Bobby McFerrin son albümü VOCAbuLarieS`i meslektaşı Nora McCarthy`e anlattı.

Bobby McFerrin son albümü VOCAbuLarieS`i meslektaşı Nora McCarthy`e anlattı.

Ortalarına geldiğimiz Kasım ayının bir kaç gün öncesinde, tam olarak tarih vermek gerekirse 12-13 Kasım da, New York’un ünlü Lincoln Center-The Rose Theater salonunda günümüzün en önemli bir kaç vokal virtüözünden biri olan, hatta pek çoğumuza göre başında gelen, tam 10 Grammy ödüllü Bobby McFerrin son albümü “VOCAbuLarieS”i içeren konserler verdi. Bu yoğun ve karmaşık proje caz eleştirmenleri tarafından ’choral’ müzik açısından çığır açıcı yeni bir gelişme olarak tanımlandı. Münih, Prag, Viyana, San Fransisko, Londra konserleri, festivallerde verilen konserlerin hepsi, her yerde son sandalyesine kadar tüm biletler satıldı.

VOCAbuLarieS” albümündeki her bir bestenin sahip olduğu işitsel ihtişam ve teknolojik mükemmelliğe ulaşması tam 7 yıl sürdü. Olağanüstü değerli bulduğum bu projenin konserine Rose Theatre’da şahit olmak benim için çok heyecan verici bir deneyim olacak. Konser (performans demek daha doğru olacak) Bobby McFerrin’in izleyici etkileşimli alamet-i farikası olan solo çalışmalarını içeriyor.

İnsan düşünmeden edemiyor, peki böylesi bir motivasyonun ve müziğin sahibi, konserlerinde izleyicilerin kalbine yalınlıkla dokunmayı bilen, dinleyenlerin kendileriyle iletişim kurmaları için açık kalplilikle yaklaşmalarını sağlayan bu saf enerjinin arkasındaki adam kim diye. Benim için bu seçkin sanatçı ile görüşmek başlı başına bir onur oldu. Daha görüşmemizin en başında dahi anladım ki Bobby McFerrin barışın, huzurun, doğruluk ve mutluğun olduğu yerde kendini tümüyle yeniden üretebilmiş biriydi. Bir önemli detay var ki bulunduğu yerde olabilmek ve daha önemlisi orada kalabilmek sürekli çalışma ve özveri isteyen bir iş, bu da McFerrin gibi biri için hayatın ta kendisi demektir.

Bobby McFerrin 1997 tarihli "Circlesongs" isimli albümünün kitapçığında şöyle diyordu; "Ben klasik olanın dışında, ’sözcükler olmayan kelimelerle’ şarkı söylerken bir değil adeta bin farklı şarkı söylermişim gibi hissederim hep, bunun nedeni ise insanların bu şarkıları dinlerken sözcüklerin anlamlarının ötesinde şarkılara kendi hikayelerini katıyor olmalarının getirdiği zenginliktir." Böyle diyordu, ben de inanıyorum ki bir şarkıcı tıpkı Bobby McFerrin gibi biri örneğin "Circlesongs" albümünde spontane olarak yaptığı gibi kelimelerin kalplerden kalplere iletişim kurabileceğine inanırsak, böylesi bir etkiye sahip olan bir şarkıcı Nobel ödülüne dahi aday olabilir. İnsanları böylesine bir araya getirebilen bir çalışma yine insanlar arasındaki dinsel, ırksal, politik, ulusal ve sosyal tüm engelleri kaldırmaya faydası olabilir. Buna inanıyorum... Onun mükemmel bir sanatçı olması onun aynı zamanda mükemmel bir insan olduğunun da kanıtıdır.

McFerrin, söylediği parçaların ritmik ve armonik bölümlerini de kendisi doldurmakta, bunu yaparken o anda elinin altında olan mevcut her şeyi kullanıyor. Bu bile kendisi için ayrı bir yaratıcı süreç. Bu anlamda meseleyi görebilirsek eğer, McFerrin’in sesiyle yaptığı şeyleri caz tarihinde herhangi bir enstrüman çalandan çok daha farklı bir yere koymamız ve bir ses simyacısı olarak görmemiz lazım.

