Alman piyanist Martin Kohlstedt tarzı müzikler bizi sanatçının şık takımlar giydiği sergi açılışına değil atölyesine götürür

Alman piyanist Martin Kohlstedt tarzı müzikler bizi sanatçının şık takımlar giydiği sergi açılışına değil atölyesine götürür

Piyanonun başına oturduğunda bir tuşa basarak başlamak zorundasın


XJazz Festival konserleri dün akşam başladı. Şehrin altı farklı sahnesinde yedi farklı sanatçı ve grubu izledi müzikseverler. İlk gün konserlerinde benim izlemeyi seçtiğim Beyoğlu Akbank Sanat`ta genç Alman piyanist Martin Kohlstedt oldu. Daha önce "Gün" ve "Gece" isimli iki albümünü dinlediğim sanatçıyı bizzat dinlemek cazip gelmişti. Kohlstedt`in notaları sadeleştirilmiş doğaçlama solo piyano performanslarını dinlerken gözümün önünde kimbilir kaç kez büyük Alman ressam Paul Klee`nin çok ufak boyutlu resimleri geçti. Kohlstedt`in yarı beste (hatta sadece birkaç notalı küçücük cümlelerden oluşan), yarı doğaçlama müzikleri biteviye tekrarlanan notaların arasına gizlenmiş kısa melodiler saklıyordu.


Sahneye yakın oturduğum iyi gözleme imkanım oldu. Piyano taburesine oturduğunda ilk hangi notaya basacağı hakkında hiçbir fikri olmayan biri gibiydi. Aklında dolanan müziklere ilişkin seçimlerle doğaçlama müziğin maceraperest çekiciliği bir şekilde ilk tuşa basarak yola çıkma zorunluluğu getirdiğinden "Leh", "Gol", "Phy" gibi üç harften oluşan isimler verdiği "Gece" albümünden notalarla başladı. Birkaç notadan oluşan sesler istediği duygusal tepkiyi verene ya da bir çıkış noktası bulduğuna ikna olana kadar tuşların üzerinde gezinmesini mümkün kılan tek şey tempo istikrarıydı. Kimi zaman istediğini buldu, hatta bazen fazlasını buldu, kimi zaman yarım kaldı ama aramayı sürdürdü.


Dün Cazkolik`te yayına giren XJazz Festival`in önde gelen ismi, festivalde üç farklı konserde izleyeceğimiz Sebastian Studnitzky röportajında sanatçı (okumak için tıklayın) festivalin konseptini açık ve meraklı olmak, cazdan etkilenen ya da cazı etkileyen türlere yüzü dönük olarak tanımlamıştı. Studntzky`nin altını çizdiği detayın daha ilk konserde karşıma çıkması haklılığını gösterdi. Kohlstedt tarz müzikler müzikseverin açıklığını ve merakını sınadığı konserlerdir. Bir caz konserine gittiğimizde genellikle konsantre ve tempolu, yoğunlatırılmış cümlelerle dolu, önceden repertuvara girmiş müzikler dinleriz. Her saniye sanatçının sergisinden tablolar gibi peşi sıra akar gider, profesyonel tatmin üst düzeydedir ve biz de zaten bilet alırken bu duyguyu satın almışızdır. Kohlstedt tarzı müziklerse bizi sanatçının sergisine değil atölyesine götürür. Şık takımlarını giymiş, sanatını sergileme ihtiyacı içinde olmadığı, atölyesinde etüdler yapan, belki de hiç sergilenmeyecek, not defterlerinde saklı kalacak rastgele desenler yapan bir sanatçıdır.


Genç Alman piyanist Kohlstedt`e ilk kez geldiği İstanbul`da, ilk kez tanıdığı İstanbullu müzikseverler önünde, ilk kez telaffuz ettiği birkaç Türkçe kelime eşliğinde kendini ifade etmekten çekinmediği, dürüst ve açık davrandığı için teşekkür ederiz.


(Fotoğraflar: Sedal Antay)


Feridun Ertaşkan


Cazkolik.com / 13 Nisan 2017, Perşembe


BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.