Muddy Waters: Çamurlu sulardan Rolling Stones’un isim babalığına uzanan kariyer

Muddy Waters: Çamurlu sulardan Rolling Stones’un isim babalığına uzanan kariyer

 

Muddy Waters modern Blues müziğin temelini oluşturdu ve müzik tarihine adını altın harflerle yazdırdı

 

 

 

Muddy Waters, gerçek adıyla McKinley Morganfield, 4 Nisan 1913 tarihinde Mississippi nehrinin doğusunda yer alan Issaquena County’de doğdu. Küçük McKinley doğduğunda, ailesi onun yeni bir Blues türü yaratarak müzik tarihine adını altın harflerle yazdıracağından habersizdi. McKinley doğumundan kısa bir süre sonra annesini kaybetti. Büyükannesi tarafından Mississippi’de Clarksdale yakınlarındaki pamuk tarlalarında büyütülen McKinley, nehir kenarında çamurlu sularda oynamayı çok seviyordu. Akşama doğru üstü başı çamur içinde eve döndüğünde büyükannesinin ona “Muddy- Çamur” lakabını takması ve sürekli “Çamurlu Su” diye seslenmesi, bu lakabının ileride sürekli kullanacağı ad olarak zihnine yerleşmesini sağlayacak ve ileride tüm dünya onu Muddy Waters olarak tanıyacaktı.

 

Muddy, gençlik yıllarında diğer yaşıtları gibi bir yandan tarlada traktör kullanıyor, bir yandan da kiliseye devam ediyordu. Müzikle ilk teması düzenli olarak gittiği Baptist kilisesindeki koroda şarkı söylemesiyle başladı. Uzun süre, kendi kendine çalmayı öğrendiği mızıka ile dinlediği müziklere eşlik etti. Müziği seviyordu, dönemin müzisyenlerinden Charlie Patton ve özellikle Robert Johnson'ın Delta stilinden çok etkileniyordu. Mızıkayı iyi çalıyordu. 1930'ların başlarında yerel bir müzisyen olan Big Joe Williams'a kısa bir süre Delta turlarında mızıkasıyla eşlik etti. Williams bir süre sonra, hayranlarını elinden alabileceği düşüncesiyle Muddy’yi turların dışında bıraktı.

 

Muddy 17 yaşına geldiğinde idolü Robert Johnson gibi gitar çalmak istiyordu ama henüz bir gitarı yoktu. Aklına bir fikir geldi, büyükannesinin çiftliğindeki atlardan bir tanesini 15 dolara sattı, 15 dolar çok iyi paraydı. Paranın yarısını büyükannesine vererek, kalan 7 buçuk doların 2 buçuk doları ile kendine bir gitar aldı. Artık gitarı ile çok sevdiği Johnson’ın şarkılarını çalabilecekti. Bunun için çok uğraştı ve bu çaba onun kendine özgü tarzını oluşturmasını sağladı. Büyüdüğü kasabadaki sokak gitaristleri arasında oldukça yaygın bir teknik olan, orta parmağına taktığı kırık bir şişe boynu ile gitarının sesini adeta dinleyenin içini titreten bir hale sokuyordu. Bu yöntemi kariyeri boyunca sürekli kullandı.

 

 

 

Muddy Waters’ın keşfi

 

 

