Dans ne demek? Klasik kültür tanımları içinde yer bulamayan anlatılara yer veren Fringe Festival hakkında konuştuk

Dans ne demek? Klasik kültür tanımları içinde yer bulamayan anlatılara yer veren Fringe Festival hakkında konuştuk

Bugün başlayan İstanbul Fringe Festival geçmişi 1947 yılına uzanan, Türkiye'de ise fikri 2017'den itibaren yeşerip 2019 yılında ilk kez gerçekleşen bir festival. Yola çıkışı itibariyle 'kenarda' olma haline sahip Fringe festival. 1947 yılında ki Edinburgh International Festival’ine festival programında yer almamalarına rağmen gösterilerini bir kenarda sergileyen 8 kişiyle başlayan Fringe Festivali bugün dünya çapında 170 bin sanatçıyı, 250 farklı mekanda, 60 bin etkinlikte, 19 milyon seyirciyle buluşturan küresel bir etkinliğe dönüştü. Her şehirde farklı ölçek ve formlarda düzenlenen fringe festivalleri genellikle alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçılara çalışmalarını uluslararası platformda sergileme fırsatı sunuyor. Geçen iki yıl pandemi dönemine rağmen çevrimiçi olarak festivallerini aksatmayan Fringe ekibi bu sene 17-24 Eylül arası etkileyici bir programla izleyicilerin karşısına çıkıyor. Festivalin Kültür Politikası Direktörü Zeynep Uğur ile İstanbul Fringe Festival'in bu yılki programına dair konuştuk.

 


 

 

INFANTA Ballet Theatre. Bir zamanlar bir Infanta varmış. Ve bir gün onun doğum günüymüş. Hapisten çıktığı ve misafir kabul ettiği tek gün. Böylelikle, eğlencenin ölçeği, zulmün ölçeğine eşit olurmuş. Infanta hediye olarak kendisine aşık olan bir Cüce alır. İki gerçeğin çarpışması elbette kaçınılmaz olur. Ve bu ne kadar yıkıcı olursa, Cüce kendi illüzyonlarında o kadar boğulur. Infanta bugün saat 20:30'da DasDas'da gerçekleşecek.

 

 

Fringe festivalleri özellikle kariyerinin başındaki sanatçıların deneysel işlerine yer veriyor

 

 

Feridun Ertaşkan: Fringe Uluslararası Performans Sanatları Festivali sanırım ilk kez 2019'da düzenlendi, festivalin ana fikri nedir? Bunu sizden öğrenebilir miyiz?

 

Zeynep Uğur: Evet Istanbul Fringe Festival 2019’da başladı, bu sene dördüncü senemizdeyiz. Festival, uluslararası Fringe akımını İstanbul’un kendine özgü kent dinamikleriyle yeniden yaratmak üzerine yola çıktı. Fringe, Edinburgh’un çeperlerinde Edinburgh Festivali’ne davetli olmadıkları halde gösterilerini sergileyen sanatçıların başlattığı bir akım. Dolayısıyla, Fringe doğuşu itibariyle sınırlara, çeperlere, marjlara kafa tutan bir akım. Bugün, dünyanın 250 şehrinde düzenlenen Fringe festivalleri özellikle kariyerinin başındaki sanatçıların deneysel işlerine yer verme ortak paydasında buluşuyor. Biz de, İstanbul’un dinamik bir performans sanatları alanı varken benzer vizyonda uluslararası sanatçıları izleme imkanının olmamasından yola çıktık. Giderek uluslararası alanla bağı kesilip kendi içine kapanan Türkiye’de kozmopolit bir aidiyet yaratabileceğimiz bir alan açmak istedik.

 

 

 

Istanbul Fringe olarak hedefimiz, kentin çeperlerine yayılmak, sahne olmayan beklenmedik mekânlarda performanslar yapmak, mekâna özgü projeler gerçekleştirmek ve kamusal alana yayılmak

 

 

Feridun Ertaşkan: 2019'daki ilk festivalde 4 binden fazla izleyiciye ulaşmışsınız, araya pandemi girdi, umarız artık önümüzde yeni ve sorunsuz yıllar olacak, bu yıl ve gelecek dönemi Fringe Festival bakımından nasıl öngörüyorsunuz?

