Klasik müzikle cazın farkı?

Klasik müzikle cazın farkı?

Festival 25 yaşında

İstanbul Caz Festivali 25 yaşında

Bu yıl İstanbul Caz Festivali`nin 25. yılı kutlanacak. Mutlaka duymuş olmalısınız. Hep şunu düşünmüşümdür, caz festivalleri sadece bir kurumun organizasyonu olmaktan öte bir müziğin sadık takipçilerinin ortak ruh halidir. Türkiye`de müzik türleri arasında devletten en az destek alan müzik caz olduğu halde bir-iki istisna hariç en organize, köklü ve kurumsal festivaller cazdan çıkıyor, bunun sebebini düşündünüz mü? Gelin seksenlere gidelim. Türkiye`nin ilk caz festivali seksenlerin ilk yarısında düzenlenmişti. Önce altmışlar, sonra yetmişler derken az ama çekirdek bir cazsever grubu bu talebi bir şekilde doğru yönlendirmiş, hayata geçmesi için güven vermişti, böyle şeyler toplum dinamiğidir, alttan akan bir nehir olmazsa olmaz, o nehir cazsevelerin bizzat kendiydi, sonra Bilsak Caz Festivali geldi, yetmişlerin başından itibaren müziğin nabzını en iyi tutan İstanbul Kültür Sanat Vakfı Türkiye`nin en köklü festival organizasyonu Müzik Festivali bünyesinde seksenlerin ikinci yarısında festival kapsamında "Caz Günleri" düzenlemeye başladı. Bendeniz de gencecik bir üniversite öğrencisi olarak o konserlerin müdavimiydim, derken caz günleri cazsevere yetmedi ve bu sene 25. yılını kutlayacağımız gümüş seneye geldik. Aynı dönemde başlayan Akbank Caz Festivali de geçen sene 27. yılını kutlamıştı. Türkiye`nin tüm caz festivalleri onlu yaşlarını aşalı çok oldu. Caz müziğinin tarihi bilemediniz 115 yıldır, yani bir asrı yeni devirdi ve Türkiye gibi kurumsal olmayı beceremeyen bir ülke caz gibi birçokları için fantazi bir müziği dik tutmayı başardı. Bence bu çok önemli, ne yazık başta Eczacıbaşı, Akbank, Garanti Bankası gibi önemli kurumsal sponsorların katkısının altını hakkıyla çizen değerli yazıları dahi kaleme alamadık, bunlar eksiğimiz ama eksiklerimize rağmen sponsoruyla, vakfıyla, müzisyeniyle, müzikseveriyle, türlü çeşitli firma ve organizasyonlarıyla ülkenin en küçük müzik topluluğu bir şekilde en organize topluluk olmayı başardı. Caz, insanoğlunun en içten, en dürüst müziği olduğunu kendine kanıtladı. Bizler şahidiz. Nice 25 yıllara.


Klasik müzikle cazın farkı

Caz sokak kokar

Klasik müzik romandır caz öykü • Klasik müzik epik şiirdir caz haiku • Klasik müziğin en özgür hali bile kurumsaldır, cazın en kurumsal hali bile özgürdür • Klasik müzik salon kokar, caz sokak • Klasik müzik eskidir, caz hep yeni • Klasik müzisyen sırasını bekler, caz müzisyeni araya dalar • Klasik müzik kravat papyondur caz kot pantolon • Klasik müzisyen caz çalabilir ama caz müzisyeni (istisnalar hariç) çalamaz • Klasik müzik derdini bir saatte anlatır caz beş dakikada • Klasik müzik sadece belli yerlerde soluk alıp verir caz her yerde • Klasik müzik ciddidir caz eğlenceli • Klasik müzik orta yaşlıdır caz genç • Klasik müzik sadece kendini kapsar caz herşeyi kapsar • Klasik müzik `büyük`tür caz mütevazı • Klasik müzik reverans yapar caz göz kırpar • Klasik müzik ailedir caz bekar! ve böyle gider :)


Lütfi Kırdar iyi bir salon mu?

Lütfi Kırdar iyi bir salon mu?

Spor Sergi Sarayı günlerinden beri sayısız konser izlediğim Lütfi Kırdar`a sempatim olsa da kendimi evimde hissettiğim bir salon olmamıştır. Bu da doğal. Orası aslında tam anlamıyla hiçbir zaman bir konser salonu olmadı, hep idareten oldu. Spor Sergi Sarayı zamanı da orada konser izlemek iyi değildi şimdi de, dedim ya, orası özünde bir konser salonu değil! Yıl içinde çok yolum düşmese de her konsere gittiğimde aynı sorunlar yerli yerinde duruyor, bu sorunların akustik olanları zaten salon yeniden yapılmadıkça düzelmez ama düzelecek şeyler var. En azından şu yönlendirme levhaları doğru düzgün olabilir. Kimin nereye gideceği kesinlikle belli değil. İn aşağı çık yukarı koltuğu bulana kadar yoruluyorsun. Hele akustik sorunlardan hiç sözetmiyim. Orda izlediğim hiçbir konserde ses kulağımı doldurmadı, yani, ses hep orda uzakta bir yerde gibiydi, duyabilene aşkolsun. En son İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası`nın ortak konserinde Serhan Erkol`un solosunu resmen duymadık, oysa çok da arkada değildim, sekizinci sıradaydım, Serhan sanki kendi kendine çaldı!


