Bilge Günaydın: "Son dönem, cazın bana göre en zengin hali olan big band müziğine ilgim arttı"

Bilge Günaydın: "Son dönem, cazın bana göre en zengin hali olan big band müziğine ilgim arttı"

Bilge Günaydın'ın konseri 8 Ekim akşamı Akbank Sanat'ta

 

 

Sevgili Bilge Günaydın ile pandemiden önce tanışmıştım. Genç bir caz piyanisti olarak ne istediğini bilen, açık ve idealist biri olarak görmüştüm. Nitekim zaman beni haklı çıkardı. Tanışmamızın ardından üst üste iki albüm yayınladı. Atacağı adımları baştan planladığı belli idi. İki albümün ardından soluğu Amerika'da aldı. Yeni dünya, yeni heyecanlar, idealler ve projeler. Bilge Günaydın şu sıralar İstanbul'da ve 34. Akbank Caz Festivali'nde konseri olacak. Mutlaka izleminizi tavsiye ederim. Bu konseri fırsat bilerek Bilge ile bir söyleşi yapmak istedim, beni kırmadı ve aşağıdaki sohbet ortaya çıktı.

 

Feridun Ertaşkan

 


 

 

 

 

Bilge Günaydın: "Yıllar içerisinde geçmişim, köklerim ve bu günüm arasında müziğimle nasıl bir bağ kuracağım konusunda iyi bir denge sağladığımı düşünüyorum."

 

 

Feridun Ertaşkan: Daydreams (2020) ve Sketches of Green (2022). O dönem her iki albüm için oldukça hazırlıklı ve istekli görünüyordun, muhtemelen bu güçlü fikri ve duygusal arka plan hazırlığın sayesinde kısa sayılabilecek aralarla albümleri yayınladın üstelik pandemi dönemiydi. Seninle bu albümler hakkında fazla konuşma imkanı bulamadık, biraz geriye gidip bu iki albümü bize değerlendirebilir misin?

 

Bilge Günaydın: Daydreams, hem beste hem de prodüksiyon aşamasında çok titizlikle yaklaştığım bir albüm oldu ve bir ilk albüm olarak benim için çok özel. Albüm, Tamer Temel ve Serhan Erkol’un çaldığı iki saksofon ve Kağan Yıldız, Apostolos Sideris ve Berke Özgümüş’ün yer aldığı ritm grubundan oluşan bir kenteti odak alan müziklerimi içeriyor. Aynı zamanda Esra Kayıkçı’nın ve Cenk Erdoğan’ın bu ekibe konuk olduğu müzikler var bu albümde. Görece kalabalık bir ekipten oluşuyor aslında ve albüm yayımlanmasının ardından çok da güzel tepkiler aldı. Sketches of Green albümü ise biraz daha farklı bir tını arayışı içerisinde. Ortaya çıkış hikâyesi biraz da pandemi ile ilgili. Biz Cenk Erdoğan ve Ozan Musluoğlu ile birlikte bu albümdeki müziklerin çoğunu ilk olarak pandemi döneminde Nardis’de çaldık. O dönem Nardis, pandemiden ötürü, sahnesinde sadece duo veya trio gruplara yer verebiliyordu ve ben de gruba dördüncü olarak bir davulcu davet edememiş oldum. Gelin görün ki, ilk konser şahane geçti. Herkes halinden çok memnundu ve piyano, akustik gitar ve kontrbastan gelen bu tahta aksamlı doğal dokuyu korumaya karar verdik. Sonrasında bu özel trioya yaptığım yeni besteler ile Sketches of Green albümünü kaydettik. Prodüksiyon aşaması ben kayıttan hemen sonra Amerika’ya yerleştiğim için New York’ da Grammy ödüllü Dave Darlington’ın stüdyosunda gerçekleşti. Çok da sevdiğim bir albüm yayınlamış olduk. Albümdeki Cenk’ in yaylı tanbur çaldığı Broken Wings parçası benim New York’dayken İstanbul’u özlediğimde açıp dinlediğim bir parça oldu hatta. Maalesef yayımlanmasının ardından, albüm ekibiyle bu albümü çok fazla çalma şansımız olmadı henüz, bazı lojistik sebeplerden ☺. Ama ilerleyen zamanlarda olur diye ümit ediyorum.

 

 

 

"Amerika’da caz üzerine yüksek lisans yapmak ve New York’ da yaşamak hayalimdi"

 

 

Feridun Ertaşkan: Sevgili Bilge, o iki harika albümün ardından ABD'ye gittin ve uzun süredir ordasın, senden ABD'ye gidişini ve orada neler yaptığının hikâyesini dinlemek istiyorum.

