Caz atağa kalktı!

Caz atağa kalktı!

Caz atağa kalktı!




Nerede? İstanbullu cazseverlerin mabedi CRR’de... Son yıllarda CRR her şubat ayı ‘Caz Şubatı’ adı altında konserler gerçekleştiriyordu ama geçen iki yıldır bu konserlerde bir gevşeme, isteksizlik, kararsızlık gözledik, ayrıca, şubat harici diğer aylarda caz konserlerinin sayı ve kalitesinin azalması da bize ümitsizlik veriyordu ki bu sene yeni açıklanan iki aylık program cazda atağa kalkmanın, kıpırdanmanın belirtileri olarak kabul etmek istiyoruz. İki ay boyunca iki günde bir konser gerçekleşecek. Bunların hepsi caz değil tabi, klasik müzik ve diğer türler de var ama hepsi dikkat çekici konserler olacak. Caz konserleri Okay ağabeyin (Temiz) Oriental Wind konseriyle başlayacak. Dört gün sonra ise cazseverin sevdiği Avishai Cohen geliyor, ertesi gün Chiara Pancaldi var, bir sonraki gün Vincent Peirani, onu takip eden iki gün sonra ise Antonio Gades dans gösterisi, hemen ardından Dizzy Gillespie Afro Cuban Band veeeee Monty Alexander da nihayet gelen isimler arasında. Bu isim çok önemli, neden mi? Belki bizde hakettiği kadar tanınmıyordur emin değilim ama yetmiş yaş üstü kuşağın şu an dünyada yaşayan en etkileyici piyanistlerinden biridir bu sanatçı. Belki bir Chick Corea (ki bu arada dün akşam Grammy kazandı!) veya onun gibi isimler kadar ünlü değilse de virtüözitede eksiği yoktur. Geçen sene Wareika Hill albümünü yayınlayan sanatçı uzun süre sağlık sorunlarıyla uğraştı, hatta artık uzun turnelere çıkamaz diyordum ki (bundan önceki İstanbul konseri sağlık nedeniyle iptal edilmişti) nihayet geleceği duyuruldu. Şimdi son albümünü yeniden dinleme ve konsere hazırlık zamanı. Kaçırmamanızı tavsiye ederim.


Grammy ödülleri, Kobe Bryant ve Çin virüsü




Pazar gecesi Grammy ödülleri gecesiydi. Chick Corea best latin caz, Brian Lynch large jazz ensemble, Peter Gabriel en iyi enstrümental albüm, Esperanza Spalding en iyi caz vokal albüm, Randy Brecker en iyi doğaçlama solo ödüllerini aldılar. Ödül alanlar arasında Jacob Collier ile 70’lerin disko kraliçesi Gloria Gayner da vardı. Gece bunlar olurken bir anda basketbol efsanesi Kobe Bryant’ın ölümü haberi dünyayı sarstı. Bir ara Grammy twitlerinde baktım yağmur gibi Kobe yüzünden ödül gecesi ertelensin paylaşımları atılıyordu, demek orası da bizim gibiymiş. Şaşırmadım tabi. Türkiye gündemiyle dünya gündemi bir anda birbirine karışıyor, çok şaşırtıcı. Dünyanın dört yanında insanlar Kobe ile Çin’den yayılan virüsü aynı anda, aynı heyecanla konuşuyor, zaten nedense dünyanın başına gelecek en mel’un sorunun Çin’den yayılacağında çoğu insan hemfikir. Tam o sıra Fenerbahçe ile Trabzonspor kıyasıya kavga ederken Bağdat’taki ABD elçiliğine füze yağıyor, derken, 2012 yılında atılan bir twit ortaya çıkıyor meğer Kobe’nin öleceği ta o yıl yazılmışmış, üstüne, NASA ufoların o kadar da hayal mahsülü olmadığını ama içinde uzaylılar değil gelecekten gelen insanlar olabileceğini söylüyor, gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor.  Tüm bunları aynı parafragta yazınca nasıl bir dünya diye soruyorsunuz!


