Merhaba değerli müzikseverler,
Blues yazılarımıza Blues müziğe yön veren önemli isimlerden Albert King ile devam ediyoruz. Albert King, Robert Johnson ve Muddy Waters’dan sonra en türün en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor. Başta Stevie Ray Vaughan olmak üzere pek çok Blues sanatçısını etkilemiş ve Blues onun sayesinde yeni sanatçılar kazanmıştır.
Albert King, 25 Nisan 1923 yılında Indianola, Mississippi'de pamuk tarlaları ile çevrili bir evde doğdu. Çocukluğunda babasının gitar çaldığı bir aile grubuyla kilisede gospel şarkılar söyledi. 13 kardeşten biri olan Albert, henüz sekiz yaşındayken ailesinin taşındığı Arkansas, Forrest City yakınlarındaki tarlalarda pamuk toplayarak büyüdü.
Sanatçının hayatı ve kariyerine bakmadan önce kullandığı “King” soyadının nereden geldiğine kısaca bir göz atalım çünkü soyadının ilginç bir hikâyesi var.
“King” soyadı
Albert’ın kariyeri boyunca kullandığı “King” soyadı sanatçının kendi soyadı değil. Resmi kayıtlarda doğum yeri Aberdeen, Mississipi, babasının adı Will Nelson ve kendi adı da Albert Nelson olarak geçen sanatçı, 1940'larda ve 1950'lerin başında kariyerine Albert Nelson olarak başladı. Ancak daha sonra kendisini dönemin yükselen Blues sanatçılarından B.B.King ile ilişkilendirmeye başladı. Hatta bir röportajında B.B.’nin üvey kardeşi olduğunu bile söyledi. 1953 yılında bu ilişkilendirilmeden yola çıkarak “King” soyadını kullanmaya başladı. Böylece kısa bir dönem gerçekten “B.B.King'in kardeşi” olarak tanınmaya başladı. Bununla da kalmayıp ayrıca B.B.King ile aynı lakabı yani "Blues Boy" lakabını kullandı. Bu da yetmedi B.B.King’in gitarına verdiği Lucille adından esinlenerek gitarına Lucy adını verdi. B.B.King yıllar sonra verdiği bir röportajda bu olay hakkında şöyle dedi: "Gitarına 'Lucy' dedi ve bir süre kardeşim olduğunu söyleyerek etrafta dolaştı. Onu tanıyana ve haklı olduğunu anlayana kadar bu beni rahatsız etti; kan kardeşim değildi. Ama o kesinlikle benim ağabeyimdi."
Pamuk tarlalarından buldozer operatörlüğüne
Albert henüz 5 yaşındayken babası aileyi terk etti. 8 yaşında, annesi Mary Blevins ve iki kız kardeşi ile Arkansas, Forrest City yakınlarındaki bir bölgeye taşındı. Albert ilk gitarını kendisi yaptı. Bu gitar bir puro kutusu, bir çalı süpürgesi sapı ve üzerine gerdiği tellerden oluşuyordu. Bu gitarla epey uğraştı ama iyi bir gitarist olmak için ona gerçek bir gitar gerekiyordu. Bunun için parası yoktu. Birçok işe girdi, çok çalıştı. Tarlalarda pamuk topladı, buldozer kullandı, inşaatlarda çalıştı. Epeyce uğraştıktan sonra kendine bir gitar satın aldı. Albert solaktı ve kendi başına çalmayı öğrenene kadar gitarını kendine uygun bir hale getirdi. Bir yandan gitar tekniğini geliştiriyor, bir yandan da geçimini sağlamak için bu işlerde çalışmaya devam ediyordu.
Albert kariyeri boyunca pek çok plâk şirketi ile çalıştı. O dönemde sanatçılar ne kadar başarılı olursa olsun genelde güçlü bir plâk şirketi ile sözleşme yapar ve uzun yıllar aynı şirket ile kariyerlerine devam ederlerdi. Ancak Albert King’de durum böyle olmadı ve Albert en fazla plâk şirketi değiştiren sanatçılardan birisi oldu.
Parrot Records - Kötü bir başlangıç: Bad Luck Blues
Albert King, profesyonel kariyerine Arkansas, Osceola'da Groove Boys adlı bir grupta gitar çalarak başladı. Dönemin öne çıkan müzisyenlerinden Elmore James ve Robert Nighthawk gibi birçok Blues sanatçısının müziklerinden etkilendi.
