'da harika bir konser diliyorum. Zaman ayırdığınız için teşekkürler!

 

Zekeriya Şen

 

Cazkolik.com / 28 Kasım 2022, Pazartesi

 


 

 

 

GoGo Penguin: "We do have some jazz influences and some improvisation in our music but there’s a whole lot more besides"

 

 

Zekeriya Şen: Gogo Penguin is a musical layered group of various genres coming together under the roof of the etiquette of jazz. That’s how I see your music. The music is never lost, on the contrary, it’s a guide to a different universe. I first grabbed this glimpse with v2.0 and it showered with the following siblings. Is that a fair assessment?

 

GoGo Penguin: I think so, yeah. We’ve always been interested in incorporating different styles within our music. We’ve never really thought of it as a jazz trio because there are certain traditions and parameters that people expect of a jazz trio. Of course, there are elements in our music that come from jazz but there are many other influences too. I think that over the years, we’ve created our own world that encompasses many of these different influences. It’s just about being true to ourselves and not being afraid of following where our interest takes us within the music.

 

Zekeriya Şen: I feel like you guys are ahead of the valid jazz movement at this moment, ahead of the curve, but I feel like you by your own means are making a curve! Would you agree?

 

GoGo Penguin: It’s nice to hear that we’re making a curve, but we haven’t really thought about the jazz scene and our place within it too much. We’ve always been happy to follow the things that interest us and try to make music that moves us or inspires us in some way. I guess that we’re lucky that other people like our music and often feel the same way as we do when we’re creating it.

 

Zekeriya Şen: Your music for me is freedom in an uncontrollable manner. The slapping of the tunes at the correct and also unexpected sequences leaves one mesmerised. How is the creativity process, what music or literature or film you feed on to have such a reflection on your music?

 

GoGo Penguin: We’re interested in many different things that inspire us. Obviously, we share and listen to a lot of different music together but we’re also often talking about books, films, art, and photography. When you spend a lot of time together in a band, you tend to influence each other with things that you’re checking out. Sometimes we can talk about a quote or a concept that’s quite abstract to describe but we can relate it to our musical world. More recently, a lot of our creative process has become much more collaborative, so you need these ideas to feed each other and mutual influences to draw upon when creating new music. There’s a Picasso quote that’s almost become a bit of a mantra in recent years “Inspiration exists, but it has to find you working”.

 

Zekeriya Şen: Do you guys write together or bring separate ideas and move on from there?

 

GoGo Penguin: It’s both. Some ideas are already very well formed when they’re brought to the rehearsal room, and some are just very short ideas like a bassline, a melody, or a loop. Then we work on it together. Some ideas take a long time to become a full track and then there are some instances where it comes together very quickly and instinctively. We’ve just recorded a new album and the process was quite different to in the past. Me and Chris have both been getting more interested in synthesisers for the next record but Chris, especially, has been working with modular synthesisers which has really opened a lot of new possibilities in terms of sound. We’ve found that this has been quite freeing to our creative process in general and it’s also been a lot of fun.

 

Zekeriya Şen: So, what happened during the pandemic? What was Gogo Penguin up to?

 

GoGo Penguin: At the beginning we were in lockdown and so we stayed at home like everybody else. In a way it was nice to have an enforced break. It made us realise how hard we’d been working for so many years and I think it gave us time to reassess our priorities as a group. However, it was difficult to release our last album ‘GoGo Penguin’ in 2020 and then just stay at home without touring any of the music. During Covid times, we had quite a long break because there was some difficult personal stuff that happened but it was nice to finally get back together towards the end of 2021 to write the music for our latest EP ‘Between Two Waves’. This gave us a renewed sense of optimism for the future.

 

Zekeriya Şen: In Between Two Waves I feel you are swaying in a more refine journey. Is that because Gogo Penguin is looking for a new frontier to concur or can we call this the first steps into the next level, maybe maturity?