 

Zeynep Uğur: Evet, kendi aramızda iyi ki beklemeden 2019’da yapmışız diyoruz! İkinci yılımızda pandemiye denk gelmemize rağmen 2020’de online, 2021’de hibrit olarak festivali gerçekleştirmeye devam ettik. Bu yıl fabrika ayarlarımıza dönüyoruz ve festivali fiziksel olarak gerçekleştiriyoruz. Herkes gibi bir şeyleri ekrandan takip etmekten biraz yorulduk ve gösteri sanatlarında yakalanan herkesin canlılığın parçası olduğu anları, insanlara beklenmedik tanışmalar, sohbetler yapabilme özgürlüğünü çok özledik. Sabırsızlanıyoruz katılımcılarımızla tekrar yüz yüze buluşmak için! Gelecek dönem için aslında pandemi iş modeli olarak uzaktan çalışabilmeyi ve erişilebilirlik açısından festivallerin dijitalin imkanını kullanarak farklı insanlara ulaşabilmesini sağladı. Gelecek yıllar için şüphesiz ki dikkate alınması gereken bir durum. Istanbul Fringe olarak ise biz başladığımızdan kentin çeperlerine yayılmak, sahne olmayan beklenmedik mekanlarda performanslar yapmak, mekana özgü projeler gerçekleştirmek, kamusal alana yayılmak hedeflerimizdendi. Özellikle şehir sponsorumuz İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür A.Ş. sayesinde bu hedefimize her geçen sana daha çok yaklaşıyoruz.

 

 

WDBDHMDHMNM (What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more…) Ekin Tunçeli. Dans ne demek? Bir gece kulübünde alkolun etkisiyle kendinden geçerek eğlenmek ve zıplamak mı yoksa bir balerinin tekniği kusursuz fouettesi mi? Modern dansçının ekspresyonist improvizasyonu mu yoksa reklam kuşağının eğlence dozunu arttıran enerjik hareketler dizgesi mi? Konsepti ve koreografisi Ekin tunçeli'ye ait gösteri 20 Eylül saat 20:30'da Alan Kadıköy'de gerçekleşecek.

 

 

Festivalin deneysel tarafı, klasik kültür tanımları içinde yer bulamayan anlatıların ve estetik biçimlerin görünür kılınmasını sağlıyor

 

 

Feridun Ertaşkan: Performans, dans ve tiyatro çok geniş üç alan, bu üç alanı festival kapsamında özetlemek mümkün mü? Yani, tiyatrodan kastınız klasik tiyatro oyunları mı, klasik sahne dansları mı, yoksa farklı kültürleri hatta alt kültürleri de kapsayan geniş bir sosyal yelpaze mi? Programınıza bakınca böyle şeyler görmek mümkün!

 

Zeynep Uğur: İçinde bulunduğumuz çağda giderek tiyatro, dans ve performans disiplinleri arasındaki sınırlar muğlaklaşıyor ve geçişkenlikler oluyor aslında. Bazı gösterileri bir disiplinin keskin çizgileri arasında tanımlamak mümkün olmuyor. Bunu da yaratıcı ve özgürleştirici buluyoruz. Zaten çoğunlukla kariyerinin başındaki genç sanatçıların deneysel işlerine odaklı bir festival olduğumuzdan klasik diyebileceğimiz gösteriler pek fazla olmuyor programımızda. Dünyanın pek çok farklı kültürel bağlamından gösteriler ağırlıyoruz, festivalin deneysel tarafı klasik kültür tanımları içinde kendine görünürlük alanı bulamayan anlatıların ve estetik biçimlerin görünür kılınmasını da sağlıyor. Alt kültür demeyi çok tercih etmiyoruz yüksek ve alt kültür gibi bir hiyerarşi düşündürdüğünden; ama tabii anaakımda kendine yer bulamayan sanatçılar festivalde genellikle yer alıyor – Queer performanslar mesela.