Müzikte kültürel savaş




Yaptığı müzik kadar söyledikleri ve yazdıklarıyla piyanist/besteci Ethan Iverson caz müzisyenleri arasında öne çıkan bir isimdir. Amerikan caz dergileri ondan sık sık yazı ister, son yazısını Jazz Times’ın şubat sayısında okudum, geçen sene ölen piyanist Harold Mabern’ü anma amacıyla yazdığı yazısını Mabern’ün kuşağına duyduğu saygıyı anlatmaya dönüştürmüştü ama doğrusu iyi yazmıştı. Mabern’ün kuşağını, yani, ellilerin sonundan itibaren caz sahnesine çıkanları birçok beceriyle donanmış cazcılar olarak tarif ediyor. Bu insanlar her standardı çalabiliyordu, blues da, bebop da, modal caz da tüm alt türleri de. Şarkıcılar için arayıp da bulamayacağın mükemmel eşlikçiler iken trio cazı için ideal sanatçılardı. Radyodan duydukları bir melodiyi hemen aranje edebilecek kadar üst seviyede yetenekliydiler. Ayrıca, bu insanlar, derilerinin rengi nedeniyle ayrımcılığa uğrayan nesillerin son kuşağıydı, gerekirse sokakta olmayı da biliyor ama sayısız öğrenci de yetiştiriyorlardı. Neyse… Neticede Iverson yazısının sonunda tespitte bulunuyor ve Anglosakson beyaz Avrupa kökenlilerle Afro Amerikan asıllıların müzik üzerinde yürüyen derin kültürel savaşı -ki bu savaş bazılarına göre suni olarak yaratılmış bir savaştır- son dönem William Levy Dawson’ın “Negro Folk Symphony”, Lawrence Freeman ve Shirley Graham gibi isimleri içeren 8 siyah opera bestecisinin eserlerinin ve Antony Braxton gibi avangart öncülerin bestelerinin yeniden The New York Times gibi ana akım medyada kendilerine yer buluyor oluşunu öne çıkararak ‘savaşın’ yönünü gösteriyor.


Müzikoloji dergisi




İstanbul Medeniyet Üniversitesi 2017 yılında bir müzik dergisi yayınlamaya başlamış. Yeni haberim oldu ama bugüne kadar yayınlanan 5 sayısını hızla taradım, sizi de haberdar etmek isterim. Üniversite, Türk müziğine yönelik hazırladığı dergide akademik çalışmalara yer veriyor. Derginin amacına dair kısa açıklamada “müzikoloji bağlamında çalışacak akademisyenlere yayın alanı sunmak, ayrıca, bu amaç özelinde, derginin gözetmiş olduğu bir başka husus da Türk musikisine ait problemlerin söz konusu disiplin çerçevesi dahilinde ele alınmasını sağlamak” deniyor. Türk müziğine dair akustik, estetik, müzik teorisi, pedagojisi, antropolojisi, etnomüzikoloji, organoloji, müzik tarihi, müzik sosyolojisi, müzik felsefesi gibi konulara ilişin makaleler var. Örneğin, geçen aralık yayınlanan son sayıda “Türk Halk Oyunlarında doğaçlama ve Kurgu İkilemi” ile “Sultan III. Selim’in Ağır Semailerinin Form Açısından Tahlili” konuları ayrıntılı olarak ele alınmış. Mesela, geçen yıl yayınlanan konulardan biri “Sonat’ın Evrimi”, “Ulusal Kimliğin Opera Sahnesinde İnşası” gibi ilginç başlıklar olmuş. Türkiye müziğe dair yayın konusunda fakir bir ülke, bu yüzden, ilgi duyanların mutlaka bakması gerektiğine inanıyorum. Linki burada. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ahenk


İstanbul ve müzik




Pera Müzesi bünyesinde çalışan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü geçen sene müzik üzerine dikkat çeken çalışmalar yaptı. Ben burada ikisinden kısaca söz ediyim. İlki, geçen Mart “Arka Oda Toplantıları” adı altında araştırmacı Renan Koen Romaniyot ve Sefarad halklarının İstanbul üzerindeki kültürel etkilerini halk şarkıları üzerinden anlatmıştı. İkinci çalışmaysa yıl sonuna doğru koordinatörlüğünü Derya Türkan’ın üstlendiği “İcranın Mecrası ve İstanbul’da Müziğin Kesişen Kimlikleri” adı altında “İstanbul ve Müzik” buluşmasında iki gün boyunca sunumlar ve dinletiler gerçekleşti. Özellikle bu ikinci buluşma “Erken Modern İstanbul’da Müzik”, “Şehri ve Mekânı Müzik Bağlamında Haritalandırmak” gibi başlıklar altında oldukça kapsamlıydı. Daha bu etkinlikler gerçekleşmeden keşke bu toplantılarda sunulan bilgiler yayınlansa demiştim, dediğim oldu ve YILLIK adı altında yayınlandı. Şimdilik kitap olarak satışta, arşivlik bir çalışma olduğunu belirteyim ama bir süre sonra internet üzerinden de erişime açılacak sanıyorum.