1941 yılında ilginç bir olay yaşandı. Alan Lomax isimli bir müzikolog ABD Milli Kongre Kütüphanesi tarafından görevlendirilerek, aslında o dönem ölmüş olan ancak ölümü henüz bilinmeyen efsane Blues sanatçısı Robert Johnson’a ulaşmak ve ayrıca yetenekli yerel müzisyenler bulmak üzere Mississippi’ye gönderildi. Lomax, Robert Johnson ile ilgili gerçeği öğrenince bu kez bölgedeki yetenekli müzisyenleri araştırmaya başladı. Bu esnada Muddy Waters yavaş yavaş tarzını oluşturuyor ve Mississippi Deltası'ndaki çeşitli kulüplerde Blues performansıyla adını duyurmaya başlıyordu. Hayalinde hep idolü Johnson gibi ünlü bir Blues sanatçısı olmak vardı. Lomax, Blues kulüplerinin bulunduğu yerlerde sürekli dolaşıyor ve dikkatini çeken müzisyenleri not alıyordu ama henüz aradığını bulamamıştı. Bir gün Muddy’nin çaldığı kulübe gitti ve Muddy’nin tarzından çok etkilendi. Lomax o an olağanüstü bir yetenek ile karşı karşıya olduğunu fark etti. Ertesi gün, saatler bir cumartesi öğleden sonrasını gösterirken, Lomax taşınabilir kayıt ekipmanı ile Muddy’nin evine giderek Kongre Kütüphanesi için kayıtlar yaptı. Kayıtları tamamlayıp birlikte dinlemeye başladıklarında Muddy çok heyecanlanmıştı. Duyduğu şey onun için gerçek olamayacak kadar muhteşemdi. Sonraları Rolling Stone dergisine verdiği bir röportajda kayıt hakkındaki duygularını şöyle dile getirecekti: “İlk şarkıyı çaldığında, tıpkı bir plak gibi ses çıkardı. O cumartesi öğleden sonra, o sesi duyduğumda nasıl hissettiğimi bilemezsiniz ve bu benim kendi sesimdi. Daha sonra bana kaydın iki kopyasını ve yirmi dolarlık bir çek gönderdi, ben de o plağı köşeye kadar taşıdım ve müzik kutusunun üzerine koydum. Sadece çaldım ve 'Yapabilirim' dedim."

 

Lomax Temmuz 1942'de şarkıları tekrar kaydetmek için geri geldi. Her iki oturum da kayıtları Testament Records etiketi ile “Down on Stovall's Plantation” adıyla yayınlandı. Kayıtların tamamı daha sonra Chess Records tarafından Muddy Waters: “The Complete Plantation Recordings” ismiyle yeniden yayınlandı. Lomax tarafından yapılan ilk kayıtların orijinalleri bugün halen Kongre Kütüphanesinde korunuyor.

 

 

 

Chicago yılları ve Chess Records

 

 

Takvimler 1943’i gösterirken, Muddy profesyonel bir müzisyen olma hayali ile Chicago'ya gitti. Henüz 30 yaşındaydı ve Chicago’nun kariyerine önemli etkisi olacağını düşünüyordu. İlk zamanlar olaylar pek düşündüğü gibi gelişmedi. Bir süre bir tanıdığının yanında kamyon şoförlüğü yaptı. Daha sonra gündüzleri bir fabrikada çalıştı, geceleri ise küçük Blues kulüplerinde çaldı. Zor ve yorucu bir dönem geçiriyordu ama bu kulüplerde çalarak çevresini genişletti ve hayaline ulaşma yolunda şansını zorladı. Nihayet bir gün, Chicago'nun o dönem önde gelen Blues müzisyenlerinden ‘Big’ Bill Broonzy’nin dikkatini çekti. Broonzy, Muddy’nin tarzına kayıtsız kalamadı ve ona önemli kulüplerin kapısını açarak büyük seyirci kitlELERİ önünde çalma şansı verdi. Muddy için işler artık yoluna giriyordu.

 

O dönemde Chicago’nun büyük, kalabalık ve gürültülü kulüplerinde akustik gitarın sesini duyurmak pek kolay olmuyordu. Bu sebeple 1944 yılında ilk elektro gitarını satın aldı. Muddy, kendi yaptığı basit bir amplifikasyon ile gitarın sesini öyle inanılmaz bir hale getirdi ki, dinleyenlerin bu sesten etkilenmemesi mümkün değildi. Bu şekilde tarzını iyice geliştirdi. 1950’lerde, yolları Chess Records’da kesişecek olan dönemin önemli müzisyeni ve şarkı sözü yazarı William James ‘Willie’ Dixon, Muddy’nin bu farklı ve etkileyici tarzı için şöyle söyleyecekti: "Etrafta Blues söyleyen epeyce insan vardı ama çoğu hüzünlü söylüyordu. Muddy ise Blues'una biraz moral veriyordu".

