Covid-19 salgınının sanal müzesi

Covid-19 salgınının sanal müzesi

Sanatın yaratıcılığının arttığı dönemler, savaş, yıkım ve insanî parçalanmaların olduğu dönemlerdir. Geçmişe bakınca, 20. yüzyıl bu dönemlerle doludur ve günümüz sanatı geçen yüzyılın sanatsal oluşumlarının üzerine kurulmuştur. Edebiyat da, plastik sanatlar da, müzik de öyle.

 

Modern dünyada uzun sürede biriken teknolojik gelişmelerin sıçrama yaptığı dönemler, sanatsal ifade biçimleri üzerinde de etkili oldu. Covid-19 salgını, bilişim teknolojilerinin günlük hayatı şekillendirdiği bir döneme denk geldi. Covid-19 salgını, sanat ortamının içinden ya da dışından pek çok bireyin bu araçları keşfine ya da duygularını bu araçlarla yeni biçimlere dönüştürerek ifadesine fırsat yaratıyor.

 

Covidoscope isimli proje, bu dönem yapılan popüler çalışmalardan bir seçki oluşturmak ve böylece salgının küresel günlüğünü ortaya koymak fikriyle doğdu. Covidoscope, fikir olarak sosyal medya gibi yeni iletişim kanallarında kendine yer bulmuş ürünleri duygular ekseninde eşleştirerek bunları kayıt altına almayı hedefliyor.

 

Bu sanal müzenin bir yanı, sanatçı kimliği taşıyanlarla taşımayanlar ve ifade biçimleri arasında hiyerarşi kurmaması. Birine sanatçı derken diğerine değil dememesi. Covidoscope, gelecekteki sanat tartışmaları için bireylerin sesini taşıyan, salgın döneminin yaratıcı ve duygusal yönünü anlamaya yardımcı olacak kalıcı bir belge olma işlevini ön planda tutmaya çalışıyor.

 

Dijital ortamda yaşayacak olan covidoscope koleksiyonunu farklı şekillerde gezmek mümkün: Dünya haritasında bir güzergâh belirleyebilir ya da duygulara ve temalara göre düzenlenmiş, kültürel arka plana dair verilerin de bulunduğu galerilerde değişik yollar çizebilirsiniz, bu izleyici olarak size kalmış.

 

Mesela, yukarda gördüğünüz çalışma Monsier Kak lakabıyla tanınan çizer Patrick Lamassoure bu kısa animasyonda hergün aynı saatte aynı parkta, aynı bankta kuşları besleyen yaşlı kadını bekleyen güvercinleri çizmiş. Belki de o yaşlı kadını artık sadece o güvercinler hatırlıyordur.

 

 

Ya da Ürdünlü karikatür sanatçısı Naser Jafari'nin çizdiği gibi bir Covid-19 takvimi, Covid mikrobunun takvimdeki günleri ve ayları nasıl hızla yiyerek ilerlediğini görürsünüz.

 

 

Ya da, New Yorker çizeri Liana Finck'in boş bir kağıdın üzerine yazdığı gibi "Trajedi + Zaman = Yeni Gerçeklik" denklemininin acımasızlığı gibi.

 

Bunlar müzelerde yer alacak üstün sanatsal yapıtlar olarak görülmeyebilir ama günümüzün sanatı uzun zamandır böyle değil mi zaten?

 

 

Yaşadığımız çelişkinin ne kadar derin olduğunu gösteren bir diğer çizim Hintli sanatçı Vimal Chandran'ın "normale dönmek için sabırsızlanıyorum" isimli bu çalışması. Normal dediğimiz şey şu an içinde bulunduğumuz odanın aynısının yanda olanı mı?

 

 

Ya da, Saraybosna'lı grafik sanatçısı Danjela Obajdin'i yukarda gördüğünüz çarpıcı çalışması.

 

 

Ya da, Oconeo lâkaplı grafik sanatçısı Steffen Kraft'ın "Corona Öncesi, Sırası ve Sonrası" isimli yukardaki çalışmasının çarpıcılığı gibi.

 

Ya da, yaratıcılıklarını çok sevdiğimiz İranlı sanatçılardan Parham Manian'ın sitede izleyebileceğiniz "Kısa Bir Karantina Hikâyesi" isimli animasyonu, ya da, Los Angelesli sanatçı Jay Hasrajani'nin "Oturmak" isimli çarpıcı kısa videosu gibi çalışmalar yaşadığımız gerçekliği mükemmel özetleyen çalışmalar.

 

Sanal müze, bu çalışmaları Özlem, Korku, Keder, Neşe, İhtiyat, İyilik, Umut gibi insanî kavramlar üzerinden buluşturmuş.

 

Müzede yeralan çalışmaların kendi hayatınızdaki karşılıklarını bulmak üzere siteye tıklayarak izleyebilirsiniz. Şöyle bir bakındık ama dünyanın her yerinden sanatçılara yer veren müzede bizden bir imza göremedik, umarız bir sanatçımız çalışmasını burada sergiler.

 

Cazkolik.com / 01 Eylül 2020, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.