Keşke`siz bir elli yıldı
Caz müzisyeni, besteci, eğitimci ve orkestra şefi Aycan Teztel kariyerinin ilk solo albümü ‘After A Dream’ ile dinleyici karşısına çıktı. Cazkolik’e konuşan Teztel, “Yaşadığımız güzel tecrübeleri anlatmak için “Rüya gibiydi” deriz. Ama bu söylem, bu keyifli anların rüyadan sonra bittiğine işaret eder. Hayatın her anında bir güzellik, bir ışık bulabilmek, yaşamıma olan en önemli yaklaşımlardan biri olmuştur. Buna paralel olarak, ‘rüyadan sonra’ da aynı pozitif enerjiyi, aynı güzel hisleri içimizde tutabilmekle ilgiliydi bu isim” diyor.
Müzik kariyerinde 50 yılı deviren Teztel, yarım asırlık deneyimini ilk solo albümü ‘After A Dream’ ile sunuyor. Lin Records etiketi ile çıkardığı albümün tamamı 11 enstrümantal besteden oluşuyor. Trombon, piyano, bas gitar gibi farklı enstrümanları ustalıkla kullanan müzisyen, “Bu üç enstrümana da ayrı bir sevgi duyuyorum ve kendimi her birinde farklı şekillerde ifade edebildiğimi hissediyorum. Bu üç çalgının icracısı olarak yer alabileceğim bir proje yaratabilmek, hayatım boyunca hayalim olmuş bir şeydi” diyor.
Caz müziğin farklı tarz ve lezzetlerinin sergilendiği, çoğunluğu Teztel’in beste ve düzenlemelerinden oluşan ‘After A Dream’e her biri alanında virtüöz müzisyenler konuk oldu. Trompette Şenova Ülker, saksafonda Batuhan Şallıel, davulda Volkan Öktem, gitarda Okan Ersan, Ercüment Ateş ile Erdem Sökmen, perküsyonda ise Mehmet Akatay imzası var. Albümün kayıt ve miksleri Ömer Göksel, mastering’i ise George Whitty tarafından yapıldı.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda 34 yıldır Sanatçı Öğretim Elemanı olarak görev yapan Teztel ile ilk heyecanı ‘After A Dream’i ve müzik serüvenini konuştuk.
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan: Caz dünyasında yurtiçi ve yurtdışında önemli projelere imza atmış bir müzisyen olarak albüm çıkarmak için bu neden kadar beklediğiniz konusunu sizden dinlemek isterim öncelikle.
Aycan Teztel: Müzik eğitimim 1969 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda başladı. Buradaki 9 yıllık eğitimin ardından beş yıl Hollanda ve bir yıl Amerika’da eğitim aldım. Türkiye’ye dönüp çalışma hayatına başladığım 1985 yılından bu yana öğrencilerim, her zaman çalışmalarım içinde önceliği aldı. Öğretmenliğimin yanı sıra, yıllar boyunca içinde yer aldığım farklı projeler, farklı sanatçıların albümlerindeki kayıtlar, 2002 yılında kurduğumuz, şefliğini yaptığım Istanbul Superband’in albüm kayıtları ve Dianne Reeves, Dee Dee Bridgewater, Kurt Elling gibi sanatçılarla yaptığımız kapsamlı konser çalışmaları ile hep bir yoğunluğun içinde oldum. Tüm bunların yanında, konservatuvarda Caz Anasanat Dalı’nın kurulması ile ilgili yaptığım çalışmalar derken, kendi adıma bir albüm yapabilmem ancak bugüne kısmet oldu.
Işıl Çalışkan: Yetiştirdiğiniz isimlere bakılırsa albümün bu kadar geç çıkmasında bir anlamda eğitimci kimliğinizin de rolü büyük olsa gerek ne dersiniz?
Aycan Teztel: Çok doğru. Hayatımda önceliği her zaman okul hayatım ve çok sevdiğim öğrencilerim aldı. Bu nedenle albüm gecikse de, albüm çalışmalarının başlamasında Gökay Gökşen, Altay Acar ve Burak Dursun gibi öğrencilerimin motive edici güçleri oldu.
Işıl Çalışkan: Dile kolay tam 50 yıl geçmiş… Geriye dönüp baktığınızda neler söylersiniz?