 

Muddy Waters, Chicago’da pek çok Blues gitaristinin yanı sıra, piyanist Eddie Boy ve Sunnyland Slim gibi müzisyenlerle önemli kulüplerde sahne aldı. Sunnyland Slim 1947'de bir gün Muddy’yi Aristocrat Records kayıt stüdyosunda yapılacak bir session’a eşlik etmesi için davet etti. Proje, ikinci dünya savaşının önemli markası haline gelen Johnson Machine Gun sponsorluğunda yapıldı ve kaydedildi. Başarılı bir çalışma oldu ve akabinde Aristocrat Records Muddy’ye sözleşme teklif etti. Muddy’nin hayallerini süsleyen kariyeri için artık kapı epey aralanmıştı ancak kapının ardına kadar açılması Polonya asıllı Leonard ve Phill Chess kardeşlerin Aristocrat Records’u tam da bu dönemde satın almaları ile oldu.

 

1946 yılında Polonya’dan Amerika’ya göç eden Yahudi kökenli bu iki kardeşin para kazanma çabaları Muddy Waters gibi birçok siyahi müzisyeninin yüzünü güldürecekti. Leonard ve Phill Chess, savaştan kaçarak geldikleri bu yeni topraklarda yaptıkları işlerde bütün paralarını batırmış bir durumdaydılar. Müzik dinlemeyi sevdikleri için, sürekli girip çıktıkları kulüplerde yerel siyahi müzisyenlere olan ilgi hep dikkatlerini çekmişti. Batırdıkları parayı geri kazanmak için Chicago’nun kenar mahallelerinde bir yer tutup, bu siyahi insanların müziğini kaydeden bir plak şirketi kurmak için araştırmalara başladılar. Aristocrat Records onlar için bir başlangıç oldu.

 

Chess kardeşler Aristocrat Records’da pek önemli işler yapamadı. İki kardeş işin içine girdikçe yapabileceklerinin farkına varıyor ancak mevcut yapı ve hisse ile istedikleri gibi bir iş çıkartamıyorlardı. Henüz üçüncü yılını doldurmuşken sigortadan aldıkları para ile şirket hisselerinin tümünü alarak şirketin tek sahibi oldular. İlk iş olarak şirketin adını Chess Records olarak değiştirdiler. Muddy Waters olup bitenin farkında olmasa da artık şans kapısı ardına kadar açılmış, kendisine yepyeni bir ev sahibi bulmuştu. Sıra altın çağını yaşamaya başlayan Blues’a yepyeni ve ölümsüz eserler kazandırmaya gelmişti. Chess kardeşler de o zamana dek Aristocrat ile sözleşmesi olan Muddy’yi keşfetmekte hiç gecikmedi. Muddy gitarını çok fena çalıyor, müthiş söylüyor ve dinleyenleri hemen etkisi altına alıyordu.

 

Chess Kardeşlerin Blues tarihinde bir modern devrimi sağlayan plak şirketinde, Muddy Waters başarılı işler gerçekleştirecekti. Chess etiketi ile İlk çıkan Muddy Waters plağı “Rollin’ Stone” oldu. Bu bir başyapıt idi. Böylece 1950’lerin başında, yıllar sonra “Hoochie Coochie Man”, “I Just Want To Make To Love To You” ve “I ‘m Ready” gibi hepsi ileride birer Blues klasiği olacak plaklar birbiri ardına geldi. Şirket 33 devirli ilk uzunçalar plağını, daha önce yayınladıkları single’lardan yapılan derlemelerden oluşan “The Best Of Muddy Waters” adıyla 1958 yılında çıkarttı.

