25. İzmir Festivali`nde sahne alan Natalie Cole`u arkadaşlarımız izledi...

25. İzmir Festivali`nde sahne alan Natalie Cole`u arkadaşlarımız izledi...

Bu güzel yaz gecesi konser atmosferini canlandırması bakımından seçtiğimiz parça ise Natalie Cole`dan "Come Rain or Come Shine".


 

Tarih; 12 Temmuz 2011 Salı gecesi...
25. Uluslararası İzmir Festivali’nin sekizinci günü…

İzmir Cazkolik ekibi olarak uzun zamandır bu güne kilitlenmiş “Acaba röportaj yapabilecek miyiz?” diye merakla bekliyoruz. Konser günü gelip çattığında Natalie Cole’un böbrek nakli geçirdiği için yorulmaması gerektiği bu nedenle röportaj veremeyeceğini öğrendik. (Demek ki böbrek naklinden sonra bile insan isterse sahneye çıkabiliyormuş...) Çok istediğimiz röportaj yapamayacağımızı öğrenmenin hayal kırıklığını geride bırakmaya çalışıp bizi bekleyen konsere odaklanmaya karar veriyoruz...

Sıcağın rehaveti ile yaz coşkusunun karışımı bir hava hakimdi o gece Fuar Açıkhava Tiyatrosu`na. Saatler 22:00’yi gösterince, yarım saati aşan bekleyişin verdiği sabırsızlıkla alkışlar bir azalıyor bir çoğalıyordu. Önce yedi müzisyen ve iki geri vokalden oluşan orkestra yerlerini aldı. Derken... Bembeyaz mini elbisesiyle Natalie (Maria) Cole sahneye geldi, alkışlar artık hayranlıkla yükseliyordu. Dudaklarından dökülen ilk sözcükle sesler bıçak gibi kesildi. Üç bin kişi aynı anda sustuk. Müziğin coşkusuna kendini kaptırmaya hazır onca insanı ancak böyle bir ses etkisi altına alabilirdi.

Natalie Cole, konsere, dünya çapında satış rekorları kıran, yaklaşık yirmi yıldır halen müzik raflarında satılan efsane albümü “Unforgettable … with Love”dan “Avalon” ile başladı, “It`s Sand Man”, “All About Love” ve “Never Will I Marry” gibi şarkılar peşi sıra Fuar Açıkhava sahnesinden İzmir`e yayılıyordu. Babasının Charlie Chaplin`den aldığını söylediği “Smile” adlı şarkıyı seslendirdi ardından, havada süzülen sesin ipeksi dokunuşu hepimizi sarmalamışken bir anda “When I Fall in Love”u söyleyen Nat King Cole’ün sesini duyduk, tüylerimiz diken diken olmuştu, ardından, sahnenin perdesinde "Kral"ın görüntüsü belirdi… Şimdi artık Unforgettable`ı baba kız birlikte söylüyorlardı ve birbirlerine öpücük göndererek düeti tamamladılar. Hepimizin yüzünde çiçekler açtıran bu şık sahne mizanseninin ardından şarkılar yeniden hareketlendi. Tempo tutmaya ve yerlerimizde daha fazla kıpırdamaya başlamıştık. Hatta arada “Helal sana Natalie!” ve “Afferin kız!” gibi karmaşık coşku nidaları bile duyuluyordu.

Her başarılı konserde adet olduğu üzere sanatçımızın sahneden ayrılmasının ardından bitmek tükenmek bilmeyen alkışlar üzerine yeniden geldiğinde bu sefer geri vokalistleri de sahnenin ön kısmında bekliyorlardı. Hep birlikte, daha da coşkulu, bu sefer Desree’nin “You Gotta Be” şarkısını söylediler. “When Love Comes To Town”da artık herkes ayakta ve herkes mutluydu...

Geceden geriye aklımızda kalan bir diğer nokta da Natalie Cole’un nasıl olup da yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen 19 şarkıyı hiç ara vermeden, üstelik ayağındaki yüksek topuklu ayakkabılarıyla söylediğiydi.

Konseri izlerken kendimizi müziğe kaptırdık, hayran da kaldık tabii ki ama Fuar Açıkhava Tiyatrosu’nda konser izlemenin inceliklerini düşünmeden de edemedik:

Öncelikle konserde geçirdiğimiz 115 dakikanın sonunda sırtımızda ve vücudumuzda yer yer tutulmalar ve ağrılar belirmeye başlamıştı. Bu nedenle, bundan böyle Fuar Açıkhava’ya konsere geleceklerin, yanlarında minder ya da ufak bir yastık getirmeleri tavsiye olunur. Biz unuttuk siz unutmayın deriz...

İçeride 1 TL’ye soğuk su bulmak mümkün, ayrıca patlamış mısır da filan da satılıyor ama biz konser sırasında yiyeni duymadık çok şükür, bu da konser nezaketi bakımından hoşumuza gitti...

Konser mekanı açık hava olması dolayısıyla sigara içenlerin yanıp sönen kırmızı ışıklarını fark etmemek mümkün değildi, kendi aramızda acaba "Bu sanatçıya saygısızlık sayılır mı?” diye konuştuk. Saygısızlık da olabilir, ya da insan müziği kendini en rahat hissettiği haliyle dinlemek de isteyebilir diye karar verdik...

Hafiften esen rüzgarla sanki konser daha mı sihirli oluyordu acaba... Sıcağın hepimizi bunalttığı, serinlemek istediğimiz anlar çoktu...

Çıkışta, herkes arabasına hücum edip de karmaşanın ortasında kalırız diye acele etmeyip Reyhan’a gidip dondurmalarımızı yedik. Özellikle Polovak’ı çok beğendik. Fuar’daki bir konserden çıkarken kalabalığa takılıp beklemek istemiyorsanız, insanlar dağılana kadar bi’ dondurma yemeniz ve sonra bomboş otoparktan boşalmış yola doğru rahatça sürüp gitmeniz kesinlikle daha akıllıca olacaktır...

Son olarak da, yine bu güzel konseri izlememizdeki desteklerinden dolayı İKSEV’in Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu sevgili Sirel EKŞİ’ye ve editörümüz Feridun ERTAŞKAN’a içten teşekkürlerimizi gönderiyoruz.

Yazı: Beliz Hazan / Ceren Erdur / Evrim Erişir / Yasemin Seymenoğlu
Fotoğraflar: Ceren Erdur

Cazkolik.com / 26 Temmuz 2011, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.