İstanbul'a gelmek benim için her zaman özeldir
Cenk Akyol: Öncelikle şunu belirterek başlayayım; hayatımda gittiğim ilk konser sizin 1988’deki Tirami Su turnesindeki İstanbul Açıkhava Tiyatrosu konserinizdi. Konserdeki kadro albümdeki kadroydu. Tom Brechtlein, Chuck Webb, Kei Akagi ve Mingo Lewis, Ze Ronato vardı. Konsere Tour De Force albümünüzü hatmedip gitmiştim. Gerçek müzisyenlikten büyülenmiştim. İstanbul’a geleceğiniz son turnenin ismi beni delirtmeye yetti; "Electric Years". Benim ve bir çok hayranınızın en beğendiği döneminiz. İlk yıllarınızdaki albümleriniz hemen hepsi fusion gitar klasiği albümler. Konseri iple çekiyorum. Bu turnenin kadrosu da harika. İki eski dost Philippe Saisse ve Gumbi Ortiz ve genç ritm ikilisi Elias Tona, Luis Alicea. Bu tarzda yeni albümler müjdesi verecek misiniz benim gibi eski kafalılara?
Al Di Meola: O konserin sizin için ne kadar önemli olduğunu duymak harika! İstanbul'a gelmek benim için her zaman özeldir. "Elektrik Years" turnesi gerçekten de kariyerimde fusion gitarın merkezde yer aldığı önemli bir döneme ışık tutuyor. Yeni albümlerimde ise sürekli denemeler yapıyorum ve sınırlarımı zorluyorum. O dönemin enerjisini ve tarzını yeniden yansıtan fikirler ve besteler yeni albümlerimde de daima oluyor. Bu yüzden beni takibe devam edin lütfen. Eski tarz fusion hayranlarını heyecanlandıracak bir şey üzerinde çalışıyor olabiliriz!
Cenk Akyol konserde seslenince Al Di Meola parçanın adını "Race with the Devil on Turkish Highway" olarak değiştirdi
Cenk Akyol: Ülkemizi sık ziyaret ediyorsunuz. Ben de bir çok konserinize geldim. Yine Açıkhava Tiyatrosu’ndaki bir konserinizde şarkı aralarından birindeki bir anlık sessizlikte avazım çıktığı kadar "Race With The Devil on Spanish Highway" diye bağırmıştım. Herkesle beraber siz de gülmüştünüz. Ertesi sene çıkan albümünüzde (The Infinite Desire) "Race With The Devil on Turkish Highway" şarkısını görünce kendime pay çıkarmıştım 😊 Bu parçanın hikâyesi nedir? Benim payım var mı gerçekten? Bu konserden ilham almış olabilir misiniz?
Al Di Meola: Bu ne harika bir hafıza! "Race With The Devil on Turkish Highway" parçası gerçekten de o unutulmaz konser deneyimine eğlenceli bir göndermeydi. Seyirciyle etkileşim, özellikle de bu tutkulu anlar, çoğu zaman benimle kalır ve yeni müzik fikirlerine ilham verebilir. Şarkı aynı zamanda Türkiye'deki seyahatlerimden ve deneyimlerimden etkilenmiş olsa da, bahsetmiş olduğunuz o an kesinlikle parçanın ruhuna katkıda bulundu. Yani, evet, bunda sizin de payınız var!
Cenk Akyol: Klasik albümlerinizdeki o canavar kadrolu bir turne imkanı olabilir mi? Steve Gadd, Anthony Jackson, Jan Hammer, Mingo Lewis?
Al Di Meola: Haklısınız, böylesine efsanevi bir kadroyla yeniden bir araya gelmek her zaman heyecan verici bir fikir. Aramızdaki kimya gerçekten özeldi ve o büyüyü sahnede yeniden yakalamak harika olur ancak programları, kişisel taahhütleri koordine etmek ve ayrıca yaş faktörü bunu zorlaştırıyor.