 

 

1960'larda Muddy Waters'ın performansları Chicago Blues'a yeni bir kuşağı tanıtmaya devam etti. Aynı yıl Newport Caz Festivali'nde ilk canlı Blues albümlerinden biri olan efsane “At Newport”u kaydetti ve "Got My Mojo Working" adlı performansı Grammy ödülüne aday gösterildi. Muddy’nin bu konserdeki grubu, piyano ve vokalde Otis Spann, armonikada James Cotton, basta Andrew Stevens ve davulda Francis Clay'den oluşuyordu ki bu müthiş bir kadro idi.

 

Muddy, Chess Records’da Little Walter, Howlin’ Wolf, Willie Dixon, Hubert Sumlin, Bo Didley, Chuck Berry, Buddy Guy, John Lee Hooker ve Etta James gibi efsane isimlerle aynı stüdyoyu paylaştı ve bu müzisyenlerin bir kısmı onun kadrosunda ve kayıtlarında yer aldı.

 

Muddy, Chess Records ile nihayet hayalini kurduğu kariyerine kavuşmuştu.

 

 

 

Rolling Stones’ın isim babası

 

 

Chess Records’un bu plakları Amerika’da çoğunlukla siyahlara hitap ederken, Atlantik Okyanusunun diğer yakasında, İngiltere’de de yoğun ilgi görüyordu. Özellikle de Muddy’nin plaklarına hayran olan İngiliz gençleri arasında iki kişi Muddy Waters ile tanışmak uğruna Amerika’ya, Chess Records’a kadar geleceklerdi. Keith ve Mick adındaki bu iki genç kısa bir süre sonra müzik tarihinin efsane grubu Rolling Stones’u kuracak, böylece Blues bir kez daha kendinden yeni bir tür doğuracak ve adı da British Blues olacaktı.

 

Keith Richards ve Mick Jagger’ın tanışmasına vesile olan olay, yaşadıkları semt olan Dartford Tren İstasyonu’nda Mick’in kolunun altında taşıdığı Muddy Waters ve Chuck Berry plakları idi. Richards bu tanışmayı şöyle anlatıyor: “Elinde Chuck Berry’nin Chess Plakçılık’tan çıkmış ‘Rockin’ At The Hops’ albümünü tutup, kolunun altına da ‘Best Of Muddy Waters’ı sıkıştırmış bir adamla aynı vagona binince tanışmayıp ne yapacaksın?”

 

Keith Richards gibi Chicago Blues’a büyük hayranlık duyan Mick Jagger için, o dönemde İngiltere’de bulunması mümkün olmayan ve sadece radyolardan dinlenebilen Muddy Waters ve Chuck Berry plaklarına sahip olabilmek önemli bir ayrıcalıktı. Keith ve Mick’in Muddy Waters hayranlığı ve Chicago Blues’a olan tutkuları o kadar fazlaydı ki, sonunda bu müziği İngiliz gençlerine duyurmak için kendi gruplarını kurdular. Grubun adını ise bu hayranlıklarına yakışacak şekilde Muddy’nin en sevdikleri plağı olan “Rollin’ Stone”dan esinlenerek The Rolling Stones koydular. Stones kısa sürede İngiltere’de adını duyurdu ve bir Amerika turnesinde Chess Records’u ziyaret ederek Muddy Waters ile tanıştı. Bu ilginç tanışma öyküsünü Keith Richards şöyle anlatıyor:

 