1953 yılında Indiana'ya yerleşti. Kariyeri gitarist olarak ilerleyecek olan Albert, ilginçtir ki buradaki yerel sanatçılarından Jimmy Reed'in grubunda davul çalmaya başladı. Hatta Reed'in ilk kayıtlarından bazılarında da davulu ile yer aldı.
Albert King bu kayıtlardan kısa bir süre sonra gitarına geri dönerek Parrot Records etiketi ile ilk single’ı “Bad Luck Blues”u kaydetti. 45’lik single plâğın diğer yüzünde ise "Be On Your Merry Way" isimli parça yer alıyordu. Plâk ne yazık ki adı gibi kötü bir şansa sahip oldu, sadece birkaç kopya sattı ve önemli bir etki yaratmadı. Parrot Records bunun üzerine King ile uzun vadeli bir sözleşme imzalamaktan vazgeçti ve başka bir kayıt istemedi. King 1954 yılında Osceola'ya geri döndü ve yeniden Groove Boys grubuna katıldı. Ancak bu birliktelik fazla uzun sürmedi.
Bobbin Records ve ilk ‘hit’ single
King 1956 yılında bu kez Illinois'e taşındı ve burada kendi grubunu kurdu. Bu arada Chuck Berry ve Ike Turner ile St. Louis gece kulübünde sahne aldı. Burada çaldıkları sürede oldukça ilgi çektiler ve kulüp onlar sayesinde popüler hale geldi. Bu sayede Albert 1959'da St.Louis merkezli, Little Milton'ın sahibi olduğu Bobbin Records şirketi ile sözleşme imzaladı. Bobbin Records etiketi ile birkaç single yayınladı, ancak satış rakamları çok düşük kaldı ve kariyerinde önemli bir ilerleme olmadı. Bu olay Albert’ı yıldırmadı ve sözleşmenin imzalanmasından iki yıl sonra yani 1961 yılının kasım ayında "Don't Throw Your Love on Me So Strong" adıyla çıkarttığı single ile başarıyı biraz da olsa yakaladı. 45’lik dönemin şartlarında iyi bir satış rakamına ulaştı, hatta Billboard listelerinde R'n'B kategorisinde 14.üncü sıraya kadar yükseldi ve sanatçının ilk hit şarkısı oldu. Bu şarkıda kulüpte birlikte sahne aldığı Ike Turner piyanoda yer aldı. Şarkı, daha sonra, 1962'de yayınlanan ilk albümü “The Big Blues” da yer aldı.
King Records ve Coun-Tree Records
Albert "Don't Throw Your Love on Me So Strong" ile adını duyurmaya başlamışken, Syd Nathan’ın sahibi olduğu Cincinnati, Ohio merkezli King Records plâk şirketinin de dikkatini çekti. King Records, James Brown'ın kariyerini başlatan Federal Records dahil olmak üzere birçok küçük alt şirkete sahip bir plâk şirketi idi. Albert, 1962'nin sonlarında King Records’un sözleşme teklifini kabul ederek Bobbin'den ayrıldı ve King Records için kayıtlar yaptı. Ancak bu kayıtlar yine pek ses getirmedi. Bunun üzerine King Records sözleşmeyi iptal etti.
Albert bu gelişme üzerine 1963'te dönemin caz sanatçısı Leo Gooden'in Coun-Tree plâk şirketi ile anlaştı ve onlar için iki kayıt yaptı. Bu kayıtlar kariyerinde çok küçük bir hareketlenme yapsa da bekleneni vermedi.