Kompartımanları birleştirelim

Her yerde caz

Diğer ülkelerde, özellikle batı ve Amerika`da sanat türleri bizde olduğu gibi birbirinden uzak değildir sanıyorum. Ressamlarla müzisyenleri, yazarları, şairleri, tiyatrocuları, dansçıları buluşturan ortak platformlar olur, başta tabii müzeler, ortak prodüksüyonlar vs. bizde bu tarz bir yaklaşım bir türlü gelişmedi. Herkes kendi alanında yaşıyor. Farkında mısınız bilmiyorum, tiyatro son yıllarda altın çağını yaşıyor, hangi oyuna baksanız kapalı gişe. Yayıncılık da öyle. Ama bir tiyatro oyunu öncesi mesela kısa bir trio konser olsa güzel olmaz mı? Ya da bir sanat galerisinde sergi açılışı veya belli bir gün/saat ya da AVM`lerdeki büyük kitapçıların bir köşesinde bir saat boyunca bir trio çalsa? Dediğim böyle şeyler. Herkes kendi mevzisinden sürekli karşıya ateş edeceğine biraz ortak hayal kurulsa? Müzede caz gibi şeyler oldu, tek tük başka şeyler de oluyor ama daha yaygınlaşmalı.


Malt viski tadında caz

Pee Wee Ellis`den yeni albüm

Şimdi hemen malt viski kaç lira biliyor musun demeyin, bu bir çeşit deyim gibi. En son yılbaşında hediye gelen Glenmorangie`yi gözüm gibi kıskandım, şişeler küçük birer servet, demeye çalıştığım cazın kalitesi, malt gibi caz! 2018`in yeni albümleri arasında küçük bir tur yapıyordum, hepsi birbirinden usta isimlerin albümlerini dinlemeye başlayınca içimden bunlar adama bir şişe viskiyi içirir demek geldi. Kimler mi? Babalar neslinden Pee Wee Ellis, Jeff Hamilton, Dr. Lonnie Smith ve Tom Harrell. Ellis tenora fena asılıyor, nasıl uzatıyor cümleleri. Jeff Hamilton güzel bir trio yapmış. Usta işi lezzetler! Dr. Lonnie Smith ilerleyen yaşına rağmen boş durmuyor, üretken ve çalışkan. Tom Harrell kendine has sounduyla ayrı bir dünya. Sadece onlar da değil. Julian Lage`in yeni albümü mesela, ben sevdim, Walter Smith III`in albümü de öyle. Victor Gould da yeni albüm çıkarmış, bence siz de böyle bir tur yapın, iyi oluyor.


Caz eleştirmenliği ne durumda?

Caz ve eleştirmenlik

Türkiye`de böyle bir iş var dersek yalan olur, konuyu Amerika ve dünya ölçeğinde değerlendirmek daha sağlıklı. Amerika`da geleneksel yürüyen bir tavır var. Geçmişi otuzlara uzanıyor, radyonun etkisiyle, gazetelerin ayırdığı köşelerle, dergilerle zamanla birkaç nesil oluştu. Avrupa`da da öyle. Fransa bu konuda iyidir. Eskiden daha iyiydi. Hot Jazz, Charles Delaunay, Hugues Panassie gibi isimleri hatırlayın, adamlar tanrı gibiydi. Amerika`da Leonard Feather da öyleydi. İngiltere müzik yayıncılığında önemli, dergileri yanında The Guardian gibi gazetelerin sadece caz yazan John Fordham gibi kalemleri var. Almanya, Polonya ekleyin. New York Times, Wall Street Journal, The Washington Post gibi büyüklerin de kadrolu kalemleri var, bu isimler aynı zamanda Down Beat, Jazz Times gibi dergilerde de yazıyor, kendi blogları var, kitaplar yayınlıyor. Küçük bir dünya kurmuşlar ama küçük. Bu ülkelere göre bile küçük. İnternet henüz büyük bir değişim yaratabilmiş değil, olay hâlâ aynı isimler çevresinde dönüyor, kolay da değil, birikim ve tecrübe gerekiyor. İnternete zaman tanımak lazım. Yayıncılığı kolaylaştırması, hızlandırması, sadece internetten çıkacak kalemler bakımından umutlu olmayı istiyorum.


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com / 19 Şubat 2018, Pazartesi

Kaydet

Kaydet

Kaydet

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.