T-Bone Walker ve West Cost Blues
Merhaba değerli müzikseverler.
Bugünkü yazımızın konusu Blues’un önemli isimlerinden, West Cost Blues’un yaratıcısı T-Bone Walker.
Asıl adı Aaron Thibeaux Walker olan sanatçı, 28 Mayıs 1910’da Linden Texas’ta Afro-Amerikalı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Aaron Annesi ve üvey babası Dallas String Band grubunda müzisyenlik yapıyordu. Aile dostu olan Teksas’lı ünlü Blues’cu Blind Lemon Jefferson bazen evlerine akşam yemeğine gelir ve yemekte saatlerce müzik konuşulurdu. Aaron henüz 2 yaşındayken ailesi ile Dallas’a taşındı. Çocuk yaştayken kilise korolarında şarkı söylemeye başladı. O dönemde sık rastlanılan bir durum olan kilise korosunda şarkı söylemek Aaron’a iyi geliyordu. Bu sayede müzik hep aklının bir köşesinde oldu. Aaron 12 yaşındayken annesinin hediye ettiği Banjo, kilise korosundan bu yana hiç eksilmeyen müzik tutkusunu tatmin etmek için çok iyi bir hediye idi. Banjo gelecekte yavaş yavaş şekillenecek olan müzik yaşamının ilk önemli adımı oldu.
T-Bone lâkabı ve ilk kayıtları
Walker, kariyerine 1920'lerde Dallas'ta çok genç yaşta başladı. On yaşında okulu bırakmış, tamamen müzik ile ilgilenmeye başlamıştı. Beş sene sonra, On beş yaşında küçük kulüplerde Blues çalarak para kazanmaya ve profesyonel bir müzisyen olarak yolunu çizmeye başladı. Önceleri aile dostları müzisyen Blind Lemon Jefferson'ın desteğini alan Walker, 5 Aralık 1929'da “Oak Cliff T-Bone” adıyla Columbia Records ile ilk kaydını yaptı ve "Trinity River Blues" ile desteklenen "Wichita Falls Blues" single'ını yayınladı. “Oak Cliff” o sırada birlikte yaşadığı bir grup insanı barındıran bir topluluktu, “T-Bone” ise göbek adı Thibeaux’nun kısaltılmışı olarak annesinin ona kazandırdığı bir lâkaptı ve bu isim sevildi.
Her iki şarkı da adını duyuracak kadar başarılı oldu. Aaron artık T-Bone ismi ile profesyonel müzik dünyasının tamamen içerisinde idi. T-Bone aynı yıl Teksas'ta turneye çıktı ve burada dönemin büyük caz gitaristi Charlie Christian ile çaldı.
Kaliforniya ve West Cost Blues
T-Bone Walker 1934'te Los Angeles Kaliforniya'ya yerleşti. Kaliforniya sadece elektro gitar çalmaya başladığı ve kendi grubunu kurduğu ilk yer olarak hayatında çok önemli bir yere sahip olmadı, hayatına ve kariyerine çok şey kattı. 1935'te Vida Lee ile evlendi ve bu evliliğinden üç çocuğu oldu. Kaliforniya sanatçının kariyerinde tam anlamıyla bir dönüm noktası idi. Burada önceleri Les Hite’s Cotton Club Orkestrası’nda çalmaya başladı. Orkestrada Lionel Hampton gibi dönemin yıldızı parlayan yeni sanatçıları da vardı. Walker 30 yaşındayken yani 1940 yılında kendi grubunu kurdu ve çalışmalarına grubuyla devam etti.
Kaliforniya T-Bone’u birçok yönden etkiledi. West Cost Jazz’ın merkezi olan bu şehirde Walker’ın bu müzikten etkilenmemesi mümkün değildi. Söz konusu Texas ve Chicago Blues olduğunda akla gelen ilk isimlerden birisi olan T-Bone Walker, burada müziğini West Cost Jazz ile harmanlayarak West Cost Blues olarak adlandırdığı yeni bir tarz geliştirdi. Aslında vokal ve gitar tekniğinde en çok etkilendiği sanatçı olan Blind Lemon Jefferson’ın aksine, T-Bone bu tür ile daha yumuşak bir vokali benimseyerek şarkılarını söyledi. Sebebini ise Blues’un sert söylendiği zaman duyguları yoğun olarak aktaramaması olarak açıkladı. Ancak bu görüşü West Cost Blues öncesini pek yansıtmıyor hatta o dönemki tarzıyla epey çelişiyordu.