Aycan Teztel: ‘İyi ki 50 yılımı bu şekilde yaşamışım’ derim. Ne güzel müzikler, ne değerli müzisyenler girdi hayatıma... Müzisyenliğim sayesinde gittiğim ülkeler, farklı kıtalarda, sayısız şehirde çalabilmek... ‘Keşke’ olmadan, dolu dolu yaşadığım bir hayatım oldu çok şükür. Geriye dönüp baktığımda, sanırım Istanbul Superband’in şefi olarak yaptığımız konserlerin ayrı bir yeri var kalbimde. Hem grupta çalan değerli meslektaşlarımla birlikte olmak; hem de Kurt Elling, Dee Dee Bridgewater, Dianne Reeves ve Natalie Cole gibi ustalarla sahneyi paylaşmak. Bu projeler, senelerce verdiğim emeklerin bir ödülü gibiydi.
Bunların yanı sıra, öğrencilerimle yıllar boyu anılarım ve geldikleri yerleri gururla takip ettim. Hepsi sağlam birer icracı oldu; ülkemizin önemli orkestralarında çalıyorlar; ayrıca profesör olup eğitim bayrağını taşıyan aynı zamanda da albümdeki ilk parçanın bestecisi olan öğrencim var. Bir öğretmen daha ne isteyebilir ki?
Işıl Çalışkan: ‘After A Dream’ isminin ardındaki hikayeyi bizimle paylaşır mısınız?
Aycan Teztel: Yaşadığımız güzel tecrübeleri anlatmak için “Rüya gibiydi” deriz. Ama bu söylem, bu keyifli anların rüyadan sonra bittiğine işaret eder. Hayatın her anında bir güzellik, bir ışık bulabilmek, yaşamıma olan en önemli yaklaşımlardan biri olmuştur. Buna paralel olarak, ‘rüyadan sonra’ da aynı pozitif enerjiyi, aynı güzel hisleri içimizde tutabilmekle ilgiliydi bu isim.
Işıl Çalışkan: Bunca zamana pek çok şarkı birikmiştir. Peki albümdeki şarkıları seçerken hassasiyetleriniz neler oldu?
Aycan Teztel: Aslında zor bir seçim oldu benim için. Her beste insanın çocuğu gibi ve hepsine adaletli yaklaşmak istiyorsun. Ancak bir albümün uzunluk sınırları ile uyumlu olabilmesi açısından aralarından farklı tarzları yansıtan ve albümde çalan arkadaşlarımın da ifadelerini en iyi şekilde ortaya koyabileceği parçaları seçtim.
Işıl Çalışkan: Albümdeki isimlerin her biri alanında virtüöz. Trompette Şenova Ülker, saksafonda Batuhan Şallıel, davulda Volkan Öktem, gitarda Okan Ersan, Ercüment Ateş ile Erdem Sökmen, perküsyonda ise Mehmet Akatay imzası var. Sonuç tam bir müzikal şölen… Bu birliktelikler ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Aycan Teztel: After A Dream’de bu müzisyenlerle birlikte olmuş olduğum için ne kadar mutlu ve şanslı hissettiğimi anlatamam. Hepsi yıllar boyu birçok projede birlikte çaldığım ve sayısız anı paylaştığım arkadaşlarım. Hem icracı hem de dost olarak bu kadar değer verdiğim insanla birlikte ilk albümümü çıkarmış olmak, bu albüme çok ayrı bir boyutta değer katıyor benim için. Bu isimlerin yanı sıra, albümün sanat yönetmeni ve sevgili eşim Prof. Dr. Gülden Teztel, hem bestesi hem de icrasıyla mezunlarımdan Prof. Gökay Gökşen, öğrencim Burak Dursun ve sevgili Duygu Tarhan da bahsettiğiniz bu şölen içinde yer alıyor. Her şeyin gerçekleşmesini sağlayan isim de sevgili Ömer Göksel. Kaydından miksine, projenin her aşaması onun sayesinde var oldu.
Işıl Çalışkan: Albümde sadece trombon değil piyano ve bas gitar gibi farklı enstrümanlara da hakimsiniz. Neden bu şekilde tercih ettiniz?
Aycan Teztel: Trombonun yanı sıra, yıllardır bas gitar ve piyano da çalıyorum. Bu üç enstrümana da ayrı bir sevgi duyuyorum ve kendimi her birinde farklı şekillerde ifade edebildiğimi hissediyorum. Bu üç çalgının icracısı olarak yer alabileceğim bir proje yaratabilmek, hayatım boyunca hayalim olmuş bir şeydi.