Stax Records
Bobbins Records’da yakaladığı başarıyı bir türlü yakalayamayan Albert’ın kariyer beklentisi artık güneydeki yerel kulüplerde günlük işler haline dönüşmeye başlamıştı. Ancak bu durum Albert’ı ani bir karar ile Memphis'e taşınmasına yol açtı. Memphis onun için yeni bir başlangıç olabilirdi. Ve düşündüğü gerçekleşti, burada güçlü bir plâk şirketi olan Stax Records ile anlaştı. Stax ile kariyerinde tekrar bir hareketlenme yaşayabileceğine inanıyordu. Vakit kaybetmeden işe girişen King, yapımcılığı Al Jackson Jr. tarafından gerçekleştirilen ve Booker T.’nin de yer aldığı "Crosscut Saw" ve "As The Years Go Passing By" gibi iki önemli şarkı kaydetti. Özellikle "As The Years Go Passing By" yüksek satış rakamlarına ulaştı ve eleştirmenlerden övgüler aldı. Bu başarının üzerine yeni kayıtlar ardı ardına geldi ve 1967'de Stax, King'in kaydettiği single'lardan oluşan “Born Under a Bad Sign” albümünü çıkardı. Albüm ile aynı adı taşıyan şarkı, Albert’ın o dönem en iyi bilinen şarkısı oldu ve sonraları Cream, Paul Rodgers ve Jimi Hendrix gibi birçok grup ve sanatçı tarafından yorumlandı. Sözlerini Booker T. ve William Bell’in yazdığı şarkı geleneksel Blues tarzını korurken, aynı zamanda da daha modern bir sound’a sahipti. Albert King'in Stax'taki başarısının altında yatan en önemli etken de bu idi. Bu özgün tarz radyo istasyonları tarafından da çok sevildi ve şarkıları radyolarda sıkça çalınır oldu.
Albert bu albüm ile bir anda kariyerinin doruk noktasına çıkmış ve artık sıra para kazanmaya gelmişti. Bu da çok geçmeden gerçekleşti. Birçok kulüpten çalması için teklifler gelmeye başladı. Bir kulüpte çalarken başka bir kulüpten teklif geliyor ve bunların bir kısmını yoğunluk sebebiyle reddetmek zorunda kalıyordu. 1967'de, organizatör Bill Graham, San Francisco'daki Fillmore West'te üç gece çalması için kendisine 1.600 dolar teklif ettiğinde Albert, St. Louis'de Ike Turner’a ait Manhattan Club’da sahne alıyordu. Ancak bu yüksek teklifi hiç düşünmeden kabul etti. Albert 1968 yılında, Fillmore West’te verdiği konser kayıtlarını derleyerek “Live Wire/Blues Power” isimli albümünü çıkardı. Kariyerindeki ilk canlı konser albümü olan bu albüm ile başarı çıtasını daha yükselten sanatçı, bu kez 1969'da St. Louis Senfoni Orkestrası ile canlı bir performans sergiledi. Konser büyük ilgi çekti.
Takvimler 1969 yılını gösterirken, önemli albümlerinden birisi olan “Years Gone By”ı çıkarttı. Bu albüm yüksek satış rakamlarına ulaşırken bir yıl sonra, 1970 yılında, o dönemde pek alışılmadık bir hareket ile Elvis Presley'e saygı albümü olan “Blues for Elvis – King Does the King's Things” albümünü çıkardı. Eleştirmenler bu hareketi ilginç bulup, pek anlam veremeseler de albüm Elvis’in 1950'lerdeki tarzının elden geçirilmiş ve yeniden tasarlanmış hitlerinden oluşan bir koleksiyon olarak müzik tarihinde yerini aldı.
Turne ve konser programları ardı ardına gelirken 6 Haziran 1970'de Albert, Kanada Vancouver’daki Pacific Coliseum'da efsane grup The Doors ile sahne aldı. Bu konserin kayıtları 2010 yılında Rhino Records tarafından “Live in Vancouver 1970” adı ile plâğa basıldı. Hemen ardından, 1 yıl sonra, 1971'de Rolling Stones'un hit parçası "Honky Tonk Women"ın bir cover’ını içeren “Lovejoy” albümü çıktı.
1972 yılı Albert için çok önemli bir yıl olacaktı. Sebebi ise sanatçının en ikonik şarkılarından birisi olan, Memphis Horn ve Isaac Hayes'in destek grubu Bar-Kays and The Movement’ın eşlik ettiği "I'll Play the Blues for You"yu kaydetmesi idi. Şarkı olağanüstü ses getirdi ve bir anda herkesin diline dolandı. Bu şarkı Albert’ın turnelerde kullandığı otobüsün üzerine bir slogan olarak yazıldı ve Alber King hep bu şarkı ile anıldı.
Bu albümün başarısından sonra aynı ekip ile 1974 yılında “I Wanna Get Funky” albümünü çıkarttı.
