Anlaşıldı ki, dün gece hepimizin bir Eliane Elias konseri izlemeye ihtiyacı varmış.

Anlaşıldı ki, dün gece hepimizin bir Eliane Elias konseri izlemeye ihtiyacı varmış.

Ne yalan, dün gece izlediğimiz Eliane Elias gibi bir konsere anlaşılan izleyen (ve eminiz ki izlemeyenler de izleyebilseydi böyle düşünecekti) herkesin, hepimizin ihtiyacı varmış. Sahnede bize uzun süre unutmayacağımız bir konser armağan eden müzisyenler için belki çıktıkları yüzlerce güzel konserden biriydi ama dün konserden çıkan genç bir çiftin aralarında konuşurken birbirlerine söylediği gibi `uzun zamandır ilk kez bu kadar keyifliyim` gibi bir cümlenin anlamını bizim gibi gerginliklerden beslenen bir ülkede bir kaç ay geçiren bir yabancı bile ne kadar anlar emin olması zor. Yani, bu giriş kısmı ile ilgili son lafımız; `iyice siyah-beyaz hale gelmiş, ara tonların tümüyle yok olduğu karamsar günlerimizde Eliane Elias ve ekibi bizi capcanlı, rengarenk bir pencerenin önüne götürüp, geri getirdiler` olsun…

Eliane Elias`ın uzun bir süre sonra yeniden izlemek…

Güzel sanatçı en son 2011`de İş Sanat sahnesinde tek bir sandalyesi bile boş olmayan bir konser vermişti, o konseri izleyen arkadaşımız Leyla Diana`nın konser izlenimleri Cazkolik`te yer almış (okumak için buraya tıklayın), konserin dünküne benzer duygusu konser sonrasında da konuşulmaya devam etmişti. Galiba arada bir kez daha (artık var olmayan) Ortaköy Jazz Center`a gelmişti ama emin değiliz.

İyi bir vokalist olmanın ötesinde iyi de bir piyanist…

Zaten biliyorduk ama dün gece bizzat tanık olmanın zevki başka… Eliane Elias vokalistliği yanında enstrümanistliği de eşdeğer özelliklere sahip, hatta kimi zaman daha önde. Büyük caz piyanistleri Bossa Nova çalmayı hep sevmiştir. Gerçi, bir çoğu Bossa`ya cazın gerisinden bakarak çalmasına rağmen caz tarihine emsalsiz müzikler armağan ettiler ama Elias (doğal olarak) onlar gibi değil, ilginç bir şekilde piyano stiliyle tam ortada durmayı başarıyor. Yani, caz çalan bir Bossa Nova müzisyeni ya da tersi değil, harika bir "post-bop bossa nova" stili! Üstelik (benzetmek ne kadar doğru ama örneğin Monty Alexander gibi) dikine çalmayı seven biri olduğu için patlayıcı enerjisi yüksek, swingi renkli ve tuşeli… Daha önemlisi her notası içten! Bunu kesinlikle hissettiriyor.

Doğallığı sayesinde izleyiciyle kolay ilişki kuruyor…

Yüzünde yaptığı işten mutlu olan insanın gülümsemesi var (bakınız, alttaki fotoğraf). 2011 konserinde de benzer anları yaşamıştık, çaldığı parçalar ve bestecileriyle ilgili anekdotları konserin içinde dikkat çekici ayrıntalara sahip. Jobim bestesi çalmadan Sao Paolo`da, henüz 17 yaşında genç bir kızken çaldığı kulübe gelip kenarda onu izleyen Jobim`in orada olduğunu bilmesi (ki, Antonio Carlos Jobim Brezilyalı müzisyenler için adeta bir ilah, bir çeşit yarı tanrıdır, müthiş saygıları vardır) nasıl bir baskı yarattığını tahmin etmemizi sağlıyor. Keza, Chet Baker çalmadan önceki anekdotu da öyle. Örneğin, Chet Baker`ın sekiz yıl kadar davul kullanmadan çaldığı hiç dikkatimizi çekmemişti (kayıtları kontrol etmeli!), bu deneyim Elias`a icra edeceği parçayı da davulsuz çalma cesaretini verdi, başlamadan önce `bana şans dileyin` demeyi de ihmal etmedi. Gilberto Gil ya da benzer isimlerin bestelerinde de durum aynı. Bu öykülerin her biri ayrı birer tada sahipti.

Quartet kadrosu oldukça başarılı…

Aynı zamanda eşi olan basçı Marc Johnson zaten caz dünyasının yaşayan en iyi basçılarından biri. Tanıtırken karısının da söylediği gibi Bill Evans gibi bir caz devinin ölmeden önce son üç senesinde birlikte çaldığı trionun değişmez ismiydi ama gerek genç gitarist Graham Dechter olsun, gerek davulcu Rafael Barata olsun iyi işleyen dörtlünün benzersiz isimleri. Bu arada, not olarak Johson`ın sahnede çaldığı kontrbasın sevgili Ozan Musluoğlu`nun kontrbası olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Konser öncesi ayaküstü konuşurken anlattı, iyi ki zamanında basıyla yetişmiş sevgili Ozan yoksa soundda tatsız bir sorun oluşabilirdi.

Konserin tek dansı…

Eminiz her Brezilyalı gibi Eliane Elias`da bossa ile dans etmeyi seviyordur, gerçi piyano başında olması gerektiği için bunu yapabildiğine pek şahit olmadık ama dün gece bir kez şarkısını küçük dans figürleriyle süsleyerek söylemesi hoştu!

The Girl from Ipanema ile bis ve final…

Biste izlerken hatırlamadık ama sonradan 2011 yazısına göz atınca yine aynı şarkıyla konseri bitirmiş meğer. Bir uğur mu, iyi bir final sahnesi mi, bir alışkanlık mı bilmiyoruz ama hem 2011 konserinde hem de dün gece izleyiciyi bu şarkı ile final mutlu etti. Yazının başına gönderme yaparsak eğer; dün geceki konsere gerçekten ihtiyacımız varmış.

Fotoğraflar için sevgili Leyla Diana`ya teşekkür ediyoruz.

Cazkolik.com / 25 Mart 2014, Salı


Eliane Elias albümlerini Cazkolik Shop`tan tek tıkla satın alabilirsiniz:

- Eliane Elias Plays Live (2010)

- Eliane Elias; "Around the City" (2006)

- Eliane Elias; "Dreamer" (2004)

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.