Bu sezon yolu İstanbul`a üçüncü kez düşen Terrasson yeni albümü "Push"u seslendirecek

Bu sezon yolu İstanbul`a üçüncü kez düşen Terrasson yeni albümü "Push"u seslendirecek

Terrason gene bizimle

 

Geçen sefer geldiğinde, yer yokluğundan Cazkolik Jacky Terrasson’ı küçük bir tanıtımla uğurlamıştı. Terrason o zaman üç gün İstanbul’da kalmış, JC’s`de çalmıştı. 2010 başında ise, üç büyük şehrimizde de sahneye çıktı. Bu sefer Cemal Reşat Rey’in Mayıs sanatçılarından biri. Cumartesi akşamı Aytek Şermet onu alıp İstanbul Jazz Center’a getirmişti, Victor Wouten ile JD Blair’i dinlemeye... Ufak tefek, güzel yüzlü, her zamanki gibi sevimli Terrason, bu akşamki konsere geliyor muyum diye sordu. “Geliyorum tabii,” dedim. Sonra da dayanamadım: “Betty Carter ile geldiğinizde de oradaydım.” “Oo-oooh,” gibilerden bir ses çıkardı.

 

Hakikaten de gencecik bir Jacky (Jacques-Laurent) Terrasson, emsalsiz Betty Carter ile İstanbul’a geldiğinde, henüz Uluslararası İstanbul Caz Festivali bebekti, birinci yılındaydı. Şiddetli yağmur altında akıldan çıkmayacak bir konser vermişlerdi. Onun birlikte çalıştığı en etkileyici piyanist olduğunu düşünen Carter, böyle birçok genç müzisyeni bulmuş, seçmiş ve gelişmesinde, tanınmasında yardımcı olmuştur. Hatta bu konuda pek hoş anekdotlar vardır.

 

Ama Terrason ne kadar küçümen görünse de, Thelonious Monk Uluslararası Caz Piyano Yarışması’nı kazanmış, birinci sınıf bir piyanistti. 1994’te yapımcılığını Betty Carter’ın üstlendiği, kendi adını taşıyan ilk albümü Blue Note’tan çıkınca büyük ilgi toplamış, Time dergisinin 1995’in En İyi Albümleri listesine girmiş, Terrason da yeni standartlar yaratan bir kişi olarak isim yapmıştı. O sıralar sahnelerimizde görme keyfini yaşadığımız Genç Arslanlar’dan da biriydi; tıpkı Joshua Redman ve Christian McBride gibi.

 

Herkes yazmış, Cemal Reşit Rey’in tanıtımında da var, bari biz de söyleyelim. New York Time Magazine ondan, "Önümüzdeki 30 yılda Amerikan kültürüne damgasını vuracak 30 yaş altındaki 30 sanatçıdan birisi" diye söz ediyor. Ona bakarsanız, Los Angeles Times da Terrason’ın “pırıl pırıl bir doğaçlama hayalgücüne sahip bir piyanist” olduğu görüşünde ve “Terrason’ın kendi yolunu izlemeye kararlı olduğu apaçık,” diyor.

 

Jacques-Laurent Terrason, bünyesinde pek çok etkiyi ve kültürü birleştirmiş bir müzisyen. Annesi Afrikalı-Amerikalı, babası Fransız, kendisi Berlin’de doğmuş. Aydın Esen’le aynı dönem Berklee’de okudu. İki dönem eğitimin ardından, Chicago ve New York kulüplerinde çalmaya başladı. Thelonious Monk Yarışması, dikkati büsbütün onun üstüne çekti. Önce Betty Carter’la, 1997’de de “Rendezvous”da Cassandra Wilson’la çalıştı. 1993’teki ilk albümünde, sanırım ilk kez gene Carter’la gelen Stefon Harris’in de imzası vardır. “Kindred” ile Grammy adayı olmuşlardı. Flütçü Emmanuel Pahud ile ortak çalışmaları olan “Into the Blue” ile 2004’te ikinci kez Grammy’ye aday gösterildi. Ayrıca, 2003`te Yılın En İyi Caz Sanatçısı (Prix Django Reihnardt , Academie de Jazzº), “Smile” ile Yılın En İyi Caz Albümü (Victoire de Jazz) ödüllerini kazandı, iki kere de Django d`Or En İyi Caz Albümü ve En İyi Sanatçı’sı seçildi.

 

On iki yaşında annesinin caz koleksiyonunu keşfedince, “doğaçlamanın ifade özgürlüğü” uğruna klasik piyanoyu bırakırken belki de bu noktaya gelmeyi hayal bile etmemişti. “Round Midnight”a ilişkin olarak Paudras benzetmeleri de yapılmıştır. En azından, ruhen bir benzerlik olduğu kesin. Terrason Lycee Lamartine’de iken, Bud Powell ile yaşadıkları Bertrand Tavernier’nin “Round Midnight” filminin temelini oluşturan Francis Paudras’ın himayesi altına girmişti. Hatta onun sayesinde filmde küçük bir rolde de oynamıştı. Onu Boston’daki Berklee College of Music’e yönlendiren de Paudras oldu.

 

Orada Javon Jackson ile tanıştı, Jackson da piyanisti Blue Note’a yapacağı ilk albümde çalmaya davet etti. Yetenek gördü mü tanıyan Betty Carter, hemen onunla anlaştı. Birlikte ilk kez, Terrason’ın Monk Yarışması’nı kazandığının ertesi günü birlikte çalıştılar. Ondan sonra da herkes genç piyanistin peşine düştü. Jacky Terrason`ın ardından, modern cazın en seçkin, en kendine özgü triolarından biriyle, basta Ugonna Okegwo ve davulda Leon Parker’la birlikte “Reach” ve “Alive”ı yaptı. Otuz bir yaşına geldiğinde, dört albümü olmuştu. Serhan Yediğ ile yaptığı söyleşide, sesine ulaşma yolunda ilk kapıyı bulduğundan söz ediyordu. "En azından hangi adrese gitmek istediğimi biliyorum..."

 

Ağırlıklı olarak caz standartları çalıyor. Ama “bilineni altüst etmeyi” seviyor. Hele melodik yapısı güçlü olanlara hiç dayanamıyor. Yediğ’ye bakılırsa, kendi sesini bulma süreci devam ediyormuş. Bu arada, beş yıllık solo konser tecrübesi ona beste yapma isteği vermiş. Söyleşide, "Piyanom bir orkestraya, ben de orkestra şefine dönüştüm,” demiş. Flüt ile tenor ve soprano saksofon da çalıyor. Şu anda “Kindred” dahil, on üç albümü var.

 

Pazar akşamı evini bırakmaya hazır olanları, Cemal Reşit Rey’e davet ediyoruz. Bir de, Terrason’ın geçen yılki albümü “Push”a kulak verin...

 

 

Sevin Okyay

 


Cazkolik.com / 15 Mayıs 2011, Pazar

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sevin Okyay

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.