Bobby McFerrin ile konuşmak tıpkı eski bir dostla konuşmak gibiydi; Sıcak, samimi ve nazik, yapmacıklık ve ego sürüklemesi olmaksızın sadece yaptığı albümleri dinleyerek, sahne performanslarına hayran olarak onun kim olduğunu, neden bunca önemli ve büyük bir müzisyen olduğunu anlamak çok hoştu. Ferrin’i şarkıcı, müzisyen, şef, besteci, doğaçlamacı, aranjör ve şaşırtıcı becerilere sahip biri olarak sahnede kim izlese aynı hayranlığa sahip olacağına ve yenilikçi, yadsınamaz olduğu konusunda bana hak vereceğine inanıyorum. Önümüzdeki günlerde büyük sanatçı Bobby McFerrin’in Rose Theatre’da vereceği konserde, usta isim son albümü “VOCAbuLarieS”de sergilediği yaratıcılığını, doğaçlamadaki büyük ustalığını, sahip olduğu güçlü duygusallık, onu daha da büyüten içtenliği ve tevazusunu doğrudan sahnede izleme şansımız olacak. Bu konserden öğreneceğimiz çok şey olacağına inanıyorum.

Nora McCarthy


Bobby McFerrin: "Konser anında elimin

altındaki her şeyi kullanırım. Anlık gelişen

her şey doğaçlama için iyi bir malzemeden

ibarettir."

Nora McCarthy: Bobby, yeni konserin (Cazkolik notu: Konser kelimesinin yanına performans kelimesini de eklemek doğru olacak çünkü malumunuz McFerrin’in konserleri sıradan sahne - şarkı icralarının çok ötesindedir) Rose Theater’da olacak. Bence, senin konserlerinin temel olarak üç farklı elementi var; Bunların ilki senin alamet-i farikan olan solo performansların, ikincisi elbette son albümün “VOCAbuLarieS”in bizzat ta kendisi ve üçüncüsü de dinleyicilerinle yarattığın o büyülü interaktif etkileşim. Konser salonunu kendi kişisel mekanın haleni getirmekte muhteşem bir yeteneğin var ve üstelik bunu sanki çok kolay bir işmiş gibi yapıyorsun. Sana şunu sormak istiyorum, işin en başında sana ilham veren, seni yönlendiren biri var mıydı?

Bobby McFerrin: Evet, vardı, benim solo konserlerimi vermemde sorumluluğu olan birinci kişi Keith Jarrett’tır. Çünkü, bir piyanist olarak Jarrett’ın sahneye doğru yürüyüşü, piyanosuna oturuşu ve o anda aklına gelen şeyi çalmasındaki basitliği, dinleyicisine karşı meydan okuyuşunu hayran oluyordum. Aman tanrım, derdim, ne kadar ilginç! Kendimi de böyle bir şey yapabileceğimi dair inandırmam tam bir yılımı aldı ama şimdi gerçekten ben de yapabiliyorum! Elbette ardından gelen ise çalışmak ve çalışmak oldu... İşe bak, ilk "solo" konserimden bu yana altı yıl geçmiş.

Nora McCarthy: O halde özgürlüğün deneme yapman ile başladı diyebilir miyiz?

Bobby McFerrin: Evet, doğru. İlk solo şarkım Joan Armatrading’in “Oppurtunity” isimli parçasıydı ve ben biliyordum ki dinleyiciler müzikte armoni, ritm, kısaca bir şarkıda olması gereken ne varsa duymak istiyorlardı dolayısıyla benim işimde böylesini yapabilmekti. Sonunda bunu nasıl yapabileceğimi de anladım. İşin sırrı, dinleyiciye güçlü bir öneri sunmaktır. Onlara yeterince verir ve güvenirseniz emin olun onlar da kalan boşlukları doldururlar. Sonra, uzunca bir süre bu parça üzerinde düzenli çalışmaya devam ettim. Ben, o sıralar John Hendricks (Cazkolik notu: Artık doksanlı yaşlaına ulaşmış olan efsanevi caz şarkıcısı, acapella geleneğini ilk başlatan ustalardan) ile birlikte çalışıyordum, grupta çalan davulcumuz ise Allen Dawson’dı, Berklee’de hocalık yapan biriydi, hem şahsen benim hem de tüm caz dünyasının çok saygı duyduğu bir isimdi, bir gece konser sonrası otel döndüğümüzde Dawson bana, "Oğlum" dedi, "Senin yaptığın şeylerin hepsini duyuyorum, müziği, melodiyi, yarattığın armoniyi herşeyi duyuyorum..." Dawson’ın bunları bana söylemesi bana doğru yolda olduğuma dair ihtiyacım olan inancı verdi, demek ki doğru bir şarkıyla doğru bir yoldaydım.