Birliktelikler müzikal bakış açımı genişletiyor
Cenk Akyol: Solo kariyeriniz dışında Azize Mustafazade, Stomu Yamashita, Man Doki, Livaneli, George Dalaras gibi bir çok farklı müzik türünde bir çok farklı ülkeden müzisyenlerle de çaldınız. İlk yıllarınızdan sonra latin, flamenkoya ve tangoya merak saldınız. Bu birliktelikler sayesinde kendi geleneğinizden olmayan bir türe yakınlaştığınız oldu mu? Hâlâ keşfetmeyi, denemeyi düşündüğünüz müzikler, ortaklıklar var mı kafanızda?
Al Di Meola: Farklı geçmişlere sahip sanatçılarla işbirliği yapmak benim için her zaman zenginleştirici bir deneyim olmuştur. Bu birliktelikler müzikal bakış açımı genişletiyor ve beni yeni stillere uyum sağlamaya zorluyor. Latin, flamenko ve tangoyu harmanlamak çalışmalarımda özellikle itici güç oldu. Gelecekteki keşifler için her zaman yeni seslere ve ortaklıklara açığım. Hint klasik müziği, Afrika müziği ve Ortadoğu ritimleri gibi beni büyüleyen çok sayıda tür var. Bu etkileri keşfetmeye ve çalışmalarımla bütünleştirmeye devam etmek için can atıyorum.
Dijital çağla müzikal iklim değişti ama dijital gürültüye rağmen gerçek sanatçılara hâlâ yer var
Cenk Akyol: Bir zamanlar siz de bir harika çocuk olarak ortaya çıktınız. Web sitenizde sizin gibi bir harika çocuk Evan Garr ile tanışmanızı anlattığınız hikâye çok duygulandırıcı. Yeni ve yetenekli müzisyenler bu sanal gerçeklik cehenneminde nasıl hayatta kalacaklar? Yaratıcılık ve yetenek artık sudan ucuz mu oldu? Distopya mı yaşayacağız önümüzdeki günlerde?
Al Di Meola: Dijital çağla birlikte müzikal iklim kesinlikle değişti, hem fırsatlar hem zorluklar getirdi. Müziği dağıtmak ve yaymak daha kolay olsa da, sınırsız içerik ve bunların devasa hacmi yeni yeteneklerin öne çıkmasını zorlaştırıyor. Ancak gerçek yaratıcılık ve yetenek her zaman parlamanın bir yolunu bulur. Önemli olan genç müzisyenlerin zanaatlarına karşı özgün ve tutkulu kalmalarıdır. Önemli olan trendleri takip etmek değil, anlamlı, etkili müzik yapmaktır. Dijital gürültüye rağmen gerçek sanatçılığa hâlâ yer var.
Yeni albümüm "Twentyfour" gerçek anlamda bir besteci kaydıdır
Cenk Akyol: Yeni albümünüz "Twentyfour" yayınlandı. Özellikle "Ava’s Dance in The Moonlight" harika bir parça. Yine elektrikli gitarlar da yer almasına rağmen akustik ağırlıklı bir albüm. İnternette albümde yer alan müzisyenler hakkında bilgi edinemedim. Sanırım son turnede yer alan kadronuz olmalı?
Al Di Meola: Albümle ilgili nazik sözleriniz için teşekkür ederim! "Twentyfour" gerçekten de akustik öğelere yaslanan, ancak yine de bazı elektrik gitar dokunuşları içeren bir karışım. "Twentyfour"un 15 bestesini geliştirmek için 4 yıl geçirdikten sonra seyahatteki COVID kısıtlamaları nedeniyle bunun yazım evrimimde daha çok kompozisyonel bir sıçrama olduğunu ve belki de günümüzün kısa dikkat süreli dinleyicileri için uygun olmadığını fark ettim. Bu kayıt, hiçbir overdub içermemesi gereken solo bir naylon gitar kaydı olarak başladı. Turne vb. gibi şeylerden uzakta, kesintisiz yazma zamanım olması sayesinde beste yapmak için oldukça elverişli daha derin bir alan buldum. Geçmişte ensemble etkileşimlerin olağan daha sık kullanılabilirliğinden farklı olarak bu albüm gerçek anlamda bir besteci kaydıdır ve bir besteci olarak, bestelere bakış açımı yansıtması için tüm enstrümanların partisyonları benim tarafımdan yazıldı ve çoğunlukla benim tarafıdan çalındı. Ayrıca Richie Morales, Amit Kavlikar, Gumbi Oritiz, Hernan Romero, Tommy Brechtlein ve şef aranjör Fabrizio Festa liderliğindeki Lago Di Como oda orkestrası gibi çok özel konuklar içermektedir.