 

Bilge Günaydın: Amerika’ya gidişime, New Jersey’deki William Paterson Üniversitesinde caz bölümü yüksek lisansına kabul edilmem ve bu okuldan asistanlık ile beraber yüzde yüz burs almam vesile oldu. Amerika’ da caz üzerine yüksek lisans yapmak ve New York’ da yaşamak hep hayalimdi. İki yıl süre ile bu üniversitede caz kompozisyon, performans ve big band müziği üzerine master eğitimi aldım, aynı zamanda müzik bölümünde eğitmen ve fakülte asistanı olarak çalıştım. Üniversite New York City’e bir saat mesafede orman içerisinde büyük bir kampüse sahip ve efsane trompetçi ve besteci Thad Jones’un kurucusu olduğu caz bölümü de bu kampüste yer alıyor. Evim şehre yakın olsa da bu iki sene içerisinde aslında ben bu kampüste yaşadım diyebilirim. Bill Charlap, Ed Neumeister, Pete McGuinness, Steve Nelson ve diğer pek çok usta isimle çalışmış olmak benim için ömür boyu unutulmayacak bir deneyim. Tabii ki okul dışında da pek çok keyifli konser çalma fırsatım da oldu. Özellikle, zaman zaman kendi projemi çaldığım New York ve San Francisco konserlerinde çok güzel tepkiler aldım. 2023 yılında mezun oldum ve sonrasında performanslarımla ve verdiğim eğitimlerle Amerika’daki müzik hayatıma devam ettim.

 

 

 

"Amerika'da birbirinden farklı müzikal karakterlere sahip müzisyenlerle çalışma imkanım oldu"

 

 

Feridun Ertaşkan: ABD'de okumak ve müzik yapmak sanırım her caz müzisyeninin hayalidir, ben de bunu söyledin zaten ve sen bunu hâlâ yaşayan birisin. İcracı ve besteci olarak orada edindiğin tecrübeler sana neler kattı? Gitmeden önceki ile gittikten sonra, şimdiki Bilge Günaydın arasında hangi farklar var?

 

Bilge Günaydın: Hem bir piyanist hem de besteci olarak kendi projelerimi Amerika’daki pek çok iyi müzisyenle sahneye taşıyabildiğim için çok mutluyum. Benim için hepsinin yeri ayrı ama geçtiğimiz aylarda Drom NYC’ de gerçekleşen Bilge Günaydın Big Band konseri, Ara Dinkjian’la olan performanslarım, geçtiğimiz Ekim ayında The Metropolitan Museum of Art’da gerçekleştirdiğimiz resital ve Grammy ödüllü harika trompetçi Frank London ile gerçekleştirdiğimiz New York Queens’deki Flushing Town Hall konserleri bu performanslardan bazıları. Birbirinden çok farklı müzikal karakterlere sahip müzisyenlerle çalışma ve vakit geçirme imkanım oldu orada yaşadığım dönem içerisinde. Bu etkileşim ve oradaki sanatsal bakış açısına tanık olmak da çok değerli tabii ki.

 

Özellikle New York, bir caz müzisyeni için özel bir şehir. Caz tarihine ev sahipliği yapmış bir şehirde yaşamak, bu müziğin köklerine inebilmek, yeni ve modern yaklaşımları yerinde takip etmek benim de kendi içimde yeni renkler keşfetmeme vesile oldu. Bir big band bestecisi olarak da şunu söyleyebilirim ki, oradaki düzenli devam eden big band konserleri de şehrin müzikal büyüsünün korunmasında önemli bir etken. Benim de iletişimde olduğum pek çok değerli bestecinin kişisel big band projeleri dışında, şehrin haftalık programı içerisinde de pek çok big band konseri bulabiliyoruz. Pazartesileri çalan Village Vanguard Orchestra, şu sıralar Çarşamba günleri performanslarına Drom NYC’ de devam eden ikonik Mingus Big Band, her Cuma Birdland’de sahne alan Birdland Big Band, bir süredir Jazz Gallery sahnesinde yer alan Roy Hargrove Big Band aklıma ilk gelenler. Elbette herşey toz pembe diyemem, New York’da bir müzisyen olarak yaşamak pek kolay değil ama bu kadar güzel müziklerin birarada olduğu bir şehirde yaşamak ve yeri geldiğinde de o müziğin bir parçası olmak, her zaman çok ilham verici.

 

İnsan her daim gelişebilen ve değişebilen bir varlık, eğer buna açıksa. Mutlaka ki burada yaşamanın bende ve sanatımda yarattığı değişimler oldu ama sanırım yaptığım müziğe daha da çok inanmamı ve bağlanmamı sağlaması en önemli artılarından.

 

 

 

"Akbank Sanat'ta çalacağımız konser benim için çok özel"

 

 

Feridun Ertaşkan: 7 Ekim akşamı Akbank Caz Festivalinde konserin olacak, heyecanla seni dinlemeyi bekliyoruz, önceki albümlerinden tanıdığımız Bilge'den farklı neler bekliyor bizi?