İşler tam yolunda gidiyor ve ardı ardına güzel albümler birbirini izliyorken ne yazık ki işler bir anda ters döndü. Sebebi Stax Records’un 1975 yılında iflas başvurusunda bulunması idi. Bu olay King'i kötü etkiledi ve kariyerinde gözle görünür bir düşüş dönemi başladı.
Utopia Records
Stax’ın iflası ile başlayan talihsiz dönemde King kariyerinde önemli bir gerileme süreci yaşadı. Kısa bir dönem plâk şirketi olmaksızın çalışmalarına devam etti. 1976 yılında ani bir karar vererek Utopia Records ile sözleşme imzaladı. Utopia, Albert için değişik bir tecrübe olacaktı çünkü bu firmadan aynı yıl çıkan iki albümü Blues’dan uzaklaşıp, 1970'leri etkisine alan pop müziğine dönüşecekti. Bu albümler “Albert” ve “Truckload of Lovin” idi. Bu değişimin ardından Utopia etiketi ile bir yıl sonra çıkan üçüncü albüm “King Albert” ise tekrar Blues’a dönüş mesajları veriyordu ancak albüm bunca iniş çıkışın ardından çok zayıf kaldı ve önemli bir başarı yakalayamadı. Albümün başarılı olmamasının ardında yatan en belirgin etken Albert’ın gitarının, arka plandaki enstrümanların çok gerisinde ve zayıf kalmasıydı. Sanatçı her ne kadar albümü Blues formatına sokmaya çalışsa da o bilindik eski tarzını yakalayamamıştı.
Albert’ın Utopia Records için yaptığı bir sonraki albüm, 1977'de Montreux Caz Festivali'ndeki konser kayıtlarından derlenen “Live Blues” oldu. Albüm eleştirmenlerce beğenildi, özellikle meşhur "As the Years Go Passing By" şarkısında İrlandalı gitarist Rory Gallagher ile düet yapması dikkatleri albüme çekti ancak bu albüm Utopia’daki son albümü oldu.
Tomato Records
Utopia ile sözleşmesi 1978 yılında biten Albert aynı yıl Tomato Records adlı yeni bir şirket ile sözleşme yaptı ve burada “New Orleans Heat” albümünü kaydetti. Şirket, onun 1960 ve 1970'lerde çok sayıda hit’lerden sorumlu olan, ancak Blues sanatçılarıyla çalışma konusunda hemen hiç tecrübesi olmayan, R'n'B yapımcısı Allen Toussaint ile çalışmasını istedi. Albert bu isteğe pek sıcak bakmadıysa da karşı gelmedi. Albüm, Toussaint'in "Get Out of My Life, Woman" gibi şarkısı dahil olmak üzere yeni şarkılarla ve King’in “Born Under a Bad Sign" gibi eski şarkılarının yeniden kaydedilmesi ile yapılan karışık, türü pek belli olmayan ruhsuz bir derleme albümü oldu.
Ve köklere dönüş
Albert King, 1970'li yılların sonlarında albümlerinin hayal kırıklığı yaratan düşük satışlarından sonra müziğe yaklaşık dört yıl ara verdi. Bu dönemde bir Blues sanatçısı olarak köklerini yeniden keşfe girişti ve benimsedi. Son albümlerinde sıkça kullandığı gitar, davul ve piyano dışındaki tüm enstrüman ve farklı düzenlemelerden vazgeçti. Delta ve Chicago Blues’un altyapısına geri dönerek, 1983'te bu kez Fantasy Records etiketi ile Grammy Ödülü'ne aday gösterilen “San Francisco '83” adlı canlı bir albüm çıkardı. Albüm, Albert için gerçekten bir dönüş albümü oldu ve gösterdiği başarılı performans ile aynı yıl, Kanada'da bir televizyon kanalı için canlı bir session yaptı. Bu performans daha sonra “In Session” adı ile yayınlandı. “San Francisco '83” ile kendine gelen Albert, hiç vakit kaybetmeden, 1984 yılında yine bir Grammy adayı olan meşhur “I'm in a Phone Booth, Baby” albümünü çıkardı. Albümde "Truckload of Lovin” ile Elmore James'in iki eski şarkısı, "Dust My Broom" ve "The Sky Is Crying" yer aldı. Albüm Albert King’i hak ettiği yere geri oturttu ve sanatçının en başarılı albümlerinden birisi oldu.
