Kültür politikalarının dayatmalarla şekillendiği bir dünyada, yaratıcılığın ön plana çıktığı işlere ulaşmanın samanlıkta iğne aramaya dönüştüğü bir dönemdeyiz. Alternatif tiyatrolar kendilerini merakla bekleyen izleyicileriyle buluşmakta zorluk yaşıyor. Bu durum müzik için de geçerli. Bir sanatsever olarak alternatif olana, farklı olana, soru sordurana destek vermenin gerekliliğine, bunun için atılmış her adıma destek olmaya, sanat yapan sesleri çoğaltmak iddiasıyla yola çıkmış her oluşuma imkanlarımız dahilinde ses olmaya, omuz vermeye inanıyorum.
Son dönem Baba Sahne`yi çok sık duyuyordum ama tanışmam sevgili müzisyen dostum Alp Ersönmez’in davetiyle gerçekleşti. Bana, “Kadıköy’de Baba Sahne diye güzel bir tiyatro var. Sahipleri özgür ve özgün bir sanat için yola çıkan gönüllü isimler. Müzisyen Can Şengün ve oyuncu Şevket Çoruh’un girişimiyle doğan harikulade bir mekan Baba Sahne ve aynı zamanda alternatif seslere kapılarını açan bir müzik evi. Seveceğin türden bir yer” diye bahsetmişti. Ben de bu umut verici haberi Cazkolik dostlarımızla paylaşmak için Ersönmez ve kurucu ortaklar Şengün ve Çoruh’la Baba Sahne`de buluşup mini bir röportaj yapmak istedim. Röportajı “Bir Baba Hamlet” oyununun hemen öncesi gerçekleştirdik. Sebastian Seidel’in yazdığı Yücel Erten’in çevirisiyle Emrah Eren’in yönettiği oyunda Şevket Çoruh veMurat Akkoyunlu sahneyi paylaşıyor. Oyun, komedi öğeleriyle şekillendirilmiş bir Shakespeare uyarlaması. Metinden dekora, kostümlere ve müziklere kadar iki harika saat vaad ediyor izleyiciye.
Baba Sahne’yi anlatacak, tanımlayacak birkaç soru sordum ve müzisyen Can Şengün ile Alp Ersönmez ve oyuncu Şevket Çoruh’tan Baba Sahne’ye dair ilk günden bugüne bütün bilgileri aldım.
Burak Sülünbaz: Merhaba. Nasıl başladı Baba Sahne?
Şevket Çoruh: 2015`de eski bir sinema olan bu binayı almamızla başladı. İçi tamamen yıkılarak yeniden yapıldı. Yapımı yirmi dört ile yirmi altı ay arası sürdü. Geçen sene bir nisanda açıldı. 1967 senesinde yapılmış, Kadıköy Ulvi Uras Özel Tiyatrosu olarak hayata başlamış, sonradan başka amaçlarla kullanılmış bir mekandı burası. Son anda bir müteahhitin eline düşüp de başka bir şeye dönüşmeden aldık. Biz kentsel dönüşümü yanlış anlayan bir ekibiz. Kentsel dönüşüm için değil sanatsal bölüşüm için açtık Baba Sahne`yi. Geçen sene bir Nisandan itibaren yani Savaş Dinçel’in ölüm yıl dönümünde özellikle açtık ve salonumuzun ismini de Savaş Dinçel Salonu koyduk. O tarihten bugüne kadar tüm gösteri sanatlarıyla ilgi temsiller oldu. Yani konserler, tiyatrolar, film gösterimleri gibi pek çok aktivitenin olduğu bir mekan haline geldi Baba Sahne.
Niye Baba Sahne?
Burak Sülünbaz: Baba Sahne’nin alternatif müzikler için de sahne olma planlarında neler var?
Şevket Çoruh: Aslında ben müziğin yaratım sürecinde yeralan biri değilim ama çok iyi bir dinleyiciyimdir. Tiyatromuzun kuruluş aşamasından beri bizimle birlikte olan müzik direktörümüz Can Şengün’dür o işi yapan. Baba Sahne bünyesinde yapılan tüm konser, dinleti gibi aktivitelerin de yöneticisi Can’dır.