“Güney Michigan Bulvarı 2120 numara kutsal topraklardı çünkü Chicago’daki Chess Plakçılık’ın merkez ofisi buradaydı. Amerika turnemiz esnasında son dakikada ayarlanan bir görüşme için Chess’e gittik. İçerideki o mükemmel ses stüdyosunda, dinlediğimiz her şarkının kaydedildiği o yerde, içeri Buddy Guy, Chuck Berry ve Willie Dixon gibi adamlar sürekli girip çıktığı için iki günde on dört şarkı kaydettik. Aralarında Marshall Chess’in de bulunduğu bazı insanlar, anlatacağım öyküyü uydurduğuma yemin ediyor ama Bill Wyman beni destekleyecektir. Chess stüdyosuna girdiğimizde, siyah tulumlu bir adam tavanı boyuyordu. Bu adam Muddy Waters’dı, merdivenin tepesinde suratına kireç damlıyordu. Marshall Chess ona hiç boya yaptırmadık diyor ama o nereden bilecekti ki, o çocuk yaştaydı ve bodrum katında çalışıyordu. Bill Wyman Muddy Waters’ın amfilerimizi arabadan alıp stüdyoya taşıdığını da hatırlıyor. İnsanın kahramanlarıyla, idolleriyle tanışmasının en tuhaf yanı çoğunun son derece mütevazi ve fazlasıyla teşvikçi olduğunu görmesi oluyor. Bir anda karşındakinin o olduğu kafana dank ediyor. Tabii sonradan onu evinde sık kaldığım yıllarda daha fazla tanıma fırsatı buldum.”

 

 

 

Efsane İngiltere konseri

 

 

Chess stüdyosunda Stones üyeleri ile tanışana kadar Muddy Waters’ın ne Rolling Stones’un varlığından ne de İngiltere’de kendi müziğinin ilgi görüyor olmasından haberi vardı. İşin ilginç tarafı ona bu Amerikalı siyahî müziği, Avrupalı beyazların dinlemesi çok tuhaf gelmişti. Sadece Muddy değil, Chess kardeşlerin de plâklarının İngiltere’de bu denli ilgi gördüğünden pek haberleri yoktu. Muddy bu iki genci önceleri pek ciddiye almasa da Stones’un İngiltere’de birlikte konsere çıkma teklifini kabul etti.

 

Muddy Waters İngiltere’ye geldiğinde, karşılaştığı hayran kitlesi önündeki yüz ifadesi çok şey anlatıyordu. O kadar şaşırmıştı ki, büyük ihtimalle “bu nasıl oldu?” diye düşünüyordu. 1960’larda İngiltere’de alışık olmadığı kadar kalabalık ve beyaz izleyiciye konser veren Muddy Waters, bu ziyareti ile sadece İngiliz müzisyenleri değil, tüm dünyada bu müziğe gönül vermiş sanatçı ve grupları etkileyen ve yön veren bir müzisyen olacaktı. Bu açıdan İngiltere konseri Blues tarihinde çok önemli bir kilometre taşı olarak yerini aldı.

 

Muddy Waters’ın etkilediği sanatçılar arasında, Muddy’nin şarkılarıyla büyüyen Eric Clapton-Jeff Beck- Jimmy Page (The Yardbirds), John Mayall (The Blues Breakers), Peter Green (Fleetwood Mac), Eric Burdon (Animals), Syd Barrett (Pink Floyd), Jimi Hendrix, Bob Dylan, The Allmann Brothers, ZZ Top, Stevie Ray Vaughan, Garry Moore, Wilco Johnson ve hatta Angus Young (AC/DC) gibi çok farklı türleri icra eden ama müziğinin temelinde Delta ve Chicago Blues olan grup ve sanatçılar yer alır.

 

 

 

Ailesi

 

 

Muddy Waters'ın eşine ve çocuklarına çok düşkün bir baba idi. Geneva Wade ile uzun süre evli kaldı. Muddy, eşi Geneva’yı 15 Mart 1973'te kanserden kaybettiğinde çok fazla etkilendi ve kısa bir süre müziğe ara verdi. Westmont, Illinois'de yeni bir ev satın alarak çocuklarıyla birlikte yeni evine yerleşti. Altı yıl sonra, 1979’da Florida'da tanıştığı 19 yaşındaki Marva Jean Brooks ile evlendi. Eric Clapton düğünlerinde sağdıçlık yaptı. Toplam altı çocuğu oldu. Çocuklarından Larry ‘Mud’, ‘Big’ Bill ve Joseph ‘Mojo’ kendisi gibi Blues müzisyeni oldu. Mercy, Rene, Rosiland ise müzik dışında bir hayat sürdüler. En küçük oğlu Joseph 2020 yılında 56 yaşındayken öldü.