 

 

 

Fringe Festivalin çağdaş müzikler ve cazla ilişkisi?

 

 

Feridun Ertaşkan: Müzik, Fringe Festivalin önemli parçası? Müzikler genellikle bilinen müziklerin gösterilere uyarlanması mı, yoksa, performansların kendi orijinal besteleri de oluyor mu? ABD'deki çağdaş caz bestecilerinin bir kısmı müzelerdeki/sanat merkezlerindeki etkinliklerin orijinal müziklerini yazıyor, sahne sanatları için orijinal müzikler besteliyor, bu konuda, Fringe Festival gelecek yıllarda ayrı fikirler geliştirmeyi ve bestecileri de davet etmeyi düşünüyor mu?

 

Zeynep Uğur: Özellikle dans ve performanslarda müziğin önemli yer tuttuğu gösteriler ağırladık. Çoğunlukla da belki telif meselelerinden de kaynaklı şekilde özgün müziği olan gösteriler yer aldı festivalde. Disiplinleri kendi içlerine hapsetmeyi sevmiyoruz demiştik; müziğin de performans sanatlarıyla ilişkilendiği yerden festivalde kendine yer bulması bizi mutlu ediyor. 2021’de Mutante performansında müziğini çok sevdiğimiz DJ Dang’ın canlı müziği eşlik ediyordu mesela. Bu sene La Piratesse müzik üzerine kurulu bir performans, Zeynep Ayşe Hatipoğlu’nun Impro/Play’i de aslında müzik kökenli bir sanatçının disiplinlerarası bir arayışına yer veriyor. Aynı zamanda bir atölye de olacak gösterinin devamında. Bu arada Bozcaada Caz Festivali ve Xjazz Istanbul’un mimarları 3dots ekibi temasta olmayı çok sevdiğimiz bir ekip. İlerleyen yıllarda onlarla ortak projelerimiz olabilir. Özellikle besteci davet etmek gibi bir projemiz yok şimdilik performans sanatları temelli bir festival olduğumuz için. Ancak yeni işbirlikleriyle projeler geliştirmek bizi her zaman çok heyecanlandırıyor. Önümüze müzik işbirlikli bir proje gelirse seve seve üzerinde çalışabiliriz ilerde.

 

 

WOW! Debris Company. Boş Dünya Haritası. Tarih her zaman beklenmedik bir dönüş alır. Yetmiş bin yıl önce Homo sapiens, Afrika’nın uzak bir köşesinde kendi işine bakan anlamsız bir yaratıktı. Takip eden bin yıl boyunca, gezegenin hükümdarı ve ekosisteminin tiranı haline geldi. Ormanları kesti, sulak alanları kuruttu, nehirleri baraj yaptı, tarlaları su bastı, milyonlarca mil demiryolu ve yol döşedi ve arazi üzerinde yükselen şehirler inşa etti. Doğa acı çekiyor ve hayvan türleri hızla yok oluyor. Kanoları gemilerle, vapurları ve uzay gemileriyle değiştirdik ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Gücümüz var ama onu nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Bunun da ötesinde, davranışlarımız sorumsuz. Gezegenimizi beton ve plastikten yapılmış bir alışveriş merkezine dönüştürüyoruz. Homo sapiens dünyayı fethetti. Kaynakların tükenmesinden ve gezegen ekosisteminin kalıcı hasarından bahseden felaket kehanetleri haklı çıkıyor. Yaralı doğa, Homo Sapiens’in hayatta kalması için bir tehdit oluşturuyor. Doğayı ve hayvanlarını öldürüyoruz. Ekolojik bir felakete mi yoksa teknolojik bir cennete mi gidiyoruz? Her şey mümkün. Performans, 24 Eylül saat 20:30'da Alan Kadıköy'de gerçekleşecek.