Sahnemizin ismi Baba Sahne. Baba Sahne anlam itibariyle; “Kızan, karışan, sinirlendiren, koruyan, sarılan, özlenen, mânası yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi” başlığı altında alternatif işlere kapılarını açan bir mekan. Müzisyenlerle müzikseveri buluşturabilecek, arada hiçbir faktörün olmayacağı konserler ve dinletiler dizisi olmasını düşündük. Bu da tiyatromuza gelen pekçok müzisyen tarafından gerçekleştirildi. Özellikle alternatif müziğin dinleyiciyle dolaysız yoldan buluşmasını istediğimiz için bu yolu seçtik. Baba Sahne olarak Kadıköy’de daha doğrusu koca İstanbul’da bu tip dinletilerin yapılabildiği sadece Süreyya Operası var. Bizim sahnemizde müzikle gösterinin birleştirildiği gruplardan bir kısmı sahne alıyor. Örnek olarak “Two Tenor” grubunu verebilirim.
Can Şengün: Mekanın sahibi olduğumuz için her yerde sahne alabilecek sevgili müzisyen arkadaşlarımızdan ziyade Baba Sahne için tasarlanmış bir gece veya projenin sahne alması ve bu tip aktivitelerin süregelmesi yönünde yönetimdeki arkadaşlarımızla hemfikir olduk. Bir insanın, örneğin herhangi bir lokasyona gidip o gece orada ne çıkacağını bileceği işlerden ziyade daha sürprizli, mekâna özel, özenle tasarlanmış işlere kapı açma düşüncesiyle projelerimizi hayata geçirmeye
başladık.
Burak Sülünbaz: Tarihi kesinleşmiş hangi konserler olacak Baba Sahne’de?
Can Şengün: Bazı müzisyen arkadaşlarımızla görüşme halindeyiz. 20 Şubat akşamı Sarp Maden, Volkan Öktem ve Alp Ersönmez’in grubu MÖE sahne alacak. Cem Tuncer Quartet, 20 Mart tarihinde Ediz Hafızoğlu ”Nazdrave” projesini bizimle paylaşacak. 24 Nisan’da kendi de sıkı bir muhalif olan soprano saksafoncu Gilad Atzmon bizimle olacak. Daha sonra Quartet Muartet’i dinleyeceğiz. Sürpriz projeler de yolda. Ana tema dinleyicinin o gece geldiğinde neyle karşılaşacağını bilemediği sürprizli keyifli işler çıkarabilmek. Bu projeler çoğaldıkça tüm seneye yayılacak kaliteli müzik sistemi olan işlevsel bir müzik salonu olarak oyunlar haricinde de seyircinin severek geldiği bir adrese dönüştürebilmek niyetindeyiz.
Belirtmek istediğim bir şey daha var, bunu bir sanatsever olarak söylüyorum. Oyunların çok ilgi gördüğünü gözlemliyorum. Ülkemizde konser ve tiyatro izleyicisinin ısrarla, hevesle sanatı takip ettiğine şahit olmak bana çok büyük mutluluk veriyor.
Alp Ersönmez: Uzun zamandır ihtiyaç duyulan bir yerdi burası. Bir insanın bilet alarak sevdiği sanatçıyı dinlemesi başka ama bu sanatçıyı bu kadar güzel tasarlanmış, şık bir tiyatroda dinlemesi bambaşka. Bu bir süredir ismini vermek istemediğim güzel bir salonda yaşanıyor. Ama bahsettiğim yer çok fazla değişkenin konunun içinde yer aldığı büyük bir yer. Burası daha butik, niş bir yer. Bir müziksever olarak söylüyorum hem konser, hem tiyatro salonu diyebileceğim bu tip bir salon daha önce yoktu. En başta mekanın tasarımı çok hoşuma gidiyor. Müzisyen arkadaşlarım adına da söyleyebilirim. Bu ümit verici girişimin yani bu mekanın canlılığını sürdürebilmesi için desteğimizi sürdürüyoruz.
Can Şengün: Alp’e yardımlarından ve desteğinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Aynı şekilde bana ve Şevket’e her projemizde destek olan, güler yüzünü desteğini esirgemeyen sanatçı dostlarımıza teşekkürü borç biliyoruz. Yıllarca güzel dostluklar biriktirmişiz.