 

GoGo Penguin: Between Two Waves definitely marked the beginning of a new chapter for us. We like to think of it as the first steps into the next level, whatever that may be. As I mentioned, we’re becoming more interested in synthesisers, but we’re also interested in a new way of working together and incorporating some other influences into the music. Most importantly, we wanted to have some fun and I think there’s some real warmth to that record. Even the title alludes to the idea that the EP is somewhere between the old chapter and a new chapter for the band. Perhaps there’s a maturity to it. We’ve been doing this for almost 10 years now so perhaps we’re more comfortable with who we are and what we want to say.

 

Zekeriya Şen: The first moment I heard Gogo Penguin I said to myself, these guys are somewhat similar but on a different perspective to Portico Quartet. And then you guys came up with GGP/RMX and of course the fantastic collaboration of Don’t Go. Can you elaborate how this album came up, what you aimed to achieve and what was the mission.

 

GoGo Penguin: We’ve always been interested in remixes of our tracks. It’s something that comes out of electronic music and dance culture, and we find it fascinating to see how other artists can be creative in a different way with our material. We had a few remixes done as bonus tracks on our album ‘Man Made Object’, but we’d always wanted to commission a full album of remixes. When the lockdown happened, we thought it would be a good time to ask some of the artists that we like and respect if they’d be up for doing some remixes of our last album ‘GoGo Penguin’. Fortunately, many of them said yes and Blue Note were also happy to get behind the project. We’re incredibly proud of that album and we’re really happy with Portico Quartet’s remix of ‘Don’t Go’. We’ve played a few shows with them over the last few years, most recently for our headline show at Olympia Hall in Paris back in October. They're a great live band and we were happy that they featured on GGP/RMX.

 

Zekeriya Şen: People have been claiming that jazz is dead for decades, which is ridiculous but was it dead? What would you say?

 

GoGo Penguin: The problem is that jazz is such a broad term which encompasses everything from Jelly Roll Morton to Spyro Gyra to The Comet is Coming. Bands that are hugely different in almost every way but still fall under the umbrella of jazz. That’s why it’s not a particularly helpful term. We do have some jazz influences and some improvisation in our music but there’s a whole lot more besides. I think that any music that is instrumental and has an element of improvisation just naturally gets categorised as being jazz. It’s not that we’re wanting to be outside of the jazz scene, but I do think it’s confusing for some people. Now there seems to be a spotlight shining on the UK jazz scene, particularly the music that is coming out of London. As for jazz being dead, I think that with every genre of music, there are always bands and artists making interesting music within that scene, but you have to search for it.

 

Zekeriya Şen: Where do you see the music’s future?

 

GoGo Penguin: It’s difficult for us to predict. There are a lot of very good young musicians but it’s important for them to know what they want. I think the biggest challenge you have as a young musician is to figure out what you want to be, what kind of music you want to make and what you want to say. You spend a lot of time learning how to play like other people, which is necessary to an extent but at some point, you need to figure out who you are and the part you can play in the music. The most important thing for us was to find like-minded musicians and create a sound together that we all believed in and were excited to be a part of. Not just about one person but the whole band. I think if young musicians can find their path, where they can be themselves without fear, anxiety, and artistic constraints then I think the future is in good hands.

 

Zekeriya Şen: What is your opinion of the jazz audiences in Europe compared to States?

 

GoGo Penguin: We’re lucky enough to be able to travel and experience different audiences around the world. Perhaps in the states they’re a little more vocal in the gigs and are sometimes more ready to shout things out, which we don’t mind at all, but we also sometimes get that in the UK and France though to be fair. We love playing in both Europe and the States. Overall, the audiences are generally very enthusiastic about what we’re doing wherever in the world we play. This is something that we're hugely thankful for and we don’t take any of it for granted.

 

Zekeriya Şen: I love your name Gogo Penguin, and no I am not going to ask how the name came about. What I would love to know is, after all these years are you happy with the name or in any way have any regrets? And just to tease you guys, what would have been your second option as a name?

 

GoGo Penguin: Haha, no regrets. We like the name. It was a quick decision a long time ago, but it’s just come to represent who we are. It feels right. Some people talk about the name as if it’s childish and not great, but I don’t think that matters. Most band names, with the odd exception, aren’t very good when you think about them, but the band grows into it, and it takes on a different meaning over time. For us it was important to have something that represented us as being a band, rather than The Chris Illingworth Trio or whatever. The band is a collective and not just about one person. That’s the beauty of being in a band. Everyone pulls together to make something bigger than the sum of its parts. As for an alternative name…not sure… GoGo Pangolin perhaps?