 

 

Dünyanın bu kaotik dönemine anlam vermeye çalışıyoruz

 

 

Feridun Ertaşkan: Festivalde yer alacak gösterilerin temaları arasında cinsiyet eşitliği ve kadın, yoksulluk ve yalnızlık, teknoloji ve doğadaki değişiklikler gibi yaşamımızı doğrudan ilgilendiren kavramlar öne çıkıyor. Festivali düzenlerken gruplar kendi temalarıyla mı geliyor yoksa siz mi önceden belirli temaların üzerinde durulmasını mı öngörüyorsunuz?

 

 

Her Şey Gözümüzün Önünde Oldu (Tiyatro BeReZe). Çok eski ve çok güzel bir şehirde bir kral… Canının pek sıkkın olduğu bir gün Kral’ın gözü aynaya takıldı. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. “Eşek Kulaklı Midas” mitosundan yola çıkılarak yanılsama, kuruntu, dedikodu ve sır tutma temaları üzerine bir araştırma. Gösteriyi 19 Eylül saat 20:30'da BeReZe Gösteri Evi'nde izleyebilirsiniz.

 

 

İstanbul Fringe Festival'de yer alan projeler genelde güncel ve çağı yakalayan işler

 

 

Zeynep Uğur: Biz festival için tema belirlemiyoruz; ancak her sene bazı temalar ortak oluyor gelen işler arasında. Genç sanatçıların içinde bulundukları çağı anlamlandırmaya çalışan işleri arasında bir ortaklık oluyor belki bu açıdan. Çok güncel ve çağı yakalayan işler oluyor genelde. Clifford Geertz kültürü sürekli devam eden bir anlamlandırma süreci olarak tanımlıyor. Hep beraber deneyimlerimizi birleştirip dünyanın her yerinde çok kaotik yaşanan bu döneme anlam vermeye çalışıyoruz beraber.

 

 

İstanbul Fringe Festival’in başka festivallere cesaret vermesini isteriz

 

 

Feridun Ertaşkan: Türkiye'de geleneksel sahne sanatları dışındaki modern dans projelerini nasıl buluyorsunuz? Fringe Festival gibi önemli oluşumlar bu projelerin sayısı ve niteliklerinin artmasını sağlar mı?

 

Zeynep Uğur: 1990’larda dans ve performans daha ağırlıklıyken 2010’lardan itibaren tiyatronun daha çok ağırlık kazandığını görüyoruz Türkiye’de. Dans tiyatroya göre daha “yüksek kültür”, erişilmesi ve anlayıp zevk alması daha zor bir şey gibi görülüyor belki hâlâ. Halbuki beden çok daha direkt, dil bariyerine takılmadan insanları birleştiren bir medyum olabiliyor. Pek çok dans topluluğu, dansçı, festival var tabii Türkiye’de aktif olan ve yeniye alan açan. Açıkçası Istanbul Fringe’in başka festivallere cesaret vermesini çok isteriz. Bu sene Impro Dance Festival ilk defa yapıldı mesela; iletişimde olduğumuz ve bize heyecan veren bir proje.

 

 

SADBOI TooFarEast. "Bir erkek arkadaşım vardı. Sonra terk edildim. Terk edildim, bir tanga aldım ve bir sürü onaylanmaya ihtiyacım var.” Panos Malactos, Elias Adam ile radikal sahne kırılganlığı kavramını araştırıyor. Gösteriyi 23 Eylül saat 21:30'da Tuhafier'de izleyebilirsiniz.

 

 

Evrenselliği ve yerelliği birbirinden kopuk iki ayrı kavram olarak görmüyoruz

 

 

Feridun Ertaşkan: Fringe Festivaldeki gösterilerin temaları genellikle dünyada herkes için aciliyet taşıyan evrensel temalar, bunların yanısıra, Türkiye'ye dair yerel temaların da işleneceği etkinlikler olacak mı?