 

 

Ölümü

 

 

Muddy Waters, 30 Nisan 1983'te Westmont'daki evinde kansere bağlı komplikasyonlardan, uykusunda kalp yetmezliğinden öldü. Hayatının son on yılını yaşadığı Westmont'taki evinden Downers Grove, Good Samaritan Hastanesi'ne götürüldü ve burada 70 yaşında öldüğü açıklandı. 4 Mayıs 1983 tarihinde Illinois'deki Restvale Mezarlığı'ndaki cenazesine çok sayıda Blues müzisyeni ve hayranı katıldı. Eşi Geneva'nın yanına gömüldü.

 

Muddy Waters’ın ölümü tüm dünyada geniş yankı buldu ve üzüntü ile karşılandı. Anısına birçok etkinlik ve konser düzenlendi. Önemli Blues etkinliklerinde adı anılmadan geçmeyen sayılı müzisyenlerden birisi olarak müzik tarihinde yerini aldı. Hem vokali hem de farklı gitar tekniğiyle, Delta Blues’dan Chicago Blues’a evrilen süreçte çok önemli bir rol oynadı. Bu sayede modern Blues’un temelini oluşturdu ve müzik tarihinde adını altın harflerle yazdırdı.

 

 

 

Muddy Waters MOJO Museum

 

 

Ölümünden sonra, mirasçıları ve eski menajeri Scott Cameron arasında telif hakları konusunda uzun bir mahkeme dönemi başladı. 2010'da varisleri, telif haklarından oluşan varlıkları dağıtması için mahkemeye Mercy Morganfield'ın tam yetkili kıldıklarına dair başvuruda bulundu. Mahkeme başvuruyu kabul ederek bir sonraki mahkeme tarihini 10 Temmuz 2018 olarak belirledi ancak konu bir türlü sonuçlanmadı.

 

Sanatçının 1954’te satın aldığı, 4339 S. Lake Park Avenue adresinde bulunan ve aynı zamanda stüdyo olarak kullandığı Chicago’daki evi, içerisinde bir konser alanı ve mevcut kayıt stüdyosu ile “Muddy Waters MOJO Museum” adıyla çocukları tarafından müzeye dönüştürüldü. Bu şekilde sanatçının hatırasını yaşatmanın yanı sıra, yeni müzisyenlere destek olmak ve kayıt yapabilecekleri küçük bir alan açmak amaçlandı.

 

 

Ödülleri

 

 

Muddy Waters hayatta iken ve ölümünden sonra pek çok ödül ile onurlandırıldı. 1980’de Blues Foundation Hall of Fame’e, 1987’de Rock and Roll Hall of Fame’e kabul edildi. 1992 yılında Grammy Lifetime Achievement Award-Grammy Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldü. Albümleri yeniden basıldı ve The Blues Foundation–Blues Vakfı tarafından ödüllendirildi. Bu albümler aşağıda yer almaktadır:

 

1994 Reissue Album of the Year: The Complete Plantation Recordings
1995 Reissue Album of the Year: One More Mile    
2000 Traditional Blues Album of the Year: The Lost Tapes of Muddy Waters    
2002 Historical Blues Album of the Year: Fathers and Sons    
2006 Historical Album of the Year: Hoochie Coochie Man - Complete Chess Recordings, Volume 2, (1952-1958)

 

 

Muddy Waters tıpkı idolü Robert Johnson gibi, Blues dünyasına verilmiş bir armağan oldu.

 

Müzikle kalın.

 

Tamer Tekelioğlu

 

Cazkolik.com / 02 Mart 2022, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Tamer Tekelioğlu

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.