İçinden caz geçen şeylere zaafım var. İlan edildiği günden beri izlemeyi heyecanla beklediğim Chicago müzikalini dün nihayet Zorlu PSM'de izledim. Chicago müzikali 1920'lerin caz çağında geçen bir gösteri. Gösterinin kökeninde, sahne sanatlarının antik tragedyalardan beri vazgeçilmez temaları olan 'aşk, ihtiras, hırs, ihanet, kibir' gibi insanî özelliklerin bu kez 1920'lerin 'jazz age' fonu içinde geçmesi müzikali zamansız bir gösteriye dönüştürmüş.
Böyle gösterileri ekrandan izlemek canlı gibi olmuyor. İlk andan itibaren gösterinin her saniyesi özenle tasarlanmış, ekranda bu detayları görüp, hissedemiyorsunuz ve bazen aksiyonu takip etmek zor olabiliyor. Dansların estetik/dekoratif unsurların ötesine geçtiğini unutmamak gerekiyor. Dansçıların mimikleri ve jestleri konuyu tamamlayan incelikli detaylarla dolu. Hepsini dikkatle takip etmek gösteriyi zenginleştiriyor ama gelin önce konuyu kısaca özetliyim.
Roxie Hart ve Velma Kelly Chicago müzikalinin iki ana karakteri. Her ikisi de 1920'lerin genç ve güzel kadınları. Yoksul ailelerden gelen, yeterli eğitim alamamış, hayatın kendilerine hak ettikleri şansı sunmadığı iki güzel kız. Aşkı, sevgiyi arıyorlar evet ama başarıyı, şöhreti, parayı da arıyorlar ve bunlar için yapmayacakları şey yok. Bu son üç özellik için ellerinde olanı bir çırpıda kaybetme pahasına cahil cesarete sahipler. Ellerindeki tek avantajları ise gençlikleri ve güzellikleri. Başka bir şeyleri yok. Her ikisi de yanlış tercihler, alelacele verilen kararlar ve başkalarının fetbaz fırsatçılıklarına kurban giderek hapishaneye düşüyor.
Chicago müzikalini günümüze taşıyan mesajı kadınların uğradığı haksızlık ve eşitsizliğe göndermede bulunması
1920'lerde siyahların ve kadınların hak eşitsizliğinin zirvede olduğu yıllarda kendini anlatmakta zorluk çeken, fırsat eşitliğinden faydalanamamış, şartların onları yanlış seçimler yapmaya zorladığı iki güzel kadın hırslarının kurbanı oluyor, ikisi de kocalarını öldürüyor.
Şimdilik bu konu bir tarafta dursun.
Öte yandan, iki kadının hapse düşmesiyle avukat Billy Flynn, gazetelerin vazgeçilmez köşecisi Güzin abla Mary Sunshine ve hapishanenin koğuş ablası Mama Morton karakterleriyle tanışıyoruz. Her üçü de ikiyüzlü düzenin üstüne düşen rolleri başarıyla oynayan karakterleri. Chicago'nun iyi yazılmış, ustaca oynanan tiplemeleri. Flynn, Sunshine ve Mama Morton özellikle kendi solo bölümlerinde ciddi alkış alıyor.
Chicago yetmişlerden bu yana oynanan bir oyun. On yılları bulan geçmişi boyunca sayısız aktör ve aktris bu rollerden gelip geçti. Benim dün izlediğim kimbilir kaçıncı sahnelenmesi ama güncellenmesinden dolayı tazeliğini kaybetmeyen bir ölümsüzlük abidesi. Üstelik, arkada canlı bir caz orkestrası var. Caz efsanesi trompetçi Clark Terry'nin yıllar yıllar önce hakkında 'şehrin en iyi orkestrası' dediği bir orkestra bu. Caz çağından bugüne miras kalanlardan. Artistik direktörlüğünü Bobby Broom yapıyor hatta yakında yeni bir albüm yayınladılar.
Her an hareket halinde onlarca oyuncunun senkronizasyonu mükemmel
Yıllara sâri tecrübe saniye sekmeden milimetrik işliyor. Fonda dikkati dağıtan dekoratif dağınıklıklar yok, sahne işlevsel kullanılmış, iki yandan ve ortadan giriş-çıkışlı bir platform var, tek dekor bu ve kalabalık orkestra bu platformun iki yanında tribün gibi dizili, şef ortada ama o da oyuncu aslında, sürpriz cümleleri var. Zorlu PSM'nin geniş sahnesini mümkün olduğu kadar portatif kullanmışlar. Dansçıların hareketleri nadiren bireysel figürler yerine anlatıyla bağlantılı grup hareketlerinden oluştuğu için kısa kesik hareketler, ani dönüşler ve yüz ifadeleri öne çıkıyor.
Bu detaylar da bir tarafta dursun.
Gelelim Chicago gösterisinin can alıcı diğer konusuna. Chicago, bir müzikalin yapabileceği ölçüde sosyal/sistem eleştirisi yapıyor. Yirmiler eşitsiziğin hâd safhada olduğu ama eğlenceli bir dönem. Herkesin payına düşeni aldığı, şanslıların ve güçlülerin (tıpkı bugün gibi) daha fazla kazandığı yıllar. Lüksün, şatafatın, haksızlığın, mafyanın, kanunun olmayışı yanında bugün anlayamayacağız ölçüde büyük yoksullukların yaşandığı yıllar. Benim memurum işini bilir yılları. Paranın her kapıyı açtığı yıllar. Basının da, hukukun da sadece para konuştuğu yıllar. İnsanların hayatı boyunca sadece tek bir şans yakaladığı ama onu da genellikle kötü değerlendirdiği, sistemin sıradan insanlara kaybettirmesi üzerine kurulduğu yıllar.
Adalet, basın ve muktedirler üçgeni bu düzeni devam ettirme üzerine kurulu. Sistemin oyundaki temsilcisi avukat Billy Flynn. İdamlık bir suçu işlediği sabit bir zanlıyı bile tek celsede serbest bıraktıracak kadar işini bilen biri ama anladığı tek dil para. Paran yoksa, suçsuz da olsan suçlusun.
Basın da bu üçgenin ahlaksız ortağı. Doğruları değil sadece sansasyon arayan basın gerçeği merak bile etmiyor.
Avukat Flynn'in sayesinde Roxie de, Velma da suçlu oldukları halde suçsuz bulunup salınıyor ama mutlu olamıyor. Flynn'in kurnazlıkları, basının sansasyonel açgözlülüğü, Roxie ve Velma'nın her an gözönünde olma merakı sona erince şov da tamamlanmış oluyor.
Chicago hafta sonuna kadar Zorlu PSM'de gösterimde
Dün akşam galası yapılan Chicago müzikali hafta başına kadar Cumartesi-Pazar matine suare olmak üzere gösterimde. Dün salon son sandalyesine kadar doluydu, eminim diğer günler de öyle olacaktır. Sahne sanatlarının tamamını tek bir gösteride izleyebileceğiniz elli yıllık bu görkemli gösteri tıkır tıkır işlemesiyle, oyuncuların ve orkestranın birbirini iyi tanıyan uyumuyla (özellikle davula çok iş düştü), hiç bir elektronik dijital süslemeye rağbet etmemesi ve her şeyin organik olmasıyla elli yıldır niye bu kadar rağbet gördüğünü ispatladı.
Feridun Ertaşkan
Cazkolik.com / 16 Nisan 2025, Çarşamba
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.