Işıl Çalışkan: Pop caz, modern caz, fusion gibi birçok tarz hakim albümde. Siz nasıl anlatırsınız? Hangi zamanlardan, neler ile yoğurulmuş bir albüm bu?
Aycan Teztel: Öğrencilik yıllarımdan bu yana birçok farklı tarz müzik dinleyerek ve çalarak yetiştim. Farklı tarzların, bir müzisyenin gelişimine bambaşka boyutlar kattığı inancındayım ve benim için de böyle oldu. Albümde bu tecrübemi yansıtan, sizin de bahsettiğiniz tarzların yanı sıra, swing ve Latin gibi bir yelpaze bulunuyor. Hatta bir soloda, Klasik Batı Müziği’ne bile gönderme var.
Işıl Çalışkan: After A Dream’de tamamı enstrümantal 11 şarkı var. Uçsuz bucaksız anlamlar çıkarılabilecek sözsüz müziğin sizdeki karşılığını nasıl anlatırsınız?
Aycan Teztel: Bill Evans’ tan Michael Brecker’a, Charlie Parker’dan Bob McChesney’e dinlediğim müziklerin büyük çoğunluğu enstrümantal müzikler olmuştur. Belki kendim de bir enstrümantist olduğum için, sözsüz müziğin hayal gücümü ve kalbimi daha özgür bıraktığına inanıyorum. Nota, ritim ve armoniler bana sözcüklerden daha yakın geliyor. Ancak insan sesinin lezzeti ve etkisi de elbette tartışılmaz. Bu albümde insan sesini sadece efekt olarak kullandım. Bundan sonraki projemde, sözlü müzikler yer alacak.
Işıl Çalışkan: Peki Türkiye’de yeterince anlaşıldığını düşünüyor musunuz? Türkiye’deki karşılığı ile ilgili neler söylersiniz?
Aycan Teztel: Albümü hazırlarken amaçlarımdan biri, farklı kitleler tarafından keyifle dinlenebilecek bir müzik yaratabilmekti. Müzik, evrensel bir
olgu olarak, duygu aktarımının gerçekleşebildiği tüm insanlara dokunabiliyor. Ülkemizdeki dinleyicilerden de yurt dışından da paralel olumlu geri dönüşler aldım.
Işıl Çalışkan: Albüm kapağı da çok özenle hazırlanmış. İçerisinde en ince detaylar bile var. Dijitalleşme ile birlikte bu detaylar gözden kaçabiliyor. Bu da beraberinde çabuk tüketilebilirliği getiriyor. Müzik piyasasındaki dijitallemeye sizin bakışınız nedir?
Aycan Teztel: Teşekkür ederim. Sevgili Kaan Kıran’ın dizaynı. Birlikte büyüdüğüm eski long play’lerin kaplarında, icracılarla ilgili tüm detaylar yer alırdı. Albümümde de bunun olması bir öncelikti benim için. Dijital yayın ortamlarına baktığımızda, kişilerin çaldıkları sololar gibi son derece önemli detaylar, künyelerde çoğunlukla yer alamıyor. Bunun yanında, dijitalleşme ile dünyanın her yerine hızla ulaşma şansımız oluyor. Eğitimde de dijitalleşmenin çok önemli artıları var. Bizler öğrenciliğimizde, çaldığımız bir eseri dinleyebilmek için aylarca uğraşır; sonunda bir kayda ulaşınca mutluluktan uçardık. Şimdi ise bir tuşla sayısız görsel ve işitsel kayda ulaşılabiliyor. Bu kolay ulaşılabilirlik ise bir yandan da yanında kıymetsizliği getiriyor. Her şeyin artısı ve eksisi var mutlaka.
Işıl Çalışkan: Istanbul Superband ile çalışmalarınız ne durumda?
Aycan Teztel: Istanbul Superband’in, 4 Mart 2020’de Fatih Erkoç, Sibel Köse ve Su İdil ile İş Sanat’ta bir konseri olacak. Hevesle çalışmalarımıza başladık. Bunun yanında, Ömer Göksel ile Superband’in ikinci albüm çalışmasında kayıtlar bitti, miks aşamasındayız.
Işıl Çalışkan: Önümüzde başka nasıl planlarınız var?
Aycan Teztel: Konservatuvar bünyesinde kurulmasına öncülük ettiğim Caz Anasanat Dalı’nın daha da gelişmesi için ayrıca zamanım el verdikçe, yeni bir albüm projesi için çalışmalara devam ediyorum.
Işıl Çalışkan
Cazkolik.com / 30 Ocak 2020, Perşembe
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.