Sahne şovları ve gitarının ilginç hikâyesi
T-Bone Walker’ın kariyeri sadece müzikleriyle sınırlı değildi. 1940’lı yıllarda, dönemine göre sahnede yeni ve ilgi çeken hareketler sergiliyordu. Gitar çalarken yaptığı şovlarla adından söz ettiren T-Bone, sahnedeki performansları ile sürekli dikkatleri üzerine topluyordu. Epey sonra Jimi Hendrix’in yaptığı başının arkasında gitar çalma hareketi ilk olarak T-Bone Walker tarafından yapılmış ve Hendrix dışında Chuck Berry gibi isimler de Walker’ın bu tarz hareketlerini şovlarında kullanmışlardı. Nitekim Chuck Berry, verdiği bir röportajda “Sahnede yaptığım her bir harekette T-Bone’dan bir parça var” demişti.
Steve Miller, 1952'de sekiz yaşındayken Walker'ın kendisine gitarını arkasında ve dişleriyle çalmayı öğrettiğini anlattı. Steve Miller Walker’ın aile dostuydu ve Walker Miller'ı evinde sık sık ziyaret ediyordu. Miller bir röportajında, T-Bone Walker’ın kariyeri üzerinde büyük etkisi olduğunu söylüyordu.
Walker, tüm bu şovları ve kaydettiği şarkıları 1949'da satın aldığı, üç manyetikli Gibson ES-5N gitarı ile yapıyordu. Sahne şovlarının önemli aktörü olan bu gitar aynı zamanda bir çok albümünün kapak fotoğrafında sanatçı ile birlikte yer aldı. İlginç olan ise gitarın 1968'de Bordeaux'da verdiği bir konser sonrasında çalınmış ve o zamandan beri de kayıp olması. Daha da ilginci, yıllar sonra 2019’da, Parisli gitar koleksiyoncusu ve aynı zamanda bir gitar dükkanı olan Matt’s Guitar Shop ile temasa geçen Lyon'lu bir koleksiyoncunun, Matt’s Guitar Shop’a ES-5N hakkında bir e-posta göndererek, T-Bone Walker'ın uzun süredir kayıp olan gitarın bulunmasını sağlamasıydı. Gitar, Matt Guitar Shop’da diğer pek çok müzisyenin gitarları ile birlikte sergilenmekte.
West Cost Blues türünün en önemli şarkısı: Call It Stormy Monday
T-Bone Walker’ın 1947 yılında kaydettiği "Call It Stormy Monday (But Tuesday Is Just As Bad)" isimli şarkısı, Black White Records etiketi ile yayınlandığında, West Coast Blues tarzının en önemli icrası olacağı ve şarkının Blues standartlarından biri haline geleceğinden kimsenin haberi yoktu. Ancak Walker'ın pürüzsüz, hüzünlü vokali ve farklı gitar tekniğini yansıtan şarkı, sanatçının en çok dinlenen şarkısı oldu ve daha sonraki dönemlerde pek çok sanatçı tarafından tekrar tekrar yorumlanarak tam bir Blues standardı haline geldi.
B.B. King kendisini gitar çalmaya iten en büyük nedenlerden biri olarak Walker'ın efsane şarkısı “Stormy Monday” olduğunu söyledi ve hemen her röportajında Walker'ı anarak sanatçının Blues için ne kadar önemli olduğunu vurguladı.
“Stormy Monday” Allman Brothers Band'in favori şarkısı oldu. İngiliz rock grubu Jethro Tull 1968'de şarkıyı Cover’layarak önemli bir başarı kazandı. Eva Cassidy, 1996 yılında “Live at Blues Alley” konserinde "Stormy Monday" i farklı bir yorum ile seslendirdi ve konser canlı olarak kaydedildi.
Walker’ın bu dönemde yaptığı diğer önemli şarkıları "Bobby Sox Blues" Amerika RB listesinde 3 numaraya, "West Side Baby" ise 8 numaraya kadar yükseldi.