 

Bilge Günaydın: Uzun bir aradan sonra İstanbul dinleyicisi ile biraraya geleceğim için çok mutluyum. Akbank Sanat sahnesinde çalacağımız bu konser benim için çok özel. Geçmiş albümlerimdeki parçaların yanı sıra ağırlıklı olarak son üç yıl içerisinde New York’ da bestelediğim müzikleri trompette Barış Doğukan Yazıcı, trombonda Bulut Gülen, basta Alper Yılmaz ve davulda Ekin Cengizkan ile beraber çalacağız. Hatta bazıları aslında big band den küçük gruba adapte ettiğim müzikler. Yıllar içerisinde geçmişim, köklerim ve bu günüm arasında müziğimle nasıl bir bağ kuracağım konusunda iyi bir denge sağladığımı düşünüyorum. Festival konserimiz, benim bu müzikal çizgimi duyabileceğiniz bir konser olacak ama dinleyicilerimiz sürprizlere de açık olsunlar.

 

 

 

"Amerika'da kurumlarla kurduğum ilişkilerim yeni dönemde de devam edecek"

 

 

Feridun Ertaşkan: Planların neler? ABD'ye dönüyor musun? Orada albüm yayınladın mı veya yayınlayacak mısın? Yeni albümlerin? İşbirliklerin neler mesela tüm bunları öğrenebilir miyim?

 

Bilge Günaydın: Geçtiğimiz sene, başvurum sonucu New York’ daki profesyonel caz bestecilerinin katılımcısı olduğu BMI (Broadcast Music, Inc) Jazz Composers Workshop’a kabul edildim ve sene boyunca hem New York’daki Fordham Üniversitesinde çalışmalara katıldım, hem de benim bestelerimin de çalındığı BMI Jazz Orchestra ile beraber sessionlar da yer aldım. Bunun yanı sıra ISJAC (International Society of Jazz Composers) üyesiyim ve en son geçtiğimiz Mayıs ayında Nashville’ de gerçekleşen John Clayton, Mike Holober gibi pek çok değerli bestecinin de ye aldığı ISJAC sempozyumunda, yeni müzik serisinde, big band için yazdığım “The Dream of Scheherazade” isimli müzik ile yer aldım. Tüm bu çalışmalar sırasında sizinle aynı yolda ilerleyen yeni müzisyenlerle tanışmak ve onlarla dayanışma içerisinde olmak her zaman çok motive edici. Bu kurumlarla olan ilişkilerim de yeni dönemde de devam edecektir.

 

Albüm olarak yayınlamak istediğim farklı tarzlarda müzikler var. Ayrıca, iki parçalık türkçe şarkılardan oluşan bir de single yayınlamayı planlıyorum bu sene içerisinde. Ancak esas hayalini kurduğum şey, New York’ da, oradaki 17 kişilik ekibimle bir big band albümü kaydetmek. Bunun için aslında müziklerim de hazır fakat bu hayalime ortak olabilecek finansal bir destek arayışı içerisindeyim. Umarım çok da uzak olmayan bir zaman içerisinde bu hayalimi gerçekleştirebilirim.

 

Amerika’ya dönmek konusunda ise; İstanbul ile özleşmişiz ☺ Bu dönemi ağırlıklı olarak İstanbul’ da geçireceğim ve buradaki performanslarıma ağırlık vereceğim. İlerleyen zamanlarda da oradaki çalışmalarım devam edecek.

 

 

"Dünyada, icracı-besteci olarak kariyer sürdürme ve bu yolda ilerleyen müzisyenlere özel önem atfetme üzerine bir trend var"

 

 

Feridun Ertaşkan: İcracılığın ve besteciliğin üzerine son olarak sormak istiyorum. Her iki özelliğin de kuvvetli, güçlü bir armoni duygun, kuvvetli hayal gücün var. Senin içinde ikisi arasında baskın bir duygu var mı? İki albümünde mesela üçlü-dörtlü küçük gruplarla çalıştın, daha büyük formlar ve konular hayal ediyor musun, bunlara dair haberler alacak mıyız?

 

Bilge Günaydın: Dünyada aslında icracı-besteci olarak bir kariyer sürdürme ve bu yolda ilerleyen müzisyenlere özel bir önem atfetme üzerine bir trend var. Hatta Amerika ve Avrupa’da Performer-Composer adıyla master ve doktora bölümleri var. Ben biraz kendimi bu dengede görüyorum. Beste yapmak benim için kendimi sanatsal olarak ifade edebilmenin en iyi yolu. Diğer yandan tabii ki, bir piyanist olarak başka müzisyenlerin projelerinde yer almak da benim için ayrı bir serüven ve çok da keyifli olabiliyor. Bir provaya fotokopi çekmeden, aranjman hazırlamadan veya organizasyon yapmadan, sadece piyanonuza ve partinize çalışıp gitmenin hazzı paha biçilemez ☺

 

Büyük formlar ile ilgili soruya ise bir önceki soruda cevap vermiş oldum aslında. Son dönemde, caz müziğinin bana göre en zengin hali olan big band müziğine ve diğer orkestral müziklere olan ilgim de çalışmalarım da hız kazandı. Caz kompozisyon üzerine eğitimim de beni bu alana yönlendirmiş oldu. Kendi big band albümümü kaydetme hayalimin dışında, Amerika’da yer alan bir iki yerleşik caz orkestrası ile gelecek seneye konser düzenlemek için iletişim halindeyim. Gerçekleşirse haberdar edeceğim.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 03 Ekim 2024, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.