Gitarları
Albert King genelde V şekilli gitarlar kullanıyordu. Kendisi ile özdeşleşen en önemli gitar 1958 yapımı, üzerinde adı ve soyadı yazan Gibson Flying V modeli oldu. 1974 yılında ise Dan Erlewine tarafından yapılan bir Flying V kullanmaya başladı. 1980 – 87 yılları arasında Bradley Prokopow tarafından kendisi için özel tasarlanan bir gitarı kullandı. 1987'den sonra ise Albert, Tom Holmes tarafından Billy Gibbons'ın siparişi üzerine üretilen özel bir Archtop Flying V kullandı. Bu gitar 65. doğum gününde King’e hediye edildi ancak ölümünden çok sonra bilinmeyen bir koleksiyoncuya satıldı.
Ölümü
Hayatı boyunca verdiği mücadele ve kariyerindeki iniş çıkışlar sanatçının sağlığında ciddi sorunlar yaratmaya başladı ve hatta sanatçının 1980'lerde emekli olmayı düşünmesine sebep oldu. Yine de gelen davetleri reddetmeyerek, üzerinde "I'll Play The Blues For You" yazılmış o meşhur tur otobüsü ile ülke çapındaki Blues festivallerinde çalmak için turnelere devam etti. Fırsat buldukça yeni bir albüm için stüdyoya girdi. Adını Jimi Hendrix’in şarkısından alan “Red House” albümü bu şartlarda 1991 yılında yayınladı. Bu albüm Albert King’in son albümü oldu. Albert King albüm kayıtları sırasında B.B. King ve Bobby "Blue" Bland ile bir turne yapmayı düşünüyordu ancak ağırlaşan sağlık sorunları sebebiyle bu turne gerçekleşemedi ve 21 Aralık 1992'de Memphis'teki evinde kalp krizinden yaşama veda etti. Cenazesi çocukluk evinin yakınındaki Edmondson, Arkansas'taki Paradise Gardens Mezarlığına defnedildi. Cenaze törenine çok anlamlı olan Memphis Horns'un "When the Saints Go Marching" şarkısı eşlik etti.
Albert King, eşi, iki kızı, bir oğlu ve sekiz torunu ile mutlu bir hayat geçirdi
Jimi Hendrix, Stevie Ray Vaughan, Mick Taylor, Derek Trucks, Warren Haynes, Mike Bloomfield ve Joe Walsh başta olmak üzere birçok gitarist Albert King’in tarzından etkilendi. Eric Clapton, 1967'deki Cream hiti olan "Strange Brew" şarkısı ve “Disraeli Gears” albümü boyunca King'den ilham aldığını söyledi.
Ödülleri
Albert King kariyeri boyunca üst üste iki kez Grammy ödülüne aday gösterildi. 1983 yılında “San Francisco’83” albümü ve ertesi yıl da “I'm In A Phone Booth, Baby” albümü ile En İyi Geleneksel Blues kategorisinde aday olarak yer aldı. Aynı zamanda Blues ve Rock and Roll Onur listelerine layık görüldü. Bu Onur listeleri şu şekildedir:
1983 Blues Hall of Fame
1993 St. Louis Walk of Fame
2011 Mississippi Blues Trail
2013 Rock and Roll Hall Of Fame
2013 Memphis Music Hall of Fame
Blues Albert King ile muhakkak ki çok önemli bir ivme kazanmış ve etkisi günümüze kadar gelmiştir. Bugün çağdaş Blues’un temelinde hep bu sanatçılar yer alır. Hepsi de Blues için bir armağandır.
Müzikle kalın.
Tamer Tekelioğlu
Cazkolik.com / 17 Haziran 2022, Cuma
Tamer Tekelioğlu'nun yayınlanmış bütün yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Etiketler: #albertking #tamertekelioğlu #blues #tomatorecords #utopiarecords #staxrecords
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.
Korhan Imer
Saygilar!
Bu Yoruma Cevap Yazın »Aykut Öğer
Kalemine sağlık dostum, kendi dilimizde bunları okumak çok kıymetli. Ancak vakit bulabildim. :) Üstadın King soyadını alış şekli çok ilginç ayrıca... Sevgilerimle, Aykut
Bu Yoruma Cevap Yazın »