Cazda 4 el piyano




Cazda virtüözitenin az rastlanır seviyede gövde gösterisi 4 el piyano icralarına klasik müzikte sık rastlanırken cazda klasiğe göre daha az rastlıyoruz. Klasikte bu alanda yazılmış iyi bir repertuvar varken cazda durum öyle değil ama tam bu noktada sihirli kelime ‘doğaçlama’ devreye giriyor ve sahnede olağanüstü güzellikte koreografi oluşturan 2 adet Steinway D Concert Grand piyanonun başına oturan iki piyanist salonu kendinden geçiren anlara imza atıyor. Bunlar hayal mi yoksa var mı böyle birileri, var tabi, olmaz olur mu? Mesela Michel Camilo ile Kübalı piyano efsanesi Chucho Valdes’i İstanbul’da da izledik, hatta, ikiliye bir başka Kübalı Gonzalo Rubalcaba’nın katıldığı üç piyanolu performanslar da oldu, hatta, tek piyano üzerinde iki-üç piyanistin çaldığı muazzam şovlar da hatırlıyorum. Böylesi şovlara latinler daha yatkın, muazzam teknik kabiliyetleri onları klavye başında adeta devleştiriyor. Bu konuda önereceğim bir albüm var, yeni bir albüm değil, 1995 yılından. Geçen sene ölen piyanist Harold Mabern ile dönemin genç piyano ‘genius’larından Geoff Keezer’ın caz efsanesi Phineas Newborn için kaydettiği “For Phineas” albümü daha Amerikan caz tadını arayanlar için mükemmel bir 4 el örnek.


Qobuz’un Türkiye’ye gelmemesinin nedeni yüksek abonelik ücreti mi?




CD kalitesinde yüksek çözünürlüklü stream yayın yapan çevrimiçi uygulamalar arasında başı Tidal ve Amazon HD çekiyor, bu ikisini burada kullanabiliyoruz bir de Qobuz var ki bildiğim Tidal’dan da iyi çözünürlükte yayınları var ama bu uygulama nedense bir türlü Türkiye’yi kapsama alanına sokmadı. Adamlar tıpkı Avrupa Birliği gibiler, istemem de istemem halleri bitmiyor. Bana sorsanız eksikliğini hissetmiyorum, özellikle Tidal benim açımdan bu açığı kapatıyor, yanısıra iTunes’un da kalitesi fena değil. Kullanıcı platformlarında Qobuz’a dair eleştiriler eksik değil. Spotify’da ne ararsan var, Tidal’da ne ararsan değilse de çoğu var, iTunes zaten güçlü …


Avrupa caz hazineleri bir bir açığa çıkıyor




Avrupanın köklü caz festivalleri geçmiş yıllarda gerçekleşen konserleri radyolarda yayınlanması için özenle kaydettiler, bu konserler yıllarca radyolarda yayınlandı ve zamanla bu arşivler hazine değerine erişti. Konserlerin haklarına sahip olan festivaller ikibinlerden itibaren ellerindeki arşivleri kurdukları veya anlaştıkları müzik şirketleri üzerinden albümler halinde yayınlamaya başladı. Cazkolik olarak daha önce İsviçre, Polonya gibi ülkelerin altmış yılı aşan arşivlerini albümler halinde yayınladıklarını haber yapmıştık, şimdi bu kurumlara Almanların ünlü SWR Jazzhaus isimli müzik firması da katıldı ama müzik firması olarak eski değil, 2011 tarihinde kuruldu. Müzik yayıncılığında yeni olsa da radyo yayıncılığında köklü kuruluşun geçmişi 1957 yılına dayanıyor. South Western Broadcasting kelimelerinden oluşan firma Stutgart, Baden-Baden ve Mainz gibi şehirlerde 62 yıldan beri gerçekleştirdikleri konserlerin kayıt arşivini albümler halinde yayınlamaya başladı. Firma, arşivlerin içinden Chet Baker, Jutta Hip, Modern Jazz Quartet, Zoot Sims gibi önemli isimlerin kayıtlarını Lost Tapes adıyla yayınlarken Piano Heroes, Jazz Heroes gibi seriler adı altında efsanevi müzisyenlerin daha önce duyulmamış konserlerini caz dünyasına kazandırıyor.


Feridun Ertaşkan


Cazkolik.com / 27 Ocak 2020, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.