Bir parçanın meselesi olması, bir şeyi destekliyor veya eleştiriyor olması benim için ayrı not değerlendirmesine girer. Zamanımızdaki pek çok parçanın, sadece güzel melodi üzerine kurgulanması, bir mesaj vermekten daha çok popüler açlığı doyurmak üzerine yapılandırılması, şu an bulunduğumuz müzik camiasının geldiği çıkmaz bir sokak. Elbette, bu çıkmaz sokak kime göre sorgusu da var! Bunun en son örneklerinden biri Madonna’nın üretmiş olduğu “MDNA” adlı albüm. Bu kadar tecrübeye sahip olan bir sanatçının bu dönemlerde bir mesaj vermesi gerekirdi diye düşünüyorum. Ancak böyle düşünenler de azınlıkta benim gibi biliyorum. Konumuz Madonna değil, aman hemen altını çizeyim. Konumuz meselesi olan parçalar. Bir amacı olan parçalar, bir hedefe ulaşmaya çalışan tınılar.
Bu kulvarda pek çok örnek var, yaz yaz bitmez ama ben tek bir örnek vermek istiyorum. Bu kulvarda beni en çok etkileyen ve her zaman örnek gösterdiğim bir parça. Parça, 1939 yılında ilk defa Billie Holiday tarafından seslendirilen ‘Strange Fruit’. Musevi bir okul hocası olan Abel Meeropol tarafından kaleme alınan bu parçanın en büyük meselesi ırkçılık ve özellikle siyahilerin adalet önüne çıkartılmadan suçlu / suçsuz (genellikle suçsuz) linç edilmesi üzerine. Amerika’nın güneyinde yaşayan beyaz Amerikalılar tarafından neredeyse bir moda haline gelen bu uygulamaya karşı duyarlılık uyandırmaya çalışan sanatçı bu çabası ile fazlasıyla başarılı oldu.
Parçanın ilham kaynağı ise aşağıda gördüğünüz fotoğraf. Lawrence Beitler tarafından 1930’da çekilen fotoğraf, linç edilen Thomas Shipp ve Abram Smith’in darağacında asılmış hallerini tüm dehşeti ile yansıtıyor. Tek suçları siyahi olmaları...
Bizlere bekli deri renginden dolayı ırkçılık çok garip gelebilir ki hiç zannetmiyorum, ancak bu mesele hala Amerika’da hatta diğer ülkelerde tam olarak çözümlenmemiş durumda. Amerika her ne kadar çok gelişmiş, her şeye savaş açan, kendini bir lider olarak görse bile içi ırkçılık konusunda kokuşmuş durumda. Fazla uzağa gitmeye gerek yok, kendi tecrübelerime dayanarak özellikle Washington D.C. ve New York’ta yaşayan bir siyahi arkadaşımın yaşadıklarını paylaşmam yeterli olur.
Irkçılık meselesini deklare eden ‘Strange Fruit’ bu bağlamda çok etkili oldu. 1939’da Billie Holiday bu parçayı söyledikten sonra bir ritüel haline geldi. Sanatçı her konserini bu parça ile bitirmeye başladı. Parçayı söylerken sadece Billie Holiday’ı aydınlatan spot ışıklar yanık olup, diğer tüm ışıklar söndürülür ve hiç kimse servis yapmazdı. Ancak bu parçayı her zaman söylediğinde de bir şiddete maruz kalabileceği olasılığını da göz önüne aldı.
Parçanın hala etkisi büyük ve içerdiği mesele tüyler ürpertici. Time dergisi bu parçayı haklı olarak 20. Yüzyılın en etkili parçası olarak boşuna ilan etmedi. İşte bir beste böyle olmalı, yaşamalı, yaşatılmalı ve yaşatmalı. Dinleyen herkesi büyüleyip onun meselesini dinleyen herkese aktarıyor olabilmeli. Ancak böyle kalıcı, böyle sorumlu ve sürdürülebilir olunur.
Southern trees bear strange fruit
Blood on the leaves
Blood at the root
Black bodies swinging in the southern breeze
Strange fruit hanging from the poplar trees
Pastoral scene of the gallant south
The bulging eyes and the twisted mouth
The scent of magnolia sweet and fresh
Then the sudden smell of burning flesh
Here is a fruit for the crows to pluck
for the rain to gather
for the wind to suck
for the sun to rot
for the tree to drop
Here is a strange and bitter crop
Zekeriya S. Şen
Cazkolik.com / 18 Temmuz 2014, Cumartesi
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.