 

Zeynep Uğur: Evrenselliği ve yerelliği iki ayrı ve birbirinden kopuk kavram olarak görmüyoruz. Ekoloji, teknoloji çağında bireysel bunalımlar, yukarda bahsettiğimiz sürekli teşhir halinde olma durumu, kadın bedenine dair travmalar, queer olmak gibi temalar yerel de değil mi? Festivalde her zaman Türkiye’den gösteriler, Türkiye’nin kültür ve sanat sektörüne yönelik etkinlikler de oluyor. Kendi anlatılarını, estetiklerini, meselelerini anlatan sanatçılar zaten varlar, mesele alan açmak ve görünürlük gibi geliyor bize.

 

 

Doğaçlama günümüz yaratım sürecinde çok etkili bir kavram

 

 

Feridun Ertaşkan: Cazda doğaçlama yaratıcı ana unsurdur, bu fikirden sorarsak, Fringe Festival'de doğaçlama gösteriler var mı?

 

Zeynep Uğur: Doğaçlama performans sanatları alanında da günümüzde yaratım sürecinde çok etkili bir kavram. Yaratımı da demokratikleştiriyor diyebiliriz bir projede performansçıların doğaçlamalarıyla ortaya çıkan projeler. Festivalde direkt sahneye çıkıp doğaçlama yapılması şeklinde değil belki; ama doğaçlamaların kuvvetli yer tuttuğu yaratımlar, kamusal alanda katılımcıların etkileşimiyle şekillenen gösteriler ve atölyeler ağırladık. Bu sene Zeynep Ayşe Hatipoğlu’nun Impro/Play gösterisi ve sonrasında takip edilecek atölye var mesela. Atölyede oyun uygulamalarının ardından katılımcılar sahneye davet edilerek doğaçlama bir performans gerçekleştirilecek. Festivalde Enactor gösterisiyle yer alan Amerikalı sanatçı Becca Hoback de “Embodied Improvisation” başlıklı atölyede gösteriden de koreografilerle bedensel doğaçlamalar yapılacak.

 

 

ENACTOR. 18 Eylül saat 20:30'da Alan Kadıköy'de gerçekleşecek Enactor gösterisi beden, kadınlık ve hızla değişen toplum arasındaki ilişkiyi keşfeden bir dans üçlüsü. Gösteri, ortaklaşa ve bu projeye özel oluşturulmuş iki orijinal çalışmayı içeriyor.

 

 

Bu sene, Türkiye’nin kültür sanat alanını 'alternatif olmak' kavramı üzerinden incelediğimiz bir podcast serisine başladık

 

 

Feridun Ertaşkan: Fringe Festival'de atölye ve söyleşiler de önemli yer tutuyor. Bu yıl hangi konuları işleyeceksiniz?

 

Zeynep Uğur: Bu yıl fiziksel planlanan iki panelimizden birinde Paul Cornelissen ve festival gösterilerinden La Piratesse’le sahnede özgürlük yaratımı ve kimliklerin ötesine geçmek üzerine konuşacağız. Bir diğer planladığımız “Embodied Womanhood Experiences” başlıklı panelde de Edinburgh bazlı Spit It Out kollektifinde mental sağlık, travma ve rıza kavramı üzerine çalışan Seina Baalouche’la birlikte festival sanatçılarından Emre Koyuncuoğlu (Medea on-a-thin-line) ve Becca Hoback’ın (Enactor) katılımıyla bu gösterilerden hareketle farklı kadınlık deneyimleri üzerine konuşacağız.

 

Ancak bu sene aslında söyleşilerimizi daha yeni bir medyuma taşıdık. Aposto’yla yaptığımız iş birliğiyle Türkiye’nin kültür ve sanat alanını alternatif olmak kavramı üzerinden incelediğimiz bir podcast serisine başladık. Hem alandan isimlerle hem de festival sanatçılarıyla yaptığımız söyleşilerin ileriye yönelik bir arşiv oluşturmasını da umuyoruz.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 17 Eylül 2022, Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.