Şevket Çoruh: Belirtmek istediğim bir konu daha var. Zaten Türkiye’de alternatif müzik, alternatif tiyatro yapabilmek cesaret meselesi. Türkiye’de genel anlamda sanat yapmak zor. Daha da ötesinde ikincilleştirilmiş, ötekileştirilmiş bir müzik türü olarak alternatif müziğin seyirciyle bir aracı olmadan yani bir bar ya da sıkıştırılmış metrekarelere bölünmüş bir mekana sıkışmak zorundakalmadan düzgün bir çizgide dinleyebilmenin önemine inanıyorum. Bu sahnede geçtiğimiz günlerde Çağrı Sertel’i dinlediğimde belki çok kalabalık değildik ama 100-150 şanslı dinleyici vardı diye düşünmüş ve ifade etmiştim. Biz burada devamlılık sağlarsak bu seyircinin daha da fazlalaşacağını belki her salı olan konserler serisinin daha da çoğalacağını düşünüyorum. Bizim yaptığımız bu cesareti daha büyük imkanları olan tüm sanat grupları ve etkinliklerine de öneriyorum. Türkiye’ de büyük şirketler adına sanat aktivitesi yapan insanların bu insanları cesaretlendirmesi, arkalarında durması gerekiyor. Yoksa popüler kültürün hepimizi yiyip yutacağını düşünüyorum. En önemli kabul ettiğim bu. Bahariye’de bir sokak röportajı yapsanız ve “Türkiye’de caz müzik yapan 3-4 tane müzisyen ismi söyler misiniz?” deseniz sadece caz yaptığını düşünen ya da insanların caz yaptığını düşündüğü popüler isimleri söyleyeceklerdir. Bu da Türkiye’nin kültürel konjonktüründe ne kadar fakir durumda olduğumuzu gösteriyor. Bizde bu mekanla ve sanatçılar olarak bir bilinç oluşturabilmek sanatın yanında olabilme konusunda bir direnç göstermek istiyoruz. Bu vesileyle desteğiniz ve varlığınız için size ve Cazkolik’e teşekkür ederiz.
Son olarak söylemek istediğim şudur. Kadıköy’de 1900’lerin başında açılmış Süreyya Operası dışında bu tip müziğin düzenli olarak sahne alabileceği başka bir mekan yok. Çünkü getirisi yok. Bizim için kentsel dönüşümden ziyade sanatsal bölüşüm önemli. Sanatsal bölüşümün bize hizmet eden büyük noktalarından birisi hatta en büyüğü bizim yaptığımız işin en önemlinoktası müzik. Müziğin en yalın halini müzikseverler burada dinleyebilirler.
Ben de Baba Sahne’nin hayatımızdan kopan “koparılan” sahnelerin isimlerini yaşattığı locaları, büyük usta Savaş Dinçel salonu ve alternatif tiyatro ve seslere sahne olmayı amaçladığı samimi yapısıyla ülkemizin kültür mirasına yıllarca hizmet edebilmesini umuyorum.
Oyun sonrası Analog Kültür ve Kaan Düzarat organizasyonuyla Bugge Wasseltoft’u Kırım Kilisesinde dinlemek için Alp Ersönmez’le yollara düştük.Son albümünden parçaları elektroniklerle genişlettiği güzel bir performansla dinledik Wasseltoft’u. Konser öncesi uzun süredir turda olmasına ve Perşembe günü Ankara Piyano Festivali’nde çalmasına rağmen Wasseltoft her dinlediğinizde kendisine daha farklı bir boyutta dünyalar yaratığını hissediyoruz. Sonsuz hayal gücüyle kendisiyle birlikte yaşlanan hayranlarını etkilemeye devam ediyor. Konser sonrası davet edildiğim yemekte Alp Ersönmez’le uzun süren dostluklarına ve gerçekleştirmeyi planladıkları projelere tanıklık ettim. Wasseltoft’un tür ayırt etmeksizin her müziğin yaratımına ve gerisinde olanlara bitmek bilmez açlığı ve anlattığı birlikte çalıştığı müzisyenlerle yaşadığıhikayeleri hemen her müzikseverin ilgisini çekebilecek türden.
Müziğin ve görsel sanatların yaşama katkıları hayret verici. Yaşanılan dostluklar, paylaşımlar, gelişen fikirler. Açık fikirli, dengeli ve sağlıklı bir bakış açısıyla baktığınızda sanatın tüm türleri insanların birbirlerine bağlanmasında geliştirici bir araç. Yeter ki paylaşmayı, desteklemeyi vesevmeyi bilelim. Tiyatroyu, müziği, edebiyatı ve sanatı yaşamlarımıza katan tüm dostlarımızın yolu açık olsun.
Burak Sülünbaz
Cazkolik.com / 18 Şubat 2018, Pazar
Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.