Nora McCarthy: Yapabileceğini bilmek sana güven verdi, öyle mi?

Bobby McFerrin: Kesinlikle.

Nora McCarthy: Düşünüyorum da, yaptığınız işte ritm tutmak sanırım işin en zor kısımlarından, aynı anda melodi ve armoniyi sürdürürken şarkının bas bölümlerini düşünmek ve bir yandan kendinizi buna hazırlamak müthiş zor bir şey olsa gerek!

Bobby McFerrin: Evet ama ben gerçekten çok çok uzun bir süredir bu işin üzerinde çalışıyorum...

Nora McCarthy: Paramount Theater’daki sahne performansınızı izlediğimde sadece sahne üzerinde yürüyerek bile tüm izleyicileri bir kaç saniye içinde kendi dünyanızın içine çektiğinize şahit oldum. Ben de bir şarkıcı olarak bunun ne kadar zor olduğunu biliyorum...

Bobby McFerrin: Evet, bunu iyi bilirim. Doğrusu ilk solo performanslarımda harap vaziyette olurdum, izleyiciler şüphe ve korku dolu gözlerle bana bakarlardı. Bir an öylesine muhteşemken ardından gelen an ise berbat olurdu. Böylesi anları ardı ardına çok yaşamak zorunda kaldım. Çünkü, önümde model olarak ele alabileceğim bir örnek yoktu, insanlar önce benim bir çeşit müzikal komedyen olduğumu sandılar, çoğu yerde gülmeye başlıyorlardı. Böylesi örnek öyle çok başıma geldi ki, bir konsere veya bir klübe gidiyorum, insanlar karşımda oturuyor, bir soloya başlıyorum ve karşımdakiler de başlıyorlar gülmeye, çünkü onlar da nasıl karşılayacaklarını bildikleri bir alan değil, hafızalarında beni referans alabilecekleri biri yoktu.

Nora McCarthy: Gayet iyi bilirim, söylediğin şarkının küçücük bir yerinde sesin detone olur herkes hemen gülümsemeye başlar, ya da alaycı yorumlarla dolu bakışlarla karşı karşıya kalırsın, işte bu durumlarda aldırmadan yoluna devam edebilmek çok önemlidir, ayrıca devam edebilmeyi öğrenmek de önemlidir. Ama benim gördüğüm kadarıyla sen bu durumları kendi lehine çevirmeyi iyi başarıyorsun ve sonunda öyle bir şey oluyor ki bu durum orada bulunan herkes için tümüyle eğlenceli bir hale dönüşüyor.

Bobby McFerrin: Evet, o an elimin altındaki her şeyi kullanırım. Anlık gelişen her şey doğaçlama için iyi bir malzemeden ibarettir. Sahne esnasında gelişenleri içselleştirir ve onları izleyiciye aynen geri yansıtırım.

Nora McCarthy: Doğaçlamayı müzikte bir iletişim aracı olarak kullanıyorsun, elbette bu aslında insanın kendi dili peki bu arada sanat hakkında ne keşfettin?

Bobby McFerrin: Sanattan her zaman büyülenmişimdir ama yapılan şeyler nasıl ifadeye dönüşür bunu pek bilmem, şunu söyliyeyim, benim sahnedeki ilk iki şarkı için kuralım mutlaka doğaçlama olmasıdır. Bu sadece kendim için geliştirdiğim bir kural çünkü bir parçada daha önce yaptığımdan geriye düşmek istemem, doğaçlama kuralı ile yine doğaçlama olarak bu durumu aşma imkanını elimde tutabiliyorum ve böylece gecenin geri kalanındaki daha zor parçalara geçiş yapabiliyorum.

Nora McCarthy: İzleyiciden aldığınız tepkinin sizi tetiklemesi ve nereye götürse gitmeniz gibi bir şey mi, peki o halde kendinizi nasıl durduruyorsunuz? Yani bitişi nasıl finalize ediyorsunuz?

Bobby McFerrin: Kesinlikle tam da öyle, hatta bazen ilk parça 20-25 dakikalık uzunlukta doğaçlamalar halinde bile olabiliyor. Evet, son dediğinde bir soru evet ama doğaçlamayı seviyorum, nasıl gelişir v ben nasıl kontrol ederim sürecini seviyorum, bu kendi iç çizgisi olan bir gizem gibi aslına bakarsan.

