Bu bizim caz gecemizdi... 24. İstanbul Caz Festivali "Tuna Ötenel ve Dostlarıyla Bir Caz Gecesi"nden notlar ve izlenimler

Bu bizim caz gecemizdi... 24. İstanbul Caz Festivali "Tuna Ötenel ve Dostlarıyla Bir Caz Gecesi"nden notlar ve izlenimler

Ne geceydi ama... 24. İstanbul Caz Festivali dün akşam festivalin gayrı resmi açılışını, meşalenin fitilini NTV Radyo`nun caz programcısı Hakan Tüfekçi`nin yaktığı "Tuna Ötenel ve Dostlarıyla Bir Caz Gecesi" Türkiye caz tarihinin sembolik öneme sahip anıları arasına katılacak bir geceyle yaptı.

 

Her ülkenin kendi caz efsaneleri vardır, bizim de Tuna Ötenel`imiz var. Hem kendi kuşağını, hem genç caz müzisyenlerini derinden etkilemiş bir usta olan Ötenel geçirdiği rahatsızlığın ardından uzun süre müziğe ara vermek durumunda kaldı. Uzun tedavi dönemleri sonrası eskisi gibi olmasa da dün akşam gördüğümüz gibi hem kendisine hem dostlarına ve hem cazseverlere moral veren performansa ulaşmayı başardı. Gecenin düzenleneceğine dair ilk bilgiler geldiğinde caz dünyasında sevinç ve heyecanla karşılanacağını biliyorduk, nitekim öyle oldu. Türkiye caz ortamının şu an duayen seviyesindeki isimlerini aynı gecede buluşturmak kolay değil, bu işi ancak Tuna Ötenel gibi bir ismin çevresinde buluşmak, İKSV gibi öncü bir kurumun sahiplenmesi ve Emin Fındıkoğlu gibi bir diğer duayen ustamızın müzikal direktörlüğü, yönlendiriciliği ve kendine has sunumuyla yapması mümkündü. Zaten öyle oldu.

 

Dün akşam anladık ki bizim böyle "Hall of Fame" gecelerinin düzenlenmesine ihtiyacımız var. Üst neslin sahiplenildiğini, değer ve önem verildiğini hissetmesi kuşaklar ve kurumlar arası bağı artıracağı gibi caz dünyasının kendi bütünlüğü içinde anlamlı olacak. Bir kaç kuşağı buluşturan sahne çevresinde toplanıp gelecek için moral bulması, tarafların hasret gidermesi, vefa ve saygı borcunu yerine getirmesi bizi birbirimize bağlayan hasletlerin önde gelenlerinden biri kılıyor. Bu önemin bir diğer yanı da caz dünyasının dinleyicileriyle beraber kendini bir ailenin parçası olduğunu hissetmesi. Dün akşamdan benim çıkardığım derslerin başında bu geliyordu.

 

 

Tuna Ötenel ve Emin Fındıkoğlu (Fotoğraf: Poyraz Tütüncü)

 

"Tuna Ötenel ve Dostlarıyla Bir Caz Gecesi" bilet geliri bakımından da önemli vefa örneğiydi, gelirin Ötenel tarafından eğitim gören gençler için bağışlanması anlamlıydı. Piyanoda Tuna Ötenel ve Emin Fındıkoğlu`nun dostane paylaşımı, basta Hakan Behlil, davulda Murat Verdi ve trompette Şenova Ülker`in katılımıyla ilk iki parça; Clifford Brown`ın "Sandu"su ve Lee Morgan`ın "Ceora"sıyla başlayan gecenin önemini evsahibi olarak özetleyen İstanbul Caz Festivali direktörü Pelin Opçin kısa konuşmasında gecenin iki buçuk yıl süren seyrini anlatırken manevi öneminin altını çizdi.

 

 

Gecenin diğer özel ismi Emin Fındıkoğlu

 

 

Doğruya doğru, Emin ağabeyin herkesi rahatlatan, gülümseten, tevazu ve sempatiyle sarmalayan içtenliği gecenin akıp gitmesini sağladı. Tuna Ötenel`in bir virtüöz müzisyen olarak öneminin altını `ben piyanocu, o piyanist` benzeri esprilerle çizmesi zarifti. Ardından piyanoya geçen Emin ağabeye Ötenel kornetiyle oturduğu koltuktan eşlik ederken çaldıkları "Aurora"yı dinledik.

 

 

Cazın doksanlık çınarı Hasan Kocamaz da mızıkasıyla sahnedeydi

 

 

Bir insan düşünün, ellili yılların başından beri Türkiye`de caz müzisyenliği yapıyor, üstelik, dünyada dahi bir elin parmağını geçmeyecek sayıda usta isim çıkarabilen armonika gibi talebi olmayan bir enstrümanı geleneği caz olmayan bir ülkede çalmayı ısrarla sürdürüyor. Ayakta alkış. Başka ne diyebiliriz ki! Sahnedeki ekibe Hasan ağabeyin de katılmasıyla önce güzel bir "Body and Soul", ardından, gitarda Neşet Ruacan`ın katılımıyla "Satin Doll" dinledik. Bu esnada, piyanoyu genç kuşağın en önemli piyanistlerinden Kürşad Deniz teslim aldı, davula bir başka usta Can Kozlu geçti.