 

Zekeriya Şen: Gondwana, Blue Note and now XXIM Records, how has this journey been so far?

 

GoGo Penguin: The journey has been great so far. Gondwana Records gave us a platform right at the very beginning. They showed belief in the music right when nobody knew who we were and in turn v2.0 really helped put the label on the map after the Mercury Prize nomination. We’ll always be grateful to Gondwana for giving us that springboard. Blue Note was a dream come true. At the time it felt perfect for where we were at that moment and the profile of the label brought us to the attention of audiences worldwide. After 3 albums, 3 EPs and a remix album with Blue Note, we started to feel that our interests were changing. After we spoke to XXIM Records we felt like their ethos and vision matched ours and we’re excited to release the new album next year on XXIM Records.

 

Zekeriya Şen: Erased By Sunlight, new era?

 

GoGo Penguin: Yes, I think so. That track comes from the batch of tunes that we recorded for the next album. We did consider putting it on the album, but we decided that it was a great stand-alone track, so we decided to release it as a single. It’s still rooted in the style of some of our older material compared to some of the other tracks on the new album but we think it’s still a step forward.

 

Zekeriya Şen: Generally speaking, what are your feelings with regard to world music? Can we see any collaborations ever in the future?

 

GoGo Penguin: I think that it’s unfair to put so many incredible styles of music and culture into such a broad term as ‘World Music’ but unfortunately that’s the way that it’s often viewed. We take influence from many different styles already. When I was at music college, I studied Hindustani classical music which was probably the best thing I learnt about whilst I was there. We also have a track on the last album called ‘Kora’ which takes influence from the African instrument. We’re always inspired by many types of music but of course, there’s still a lot of things and many styles of music that we don’t know about. As for collaborations, we’re always open to things in the future. It’s just that so far, we’ve felt that there’s a lot that we can do with just the three of us but who knows what may happen in the future.

 

Zekeriya Şen: I was in your first concert in Istanbul, I think it was just after the release of v2.0 and I was shocked to see you guys here because you were booming at that time and usually such groups on that level has İstanbul way down the line or never at all. How come you were here so early? And I might add you guys kept on coming quite frequently, any thoughts on Istanbul?

 

GoGo Penguin: Istanbul was the first place that we played live outside of the UK. When we first played in Istanbul, v2.0 hadn’t been released. We drove straight from the recording studio to the airport after recording that album and flew to Istanbul. I think we’ve played in Istanbul five times so far. Istanbul will always hold a special place in our hearts because it was the first place we played live outside of the UK. At the time, I had a friend from Manchester who lived there so we had some good times after the concerts going out and seeing the city. There are some great places to eat and drink and we’ve always had a good time in the city.

 

Zekeriya Şen: Looking back at your discography which track in particular is the most intricate for GGP?

 

GoGo Penguin: I think each track presents different challenges for each instrument. Around the time of  A Humdrum Star, I think we were very interested in writing intricate, interlocking parts. Particularly between the bass and piano parts. On tracks like ‘Window’ and ‘Reactor’ we became more interested in how the bass and piano could weave in and out together to create one overall sound. ‘Smarra’ from Man Made Object presented a huge challenge on the bass because of the relentless driving pattern incorporating lots of ghost notes as part of the bass line. That was quite an unusual thing to do at the time. However, I think overall it’s probably the ending of One Percent, where we replicated the effect of a CD skipping and glitching. That took us quite a bit of time to work out.

 

Zekeriya Şen: Do you guys have any likes on Turkish music?

 

GoGo Penguin: I wish I could say that I knew more Turkish music. It’s something I need to investigate. I do really like some of the traditional Turkish instruments that I’ve heard such as the Yayli Tambur in particular, but I need to know more about Turkish music. Any recommendations would be greatly appreciated.

 

Zekeriya Şen: I wish you a fantastic show in Istanbul. Thank you for the time!

 

Zekeriya Şen

 

Cazkolik.com / November 29, 2022

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Zekeriya Şen

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.