Nora McCarthy: Peki, birazda yeni albümün “VOCAbuLarieS”den sözedelim istersen, ben CD hakkında bir yazı kaleme aldım ve bu yazı için CD’yi dinlemem ve yazımı oluşturmam tam iki haftamı aldı. Bu esnada okuduğum kimi yazılarıda derledim ve bazı eleştirmenlerin kimi yazarların ölçüsüzce övdüklerini kimilerinin de senin kendi gelişimin içindeki süreci yeterli teknik detaylardan yoksun olarak ele aldıklarını gördüm, kimileri de genellikle derin duygusal vurgular ve ustalığına dair yorumlarla meşgul olmuşlardı, ben bunların tümünü elbette katılmakla birlikte ben senin yaptığın şeyleri ve bu CD’yi gerçekte nasıl kategorize ettiğini öğrenmek istiyorum.

Bobby McFerrin: Çok uzun ve zor bir yedi-sekiz yılımı aldı. Sonlara doğru biraz gergindim ama allahtan Roger Treece çok iyi bir besteci ve bana çok yardımı oldu. Beni yönlendirdi, bestelerin ve müziğin nereye gidebilecekleri konusunda ondan çok yardım aldım. Bazen beraber başlangıç noktasına kadar geri döndük, orada yeniden ve yeni şeyler bulmayı başardım ve sonunda onunla beraber bu albümü kotardık. En sonuna gelmiştik, son parçayı da bitirdik ve Roger bana dönüp, "dur bir dakika, yeni fikirlerim var" derdi ve yeniden stüdyoya dönüp yeni şeylerin peşinde koşmaya başladık. Gerçekten çok uzun zaman aldı, bu durumda onun mükemmelliyetçi yanının da etkisi var kuşkusuz. Sana böyle öyle çok hikaye anlatabilirim ki şaşarsın.

Nora McCarthy: Muhteşem. Peki Roger tüm bu parçaları birbirinden farklı kılmayı nasıl başardı?

Bobby McFerrin: Valla, yaptı işte...

Nora McCarthy: Albümün kitapçığında onun adını görünceye kadar hakkında hiç bir şey bilmiyordum ve şimdi senden hakkında çok şey öğreniyorum. Peki, bunun bir başyapıt olduğunu mu düşünüyorsun?

Bobby McFerrin: Evet, kesinlikle...

Nora McCarthy: Peki, Roger ile olan işbirliğinizden sözedelim, ben iyi biliyorum ki sen ayrıca pek çok dünyaca ünlü isimle çalıştın, Cecil Taylor, Ornette Coleman gibi...

Bobby McFerrin: Evet, ama mesela Ornette ile sadece beraber çaldık, beraber hiç çalışmadık.

Nora McCarthy: Cecil Taylor?

Bobby McFerrin: Cecil ile çalışmak gerçekten bir meydan okumadır, çünkü o içinde bulunduğunuz her anı dolduran biri, bunu nasıl yaptığını bilmiyorum ama öyle...

Nora McCarthy: Peki... Voicestra’ya gelelim. Voicestra senin için sözsüz şarkılar demek, peki mesela şairlerle veya sözlü, mısralı çalışmalar yapmayı düşünüyor musun?

Bobby McFerrin: Oh, önümde çok zamanım var ama zaten çok yaptığımı da düşünüyorum, ilk yirmi yılımda çok fazla söz yazdım, şiir yazdım, hayen de hep yazıyorum.

Nora McCarthy: Peki... CD’deki Voicestra için oluşturduğun şarkıcıları nasıl buldun?

Bobby McFerrin: O işleri Roger halletti. Voicestra grubumun içinde bir çok şarkıcı vardı ve hepsi de gerçekten çok yoruldu. Bir çoğu New York’tan.

Nora McCarthy: Peki, sence bıraktığın mirasın ne olacak?

Bobby McFerrin: Yaptığım tümüyle yaptığım işten zevk almak ve müzik yapmakla ilgili. Birlikte müzik yaparken eğlenmek ve zevk almak. Birlikte müzik yaptığımız insanlar olarak birbirimizi desteklemek, herşey bununla ilgili. Sade ve abartısız, hiç bir şey gözalıcı değil ama hepsi gerçek ve hepsi müzikle ilgili olan.

Cazkolik.com / 18 Kasım 2010, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.