T-Bone Walker ve Chuck Berry Montreux Jazz Festivalinde
Walker’ın birlikte çaldığı müzisyenler
Walker kariyeri boyunca şanslı bir müzisyen oldu çünkü hep çok yetenekli müzisyenlerle çalıştı. Trompetçi Teddy Buckner, piyanist Lloyd Glenn, Basçı Billy Hadnott ve tenor saksafoncu Jack McVea bunlardan bazıları idi. Tüm bu müzisyenler Walker’a birçok özellik kattı ve onun Blues’a farklı açılardan bakmasını sağladı.
T-Bone Walker 1950'den 1954'e kadar Imperial Records için kayıt yaptı. Sonraki beş yılda tek kaydı 1955, 1956 ve 1959'da birbirinden farklı üç oturumda kaydedilen ve 1959'da Atlantic Records tarafından yayınlanan “T-Bone Blues” oldu. Bu albüm Atlantic Records kariyerinin en iyi eseri oldu.
1962'de piyanist Memphis Slim, şarkı sözü yazarı ve müzisyen Willie Dixon ile Amerikan Blues Festivali'nde müthiş bir performans ile hem hayranlarının hem de eleştirmenlerin bolca övgüsünü kazandı.
1968 yılında Delmark Records etiketiyle çıkan “I Want a Little Girl” yine eleştirmenlerce çok beğenilen bir albüm oldu.
Walker son yıllarında, 1968'den 1975'e kadar, Robin Hemingway'in müzik yayıncılık şirketi Jitney Jane Songs için kayıt yaptı. 1971'de “Good Feelin'” albümüyle “En iyi Etnik/Geleneksel Kayıt” kategorisinde Grammy Ödülü kazandı.
T-Bone Walker’ın Chuck Berry ve Willie Dixon ile 1972 Montreux Jazz Festivalinde söylediği “Everyday I Have The Blues”, Blues tarihinin en başarılı performanslarından birisi olarak müzik literatüründe yerini aldı.
Son albümleri ve ölümü
1972 yılında Montreux Jazz Festivali kayıtlarından oluşan “Fly Walker Airlines” yılında Polydor Records etiketi ile yayınlandı ve albüm Walker’ın en efsane albümlerinden birisi oldu. Albümün başarısı üzerine bir yıl sonra, bu kez Reprise etiketi ile “Very Rare” isimli albümü yayınlandı. Bu albüm “Fly Walker Airlines” kadar başarılı olamadı fakat maalesef sanatçının son albümü oldu ve bu özelliği ile müzik tarihinde yerini aldı.
“Fly Walker Airlines” bir yandan eleştirmenler tarafından çok güzel övgüler alırken, bir yandan da hayranları tarafından çok özel bir ilgi görüyordu. Ancak sanatçının bu başarısı ne yazık ki çok uzun sürmedi ve Walker 1974 yılında önemli bir felç geçirdi. Felçten sonra sağlığı bir türlü düzelmedi, giderek daha kritik bir hale döndü. Mart 1975'te 64 yaşında tekrar bir felç geçirmesinin ardından Bronşit Pnömani teşhisi konularak Los Angeles'taki evinde hayata veda etti.
“Walker Airlines” kariyerinin zirvesine çıkmışken ne yazık ki başka bir uçuş yapamadı ancak son dönemine kadar yaptıkları ve Blues’a katkısı hep övgü, hayranlık ve saygı ile anıldı. Birçok ödüle layık görüldü.
T-Bone Walker, 1980'de Blues Hall of Fame ve 1987'de Rock and Roll Hall of Fame ile onurlandırıldı.
Rolling Stone dergisi 2018 yılında "Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi" listesinde sanatçıyı 37. sıraya yerleştirerek ölümsüzleştirdi.
T-Bone Walker, Blues dünyasını her yönden derinden etkilemiş bir sanatçı olarak kabul ediliyor. Günümüz çağdaş Rock ve türevlerinin çıkış noktasına baktığımızda hemen her yerde onun izlerini görüyoruz. Müziklerine ve yaptıklarına duyduğumuz hayranlık ve saygı, Blues’a kattığı değerleri ile kat kat artıyor. Her zaman söylediğimiz bir cümle ile yazımızı sonlandıralım.
T-Bone gibi sanatçılar Blues için hep birer hediyedir.
Tamer Tekelioğlu
Cazkolik.com / 10 Ağustos 2022, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.