 

 

Trompette İmer Demirer bir başka

 

 

Gecenin kısa konuşmaları arasında caz yazarı Sadettin Davran ki Tuna Ötenel`in ilkokul arkadaşı olarak uzun bir geçmişe sahipler ve sahne tasarımı, tiyatro dekorlarının büyük ustası Metin Deniz gecenin temposuna soluk aldıran, kısa notlar düşen isimler oldu.

 

Sahnede çalınan parçalar arttıkça tempo ve heyecan da arttı. İmer Demirer`in trompetini, Sibel Köse`nin sesini, Tuna Ötenel`in kornetle "Corcovado" çalmasını, arka arkaya Jobim`in "Zingaro", Jerome Kern`in "All the Things You Are" ve Cole Porter`ın "Every Time We Say Goodbye" parçalarını gecenin güzel dakikaları olarak anılarımıza hapsettik.

 

 

Gitarın içinde adam var

 

 

Gecenin kahramanlarından biri de Neşet Ruacan... Açıkçası, o neslin sahne sohbeti başka oluyor. Cazseverler bilir, 65-70 yaş üstü caz müzisyenleri enstrüman odaklı müzisyenlerdir, yani, öncelikle enstrümanlarını olabilecek en iyi seviyede çalmayı önemserler, bunu şundan söylüyorum, Neşet ağabey sahneye geldiğinde Emin Fındıkoğlu kendine has muzipliğiyle `biiyorsunuz, şimdi gitaristler hep pedal kullanıyor, sıra sıra pedal var, Neşet`in gitarına bakın, bırak pedalı, düğmesi bile yok` diyerek takıldı ve ekledi `ama gitarın içinde adam var!`. Herb Ellis`in nefesini alan Neşet ağabey de bize harika pasajlar dinletti.

 

 

Neşet Ruacan ve düğmesi olmayan gitarı (Fotoğraf: Poyraz Tütüncü)

 

 

6 kardeş kaydı

 

 

Gecenin sürpriz anlarından biri Sadettin Davran`ın sadece tek CD kopyası olan ilginç bir kaydı dinletmesi oldu. Muhtemelen salonda bulunanlar dahil çok az kimsenin bildiği bir kayıttı. Adını espri olarak 6 kardeş koymuşlar. Özelliğiyse Tuna Ötenel`in Amerika`da yaptığı bilinmeyen bir kayıt olması, eğer kimse size söylemezse altı siyah usta müzisyenin çaldığından öylesine emin konuşacağınız kayıtta duyulan tüm enstrümanların bizzat Tuna Ötenel tarafından üst üste çalınarak kaydedilmesiydi. Ama öyle siyah tavırlı çalınmıştı ki şaşırmamak elde değil!

 

 

Caz standartlarında Sibel Köse farkı

 

 

Gecenin tek vokal solisti (Emin ağabeyin scatlarını saymazsak) Sibel Köse`nin emsalsiz sesinden dinlediğimiz adlarını yukarda saydığımız caz standartlarıydı. Bir kez daha ve bir kez daha Sibel Köse.

 

 

Soldan sağa: Sibel Köse, Yahya Dai, İmer Demirer, Emin Fındıkoğlu (Fotoğraf: Poyraz Tütüncü)

 

 

ve Yahya Dai de sahnede

 

 

Gecenin son parçalarına doğru alto saksofonuyla sahnede beliren Yahya Dai`nin (o ara artık parçaları takip edemez oldum) İmer Demirer`den teslim aldığı soloya başıyla Tuna Ötenel`e gönderdiği zarif selamla girmesi çok hoştu, ustaya güzel bir saygıydı.

 

 

ve gecenin finali... (Fotoğraf: Poyraz Tütüncü)

 

Gecenin arka planında koşturan İKSV yönetimi ve ekibi haricinde bir alkış da yaptığı belgesel çekimiyle gecenin anılara hapsolmamasını sağlayan sevgili Batu Akyol oldu. Üç-dört ayrı noktaya koyduğu kamerayla bir o yana, bir yana seyirtiyor, olmadı elinde mini kamerayla bu sayfada örneğini gördüğünüz fotoğrafı çekiyordu. Daha gece başlamadan bir İmer Demirer`e bir diğerine koşturup röportajlar yapan da oydu. Bu belgeseli sanırım bir süre sonra izleme imkanımız olacak, kaçırmayın derim.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 27 Nisan 2017, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.