Müzik ve yemek pişirme, her ikisi de doğaçlama gerektirir
Cenk Akyol: Son olarak yeni merakınız şeflik, gastronomiye değinmenizi rica edeceğim. İtalyan kökeniniz zaten bu konuda bir şeyler söylüyor bize. Bu yeni bir merak mı yoksa son yıllarda mı ortaya çıktı? Yemekleri bizzat kendinizin yaptığı yemekli, müzikli toplantılar organize ediyorsunuz. Bu kimin fikriydi? Bir de küçük bir mutfak sırrınızı bizlerle paylaşabilir misiniz?
Al Di Meola: Yemek pişirme tutkum her zaman hayatımın bir parçasıydı. Mutfağın büyük bir öneme sahip olması İtalyan köklerimden kaynaklanıyor. Yaratıcılığı ifade etmenin ve insanlara temas etmenin harika bir yolu. Yemek ve müzik etkinliklerini birleştirme fikri doğal olarak ortaya çıktı çünkü ikisi de deneyimleri paylaşmakla ilgili. Bu işbirlikçi bir fikir ve bu benzersiz etkinliklere ev sahipliği yapmaktan keyif alıyorum. Bir mutfak sırrı olarak, her zaman taze malzemeler kullanın ve tatlarla deney yapmaktan korkmayın derim. Müzik ve yemek pişirme, her ikisi de biraz doğaçlama gerektirir!
Cenk Akyol
Cazkolik.com / 22 Ekim 2024, Salı
Cenk Akyol: First of all, let me start by stating this; The first concert I ever went to was your Istanbul Open Air Theater concert during your Tirami Su tour in 1988. The lineup was the same as in the album. Tom Brechtlein, Chuck Webb, Kei Akagi, Mingo Lewis and Ze Ronato. I attended to the concert having absorbed your Tour De Force album. I was fascinated by true and first rate musicianship. The name of your recent tour in Istanbul was enough to drive me crazy. Electric Years It's your favorite period for me and many of your fans. Almost all of your albums in your early years are fusion guitar classics. I'm looking forward to the concert. This tournee’s line up is also great. Two old friends Philippe Saisse and Gumbi Ortiz. And the young rhythm duo Elias Tona, Luis Alicea. Will you give the good news of new albums in this style to old-schoolers like me?
Al Di Meola: It's wonderful to hear how much that concert meant to you, and it's always special to return to Istanbul. The "Electric Years" tour indeed highlights a significant period in my career, where fusion guitar really took center stage. As for new albums, I'm always experimenting and pushing my boundaries. There are certainly ideas and compositions that revisit that era's energy and style, so stay tuned. We might just have something in the works that will excite the old-school fusion fans!
Cenk Akyol: You visit our country frequently. I also came to many of your concerts. Again, at one of your concerts at the Open Air Theatre, during a silence between two songs, I screamed at the top of my voice and shouted Race With The Devil on Spanish Highway. You laughed along with everyone else. When I saw the song Race With The Devil on Turkish Highway in your album (The Infinite Desire) released the following year, I thought you were inspired by this moment. 😊 What is the story of this song? Do I really have a share? Could you have been inspired by this concert?
Al Di Meola: That's a fantastic memory! The title "Race With The Devil on Turkish Highway" was indeed a playful nod to that memorable concert experience. The interaction with the audience, especially such passionate moments, often stays with me and can inspire ideas for new music. While the song was also influenced by my travels and experiences in Turkey, that moment certainly contributed to the spirit of the track. So, yes, you do have a share in it!
Cenk Akyol: Is it possible for you to tour again with the unforgettable lineup of your classic albums? Steve Gadd, Anthony Jackson, Jan Hammer, Mingo Lewis?
Al Di Meola: Reuniting with such a legendary lineup is always a thrilling idea. The chemistry we had was truly special, and it would be amazing to recapture that magic on stage. However, coordinating schedules, personal commitments and also age makes it challenging.
Cenk Akyol: In addition to your solo career, you have played with musicians from many different countries in many different musical genres, such as Azize Mustafazade, Stomu Yamashita, Man Doki, Livaneli, George Dalaras. After your early years, you became more interested in Latin, flamenco and tango. Have you ever gotten closer to a genre that is not from your own tradition through these collaborations? Do you still have music or partnerships in mind that you want to explore and try?
Al Di Meola: Collaborating with artists from diverse backgrounds has always been an enriching experience for me. It broadens my musical perspective and challenges me to adapt to new styles. The blend of Latin, flamenco, and tango has been particularly influential in my work. As for future explorations, I'm always open to new sounds and partnerships. There's a wealth of genres out there, like Indian classical, African music and middle eastern rhythms, that intrigue me. I'm eager to continue exploring and integrating these influences into my work.
Cenk Akyol: You too emerged as a child prodigy once upon a time. The story you tell on your website about how you met Evan Garr, a great kid like you, is very moving. How will new and talented musicians survive in this virtual reality hell? Are creativity and talent now cheap? Will we live in a dystopia in the coming days?
Al Di Meola: The music landscape has certainly changed with the digital age, bringing both opportunities and challenges. While it's easier to distribute music, the sheer volume of content makes it harder for new talent to stand out. However, true creativity and talent always find a way to shine. The key is for young musicians to stay authentic and passionate about their craft. It's not about chasing trends but about making meaningful, impactful music. Despite the digital noise, there's still a place for real artistry.
Cenk Akyol: Your new album Twentyfour is out. Especially Ava's Dance In The Moonlight is a very beautiful song. Even though there are electric guitars, it's still an acoustic album we can say. I couldn't find any information online about the musicians featured on the album. I guess it must be your squad for the last round?
Al Di Meola: Thank you for the kind words about the album! *Twentyfour* is indeed a blend, with a focus on acoustic elements, but still featuring some electric guitar touches. After 4 years of developing TWENTYFOUR’S 15 compositions, I’ve realized due to COVID restrictions in travel it’s more of a compositional leap in the evolution of my writing and perhaps not meant for the modern-day short attention span listener. This record started out as a solo nylon recording meant to have no overdubs. Thanks to having uninterrupted writing time away from touring etc , I found a deeper space that was highly conducive for composing, different then the usual more frequent availability of past group interplay. This album is truly a composer’s record, written with the intention of diving deep into the composers complete visions on all instruments performed mostly by myself with some very special guests like Richie Morales, Amit Kavlikar, Gumbi Oritiz , Hernan Romero, Tommy Brechtlein and the Lago Di Como chamber orchestra led by conductor arranger Fabrizio Festa.
Cenk Akyol: Finally, I would like you to talk about your new interest, chef and gastronomy. Your Italian origin already tells us something about this. Is this a new curiosity? Did it emerge in recent years? You organize meetings with food and music, cooked by yourself. Whose idea was this? Can you also share a little kitchen secret with us?
Al Di Meola: My passion for cooking has always been a part of my life, stemming from my Italian roots where food is a big deal. It's a wonderful way to express creativity and connect with people. The idea of combining food and music events came naturally as both are about sharing experiences. It was a collaborative idea, and I've enjoyed hosting these unique events. As for a kitchen secret, I'd say always use fresh ingredients and don't be afraid to experiment with flavors. Music and cooking both require a bit of improvisation!
Cenk Akyol
Cazkolik.com / October 2, 2024
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.